Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ASLI E. PERKER’DEN “FLAMİNGOLAR PEMBEDİR” ‘Kaygan bir zemin gerçek dediğin’ Aslı, E. Perker yeni romanı “Flamingolar Pembedir”de, Kars’ta bir trafik kazası sonucu anne ve babasını kaybeden altı yaşında bir kız çocuğunun gözünden yetişkin bir birey olana dek tüm renkleriyle, sancılarıyla müzik ve doğayla iç içe yaşadıklarıyla buluşturuyor okuru. Perker’le kitabı üzerine söyleştik. KURTULUŞ ARI GAMZE AKDEMİR gamzebaharakdemir@gmail.com “Bu romandaki isimlerin tamamı ve hikâyelerin de çoğu gerçektir. Fakat soruyorum size, gerçek ne kadar gerçektir? Samuel Taylor Coleridge en güzelini söylemiş: “Diyelim ki uyudun, diyelim ki uykunda bir rüya gördün, diyelim ki rüyanda cennete gittin ve orada tuhaf ama çok güzel bir çiçek kopardın ve diyelim ki uyandığında o çiçek elindeydi. Ah, peki ya sonra?” Romandan... B u romandaki isimlerin tamamı ve hikâyelerin de çoğu gerçektir. Fakat soruyorum size, gerçek ne kadar gerçektir” diyorsunuz girişte. Romanlarınızda gerçeklik ile hayal arasında nasıl bir temas kuruyorsunuz ve nasıl harekete geçiyorsunuz? n Bir hafıza araştırmasında şöyle bir deney yapıyorlar. Uzay mekiği Challenger’ın patladığı ânı bir grup insana nasıl hatırladıklarını soruyorlar. Gelen cevaplardan biri şöyle: “Dersteydim, içeri birileri girdi ve olayları anlatmaya başladı. Çok üzüldüm, daha fazla dinlemek istemediğim için çıktım.” Bir başka cevap şöyle: “Yurtta oda arkadaşımla oturuyorduk. Televizyonda seyrettik ve gerçekten çok üzücüydü.” Bu iki cevap aynı kişiye ait. Biri, olay yaşandıktan hemen sonra verilmiş, öteki ise iki yıl sonra. Cevabı veren kız kesinlikle ikincisinin doğru olduğuna inanıyor. Hâlbuki ilk söylediği kayıt altında. Yani bu kadar kaygan bir zemin gerçek dediğin. Yazarlar bu kaygan zeminden en çok faydalanabilecek insanlar. Çünkü hafıza kaymalarına izin çıkması gibi bir durum. Ben de bundan büyük oranda faydalanıyorum. “EN ÇOK BAKARAK ÖĞRENİYORUM” n Hümanist ve evrensel bir içerikle, aslında cinsiyet farkı gözetmeden yazılsa da baş kişisinin bir kız evlat olması, onun yol ve büyüme öyküsüne odaklanması romanı dişil bir yapıya büründürüyor. n Romanda ana tema bir kız çocuğunun annesiz büyümesi. Annenin varlığı kadar yokluğu da insan hayatında çarpıcı bir etkiye sahip. Bu yüzden aslında romanın tamamı onun kadınlığını bulup bulamamasına yoğunlaşıyor. Sürekli bir anne rahmine dönme isteği var, bütün hayaller bunun üzerine kurulu. Bu bile tek başına romanı baştan sona dişil yapmaya yeter. n “Şu hayatta hiçbir şey bilmiyorsam seyretmeyi biliyorum şüphesiz.” İçinde kopan fırtınalara rağmen, fikirleriyle, algısıyla ve sezgisiyle dünyanın farkında bir kişi ve sükunetli bir isyankâr. Neler öğreniyor, evvelin ve ahirin dertlerine yorumu ne? “Bahriyeli” nasıl bir seyirci ve Flamingolar Pembedir nasıl bir seyir? n Bana da sorsanız senin işin nedir Aslı Perker roman kahramanları için, “Bunlar beni çevreleyen insanlar” diyor. diye, “bakmaktır” derim. En çok bakarak öğrenip anlıyorum. Daha yakından baktıkça daha iyi algılıyorum. Geçenlerde düşünüyordum, Ay’a bakmayı neden bu kadar seviyorum diye. Her gece, bu kadar tutkuyla seyretmek de nedir? Anladım ki ayda güneşi görmeyi seviyorum. Gözümü dikip bakamadığım güneşin yansımasını seyretmeyi seviyorum. İşte böyle bir öğrenmeden bahsediyoruz. Bu kadar gerçeklere dayalı bir romanda Bahriyeli’de benden izler görmeyi bekliyoruz haliyle. Bahriyeli dikkatli bir seyirci. “Flamingolar Pembedir” ise başına gelebilecek en iyi seyir. n “Bahriyeli” nitelemesi dışında adı telaffuz edilmiyor romanda. n Bir lakabı bir adını kullansaydım karakter bu kadar keskin, net bir karakter olmayacaktı. Bu kızı deniz anlatıyor, denizin üzerinde olma hâli anlatıyor. Hiçbir şekilde bölünsün istemedim. Kayık metaforuyla da son derece yakın ilişkili. “KARAKTERLERİN VE OLAYLARIN HEPSİ GERÇEK” “Kader belirleyici; senin kim olacağına, nasıl biri olacağına karar veren. Ne kadar mutlu, ne kadar mutsuz, ne kadar az ne kadar çok olacağına karar veren.” Romandan... n “Yaşadığım süre boyunca asla aklımdan çıkmayacak bir an var artık >>hayatımda. Böyle anlar olmamalı. Ne iyi ne kötü. Bu kadar kuvvetli 12 11 Ekim 2018 KITAP