07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

IRIS MURDOCH’TAN “DENİZ DENİZ” ‘Sakin’ bir inziva Iris Murdoch, “Deniz Deniz”de bizi, bir kenara çekilip geçmişini tartan tiyatrocu Charles Arrowby karakteriyle buluşturuyor. Murdoch, Arrowby aracılığıyla kusursuzluğun ve idealizmin tersten okumasını yaparak aslında hepimizi kendimizle yüzleşmeye çağırıyor. ali bulunmaz [email protected] I ris Murdoch, “İnsan fantezilere ihtiyaç duyar” dediğinde öykü, roman ve felsefeyi çoktan bir araya getirip edebiyat ve düşünce çevrelerinde haklı bir saygınlık kazanmıştı. Bu nedenle edebiyat ve felsefe yapıtları hep ilgi gördü ve tartışıldı. “Büyük sessizlik ve alacakaranlık” dediği döneme girmeden evvel hızla yazmayı sürdürüyordu. Türkçeye Nuray Önoğlu tarafından yeni çevrilen Deniz Deniz isimli romanı da o dönemde ürettiği kitaplardandı. KENDİ ANAFORUNDA BİR ADAM Murdoch’ın bu hacimli romanının başkarakteri, bir deniz kıyısında yaşamaya başlamış, geçmişini kâğıda dökmek isteyen ama müstakbel metninin hangi türde olacağı konusunda ikilemde kalan, yakın geçmişin ilgi meraklısı, egosu tavan yapan tiyatrocusu Charles Arrowby. Yeni hayatını geçirmeye koyulduğu evde ve düşünmekten arta kalan vakitlerinde ilginç (bugün füzyon mutfağı denen) yemekler yapan Arrowby, bir yandan da önceki zamanlarındaki ifritlerden kurtulma gayretinde. Arrowby, inzivaya çekildiği anlarda, dünyanın da yalanlarla ve rollerle örülü bir sahne olduğunu görüyor. Tabii o, bunu böyle kaba bir biçimde tarif etmiyor; olup bitenin ayırdına bir keşiş inceliğiyle varıyor: Kendisini doğanın gücüne bıraktığında, yakın geçmişte içinde bulunduğu yaşamın sahte yanlarını fark ediyor. Fakat eski yaşantıdan kurtulmak o kadar kolay mı? Daha doğrusu, geride bırakmak istediklerinin (tiyatro camiasının, sevgililerin, riyakâr dostların...), peşine düşme ve onu kovalama ihtimali ne kadar güçlü? Murdoch, bunları tek tek Arrowby’nin başına musallat ederken okurun hafiften sinirlenmesi işten değil. Tek çare denize atlamak; Arrowby, kendisini boğan sahtelikten, zorlu koşulların kollarına açılıyor. Ancak deniz de tekinsiz, nitekim devasa bir canavar onu epey korkutuyor. İstemeden de olsa geçmişe dönüp kendisini hayli meşgul eden eski aşklarını hatırlamaya başlıyor. Murdoch köşeye sıkışıp kaçan Arrowby’nin medet umduğu doğa ve ardından deniz tarafından kuşatılmasını, kendi içindeki anafora kapılmasıyla eş zamanlı olarak anlatıyor. Üstelik karşılaştığı eski yüzleri kurtarma gayreti, Arrowby’nin başına bela açan bir başka sıkıntı olarak da resmediliyor yazar tarafından. Arrowby’e çöken karabasan ve eskiden aşk yaşadığı Hartley’i bu ıssız yerde görüp onunla evlenmeyi sabit fikir haline getirmesi, Murdoch tarafından âdeta ilişki çözümlemesi ve evlilik olumsuzlaması şeklinde okura sunuluyor. Zamanında kaçtığı, hesaplaşamadığı veya yarım kalan ne varsa, huzurlu bir ortam ve hatırlama için geldiği sahilde ona korku dolu anlar olarak geri dönüyor. SADECE YAŞAMAK GEREK Murdoch’ın, bir yana rahatsız edici gerçekleri ve onlarla yüzleşmeyi, öbür tarafa ise mistik tatları koyması, romanın gidişatının ya da ana izleğinin belirginleşmesini sağlıyor. Fakat Murdoch romanlarını karıştıranlar fark edecektir, böylesi göz önünde izleklerin yanı sıra satır araları da önemlidir. Tabii bir de kapanmayan parantez... Yani Murdoch, diğer romanlarındaki gibi Deniz Deniz’de, meseleyi bir yere kadar getirse de kitaba asıl sonu herkesin kendisinin yazması gerektiğini hissettiriyor. Yine de şunu söylemeden geçmeyeyim: Sahilde yaşadığı gerilim, bocalama, açmazlar ve aydınlanma, Arrowby’i kusursuzluğu aramak ya da kusursuz Bazen kendisiyle dalga geçen bazen de hüzünlenen bir kahramanın hikâyesini anlatıyor Murdoch. olma çabası yerine yalnızca yaşamak gerektiği gibi bir mertebeye ulaştırır. Belki de idealizmin Murdoch tarafından tersten yorumlanışı olarak nitelenebilir bu durum. Böyle bakınca Arrowby’le onu kurgulayan yazar arasındaki yakınlıklara veya benzerliklere dair bazı ipuçları yakalamak mümkün. Birincisi, Murdoch’ın kusursuzluğu tersyüz etme anlayışının Arrowby’le bir kez daha belirginleştiğini; Deniz Deniz’de anlatılan olaylar ve kullanılan metaforlarla yazarın felsefi söyleminin, başkarakterle ete kemiğe büründüğünü söyleyebiliriz. İkinci benzerlik veya yakınlık ise soru işaretleri barındırıyor: Fırtına dinip yaşamının o hareketli günlerinin yerini durgunluk aldığında (ya da Arrowby böyle sandığında), dönüp geriye bakma fırsatı yakalayan, bazen kendisiyle dalga geçen bazen de hüzünlenen bir kahramanın hikâyesini anlatıyor Murdoch. Ömrünü “rol kesmekle” geçiren bir tiyatrocu olması ve ardından ilgiden uzaklaşıp kendisine yoğunlaşması, yazarın romana kattığı manidar ve ironik bir hava. Sakin ve sessiz bir şekilde önceki hayatını hatırlamaya koyulan Arrowby’le son yıllarını gayet sakin ve kendi köşesine çekilip her şeyi unutarak geçiren Murdoch arasında inziva babında bir bağlantı kurabilir miyiz? Bu soruya, kitabı okuyan herkes kendi yanıtını verebilir. Tıpkı Murdoch’ın istediği gibi. n Deniz Deniz/ Iris Murdoch/ Çeviren: Nuray Önoğlu/ Ayrıntı Yayınları/ 512 s. KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 311 Ağustos 2016 OKURLARA Hem kuramsal, hem uygulamalı... P rof. Dr. Onur Bilge Kula’nın, “Kant, Schiller, Heidegger Estetik ve Edebiyat”; “Hegel Estetiği ve Edebiyat Kuramı IIIIII”; “Marx, Benjamin, Adorno Sanat ve Edebiyat”; “Brecht, Lukacs, Bloch Sanat ve Edebiyat”; “Dil FelsefesiEdebiyat Kuramı III” adlı kuramsal çalışmalarının ardından “Yazınsal Yapıt ve Ahmet Ümit Nasıl Okunabilir?” adlı hem kuramsal hem uygulamalı olan kitabı yayımlandı. Kula’yla son çalışması, Ahmet Ümit’in romanları ve romancılığı üzerine konuştuk. “Sputnik Sevgilim” Japonya’dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami, aşkın sürüklediği bir yolculuğu değil, aşkın kendisinin bir yolculuk olduğunu anlatıyor kitabında. Eray Ak tanıtıyor kitabı Iraklı yazar Hasan Namir, kalbin sınırlarının olmadığını ama sırlarla dolu olduğunu gösteren “Tanrının Pembesi” romanıyla bizlere merhaba diyor. Bastırılmış ve susturulmuş hikâyeleri ilham alarak kendi vatanındaki yitik kalpleri sergiliyor Namir. Kitabı, Serap Çakır değerlendirdi. Hasan Öztoprak, “Kaderin Bir Cilvesi”nde ne geceyi ne de gece şehrini bilmeyen kahramanının, sabahçı kahvesinde hayata yeniden tutunmasını izlerken onun aşkı buluşunu ve tıpkı kaderinin peşinden gider gibi aşkının peşinden, sarsıcı bir sona doğru şuursuzca gidişini anlatıyor bize. Özlem İşbilir, Öztoprak’la romanı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Bol kitaplı günler... [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle