Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap Renkler... Sesler... Harfler... AYTÜL AKALl ÇİĞDEM GÜNDEŞ lMAVİSEL YENER lMUSTAFA DELİOĞLU Kitap gölgesi Sömürgeci vahşete çare arayışı Miyase Sertbarut’un kaleme aldığı “Ortak Ruh”, fantastik gerçekçi çocuk romanı örneklerinden biri ve dış dünyanın acımasız yok ediciliği ile düş dünyasının sonsuz olanaklarını öne çıkaran bir kitap. MAVİSEL YENER maviselyener@yandex.com www.maviselyener.com P ostmodern sanat anlayışında önemli bir yeri olan “büyülü gerçekçilik”, diğer adıyla fantastik gerçekçilik, çocuk ve gençlik kitaplarında sıkça karşımıza çıkıyor. Gerçek dünyayla kurgusal dünyanın iç içe olduğu bu tür anlatıları çocuklar çok seviyor. Yetişkin edebiyatında Calvino, Borges, Márquez, Suskind, İhsan Oktay Anar, Latife Tekin gibi isimlerle sevdiğimiz fantastik gerçekçi romanlar, somut dünyanın değişmez katı yapısını fantastik yolla alt üst ediyor. Ortak Ruh, dış dünyanın acımasız yok ediciliği ile düş dünyasının sonsuz olanaklarını öne çıkaran bir roman. Miyase Sertbarut’un 2016’da yayımlanan Sisin Sakladıkları adlı romanının kahramanları, bu kitapta da karşımızda. Lise öğrencisi İlay, ileride hayvanların davranışlarını inceleyen bilim dalı olan etoloji bölümünde okumak istiyor. Her ne kadar, öğretmenleri de dâhil, pek çok kişi bu mesleği bilmese de onun sayesinde öğreniyorlar. İlay’ın annesi, sıkı bir hayvan sever olduğu için Orman Köpeklerine Destek adlı bir derneğin kurucu üyelerinden. Her pazar, ormana köpek beslemeye gidiyorlar. HER CANLININ FARKLI ÖYKÜSÜ VAR… Ormandaki köpeklerin her birinin farklı bir öyküsü var. Örneğin, sürünün başı Alfa, bir domuz avında sahibinin tüfeğinden çıkan saçmalarla yaralanınca avcı onun artık yaşamayacağını düşünüp ormanda bırakıvermiş. Alfa çok acı çekmiş ama iyileşmeyi başarmış. Sahibinin onu yaralı hâlde ormanda bıraktığını asla unutmamış; o nedenle, insanlara hiç yaklaşmıyor. İnsanlara karşı büyük bir öfke ve küskünlük biriktirmiş içinde. Bir başka köpek, yıllarca kobay olarak kullanılmış, vücudu türlü virüslerle, bakterilerle tanıştırılmıştı. Kobay köpek yeni deneyleri kaldıramayacak kadar sağlıksız olduğunda ise ormana bırakılmıştı. Yako ise zehirli et yediği için sahibini kızdırmış, bir kamyonetin kasasına çuval gibi fırlatıldıktan sonra ormana getirilip cezasını çekmesi için salıverilmiş. Sertbarut, köpek besleme noktasındaki inşaattan da söz ediyor. Orman içinde inşaat yapılmasına hiç şaşırmayın. Belki de özel çocuklar için plan lanan bir okul binası yapılıyordur! İnşaatta çalışanların “eşkıya” diyerek dalga geçtikleri orman köpeklerinin hiçbiri eşkıya değil tam tersi hepsinin bambaşka trajik hikâyesi var. Trajik hikâyesi olan canlılar yalnızca köpekler değil. Bunlardan biri de Fırtına’nınki. Faytoncu Mecit’in atı olan Fırtına’nın, ölerek köleliğe karşı çıkışı oldukça etkileyici. Fırtına’nın verdiği son nefesin içindeki su buharının içinde oksijen, karbondioksitten farklı bir de ruh molekülü var. İşte bu molekül, dünya üzerinde olmayan bir dille konuşan, her şeyi gören bir göz hâline dönüşüyor. Artık bu göz, ona eziyet eden faytoncu ile çevresine zarar veren herkesin üzerinde! Miyase Sertbarut’un sosyal medyaya getirdiği eleştiri, insanın doğaya ve diğer canlılara yabancılaşmasını vurgulayan başarılı bir çaba. İNSAN NE ACAYİP… Fantastik öğelerle bezeli bu romandaki eleştirel bakış açısının varlığına dikkat çekmek gerek. “İnsan ne acayipti? Kendini her şeyin sahibi sanıyordu. Doğayı, hayvanları istediği gibi yönlendirmek istiyordu. İşine gelmeyince açlığa, susuzluğa terk ediyordu. Kedilerin canı kucaklanmak istemiyorsa insan da buna saygı göstermeliydi” (s. 24). Sertbarut’un günümüz insanının yaşamının büyük bir kısmını işgal eden sosyal medyaya da eleştiri getirmesi, insanın doğaya ve diğer canlılara yabancılaşmasını vurgulamaya yönelik başarılı bir çaba. Böyle çok katmanlı sosyolojik bir konunun, fantastik kurgu içinde çocuk okurla paylaşılmasını önemsiyorum. “Ruh molekülleri, karaya vuran yunusların fotoğrafını çeken adama bakıyordu. Bir dakika sonra internette herkes bunu görecekti. Görüntülerin altında üzgün surat emojileri birikecekti. Üzgün suratlar, ölürken bile gülüyormuş zannedilen yunusları geri getirebilir miydi? Ruh moleküllerinin içindeki öfke büyüdü. Like ve dislike ile zaman geçiren insanlardan umudu kesmişlerdi” (s. 67). DOĞAYA YABANCILAŞMAK Üç yüz yıldır Anadolu’da kanat çırpan, zaman zaman başka ülkelere de giden yıllar içinde doğanın değişimine tanıklık eden Mavi Karga; “insan” denilen canlının doğaya, “bir zamanlar Dünya’ya çarpan gök taşından daha beter” zarar verdiğini düşünüyor. Bir gün Mavi Karga’nın ormandaki besleme bölgesine gelmesiyle birlikte serüven gelişmeye başlıyor. Mavi Karga, ilkin Alfa ile tanışıyor. Alfa ona moleküllerden söz edip öldürülen her hayvanın moleküllerinin Ortak Ruh’un parçası olduğunu, intikam için bulutlaştıklarını anlatıyor. Karaya vuran yunuslar, nesli tükenen denizatları, avcıların eğlencesi olan tavşanlar, dövüştürülen köpekler ve nicesinin molekülü var bu Ortak Ruh’un intikam bulutunda. Orman köpeklerinin bir gecede ortadan kayboluvermesiyle okurun da heyecanı, merakı iyice tetikleniyor. Hayvan şekline bürünen bir sis bulutunun insanları felç ettiği haberi şehre yayılırken, hastanelere tedavi için getirilenler çoğalıyor. Felç olanlardan biri de faytoncu Mecit! Bakalım, bu hastaları tedavi etmenin yöntemi ne olacak? Ortak Ruh’un hücreleri adaleti hatırlatmak için hazırda bekliyor. Yeryüzünde ruh taşıyan tek varlık insan değil. Acıyı, ölümü, anneliği, sevgiyi, sarılmayı, okşamayı bilen başka canlılar da var. İnsan bunu fark edemezse zekâsı elinde bomba gibi patlayacak! Yazar, gerçekleşmesi olanaklı ve olanaksız bir dizi olayı aktarırken insanın düş gücünün sınır tanımazlığını da gösteriyor. Fantastik ile gerçek arasındaki mesafeyi daraltan bu roman, insanın sömürgeci vahşetine bir çare arıyor! n Ortak Ruh / Miyase Sertbarut / Tudem / 2018 / 200 s. / 12+ 16 25 Ekim 2018 KItap