25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CANAN TAN’DAN “SIZI” Kaç yarım bir tam eder? Ünlü astrolog Filiz Özkol’un yaşamöyküsünden yola çıkarak kurguladığı romanı “Sızı”da Canan Tan, gerçek bir hikâyeden, kendi edebî bakışını ve düş gücünü de ortaya koyduğu bir yeni anlatıya ulaşıyor. LİKYA BADEMCİ A nlatılarında her daim gerçekçi dilini koruyan, bunu yaparken okuru gerçeğin ağırlığına boğmayıp kurduğu yumuşak dille yükünü hafifletmeyi bilen Canan Tan, yine en iyi bildiği şeyi yapıyor yeni romanı Sızı’da. Ünlü astrolog Filiz Özkol’un yaşamöyküsünden yola çıkarak kurguladığı romanında Tan, gerçek bir hikâyeden, kendi edebî bakışını ve düş gücünü de ortaya koyduğu bir yeni anlata ulaşıyor. Franz Kafka’nın dediği gibi; “Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da değildir aslında...” Adıyla yaşamak diye bir deyim vardır; Sızı’nın başkahramanı Efsun da öyle, adıyla yaşayanlardan. Daha doğar doğ maz gözlerine baktığında bu gizli gücü sezen anneannesinin isim ebesi olduğu Efsun’un hisleri, iç görüsü bir o kadar kuvvetli. Diğer yandan hep yarım kalmış, hep yarım bırakılmış bir karakter. Anne sevgisinden mahrum, baba nedir bilmeyen, anneannesi ve teyzesinin eksik merhametinden medet uman, yeni doğan kardeşiyle iyice öksüzleşen Efsun’un yaşamöyküsü bir trajediden farksız. Çocukluğu ve ilkgençlik yılları katışıksız bir mahrumiyetten ibaret Efsun; yarım kalmalara, yarım bırakılmalara mahkum bir yazgının baş kahramanı. Bu yazgı ne evliliğinde terk eder onu ne sonraki yaşlarında. Yarım, kelime anlamına baktığımızda eksik demektir aynı zamanda. Diğer yarının eksikliğinde, diğer yarının bilinemezliğinde, diğer yarının hayal dahi edilemezliğinde bir hâldir bu. “Yarım”lara göğüs germekle, bir yarımı diğer yarıma yama etmeye çalışmakla, yarımları bir araya toplayıp da çok olmaya uğraşmakla geçen bir ömürdür bu. Sızısı kendi içinde her deneyim Efsun’un kalbinin goncasıdır. TÜM YARIM KALMIŞLARA... Tüm bu yaşam döngüsü içinde yıldızlar âlemini keşfeder Efsun. Keşfettikçe sızısı dinmez belki ama farkında dahi olmadığı hayatın anlamı gün yüzüne çıkmaya başlar. Acılarına ah etmektense sarılmayı, onlara tutunmayı, onlardan öğrenmeyi öğretir ona yıldızlar. Bir nevi bakmayı öğretir. Sızı, okurunun midesine yumruk gibi oturan bir hikâye olsa da aynı zamanda okuruna hayatın, bazen de kederle ve acıyla öğretmeyi tercih ettiğini hatırlatıyor. O yarımlar yarım olarak kalsın, sen o yarımın olmayan yanına değil de olan yanına tutun; bakalım hayat oradan sana ne verecek diyen bir hikâye bu. Tan’ın yer yer şiirsel, yer yer dokunaklı Sızı’sı tüm olumsuzlukları, çektirdiği acılar ve yaşattığı hayal kırıklıklarına rağmen hayata küsmeyen, günün sonunda ona teşekkür etmesini ve onu kucaklamasını öğrenen Efsun’un adı gibi efsunlu yaşamöyküsü. Kim demiş ki hayat dikensiz bir gül bahçesidir diye, aksine o dikenlerden öğrenir insan ne öğrenirse. Kaybetmeyi de güvenmeyi de sevmeyi de ağlarken gülmeyi de... Yara varsa devası da var. Hayat yaraladığı kadar, yaraları tamir etmeyi de biliyor. İnsan ne zaman ki yaralarını kabul ediyor, hayatın merhemi de o zaman ortaya çıkıyor. O yaralar anca o zaman iyi oluyor. Sızı, bu gelgitler içinde sadece Efsun’un hikâyesini anlatmıyor; tüm yarım kalmışlara sesleniyor. Geride kalmış tüm yarımları birleştirip bütüne varmanın zamanıdır artık, acıyı bal eylemenin ve inadına sevmenin... n Sızı / Canan Tan / Doğan Kitap / 168 s. BELGİN BIYIKOĞLU’NDAN “HADİ GÜLÜMSE” Bir döneme yolculuk “Hadi Gülümse”; dili, anlatma biçimleriyle estetik düzeyi yüksek, ince ince işlenmiş, derinlikli bir ilk kitap. Belgin Bıyıkoğlu, kitabın bütününe sinen hüzne rağmen öyküler asla umutsuz ve karamsar değil... EMEL ARK 1 2 Eylül 1980... Bilindiği üzere öncesi ve sonrasıyla yakın geçmişin belleklerden silinmeyecek baskı, zulüm ve acı dolu karanlık dönemlerinden biri. Bütün bir toplumu sarsan bu dönem, güzel bir gelecek düşleyen, eşitlik, özgürlük, adalet isteyen, sömürüye karşı mücadele eden hemen herkesi ama özellikle de pek çok genci kırıp geçirdi, düşlerini, geleceklerini hatta yaşamlarını yitirmelerine neden oldu. Bir de tutuklanıp mahkum olan, işkence gören ve ölen o gençlerin ana babaları, yakınları, arkadaşları ve sevgilileri vardı. Acıyla yaşayan, gene de umutla bekleyen, hep umutla bekleyenler ve yıllar geçse de unutmayanlar, unutamayanlar; kalanlar... 12 EYLÜL GÜNLERİ Belgin Bıyıkoğlu, Hadi Gülümse adlı öykü kitabında, her öyküde geriye dönüp o günlere, yaşananlara, kaybolup gidenlere ve kalanlara bakıyor, hatırlıyor ve yüzleşiyor. Her hatırlayış geçmişin ve bugünün gerçekliğini gözlerinin önüne seriyor okurun. ‘Mavi Yaz’ adını alan öyküde yıllar sonra bir araya gelen, yolları ayrılmış iki yakın dost, eski yoldaş Aliye ile Gülten’in hesaplaşmalasına tanık olurken o döneme ait ürpertici bir şeyi de öğreniyoruz: Kimi babaların bazen kendilerini, bazen de çocuklarını korumak için muhbirlik yapıp çocuklarını veya çocuklarının arkadaşlarını polise ihbar ettiğini. Böylelikle hayatların nasıl da bir anda yıkılıp gittiğini... Kitaba adını veren ‘Hadi Gülümse’ ise gene bir geriye, çocukluğun, gençliğin geçtiği kasabaya bir yanıyla da 12 Eylül’e dönüş öyküsü. Güzelim mürver ağaçları arasında yapılan bu kısa yolculuğun dirilttiği anılar, içlerinde ilk aşkı, dostlukları, kazanılan üniversiteye gitmenin sevincini, sonrasında kavga günlerini ve kıyıma kurban giden devrimci sevgilinin yürek yakan hikâyesini barındırıyor. Burnumuzda kum ve çiçek kokusuyla öyküyü okumaya, kapanmayan yaralara ve her şeye rağmen küçük bir çocuğun düdükçesiyle çaldığı güzel, hüzünlü ezgiyi dinleyerek yaşamaya devam etmek istiyoruz. ‘Elmas’ çok zaman sonra kahramanın karşısına, “Ölene kadar buradayım. Bütün kayıp yakınları buradayız artık” diyen bir cumartesi annesi olarak çıkarken ‘Bekleme Gelmeyecek’te bir tren garında, genç bir kızın karşısına yaşlı kadın dikiliveriyor ve dünle bugün arasında gidip geliyorlar bütün sesler kaybolurken. Güçlü çatışması, etkili anlatımıyla kitabın en sarsıcı öykülerinden biri ‘Bekleme Gelmeyecek’. ÖYKÜLERE SİNEN HÜZÜN ‘Dolunayın Sesi’ uzun yıllara dayanan, acıların, sevginin paylaşıldığı sımsıcak bir öykü. Kitabın son öyküsü ‘Mürver Ağaçlarının Altında’ büyülügerçekçilik türünde, yaşantıları birbirinden çok farklı dört insanın hikâyesini, kentsel dönüşümün kıyımına teslim edilmiş bir bahçede gecenin sessizliğinde kulaklarımıza fısıldıyor. Hadi Gülümse; dili, anlatma biçimleriyle estetik düzeyi yüksek, ince ince işlenmiş, derinlikli bir ilk kitap. Karakterler inandırıcı kılınmış. Kimi öyküde mekân başat veya tamamlayıcı bir öğe olarak yer alıyor, âdeta orada bulunduğunuzu hissediyorsunuz. Ayrıca Belgin Bıyıkoğlu, dönem anlatısı tuzağına düşmüyor. Gereksiz övgü, yergi ve klişelerden uzak duruyor. Öncelikle de insanı anlatmayı hedefliyor. Can yakıcı durumların anlatılmasına, kitabın bütününe sinen hüzne rağmen öyküler asla umutsuz ve karamsar değil; dostluğa, sevgiye, gerçeğe inancımızı tazeliyor. n Hadi Gülümse / Belgin Bıyıkoğlu / Sinopsis Yayınları / 136 s. 20 11 Ekim 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle