Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BERKAN M. ŞİMŞEK’TEN “LEOPOLD’UN SABUNU” Bir ‘intihal’ romanı “Leopold’un Sabunu”, Berkan M. Şimşek’in ilk romanı ve yakın zaman önce düzenlenen 25. Dünya Kitap Ödülleri’nde Polisiye Edebiyat Teşvik Ödülü’ne değer görüldü. Şimşek romanında, edebiyat temalarıyla örülü bir edebiyat yapıtı fikrinden yola çıkarak ironik bir metin ortaya çıkarmış. Roman, metinlerarası bağlamaları ve edebiyat tarihinin figürlerine göndermeleriyle derinlikli bir yapı sunuyor. ERAY AK erayak@cumhuriyet.com.tr P eter Stjernström’ün bundan birkaç yıl önce yayımlanan romanı Dünyanın En İyi Kitabı, romanını yazmaya çalışan bir yazarın hikâyesini anlatıyordu. Stjernström’ün Titus adlı roman kahramanı bir yazar, dahası Titus’un roman kahramanı Titus Jensen de bir yazardı ve o da yeni bir romana başlamak üzere... Kitap içinde kitap, roman içinde roman, yazar içinde bir başka yazar... Tablo biraz karmaşık gözükebilir ama maharetli bir kalemin elinde ironisi kendinden menkul bu mesele gerçek bir karnavala dönüşebiliyor ki Stjernström de romanıyla bunu başarmıştı. Dozunda mizah, romanın bir diğer kahramanı olan ironi ve tam da olması gerektiği yayın dünyasına içten bir bakışla getirilen eleştiri, Dünyanın En İyi Kitabı’nın mayasını ortaya çıkarıyordu. Yazmayı, yazma sürecini, yayımlanma hikâyesiyle birlikte kahramanın başından geçenleri anlatan romanlar, edebiyatın kendisinin edebiyat malzemesi hâline geldiği düyalar... Edebiyatın ta kendisi üzerine düşünen bir roman fikri ilgi çekici. Dünyanın En İyi Kitabı’nı, Berkan M. Şimşek’in romanı hatırlattı: Leopold’un Sabunu. Yakın zaman önce yirmi beşincisi düzenlenen Dünya Kitap Ödülleri’nde Polisiye Edebiyat Teşvik Ödülü’ne de değer görülen roman, klasik kalıplarda bir polisiye olmaktan çok uzak. Leopold’un Sabunu için olsa olsa “edebiyat polisiyesi” denir ki bu da Dünyanın En İyi Kitabı ile açılan çerçevenin içini doldurmak için yeterli nüve sağlıyor. Leopold’un Sabunu, tıpkı Dün yanın En İyi Kitabı gibi edebiyat dünyasının içine açılan pencereleriyle bir parodi dünyası kuruyor. İNTİHAL İÇİNDE İNTİHAL Bir intihal vakasının tüm çelişkileri ve karmaşıklığıyla yaratıcı bir kurgu içinde anlatılışından mürekkep Leopold’un Sabunu. Romanın merkezini oluşturan intihal vakası ise ikilikler içinde veriliyor. Romanın kurgusu da zaten bu ikiliklerin bir bütüne hizmet eder hâle getirilmesiyle kendi yolunu buluyor. Ön planda olmasa da Leopold’un Sabunu’nun yazılmasına neden olan kahramanı Cafer Âlim. Cafer Âlim, edebiyat üzerine konuşup tartıştıkları yakın arkadaşının kitabını “çalıp” üzerinde bazı düzeltmeler yaparak yayımlamıştır. Kitabın gerçek sahibi ise kitabı, orijinal hâliyle ve değiştirilen yerlere dipnotlar düşerek yeniden yayımlamaya karar verir. Okuduğumuz Leopold’un Sabunu, işte bu asıl metindir. Bu, romanın bir yüzü... Roman boyunca Leopold’un Sabunu’nun yazılma hikâyesi bize eşlik edecek, cebimizde kalacak. Romanın ikiliğini oluşturan diğer yüzde de buna benzer bir hikâye dönüyor. Leopold’un Sabunu’nun konusu da bir intihalin iç yüzüdür. Roman içinde roman, intihal içinde itihal diyebiliriz bu duruma... Romanın edebiyat dünyasına açılan kapısı da böylelikle aralanıyor. Edebiyat dünyasının farklı kollarında yaşamına devam eden karakterlerin birer birer boy gösterdiği Leopold’un Sabunu, bu dünyaya tersten bakarak düzünü bulmaya çalışan bir roman olarak parodiye dönüşüyor. Yazarın mesafeli bir alaycılığı kaleminden bırakmadığı tavrı, bu parodi etkisinin oluşumunda önemli mesafe alınmasını sağlıyor fakat daha da önemlisi bu parodinin yaratılması sırasında birer karikatüre dönmeye hazır karakterlerin bu etkiye kendilerini bırakmamaları. Bu karakterlerin başını ise takıntılarıyla nam salmış muhasebeci Fikret ve hasbelkadar onun yayıncısı hâline gelmiş Mümtaz çekiyor. Fikret ve Mümtaz arasındaki ilişki romanın yol haritasını da belirliyor... Bu yol haritası ise dünya edebiyatının pek çok önemli durağına uğrayıp selam çakıyor. Mümtaz ve Fikret arasındaki ilişki, dahası Fikret’in kendisi çok su kaldıracak bir karakter. Hâliyle metne dair düğümleri de sırtlanıyorlar. O nedenle kitabı alıp okuyacaklara ipucu vermemek adına Mümtaz ve Fikret bahsini uzatmamakta yarar var. Cafer Âlim ve Leopold’un Sabunu’nun yazarı arasındaki ilişkinin farklı bir hâli de Mümtaz ve Fikret arasında geçiyor; bunu bilmek yeter... ALAYCI BİR METİN Kitabın arka kapağına da alınımş, metnin düşündürdüğü birkaç soru var: “Bir metne sahip olmak ne demektir? Bir metnin size sahip olması nedir? Özgün yaşam var mıdır ki özgün metin olsun?” Leopold’un Sabunu, bu soruların meydana getirdiği temel üzerine yükseliyor, evet ama bunlara bir yanıt aramak için yola çıkmamış Berkan M. Şimşek. Bu soruları kendisi ve romanı için bir başlangıç rampası kabul ederek edebiyatın derin sularına doğru bir yolculuğa çıkmak Şimşek’in derdi romanında. Leopold’un Sabunu, metinlerarası bağlamaları ve edebiyat tarihinin figürlerine göndermeleriyle bunu başarıyor da... Fakat Şimşek’in asıl başarısı metinler ve bu metinlerin kahramanı figürlerle çıktığı yolda, ait oldukları Berkan M. Şimşek edebiyat tarihinin farklı gözlerle dününü ve bugününü anlatabilmesi. Bu farklılığın temelinde ise alaycılık yatıyor... Alaycı ama ne üzerine kalem oynattığının farkında bir yazar olarak karşımızda Berkan M. Şimşek romanıyla. O nedenle hemen yukarıda adını koymaya çalıştığım “mesafeli alaycılık”, tam da Leopold’un Sabunu’nun bu yönünü anlatabilmek için kullanıldı. Romanın sayfaları arasında dolaşırken bir yandan kahramanlarımızın “küçük” dünyasını arşınlıyoruz ama bu küçük dünyalardan “büyük” bir evrene; edebiyat evrenine açılan nice pencereden de bakıyoruz. Edebiyata dair tartışmalar da bu bağlamda sızıyor romana. Postmodernizm, kurgu ve gerçek ayrımı, anlatıcı, bakış açısı... Edebiyat gündeminde kendine sık sık yer bulan tartışmalar, Şimşek’in de üzerine düşünme gereği duyduğu tartışmalar. Fakat yine o kendine has bakış açısı ve yine o alaycılıkla yapıyor bunu yazar. Yazının girişinde de belirtildiği üzere bir ilk roman Leopold’un Sabunu. Yazarının bundan sonra ne üzerine kalem oynatacağını merak ettiren bir ilk roman... Edebiyat temalarıyla örülü bir edebiyat yapıtı fikrinden yola çıkarak ironik bir metin ortaya çıkarmış Berkan M. Şimşek. Katmanlı kurgusyla da okurunu sayfalar arasında merakla sürüklemeyi başarıyor. Edebiyatın asla sadece edebiyattan ibaret olmadığını bir kez daha hatırlatıyor Şimşek romanıyla. n Leopold‘un Sabunu / Berkan M. Şimşek / Koç Üniversitesi Yayınları / 312 s. 4 1 Şubat 2018 KITAP