Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EVANGELIA BALTA VE AYTEK SONER ALPAN’DAN “MUHACİRNÂME” Dönüşü olmayan gurbetin yolcuları... Amansız koşullarda, başını sokacak bir yer ve karnını doyuracak bir lokma bulma mücadelesiyle geçen gündelik hay huyun ortasında, Türkçe konuşan Anadolulu Ortodoksların yazdığı şiirler, koşullarını derinlemesine anlatıyor. Unutulmuş Karamanlıca şiirleri biraraya getiren “Muhacirnâme”, geri dönüşü olmayan gurbete gönderilmiş insanların bu kubbede kalan hoş sedaları değil sadece, her şeyden önce hatıralarına bir saygı ifadesi. Aşağıda Evangelia Balta’nın “Muhacirnâme” üzerine yaptığı konuşmanın metnini sunuyoruz. Daha sonra ise yine Balta’nın “Türkçe Konuşan Ortodoks Hristiyanların Kökenleri” başlıklı makalesini ve Semih Poroy’un kitapta yer alan desenlerinin kısa öyküsünü okuyacaksınız. vedat arık evangelia balta Y azarların, yazdıkları kitaplar hakkında konuşmaması gerektiğine inanıyorum. Zira zaten kaleme aldıkları şeyler halihazırda onlar adına konuşmaktadır. Ancak bugün ikinci kez bu prensibime aykırı davranıyorum. İlki 2005 yılında, Birzamanlar Yayıncılık’ın yayımladığı Sinasos [Mustafapaşa] ve Prokopi [Ürgüp] bölgelerinin fotoğraf albümleri vesilesiyle yapılan sunumda okunan metnimdi. Prensibimin hilafına davranmamın nedeni bu kitapların yazarı olmamamdı. Ben sadece arabuluculuk yapmıştım. Bu metinler başka kişiler tarafından yazılmıştı. Bu kitapların görkemini herkesle paylaşabilmek için kitaplaştırma sürecinde yer alıp yayımlanmasını sağlamıştım. İkisi de Kapadokya’yla, yani atalarımın memleketiyle ilgiliydi. Kitap sunumları da İstanbul’da gerçekleşti. Bugün de benzer bir saikle konuşuyorum. Bu istisnaların sebebi gündelik hayatımızın her sesi bastıran uğultusu içinde Anadolu’daki Türk ve Rum nüfusların ortak geçmişini ısrarla hatırlatmaya çalışıyor olmamdır. Siz de bu inhirafı, nüfus mübadelesi onları ayırana dek Küçük Asya topraklarında bin yıldan fazla birarada yaşayan Müslüman ve Ortodoks toplumlarının müşterek tarihine dair konuşma arzuma veriniz. Muhacirnâme başlıklı bu kitap Muhacir Sedası gazetesinde yayımlanmış Karamanlıca şiirler derlemesidir. Bu nadide şiirler muhacir şiirlerinin sayıca azlığı malum olmakla birlikte aslolarak dizelerinin taşıdığı vasıflar hasebiyle bu sıfatı hak ederler. Bu şiirler vatanından koparılmış, evsiz insanların çektiği acıyı ve kederi, felaketin tahammül edilemez yükünü dile getiriyor. Bu şiirler, yeni vatanlarında, yeni koşullarda hayatta kalma mücadelesi verenlerin şiirleridir. Ne Kostis Palamas’ın epik şiirlerinin üslubunu ne de oldukça erken bir aşamadan itibaren Küçük Asya Felaketi karşısında Yunan şiirinin nasıl bir ton tutturması gerektiğini empoze eden diğer şairlerin akademik, dengeli ve ihtiyatlı üslubunu taşırlar. Bunlar antikahramanların şiirleri, dizeleridir. Kaybettikleri şeyler ile geride bıraktıklarının nostaljisinden, hayatta kalmak ve sürdürmek azmiyle yeni vatanlarındaki akut toplumsal meselelere dair itirazları ile öfkeden müteşekkil birer ağıttırlar. Bu satırlar mutlak bir parçalanma ve kaybın pençesinde kesif bir yeise gark olmuş insanların sözlerinin yansımasıdır. Tecrübe ettikleri sert hakikat onları fani ve meşakkatli insan hayatına dair tefekküre sevk etmiştir. Bu trajik hal içinde, acılarını dindirmek muradıyla, bir anlık da olsa neşelenmeye çabalamışlar, tecrübe edilen felaketin husule getirdiği kemalin şahidi olan mahir dizeler kaleme almışlardır. Bu felaket tecrübesi insanları azat eder; bugünü yaşamaya önem vermeyi telkin ve hayatta kalıp mutluluğu aramayı teşvik eder. Türkdilli anonim muhacir şaire göre, “Bugün varsak yarın belki de yolcuyuz.” Ya böyle... Bu kitabın yayımlanmasında yardımlarını esirgemeyen herkese müteşekkirim. Serez’den Semih Poroy yol boyunca kıymetli bir arkadaş oldu. Omuz omuza yürüdük zira. Bu kitap bana dair olduğu kadar, ona da dairdi. Aynı zamanda bu panelde konuşmacı olmayı kabul eden herkese de müteşekkirim. Huzurunuzda kadim dostum İlber Ortaylı ve Muhacir Sedası gazetesine dair doktora tezini SOAS’ta savunacak olan öğrencim Ayça Baydar’a da teşekkürü bir borç bilirim. Göçmen atalarımızın anısına saygı göstermek amacıyla bugün bize katıldığınız için hepinize çok teşekkürler. Onlarla birlikte dünyanın her köşesindeki göçmenleri saygıyla anıyoruz, zira tüm göçmenlerin kaderi aynıdır. n Muhacirnâme Karamanlı Muhacirler için Şiirin Sedası Semih Poroy‘un Çizgileri Es¸ligˆinde Türkçe ve I·ngilizce 25 S¸iir/ Hazırlayanlar: Evangelia Balta ve Aytek Soner Alpan I·ngilizceye Çevirenler: Aytek Soner Alpan ve David Selim Sayers / Sunus¸ Yazısı ve Notlar: Evangelia Balta / İstos Yayınları / 168 s. Çizimlerin hikâyesi “...Muhacirnâme’deki mânişiirler ıstırap içeriyor. Sessiz çığlıklar gibi. Bunun yanında, kimisinde o ıstırabı hafifletecek birer tutam mizah da var. Resimleri yaparken, topraklarından koparılmış, gittikleri yerlerde de bir bakıma sahipsiz bırakılmış bu insanların ıstıraplarını hissetmediğimi söyleyemem. En çok mekân çizmekte zorlandım. Mekânsız bırakılmış, barınacak doğru dürüst yer gösterilmemiş insanları çizerken, onları nereye sabitleyeceğimi bir türlü bilemedim. Karamanlıca şiirleri derleyenlerden araştırmacı Evangelia Balta dostumdur. Kitaba çizimlerle katkıda bulunmamda asıl etken onun ricasıdır. Öte yandan, baba tarafından büyüklerim Makedonya muhacirlerindendiler; yâni, sanıyorum mübadele öncesi gelenlerden. Doğrusu, aileden bize aktarılmış net bilgilere sahip değilim. Ama, konuya ilgi duymamın derinlerdeki bir nedeni de bu olabilir...” (Semih Poroy’un, kitaptaki çizimler üzerine söyledikleri. / Agos, 20 Mayıs 2016, sayı: 1044, Vartan Estakyan’ın röportajı.) 12 16 Haziran 2016 KItap