Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Her anlamda düşmek Adalet Ağaoğlu’nun yeni kitabı “Düşme Korkusu”, düşmeyi her anlamıyla ele alan altı öyküden oluşuyor. Sözcük kökenleri açısından dilimiz çok zengin. ‘Düş’ ile başlayan sözcükler de Ağaoğlu’nun zihninde farklı şekillere bürünüp ortaya çıkmış. Düşme, düşkün, düşünce, düşey, düşük, düşürme, düşman vb. Ağaoğlu’nun ilk akla düşürdükleri. Bütün bu anlamlarıyla “düşme” üzerine bir kitap bu; hem mecazi hem de kelime anlamıyla düşmek... B ugün, yani bu yazıyı yazdığım Ekim ayının ilk perşembesi, kendimi bildim bileli heyecanla beklediğim bir gündür çünkü Nobel Edebiyat Ödülü, her yıl Ekim ayında verilir. Pazartesi fizik, salı kimya, çarşamba tıp ödüllerinin açıklanmasından sonra perşembe günü geldiğinde sıra edebiyattadır artık. Heyecanın bir kısmı sevilen yazarlardan birine verilme olasılığından kaynaklansa da daha çok ödüllerin saçmalığı, politik çıkarlara alet edilmesi ya da toptan değersiz bir yazara verilmesi bağlamında Nobel tartışılır. Bu perşembe garip bir boşluk hissetmemiz doğal çünkü cinsel taciz olayları nedeniyle istifa eden İsveç Akademisi üyeleri nedeniyle bu sene Nobel Edebiyat Ödülü verilemiyor. Bundan önce 19401943 arasında, yani İkinci Dünya Savaşı yıllarında verilmemişti. buna karşın önümüzdeki sene iki isim açıklayacaklarını duyurdular. “DÜŞME” ÜZERİNE Adını duymayı beklediğimiz yazarlarımızdan biri de Adalet Ağaoğlu olurdu. Üretken bir yazar olan Ağaoğlu sadece roman ve öyküleriyle değil, oyun, deneme, anı ve günce türünde de sevilerek okundu hep. 1973’te yayımlanan Ölmeye Yatmak ile başlayan romanları çağdaş edebiyatımızın en önemli eserleri arasında yer alır. Böylesine üretken bir yazarken 1996’da geçirdiği bir kazadan sonra yirmi yıl başka bir roman yazmadı. Feridun Andaç’la yaptığı ve Adalet Ağaoğlu Kitabı: Sen Türkiye’nin En Güzel Kazasısın (Türkiye İş Bakası Kültür Yayınları, 2006) adıyla yayımlanan nehir söyleşide yazar, kazayı ve etkilerini anlatmıştı. Yeni öykü kitabı Düşme Korkusu (Everest Yayınları, 2018, 80 s.) nehir Adalet Ağaoğlu’nun altı öykü boyunca ele aldığı düşmelerin her biri farklı: sokağa düşmek, gözden düşmek, ününü ve varlığını kaybedip düşenler, tabureden düşenler, bir kavgada yenilen yumruklarla yere düşmek vb. söyleşide bıraktığı yerden devam ediyor sanki. Düşmeyi her anlamıyla ele alan öyküler bunlar. Sözcük kökenleri açısından dilimiz çok zengin. “Düş” ile başlayan sözcükler de Adalet Ağaoğlu’nun zihninde farklı şekillere bürünüp ortaya çıkmış. Düşme, düşkün, düşünce, düşey, düşük, düşürme, düşman vb. Ağaoğlu’nun ilk akla düşürdükleri. Bütün bu anlamlarıyla “düşme” üzerine bir kitap bu; hem mecazi hem de kelime anlamıyla düşmek... KORKUNUN GÜCÜ Düşme Korkusu altı öyküden oluşuyor. Birinci öykü Ragıp adlı bir mizah yazarını anlatıyor. Ragıp Bey, her sabah SarıyerTarabya arasında yürüyüşe çıkıyor ve bu gündelik uzun yürüyüşleri sayesinde zinde, sağlıklı bir hayat sürüyor. Yürüyüşüne kahve molası verdiği yerde de mizahi makalesini kafasında oluşturuyor. Lakin Ragıp Bey’in hayatının düzeni, beklemediği bir anda kaldırımda yürürken kötü şekilde düşüşle tamamen değişir. Günlük rutini ile birlikte hayatının sanki temel taşı yerinden oynamıştır. Sadece dengesini değil, zamanla özgüvenini de kaybeder. Alışkanlıklarını sürdüremediği için de kısa zamanda sinirli ve huysuz biri olur çıkar. Ağaoğlu bu öyküsüyle kırığı, çıkığı ya da önemli bir yarası olmadan da insanın düşünsel dengesini yitirmesi ve korkunun hayatı kontrol altına almasını anlatıyor. Korku ve endişeler kararları etkilediğinde, “yeniden çarpılmaktan korkmakla” yaşamdan nasıl uzak kalındığını gösteriyor. Ragıp Bey zamanla eski verimliliğini yitiriyor, eşi, işvereni, dostları ve sonunda da yardımcıları ona dayanamamaya başlıyor. Aslında Ragıp Bey düştüğü için değil, düşmekten korktuğu için başına bunlar geliyor. İkinci öykü ‘Zengin Adam’, farklı bir düşüşü anlatıyor. Bu öykünün kahramanı Solmaz Hanım varlıklı, hemen her şeye sahip bir genç kadın. Onun korkusu düşmek değil, rezil olmak ama tam da rezil olacağı şekilde düşüyor. Bu öyküde iki tür düşüş görüyoruz: Topuklu ayakkabılarıyla sahneye çıkarken halıya ayağı takılıp düşmek ile varlıklı birinin parasını kaybetmekten, sosyal sınıfından düşmekten korkması. Her ikisi de rezil olmayı beraberinde getirir. Öykülerde sık tekrarlanan sözlerden biri “düşenin dostu olmaz” bu rezil olma duygusunu da anlamamızı sağlıyor. NE DURUMLARA DÜŞTÜM! Adalet Ağaoğlu’nun altı öykü boyunca ele aldığı düşmelerin her biri farklı: sokağa düşmek, gözden düşmek, ününü ve varlığını kaybedip düşenler, tabureden düşenler, bir kavgada yenilen yumruklarla yere düşmek vb. Her öykünün teması bir şekilde düşmek etrafında dolaşıyor. İnsanların içine düşen endişeler, korkular olduğu kadar örneğin bir evlenme teklifinde bile düşme olabilir. “Düşe düşe bir memur parçasına mı düşecekti kızım?” diye söyleniyor bir anne. Son öykü ‘Vatan Sevgisi’ ise çok farklı bir düşmeyi anlatıyor: Şehit düşmek. Oğlunu askere yolcu eden bir baba ile oğlu arasında geçen gerilimli konuşmada, “Vatan için ölmek vatanı sevmek anlamına gelir mi?” ve “Askerden diri dönmeyi istemek vatanı sevmemek midir?” gibi soruları düşündürüyor okura. Adalet Ağaoğlu’nun yirmi iki yıl önce geçirdiği trafik kazasından sonra iki yıl hastanede yattığı günlerde Can Yücel onun için “Sen Türkiye’nin en güzel kazasısın!” demişti. Bu aynı zamanda Feridun Andaç’la yaptığı nehir söyleşinin de alt başlığı oldu. Yazının başına dönersek evet, Nobel Edebiyat Ödülü verilmedi bu yıl ama bu ülkede verilen hemen her edebiyat ödülünü kazanan Adalet Ağaoğlu, 89. yaşını kutlayacağı 13 Ekim’den bir hafta sonra Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü alacak. n 6 11 Ekim 2018 KITAP