Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap VİTRİNDEKİLER Dün Gece Çok Gençtim / Onur Akyıl / Can Yayınları / 94 s. Onur Akyıl, Dün Gece Çok Gençtim’deki kahramanları, yaşadığımız kentlerin ara sokaklarında her gün gördüğümüz genç, dünya kadar sorunla boğuşan insanlar. İç dünyaları da yaşadıkları güçlükler de alabildiğine tanıdık. Ama yine de yaşama sevinciyle, şiirle dolular. Akyıl, öyküleriyle güncel politik sorunlara değinirken sivri bir dil kullanıyor. Toplu Oyunlar I: Süper Tutsaklık, Virüs Gezegeni / Serkan Fırtına / Dramatik Yayınları / 48 s. Yazar, yönetmen ve tiyatro eğitmeni Serkan Fırtına’nın, Toplu Oyunlar I kitabında Süper Tutsaklık ve Virüs Gezegeni adlı tek perdelik iki oyun yer alıyor. “Süper Tutsaklık”, süper kahramanların, tükenmişlik sendromu ve öğrenilmiş çaresizlikle baş başa kalmalarını konu alan, kahramanlık kültürünü eleştirisinin merkezine alan absürd bir komedi. İkinci oyun “Virüs Gezegeni” ise dünyanın sonuna yönelik fantastik ögeleri de içinde barındıran bir absürd komedi örneği. Uzaylı bir profesör ve öğrencileri kayıp gezegen dünyadan arta kalan iki kişiyi inceleme altına alır. “Virüs Gezegeni”, eleştirisini kara komedinin sınırlarında gezdiren bir oyun. Siyah / Michel Pastoureau / Çeviren: Mesut Tufan / Sel Yayıncılık / 220 s. Karanlıkların, ölümün ve cehennemin rengi olan siyahı ille de “olumsuz”, “kötücül” bir renk olarak görmemeli. Uzun tarihi boyunca, verimlilik, ölçülülük, saygınlık ve otoriteyle de özdeşleştirilmiş siyah, epeydir zarafetin ve modernliğin temsilcisi. Keşişlerin siyahından korsanların siyahına, ressamların siyahından terzilerinkine uzanan Michel Pastoureau, diğer renklerden farklı bir kadere ve simgeselliğe sahip olmuş, matbaanın icadına kadar renkler arasında apayrı bir yer işgal etmiş, Newton’un buluşlarıyla özel bir statü edinmiş, hatta renk olmaktan çıkmış siyahın izlerini yaradılış efsanelerinden yirminci yüzyılın sonlarına dek her alanda sürüyor. Pastoureau, aynı zamanda son derece zengin ve sürükleyici bir kültür tarihi panora masını da gözler önüne seriyor. Politika / David Runciman / Çeviren: Anıl Ceren Altunkanat / Domingo Yayınevi / 168 s. Siyaset bilimcil David Runciman’ın kaleme aldığı Politika, çeşitli sorulara yanıt arıyor: “Politika nedir?”, “Neden ona ihtiyaç duyarız?”, “İçinde bulunduğumuz çalkantılı günlerde bizi nereye doğru götürebilir?”, “Tüm soruların cevabı demokrasi olabilir mi?”, “Yoksa Washington’daki Kongre binasının da, tıpkı Atina’daki Parthenon ya da Moskova’daki Lenin mozolesi gibi, büyüleyici bir harabeye dönüşmesi kaçınılmaz mı?” Runciman, nasıl ve neden yönetildiğimize kafa yoranlara seslenen bir kitap. Cemiyet Kaçkını / Kemal Selçuk / İletişim Yayınları / 128 s. Oğuz ile Kerim, bir Bursa baharında, Tuz Pazarı’nın hemen altındaki okunmuş kitap satılan tezgâhların önünde tanışmıştı. Sait Faik’in Havuz Başı kitabına önce uzanan Kerim’di. Oğuz sonradan, Kerim’in hafifçe gülümseyişini hatırlayıp talihin seçimini ta o zamandan kimin için yaptığını anlayacaktı. Kemal Selçuk, dost mu düşman mı olduğu belirsiz iki yazar adayının bir kadın etrafında şekillenen ikircikli ilişkisini anlatıyor. Bursa’yı, yazma iştahını, yıllar süren bir öfkeyi, kaybetmeyi, unutamamayı resmediyor. İstanbul’dan Mektuplar / Hristo Brızitsov / Çeviren: Hüseyin Mevsim / Kitap Yayınevi / 158 s. Hangi İstanbul kendisine daha yakın ve sıcak? Çocukluğunun o renkli, kozmopolit, Doğu masallarından izler taşıyan, Levanten semtlerinde büyüdüğü İstanbul mu, yoksa şimdi gördüğü, başkentlik tahtından indirilmiş ve biraz da hırpalanmış modern ve millî İstanbul mu? İkisinden birini kesin olarak seçme gibi sevimsiz bir sorumluluktan özenle kaçınan Hristo Brızitsov, bu ağır görev ve yargıyı okura yüklüyor. Kendi görevini de her şeyi gördüğü ve hissettiği şekliyle aktarıp şehrin gizemli sarmalına dalmakla sınırlı tutuyor. Gazeteci üslubunun akıcılığı ve vuruculuğuyla yirmi dört mektup şeklinde kaleme alınan yazıları okuru 1930’ların İstanbulu’na götürüyor. Neden Hiçbir Şey Yok da Bir Şey Var / Leszek Kolakowski / Çeviren: Suat Kemal Angı / Jaguar Kitap / 248 s. Leibniz’in meşhur sorusunu kitabına başlık olarak seçen Kolakowski, felsefe tarihinin otuz büyük ismini mercek altına yatırmaktan çok onlara âdeta bir çiçek dürbününden bakıyor: Her filozofu, felsefe tarihine kazandırdığı sorusu ışığında inceliyor. Her filozofun kusursuzmuş gibi görünen felsefi sistemini anlattığı yazılarını sorularla bitiriyor ve böylece okurlarını da felsefi bir sürece davet ediyor. Günindi / Nalân Kiraz / Alakarga Yayınları / 112 s. Öyküleriyle tanıdığımız Nalân Kiraz’dan bu kez bir kısa roman. Günindi, ülkemizin güneyinde bulunan sakin bir kıyı kasabasıdır. Tatilini geçirmek için buraya bir arkadaşının yanına giden Ezra, ne yazık ki geçmişini geride bırakamayacaktır. Kiraz, taşranın idealize edilmiş bir “kafa dinleme mekânı” olmadığını, tersine tüm olasılıklara açık, insanın içindeki öbür kişilikleri ortaya çıkaran bir dünyanın taşrada beklediğini anlatıyor Günindi ‘de. Merhaba Cancağızım / Ufuk Kaan Altın / Mylos Kitap / 202 s. Ufuk Kaan Altın, Benim Güzel Lokantalarım, Meyhanedeyiz Yine Bu Gece ve Balıklama’dan sonra bu kez bir gastroseyahat kitabıyla karşımızda. “Bir Şikemperverin GastroSeyahat Notları” üst başlığını taşıyan Merhaba Cancağızım’da Altın, beş yıla yayılan bir süreçte Yunan Adaları seyahatlerinden derlediği bilgi ve deneyimini, çoğunu kendi çektiği kareler eşliğinde okurun beğenisine sunuyor. Osmanlı Ortadoğusu’nu Yeniden Düşünmek / Cem Emrence / Çeviren: Gül Çağalı Güven / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 166 s. Cem Emrence, geç dönem Osmanlı dünyasını anlamak için ikna edici yeni bir model ortaya koyan Osmanlı Ortadoğu’sunu Yeniden Düşünmek’te, kıyı, iç kesimler ve hudut bölgeleri olarak üç ana kesime ayırdığı Osmanlı Ortadoğusu için genel kabul gören devletmerkezli modeller den ayrılan ve hem yerel aktörleri hem de yerel gelişim süreçlerini öne çıkaran bir bakış öneriyor. İkinci olarak moderniteye giden bölgesel hatların üzerindeki perdeyi kaldırarak geç Osmanlı için farklı yollar içeren bir model düşünülebileceğini ileri sürüyor. Son olarak da küresel tarih, Osmanlı araştırmaları ve sosyal bilimler arasındaki kesişme alanlarında yol alarak disiplinler arası bir yaklaşımla güçlendiriyor. Foucault: Öznenin Yitiminden Yeniden Doğuşuna / Eric Paras / Çeviren: Yunus Çetin / Kolektif Kitap / 292 s. Öznenin yitimini çalışmalarının merkezine alan Foucault, nasıl kısmen özerk özneyi kabul eden, özgürlük, bireycilik, insan hakları gibi düşünceleri tartışan bir düşünüre dönüşmüştür? Öznenin Yitiminden Yeniden Doğuşuna bu can alıcı soruyu odağına alarak Foucault’nun düşünsel evreninin farklı uğraklarına hakim olan arkeoloji, soybilim, söylem, disiplin, iktidar, bilgi ve yaşama sanatları kavramları arasındaki geçişleri aydınlatıyor. Serseri / İlker Özünlü / h2O Kitap / 178 s. Çocukluktan gençliğe adım atan Selim, hayatı tanıma yolculuğunun bu ilk adımında toplumun sınırlarına çarpacaktır. Her şey onun için önceden belirlenmiştir. Büyümenin, birey olmanın toplumsal kalıplarına uymaya çağrılır; ilk olarak ailesi tarafından. Okul duvarlarının eğitim hapishanesini koruyup kolladığını görecek, cinselliğin toplumsal cenderenin dikenli telleri olduğunu deneyimleyecektir. Liseden, üniversiteye geçişte sadece üniformalar ve gardiyanlar değişecek, ilk günahı ve teslimiyeti yaşayacaktır sevdiğinin elinden. Üzerine biçileni reddedip kendine ait bir kimlik edinme çabası toplum tarafından derhal aynı şekilde yaftalanacaktır: Serseri! Selahaddin Eyyubi / John Man / Çeviren: Ekin Duru / Say Yayınları / 278 s. Selahaddin Eyyubi, on ikinci yüzyılda Ortadoğu’da Müslümanların birliğini sağlayarak Haçlıların ilerlemesini durduran ve İslam’a yönelik tehdidi savuşturan büyük bir askerî lider. John Man kitabında, çocukluğundan hayatının son yıllarına dek Selahaddin Eyyubi’nin yaşamöyküsünü anlatıyor. İktidara nasıl adım adım yürüdüğünü, Türk beylerinin yönetimindeki şehirleri nasıl bir araya getirdiğini, Fatımi hanedanına nasıl son verdiğini, Abbasi halifesinin desteğini nasıl sağladığını ve sonunda kutsal kent Kudüs’ü Haçlılardan nasıl geri aldığını gözler önüne seriyor. n 20 23 Haziran 2016 KItap