22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap VİTRİNDEKİLER Kan Dolaşımı, Ameliyat ve Musıkî Makamlar / Cem Behar / Yapı Kredi Yayınları / 340 s. “Kantemiroğlu adıyla bildiğimiz Boğdan Prensi Demetrius Cantemir’in (16731723) ömrünün toplam olarak yirmi iki yılını geçirdiği İstanbul’da büyük bir ihtimalle son şeklini 17031710 arasında verdiği ve ‘Kantemiroğlu edvârı’ diye adlandırageldiğimiz ‘Kitabu‘ilmi’lmusıki ‘alâ vechi’lhurufât’ adlı eseri geleneksel OsmanlıTürk musıkîsi tarihinin en önemli metinlerinden biridir. Bir tarihçi açısından bakıldığında musıkî geleneğimizin on yedinci yüzyılı, en ilginç fakat eldeki tarihî belge ve bilgi azlığı dolayısıyla da incelenmesi en zor yüzyılıdır...” Cem Behar, Kantemiroğlu’nu merkeze alan Kan Dolaşımı, Ameliyat ve Musıkî Makamları isimli kitabıyla Türk musıkî tarihine dair özgün çalışmalarına bir yenisini daha ekliyor. Sis / Stephen King / Çeviren: Gönül Suveren, Esat Ören / Altın Kitaplar / 638 s. Önce kasabanın, sonra kentlerin üzerine bir karabasan gibi çöken sis ve içinde sakladığı korkunç yaratıklar; uğursuz güçleriyle her harekete geçişinde ölümü çağıran, ürkütücü bir oyuncak maymun; ıssız bir gölün ortasında, bir raftın üstünde, açgözlü bir su canavarıyla baş başa kalmış dört üniversite öğrencisi; on beş yaşındaki yeğeninin ölmeden önce “icat ettiği” gizemli bir bilgisayarla hayatının seyrini değiştirmeye soyunan mutsuz bir adam ve diğerleri... Stephen King’in, sadece “korku ve gerilim romanlarının büyük ustası” olmadığını, sınır tanımayan hayal gücünün ve yaratıcılığının kısa öyküyü de kapsadığını gösteren bir yapıt Sis. Kitapta, King’in yaşamının farklı dönemlerinde kaleme aldığı, ürpertici yirmi iki öykü yer alıyor. 1648 Söylencesi / Benno Teschke / Çeviren: Bülent Şimşek / Can Yayınları / 416 s. Bazen belli bir alanda ortaya atılan bir görüş baskın hâle gelir, zaman içinde neredeyse tartışılmaz nitelik kazanır, sonraki kuşakların da eleştirel bir bakış getirmemesi sonucunda yegâne gerçeğe dönüşür. Uluslararası ilişkiler düşünüldüğünde, 1648 tarihi ve bu tarihin çağrıştırdığı Westphalia Barışı böyle bir özelliğe sahiptir: Ulusdevletin tanımlan ması, Ortaçağ’dan modern zamanlara geçiş, modern anlamıyla uluslararası ilişkilerin oluşumu vb. uzun yıllar boyunca hep bu ikisiyle ilişkilendirilmiştir. Genç kuşak kuramcılardan Benno Teschke bu kabule Charles Tilly’nin tabiriyle “sosyolojinin tarihle karşılaştığı” yerden, tarihsel sosyoloji penceresinden eleştirel bir yaklaşım, radikal bir itiraz getiriyor. İntihar / Ian Marsh / Çeviren: Yonca Aşçı Dalar / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 342 s. Ian Marsh, intiharı konu alan incelemesinde, bu ciddi halk sağlığı sorunuyla ilgili günümüz düşünce, uygulama ve politikalarını etkileyen tarihsel ve kültürel güçleri inceliyor. Kitapta, Michel Foucault’nun çalışmalarından yararlanılarak intiharın psikiyatrik bir sorun olarak görülmeye başlamasının hikâyesi anlatılıyor. Marsh, intihar ve intihara eğilimli kişiyle ilgili düşünce, tutum ve uygulamalarımızın içine işlemiş kabul ve kesinlikleri sorgulamaya girişiyor ve sonuçta, sarsıcı olduğu kadar bilgilendiren açıklamalarda bulunuyor. Ankara Vukuatı: Menfilik Hatıralarım / Simon Arakelyan / Aras Yayıncılık / 352 s. Ankaralı bir Katolik Ermeni olan Simon Arakelyan’ın 1915’te yaşanan tehcir ve katliamlar sırasında hayatta kalışının hikâyesini aktaran Ankara Vukuatı: Menfilik Hatıralarım, 122 günlük dehşetli bir yolculuğun kronolojisi. Arakelyan’ın anlatımına göre 1915 Yazı’nda, Ankaralı Ortodoks Ermeniler katledilirken sıranın kendilerine geleceği günü korkuyla bekleyen Katolik Ermeniler nihayet gruplar hâlinde tutuklanır ve kötü muamele, saldırılar, açlık ve doğa koşullarıyla mücadele edecekleri bir ölüm yolculuğuna çıkarılır. İlk hedef olarak belirlenen Tarsus’tan sonraki durak, hayatta kalma ihtimalinin neredeyse hiç olmadığı Der Zor çölleridir. Arakelyan’ın aklında tek bir şey vardır: Ne yapıp edip Der Zor’a gitmekten kurtulmak. Neyse ki talih onun yanındadır. Okuyanın nefesini kesen bir kaçış sürecinden sonra kurtulur ve çaresizlik dolu hatıratını 1921’de İstanbul’da yayımlar. Garo Nerdesin / Emina Temel / Eton Yayıncılık / 264 s. Yabancı ülkelerde ringe Türk bayrağı sarınarak çıkmayı âdet edinmiş bir millî sporcu, Türkiye’nin ilk profesyoneli, seksenli yaşlarını sürerken millî takım arkadaşının cenazesine gider ve üzerinde al bayrak örtülü tabutu görür. “Adım Garbis Zakaryan, ben de millî sporcuyum, öldüğümde tabutuma Türk bayrağını örterler mi?” diye sorar gazetecilere. Garo Nerdesin kitabının yazarı Emina Temel, işte bu sözün peşinde düşüyor ilginç bir yaşamla karşılaşıyor. O hayatı da romanında lirik bir üslupla anlatıyor. Roman, eve katkı için sabahın köründe sokaklarda avaz avaz bağırarak gazete satan, aynı zamanda bir çorapçıda çalışan çocuğun dört kıtada başarılarıyla bir efsane hâline nasıl geldiğinin ve ilköğrenimini bile tamamlayamamış Garbis’le, beş dil bilen bir İtalyan kızı Ersilya arasındaki ölümsüz aşkın öyküsü aynı zamanda. 67 Eylül Olayları ise hikâyenin bir başka penceresi... Suruç’ta Kalanların Dilinden Kobane’ye Gitmek / Arzu Demir / Ceylan Yayıncılık / 414 s. Suruç’ta kalanların dilinden: Kobanê’ye Gitmek, aslında bir belgesel çalışmasının bir parçası; katliamdan sağ çıkan gençler ile katledilenlerin aileleri, arkadaşları, yoldaşları ile yapılan video çekimlerden hazırlanan bir portreler kitabı. Karadeniz’den, İstanbul’dan, İzmir’den, Çukurova’dan, Ankara’dan ve çeşitli Kürt kentlerinden hangi duygu ve düşünce ile yola çıkmışlardı? SGDF’nin “Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” çağrısına yanıt verirken kendi devrimcilikleri bakımından neler düşünüyorlardı? Sınırı geçip devrimin topraklarına ulaşsalardı döndüklerinde kim olacaklardı ve ne yapacaklardı? Bu sorulara verilen yanıtlar, her birinin portresinde yer alıyor. Her birinin kişisel hikâyesi bakımından ayırt edici özellikleri var ancak ortak nokta ise bir devrime tanıklık ederken kendi devrimlerini de gerçekleştirme arzusu. Bir ortak noktaları daha var ki insanın içini ısıtan; istisnasız hepsi çok güzel gülüyordu ve Kobanê’ye gülerek gitti. İran / Fazlı Bulut / Doğan Kitap / 380 s. “Bir ‘harici’ (yabancı) olmama rağmen İran’da kendimi hiç ‘o, öteki, onlardan’ hissetmedim. Orada bulunduğum sürece hep; vaktiyle bir süre bulunduğum ancak uzun bir zamandır uzak kaldığım bir coğrafyaya tekrar dönmüşüm gibi bir hisse kapıldım. Her yer, her şey ve herkes pek bir aşina geldi. Ülke ve insanlarıyla olan tarihsel, kültürel akrabalığı ve coğrafi yakınlığı her zaman ve her durumda hissettim. Bu nedenle her İran seyahatimden, ruhum ziyadesiyle dinlenmiş döndüm.” Seyyah Fazlı Bulut, kadim bir kültürün izini sürüyor, hep uzaktan bakıp göremediğimiz “öteki İran”ı anlatıyor. Ölüler Kasabası / Taşkın Pelivan / E Yayınları / 118 s. İkinci öykü kitabı Ölüler Kasabası ile Taşkın Pelivan, kahramanlarının yalnızlıkları, yenilgileri, ürkeklikleri, tereddütleri içinden okuru yeni bir yolculuğa çıkarıyor. Kitabın coğrafyası ve özneleri, kitaba adını da veren öyküden anlaşılacağı üzere, yer yer kentin ve kentlilerin dışına taşıp kasabayı ve kasabalıları içine alıyor. Kahramanlarının zihnindeki geçmiş ve gelecek arasında salınan varoluşsal arayışlar, çoğu öyküde mektuplarla dile geliyor. Öyküler arasında kurgusal bütünlüğü sağlayan geçmişten şimdiye, şimdiden geleceğe atılmış bu mektuplar. Böylelikle okur karşısına, birbirinin içine geçmiş dokuz öyküyle bütünlüklü bir dünya çıkıyor. Futbol Taktikleri Tarihi / Jonathan Wilson / Çeviren: Deniz Arslan / İthaki Yayınları / 592 s. Jonathan Wilson’ın çalışması, ne basit bir taktik analizi kitabı ne de sayı ve dizilimlere boğulmuş bir istatistik derlemesi. Futbol taktiklerinin tarihsel gelişimini coğrafya, tarih, kültür ve siyaset ekseninde ele alan ve futbolun, hem saha içi hem de saha dışındaki evrimini konu edinen bir kitap. Güney Amerikalıların sömürgecilere karşı kendi becerilerini nasıl kabul ettirdiğinden, Avrupa’nın bireysel beceriyi takım düzenine göre uyarlamasına; beş forvetli dönemden, merkez golcülü yapıya; İskoçların pas oyununu dünyaya nasıl kabul ettirdiğine kadar pek çok süreç kitapta yer alıyor. The Mongollar / Bülent Üstün, Hakan Karataş / Komik Şeyler Yayıncılık / İşte Cezmi, Toycan ve Banu. Türk Rock tarihinin “kolpa” grubu Mongollar, 1990’ların sonundan 2000’lerin ikinci yarısına kadar aralarında çıkan anlaşmazlık, kavga, dövüş yüzünden bi türlü istikrar sağlayamasa da gelecek vaat eden müzisyenler olduğu gerçeği değişmiyor... Mu acaba?.. İşte bu soru The Mongollar’ın hikâyesinin de sorusu aslında. Bülent Üstün yazdı, Hakan Karataş çizdi. n 20 7 Eylül 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle