05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HASAN EKEN’DEN ÖYKÜLER ‘Yoldan Çıkan Hikâyeler’ On altı öykünün yer aldığı “Yoldan Çıkan Hikâyeler”, Hasan Eken’in daha önceki kitapları “Kardelen ve Mum”, “Defne Yaprakları”, “Mezopotamya Hikâyeleri” ve “Yılkı” ile aynı doğallığı taşıyor. korkut akın Y ola çıkmak kadar yolda yaşananlar da duygu yüklüdür. Yeni yerler, insanlar, yeni bir ortam ve kuşkusuz yeni birikimler kişiyi güçlendirir, güzelleştirir. Tam da onun için derler ki, “çok gezen bilir”. Hem değil mi ki, yolculuklarda tanır insanlar birbirini... Güçlü bir ironiyle Hasan Eken, bu kez yola çıkma ile yoldan çıkmayı bir araya getirmiş öykülerinde. Kendi yaşamından izler taşıyan öykülerini ve izleri diğer ‘dünyalar’ ile buluşturmuş. Eken, Yoldan Çıkan Hikâyeler’de yalın, yalın olduğu kadar güçlü dili ile dikkat çekiyor. Sakin, sakin olduğu kadar ilginç anlatımı ve bir o kadar da merak uyandıran öyküleriyle okurunu sarıp sarmalıyor. Hepimizin her an yaşayabileceği, buna bağlı olarak kendimizle bağdaştırabileceğimiz öyküler bir o kadar da acı yüklü. Kültürel yoksunluk, bireysel yalnızlık, ekonomik ezilmişlik, kendini bir başkasından üstün görme hoşgörüsüzlüğü ile yoğurmuş öykülerini yazar, iyi gözlemle ve ayrıntılarla yakalamış. Okurken “Ben olsaydım ne yapardım, nasıl davranırdım?” diye düşünüyorsunuz. Yok, işin içinden o kadar kolay çıkılamıyor çünkü sürprizler var her öyküde. Tam da yaşamın içinde olduğu gibi... On altı öykünün yer aldığı kitap, belli ki uzun zamandır Hasan Eken’in masasında demini almayı beklemiş. Çok eski zamanlarda geçse bile bugünün koşullarıyla (ekonomik ve siyasi krizlerle) yorumlamakta gecikmiyorsunuz. Çünkü Eken’in öyküleri yaşama dâhil. Hiç ummadığınız zamanda, hiç ummadığınız bir yerde, hiç ummadığınız biri çıkar da karşınıza, eliniz ayağınız birbirine dolanır ya, söyleyecek sözcük bile bulamazsınız... İşte o duyguyu başarıyla yaşatıyor Hasan Eken öykülerinde. DOĞALLIK VE DUGUSALLIK Hasan Eken, daha önce yazdığı romanlarda olduğu gibi kendi coğrafyasından, kendi yaşamından izler taşıyan ve bireysellikten kurtularak toplumsala ulaşan konuları ele almış. Kimi öyküsünde iki kardeşi, kimi öyküsünde iki arkadaşı, hatta patron ile çalışanını betimlemiş. Karı koca, aile çocuk ilişkileri de benzer duygular yaşatıyor. Erkek egemen bakış yansıyorsa da bazen öykülere, toplumsal bir bakışın yansıması bu. Hasan Eken, demokrat bir bakış sergiliyor aslında. Yolculuk bu, siz yeter ki “yoldan çıkmayı” isteyin... Bir şeyler bulur sizi. Yüksek lisans öğrencilerinin karşılaştığı, yıllar önce “Alamancı” dediğimiz göçmen işçilerden pek de farklı değil. Aradaki tek fark, okumuşluk. Ama yaşamın içinden gelmeyen ve sadece “görev” niyetiyle, benimsenmeden, özümsenmeden yapılanlar başınızı eğmenizi önleyemiyor. Bu anlamıyla da iyi birer ders, Hasan Eken’in öyküleri... Gereksiz bir tartışmanın ilginç bir öyküydü ‘Son Pişmanlık’ sonucunda yaşanan, gerçekten insan bünyesinin kaldırabileceği bir acı değil. Aynı şey, araları açık karı koca ile onları sevmekten başka bir derdi olmayan çocuğun hazin sonu için de geçerli. Ya, iktisat bilimini yalayıp yutmuş o “uzman”ın bir köylü karşısında düştüğü durum... Bugünün işareti bir bakıma! Hasan Eken’in daha önceki kitapları; Kardelen ve Mum, Defne Yaprakları, Mezopotamya Hikâyeleri ve Yılkı’da da Yoldan Çıkan Hikâyeler’deki doğallık ve duygusallık vardı. Hayatın içinden taştığı öyküler, hepimizin yaşadıklarından süzülen gerçekçi olaylar... Üzerinde düşündükçe daha bir sahipleniliyor öyküler. n Yoldan Çıkan Hikâyeler / Hasan Eken / Derin Yayınevi / 150 s. ONUR SELAMET’TEN “ÖLÜ DALGICIN SONBAHARI” Festival gibi bir dünya “Ölü Dalgıcın Sonbaharı”, kurguyla gerçeğin, yakın geçmişle harikalar diyarının kesiştiği noktadan doğmuş ve ‘bizden’ öğelerle tamamlanmış, ayakları yere sağlam basan bir ilk kitap. hazal çamur E debiyatımızda şu sıralar farklı tınılar duyuluyor. Yeni ama bir o kadar da tanıdık sesler... Bantlı spor ayakkabılarının çırtçırtlarının sesi ve topuğunda yanıp sönen ışıkların parıltısı var. Bunları edebiyatımıza getirense “Y Kuşağı”nın ta kendisi. Onur Selamet ve on iki öyküden oluşan ilk kitabı Ölü Dalgıcın Sonbaharı, bu kuşağın yazarlarının edebiyatımıza getirdiği soluğu derinden hissettiriyor. Kitabın yapıtaşı olan kelimelerinin her biri enerji kütleleri âdeta. Öykülerinin kurgularıysa çocukluğu sokaklarda terlemekle, ilkgençliği internete bağlanmak için 56k modem sesini dinlemekle geçmiş, akıllı telefonları yakalamış, hem dünün hem de bugünün çocukları olmuş birinden beklenecek denli bir curcuna. Dizginleri bırakılmış ancak kontrolü kaybedilmemiş özgür bir zihnin derinlerine dalıyoruz öykülerde. Çünkü Selamet’in bu ilk kitabı balina karnında sarıklı salyangozlara kafa tutmaktan mahalledeki arkadaşlara, hikâye anlatan dev mantarlardan oyuna dalıp eve geç kalan çocukların karşılaştığı karanlık varlıklara kadar geniş bir yelpazede kurgularını okurlarına sunuyor. Ölü Dalgıcın Sonbaharı, her ne kadar bir ilk kitap olsa da Onur Selamet’in yazı hayatının başlangıcı değil. 1993 doğumlu genç yazar, çeşitli edebiyat dergileri ve fanzinlerde yazmasının yanı sıra Marşandiz Fanzin adında bir fanzinin de yayın yönetmeni. Dahası, Kayıp Rıhtım Edebiyat Portalı’nın çevrimiçi Aylık Öykü Seçkisi’nin de fikir babası ve editörü. ÇİZGİ FİLM BEZELİ SÖZCÜKLER Selamet’in bu ilk kitabında kurguların özgünlüğü bir yana, cümlelerin gittiği yerler daha da tahmin edilmez türden. Onur Selamet Öykülerin sonlarını bilebilmek bir yana, okuduğunuz cümlenin gidişatını kestirmek daha zor. Çünkü yazarın olayları anlatım şekli bilindik bir perspektiften değil. Az önce bahse konu olan o dizginleri bırakılmış zihnin en büyük yansımasını kelimelerinde görüyoruz. Böylece okuru alıştığı çerçevenin dışına itip sözcüklerin peşinde koşturarak anlamları kovalamasına yol açan bir üslup çıkıyor ortaya. Daha da önemlisi, anlatıyı matematiğe dökmüyor. Tam tersine, yazarın, yazmaktan çok okunup izlediğini gösteren, okura muzip öykülerini fısıldarken ilgisinin başka bir yere gitmediğinden emin olan bir biçim var. Yazarın Sinema ve Televizyon alanındaki eğitiminden kaynaklı olduğunu düşündüğüm bir görsellik de söz konusu öykülerde. Selamet’in çizgi filmlerle olan haşır neşirliği anlatısının festivali çağrıştıran renklerini tanımlamada isabetli olacaktır. Evet, bu belki de bir çizgi filmler kitabı... Öykülerin adları da dikkat çekici. Kitabın isminden başlayarak diğer öykülere de sirayet eden isim seçimleri şaşırtsa da içerikleri isimlerin altından kalkmakta zorlanmıyor. Kurgunun alengirli yollarında hınzır anlatıcımız ile yolumuzu bulmaya çalışırken tepemizde asılı duran öykü başlığı bazen daha ilk paragrafta, bazen ortalarda, bazense akışta umulmadık bir yerde açıklığa kavuşuyor. Yazarın havalı isimlerini kelimelerden bir iskelete oturttuğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Alışılmışın dışında kalan isim seçimleri okurdaki beklentiyi de bir o kadar artırır. Neyse ki Ölü Dalgıcın Sonbaharı ve çetesi için endişeye mahal bırakılmamış... Ölü Dalgıcın Sonbaharı; kurguyla gerçeğin, yakın geçmişle harikalar diyarının kesiştiği noktadan doğmuş ve “bizden” öğelerle tamamlanmış, ayakları yere sağlam basan bir ilk kitap. n Ölü Dalgıcın Sonbaharı / Onur Selamet / Dedalus Kitap / 112 s. KItap 1525 Ekim 2018
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle