18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

JOHN WYNDHAM’DAN “KRİZALİTLER” Hepimiz değişimin parçasıyız John Wyndham’ın kaleme aldığı “Krizalitler”her türden okumaya açık. Düz macerayı takip de edebilir çocuk saflığıyla sorular sorup felsefi düzlemde yolculuk da yapabilirsiniz. “Krizalitler”, yalnızca bilimkurgu romanı değil; aynı zamanda uygarlık, evrim, değişim, var oluş ve dogmatizm üzerine bir kitap. MİYASE SERTBARUT H angi yıldı hatırlamıyorum. Bu kitapla tanışmam, Ankara sahaflarından birinde olmuştu. Soluk rengiyle, kapaktaki yıkılmış bir kadın deseniyle dikkatimi çekti. Adını da yanlış okumuştum, “Krizantemler” diye. Kasımpatıları severdim, bu yüzden çok da incelemeden kitabı alıp eve geldim. Okunma sırası geldiğinde adının Krizantemler değil Krizalitler olduğunu fark ettim! O zamanlar Google yoktu, bu sözcüğün yine de bir çiçek adına karşılık geldiğini düşündüm. Son sayfaya geldiğimde, hâlâ krizalitin ne olduğunu bilmiyordum! Kitabın içinde bu sözcük hiç kullanılmamıştı. Bunun önemi olmadığını düşündüm çünkü kitap zihinde düşünce kalıpları üretip bunu başkalarına aktarabilenlerle ilgiliydi, üstelik sözcükleri küçümseyen cümleler de serpilmişti içine. O halde krizalitin anlamını bilmemek gam değildi. Kitabı çok sevmiştim. Sonra ne olduysa kaybettim. Belki biri alıp, geri getirmedi, belki ev taşımaları sırasında kapı önüne konan gazetelerin arasına karıştı. Bir başka sahafta onunla yine karşılaştım, yine aldım. Bir süre sonra o da kayboldu. Şimdi bambaşka bir kapakla ve yeni bir çeviriyle yine ellerimde. Bir gün bu da kaybolacak diye bir düşünce oluştu zihnimde. Belki de Krizalitler’i evlerden tek tek toplayanlar var. Kitapta sözü edilen Büyük Gazap’tan sonra yeniden ayağa kalkmayı başaranlar, başkalaşanlar. Altı parmaklı, beyaz saçlı, pembe gözlü, el ve ayakları perdeli, altı memeli, yedi kollu insanlar... Bugüne uzanıp Krizalitler’i tek tek topluyorlar. Eğer bu kitap sizde de varsa görebileceğiniz bir noktaya koyun ve kaybolmadan okuyun. İNSANLARIN BENZERLİĞİ John Wyndham sözcüklerin yetersizliğinden yakına yakına yazmış romanını. Elbette bu şikâyet, anlatıcı David’in ve daha sonra Deniz Ülkesi’nden gelen kadının ağzından aktarılsa da, yazarın da böyle düşündüğünden kuşku duyma tavuklar tespit edilir dım. Yoksa bu kadar inandırarak anla edilmez öldürülü tamazdı konuşmadan iletişim kurmayı. yor. Anormallik tar Sözcükler düşünce değil, ezberdir; bu ladaki üründe baş yüzden yetersizdir. Zihinsel iletişim bu göstermişse ilahiler nedenle yazarın gözünde olumlu yönde eşliğinde o tarla bir evrimleşmedir. yakılıyor. Arındır Roman, Waknuk adı verilen bir böl ma Programı böyle gede başlıyor. Dünya Büyük Gazap son işliyor. Anlıyoruz rasını yaşıyor. Belki nükleer bir felaket ki sofuların Tanrısı ya da başka bir kıyametten yüzlerce her coğrafyada aynı yıl sonrası. Radyoaktivitenin etkilediği yöntemi kullanıyor. Kendisi gibi olma insanlar, bitkiler, hayvanlar... Artık fela yanı yakmak, yakın zamanlarda tanık ket etkisini üzerinden atmış, arınmaya olduğumuz eylemlere nasıl da benziyor. başlamış bir yer. “İrili ufaklı yüz dağı Wyndham’ın tasvir ettiği insanların, nık çiftlikten oluşmuş düzenli, kanuna çevremizdekilere bu kadar benzemesi, saygılı, içinde Tanrı korkusu barındıran hem şaşırtıcı hem evrimin ağır akışına bir topluluk.” Yine de zaman zaman mu öfke duymamıza neden oluyor. “Dedem tasyona uğramış üremeler oluyor. Halk güçlü kuvvetli, buyurgan ve namusunu bunu, Tanrı’yı taklit etmeye çalışan çok ciddiye alan bir adamdı. Gür kaş şeytanca bir iş diye yorumluyor. Irkın larının altındaki gözleri sofu bir ateşle saflığını koruyabilmek için katı kuralla çakmak çakmaktı. Dudaklarında her rı var. Kurallar Tanrı’yla ilişkilendirili daim Tanrı’ya karşı saygı, yüreğinde ise yor. “Normallik Tanrı’nın buyruğudur” şeytan korkusu vardı ve hangisinin ona ayetiyle iki başlı buzağılar, dört bacaklı daha fazla ilham verdiğini bilmek zor du” diye anlatıyor David. Mutantlığı şeytanın bir ma rifeti gibi gören Waknuklular, Tövbe kitaplarından alıntılarla süslüyor konuşmalarını. Din sel bağnazlık içinde yaşayan topluluklarda görebildiğimiz âşina bir durum bu. Doğum yapan kadınların bebeklerinin “normal” olduğuna dair serti fika alması gerekiyor. Bebekte küçük bir farklılık bile olsa soyun bozulacağından korku luyor. İçlerinde David’in de bulunduğu bir grup çocuksa diğerlerinden farklı zihinsel bir yeteneğe sahip. Çoklu pay laşımlar yapabildikleri bir tür telepatik bağ kurmuşlar. Biz buna yetenek desek de Wak nuklular için sapkınlık. Kutsal metinlerinden biri olan Tarif’e hiç mi hiç uymuyor. David, normallik üzerine dü şünmeye arkadaşı Sophie’nin ayağındaki fazladan altıncı parmağı gördüğü zaman baş lıyor. Küçük bir şeydir, küçü cük... Oysa ayetler Sophie’yi Wyndham’ın tasvir ettiği insanların, çevremizdekilere bu kadar benzemesi, hem şaşırtıcı hem evrimin ağır akışına öfke duymamıza neden oluyor. bu farklılık yüzünden lanetli ve şeytani sayar. Tarif’e uymayanların cezası kesindir. Kitapta son derece güçlü, trajik sahneler var. Sophie’nin altıncı parmağını görmesin diye David’in demircinin oğ lu Alan’a saldırması, teyzesinin Tarif’e uymayan bebeğine sertifika alabilmek için birkaç günlüğüne bebeğini başka bir bebekle değiştirmeye uğraşması, zihinsel düşünce biçimleri oluşturabilen özel çocukların yakalandıklarında işkenceye karşı direnememesi gibi pek çok sahne. Wyndham, bu sahnelerin her birini melodrama kaçmadan ustaca anlatıyor. “YAŞAMIN ÖZÜNDEKİ NİTELİK YAŞAMAKTIR” Krizalitler’de son sayfalara yaklaştıkça karşımıza evrim sürecinin başka bir halkasında yer alan Yeni Halk ve üretimleri çıkar ama bunun mutlu bir son olup olmadığının tereddütlerini yaşarız. Öteki’lerle savaşın devam edeceğini anlarız. Bu Yeni Halk’ın insanlarından olan kadın şöyle der: “Yaşamın özündeki nitelik yaşamaktır; yaşamın özündeki nitelik değişimdir; değişim evrimdir ve biz bunun bir parçasıyız.” Bu hoşumuza gidecek bir cümle ama aynı kadın huzursuzluk duyarak şunu da söyler: “Kendi türlerine sadakatleri yüzünden bizim yükselişimize tahammül edemiyorlar; biz de kendi türümüze sadakatimiz yüzünden onların bize engel olmasına izin veremeyiz.” İşte burada Richard Dawkins’in Gen Bencildir kitabını anımsıyorum. Yeryüzünde bütün soylar kendilerine tapar, kendi yaşam alanını savunur. Dünya pek çok kıyamet yaşadı, yaşayacak. İnsan denilen canlı yıkıntılar içinden doğrulmaya başladığı an Tanrısı’nı, kutsalını inşa etmeye uğraşacak. Günümüzdeki genetik çalışmalara baktığımda ise tam tersi bir kıyameti hazırladığımızı düşünüyorum. Dünya bu kez başka bir Büyük Gazap’la, zorlama melezlikle, hibritlerle, GDO’lu tohumlarla yıkılacak gibi. Ruhu yok edilen tohumların içine adına “Bilim” dediğimiz Tanrı üflüyor. Kapitalizme hizmet eden bilim ve iştahı hiç eksilmeyen dogmatizm dünyayı birlikte kemiriyor. İnsanın ve dilin yetersizliğini sorgulayan, sorgulatan bir roman Krizalitler. Kitap her türden okumaya açık. Düz macerayı takip de edebilir çocuk saflığıyla sorular sorup felsefi bir düzlemde yolculuk da yapabilirsiniz. Krizalitler, yalnızca bilimkurgu romanı değil; aynı zamanda uygarlık, evrim, değişim, var oluş ve dogmatizm üzerine bir kitap. Büyük Gazap yaklaşır, bağnazlığın kestiği kafalar toprağa düşer ve nükleer riskler ensemizdeyken okunması gerekenlerden. n Krizalitler/ John Wyndham/ Çeviren: Niran Elçi/ Delidolu Yayınları/ 246 s. 8 10 Mart 2016 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle