26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ORHAN TÜLEYLİOĞLU’NDAN... Mutluluk Konservesi “Mutluluk Konservesi”nin sayfalarındaki ozan, yazar ve sanatçılar mutluluk açlığını ve mutsuzluk gerilimini yoğun imgelere, gizemli çağrışımlara, yaratılara dönüştürmüş. Sanat, düşün insanları mutluluk duygusunu nasıl yaşar? Cevaplar kitapta... GÜNAY GÜNER B ir biçimde ulaşılmaya çalışılan, yaşamının amacı sayılan mutluluk nedir? “Tüm özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut” diye tanımlanmaya girişilse de mutluluğun, “resmi” gibi tanımının yapılabilmesi de neredeyse olanaksız. Tüm özlemlere eksiksiz ve sürekli ulaşılamaz. Olsa olsa mutluluktan; beklentilerle, elde edilebilenlerin uyumu anlaşılabilir. Kendi içinde bir denge, “mutluluk” anlamı taşımakla birlikte, dünya standardı, gönenç düzeyi, yeryüzü algısı ölçütüne vurulduğunda bu “mutluluk” durumunun, ne denli saygın da olsa, adaletsiz ve görece olduğu söylenebilir. Bin bir yoksunluk içinde mutluluk! Belki de maddesel olanla ilgisi yoktur, bilmiyoruz. Sanat ve düşün insanları mutluluk duygusunu nasıl yaşar? Mutlu olabilirler mi? Ne tür bir mutluluktan söz etmeli onlar için?.. Orhan Tüleylioğlu’nun kitaplarının her biri karmaşık sorunların, ortak insanlık acılarının, durumlarının, pek de bilinmeyen ayrıntılarla çözümlenmesine yönelik. Tüleylioğlu’nun Mutluluk Konservesi adlı kitabı da benzersiz güzelduyusal nitelik taşıyor. Kitabın sayfalarından anlıyoruz ki ozanlar, yazarlar ve sanatçılar mutluluk açlığını, mutsuzluk gerilimini yoğun imgelere, gizemli çağrışımlara, yaratılara dönüştürmüş. ÇAĞIMIZIN AĞITI Mutluluk Konservesi’nde, Voltaire, Aziz Nesin, Asım Bezirci, Einstein, Zenon, Cicero, Zamyatin, Kafka, Hermann Hesse, Jules Verne, Charlie Chaplin, James Dean, Carlos Fuentes, Ingeborg Bachmann, Elsa Triolet, Louis Aragon, Nâzım Hikmet, Abidin Dino, A. Kadir, John Berger, Rosa Luxemburg, Paul Lafargue, George Sand, Puşkin, Maksim Gorki, José Marti, Tolstoy, Mallarme, Leopardi, Gide, Syilvia Plath, Ted Hughes, Cemal Süreya, Salâh Birsel, Sait Faik Abasıyanık, Attila Jozsef, Wolfgang Borchert, Jura Soyfer, Robert Desnos, Istvan Örkeny, Behçet Necatigil, Katherine Mansfielt, Camus, Neruda, Necip Mahfuz, Özdemir Asaf, Fernando Pessoa, Oriana Fallaci, Ender Sarıyatı, Guy de Maupassant, Adnan Yücel, Mahmud Derviş, Arkadaş Zekâi Özger, Onat Kutlar, Oğuz Tansel, Yüksel Pazarkaya, Rainer Maria Rilke, Oscar Wilde, Erasmus, Anton Çehov, Erendiz Atasü, Doğan Kuban, Mark Vernon, Wilhelm Schmid, Andre Comte Sponville, Adnan Binyazar, Alova, Nathaniel Hawthorne, Edit Södergran, Nermi Uygur, Platon, Montaigne, Ovidius gibi dünya kültürünü belirleyen adların mutluluğa ilişkin yaklaşımları üzerinden ayrıntılı çözümlemeler sunuluyor. Tüleylioğlu bir ayrıntı ustası; kişiler, yazarlar, düşünürler, olaylar pek de bilinmeyen yanlarıyla okura ulaşıyor onun kaleminden. Mutluluk Konservesi aynı zamanda felsefi bir yapıt. Örneğin, Rilke’nin öykülerinin çözümlemesindeki gibi: “Sayrılık ve ölüm Rilke’nin ana izleklerindendi. Genç dönem öykülerinden sayılan ‘Beyaz Mutluluk’ öyküsünde de bu izlekleri işlemişti. Anlaşılması zor, simgesel bir anlatımın hâkim olduğu bu öykü” diyor Tüleylioğlu... Uğur Kökden kitabın ilk yazısında “Ve sonra, Tüleylioğlu’nun mutluluk deposunda yer almış kimi tanışlar ve bu arada yakın dostlar: Salâh Birsel, Asım Bezirci, Cemal Süreya ve ‘bu ülkede doğmaktan mutluyum’ diyen Onat Kutlar” sözleriyle yaşanmışlığa değinirken yapıtın, Türk yazınının diğer usta adları üzerinden, deyim yerindeyse fotoğrafını çekiyor. Konserve mutluluk, faşistlerce anlatılmaz işkencelerle öldürülen, Şili’li Ozan Victor Jara’nın, şarkısında anlattığı; intihar eden kızın, Carmencita’nın ulaşamadığı “mutluluk”tur. Ne acı... Mutluluk Konservesi çağımızın ağıtı... n Mutluluk Konservesi / Orhan Tüleylioğlu / Dafne Kitap / 264 s. OLGA GRUSHIN’DEN “KIRK ODA” pesrŞasavoiarnişanı Olga Grushin’in üçüncü romanı “Kırk Oda”, isimsiz bir kadın şairin hayatını anlatırken kahramanın, yıllar ilerledikçe şiir yazan bir genç kadına dönüşmesini ve şairlikle olan ilişkisine de gündeme alıyor. barış yıldırım Ş iiri bir kavga alanı kabul edersek, bu şüphesiz şairin diğer kimlikleriyle savaşımını da kapsayacaktır. Kırk Oda isimli roman, bir şairin personalarıyla savaşımını konu alıyor. Kitap, kırk oda kurgusu üzerine kurulu. Buna göre kitabın kahramanı şair kadının hayatının çeşitli bölümlerinin geçtiği kırk oda, kitabın kurgusunda da önemli rol oynuyor. Anneanne masallarının dinlendiği banyolar, albenili mücevher kutularıyla dolu annenin odası, babasının çalışma odasındaki kültür saati, eve gelen misafirlerle yaşanan ve küçük kızın odasından dinlediği mutfak sohbetleri, şiir, ölümsüzlük konuları... Kitap boyunca ilerleyen odalar aynı zamanda kahramanımızın hayatının farklı kesimlerini ele alırken kırk sayısına mitoloji ve çeşitli halkların verdiği önem de kendisine kitapta yer buluyor. Kitap, bir şair kahramanın hayatını çocukluğundan beri konu alırken yıllar ilerledikçe şiir yazan bir genç kadının şairlikle olan ilişkisine de tanık oluyoruz. Kitabın isimsiz kahramanı Rusya’dan Amerika’ya göç eden bir karakter ve burada genç yaşta evlenerek bol çocuklu bir ailenin annesi oluyor. Eşi tam bir Amerikan orta sınıf mensubu olan bu ailede şiir her zaman ertelenirken şiir üzerine ustaca yapılan tartışmalar da kitap boyunca devam ediyor. İsimsiz kadının kocasının soyadıyla Bayan Caldwell olarak çağrılması da şair kahramanımızın yoksunluğuna işaret ediyor. ROMANIN GÜÇLÜ YANLARI Olga Grushin’in üçüncü romanı olan Kırk Oda, başka pek çok bakımdan üzerinde durulmayı hak ediyor. İlk olarak sade ve yoğun bir dil kullanımı okuru romana sürüklerken gerçek ile kurgu, gerçeklikle hayal sürekli birbirlerinin yerine geçip okuru kuşatıyor. Ayrıca kitap boyunca kahramanımızın çeşitli hayalî arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalar da bu gerçeklik ve hayal arasında gelip gitmelerin önemini pekiştiriyor. Kitabın diğer başarısı da şiir üzerine yapılan nitelikli tartışmalar. Kitap boyunca şiire yer verilirken kitabın kahramanının küçük yaştan itibaren tanıklık ettiği şiir tartışmaları, hikâyede önemli bir yer tutuyor. Anlatıyı güçlü kılan bir diğer unsursa kahramanımızın, tıpkı kitabın yazarı gibi, Rusya/Sovyetler Birliği’nden çıkarak ABD’ye yerleşmesi. İki farklı ve hatta birbirine düşman kültürün arasında geçen hikâyede kahramanımız, çocukluğunda dinlediği ailesinin arkadaşlarıyla gizli kapaklı sohbetlerin de etkisiyle Sovyet rejimi hakkında olumsuz fikirler taşısa da bir yandan çocukluğunun Moskovası’nı özlemekten kendini alıkoyamaz. İsimsiz kahramanımız hayatının ilerleyen bölümünde altı çocuğunun kocası olacak Paul ile evlenip ortasınıf bir Amerikan hayatı yaşamaya başlar ve romanda buradan itibaren kocasının soyadıyla çağrılır: Bayan Caldwell. Bu, kendisi olmak isterken bir başkası olup çıkmanın sembolüdür. Gerçekten de kadının kendisi olması için kitabın sonunu, farklı personalardan çıkışını beklemesi gerekmektedir. Amerikan yaşamı, Rusya özlemi, çocuklarının ve hatta torunlarının yaşamı, kocasının bitmek bilmeyen iş yaşamı kadın kahramanımızın kendinden uzaklaşmasının sembolleri olarak dikkat çeker. Kitap bu yönüyle çağdaş edebiyatın önemli bir örneğini sunuyor. Kırk oda, kadın kahramanımızın yaşamının farklı evrelerini simgeliyor ve bitmek bilmeyen ortasınıf ihtiyaçlarıyla şiiri ve dolayısıyla sanatı karşı karşıya getiriyor. Kitap dâhil olmak üzere neyin kurmaca neyin gerçek, neyin isimsiz kahramana neyin kocasının eşi Bayan Caldwell’a ait olduğu gizemini korumaya devam ediyor. n Kırk Oda / Olga Grushin / Çev.: Petek Demir / Editura Yayıncılık / 288 s. 8 17 Ağustos 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle