Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> Nazlı Karabıyıkoğlu da okurunu kent yaşamından uzaklaştırarak kır gerçekliğine odaklanıyor. Ancak bir farkla: Kır hayatının zorluklarını ve oradaki toplum yaşayışını bir kenara bırakıp bütün hikâyeyi bambaşka bir biçimde, çoğunlukla hayvanların bakışıyla irdeliyor veya anlatıcı olarak hayvanların tarafında durmayı tercih ediyor da denilebilir. Nazlı Karabıyıkoğlu, Hayvanların Tarafı’nda ıssız bir coğrafyanın ortasında bulunan bir at çiftliğine götürüyor bizi ilkin. Bu mekân tercihi, böyle bir yere âşina olmayan okur için ilgi çekici ama aynı zamanda o uzak dünyayı okura belirgin hatlarla çizebilmesi de zor bir sınav yazarı için. Dolayısıyla öykülerin açılışındaki betimlemeler etraflıca ve büyük bir gerçeklikle resmedilmiş. Öykülerin bütününe yayılan o gerilimli havayı da bu betimlemeler, sırasında solumaya başlıyor okur. Kitabın aynı zamanda açılış öyküsü olan “Bir Hayvanın Hayvanca Kalbine”nin ilk satırları, birazdan dâhil olacağımız o büyülü mekânı tanıyabilmek ve orada yaşananları tüm çıplaklığıyla hissedebilmemiz için iyi bir başlangıç: “Toprak kokusu geceyi doldurmuş. At kuyruklarının havayı dövmesinden başka ses yok. Samanların üstünde daldığı uykusundan ürpertiyle sıyrıldı. Tıpırdayan yağmuru duyunca, yere gelişigüzel bıraktığı başlıkları kucaklayıp padoğa koştu.” ERKEK İMPARATORLUĞUNA KARŞI Kitabın başlığı Marcel Proust’un Swannların Tarafı’na bir gönderme gibi anlaşılsa da olay ve kurgu bütünlüğünde tümüyle farklı olduğu açık bir biçimde anlaşılıyor. Hayvanların Tarafı’ndaki başlıca karakterleri dışarıda tutarsak yalnızca birkaç hayvanın kişileştirildiğini ve fabl türünden hareketle yeni bir yapının denenmiş olduğu söylenebilir. Her ne kadar hayvanların gözünden veya onların tarafından bir hikâye anlatılacağını düşünsek de hayvanlar bir şekilde ötekileştiriliyor ve devreye yine insanlar girerek esas meseleye dâhil oluyor. Kitabın temel fikrini vahşetin ortaya çıkışı ve sıradanlaştırılması olarak düşündüğümüzde, insanların bu vahşetteki payını büyük ölçüde ve ölçekte görebiliyoruz. Kitabın merkezinde Derebeyi olarak tanımlanan bir erkek karakter yer alıyor. Öteki karakterleri tanıtmadan önce, Derebeyi ve onun yaşamı hakkında genel bir bilgi sunuyor bize yazar. Derebeyi’nin büyük çiftliğindeki yaşantısı, av merakı, kadınlara olan sapkın veya küçük düşürücü davranışları onun kişiliği konusunda epey bilgi veriyor elbette. Bu açıdan bakıldığında başkarakterin çiftlikte kendi derebeyliğini kurduğunu ve etrafındaki her şeyi yönetme, ele geçirme konusundaki buyruk tavrı daha net ortaya çıkıyor. Çiftlikte, Derebeyi’nin bir de uşaklığını yapan Seyis var. Derebeyi’nin sabahlara kadar süren sefalarının ertesinde atların sahibi olmaya hak kazanan ve bir anlamda kısa süreliğine de olsa çiftliğin sahibi sayılacak Seyis. Çiftlikte yaşayan üçüncü kişi ise Reyhan adında bir kadın. At binmeyi, avlanmayı becerebilen hünerli biri. Derebeyi’nin boyunduruğunda çalışan fakat ona karşı duyduğu nefreti ve öfkesi dinmek bilmeyen Reyhan, çiftlikteki bu hiyerarşik düzene ve erkek imparatorluğuna karşı olan güçlü bir karakter. Aslında bu üç karakterin içinde bulunduğu durum çok da yabancısı olmadığımız bir sömürü anlayışını işaret etmesi bakımından önemli. Şiddetin, ötekileştirmenin veya görmezden gelmenin meşru sayıldığı her toplulukta ortaya çıkan olağan bir tablo. Dolayısıyla çiftlikte geçen bu sıradan ilişki biçimini emir komuta zinciri içerisinde incelediğimiz zaman, baskının ve dayatmacı zihniyetin yol açacağı tahribatı da öngörmüş oluruz. Bu açıdan baktığımızda sömürünün veya lider algısının getirdiği tektipçi yaşam formunun, azınlığa karşı kazandığı haksız zaferi daha bir netlik kazanır. Derebeyi, Seyis ve Reyhan üçgeninden baktığımızda küçük bir çiftlikte geçen bu acımasız yaşam biçimini, âşina olduğumuz yönetim modelinin bir alegorisi olarak da okumamız mümkün. Nazlı Karabıyıkoğlu, Hayvanların Tarafı’nda uzak kırlarda geçen bir çiftlik hayatını betimlerken aslında çok yakından tanıdığımız ve maalesef hepimizin dâhil olduğu bir gerçekliği işaret ediyor. Ortada bir taraf olduğunu ve safların kolaylıkla yer değiştirebileceğini hatırlatarak elbette. n Nazlı Karabıyıkoğlu / Hayvanların Tarafı / Everest Yayınları/ 110 s. Nazlı Karabıyıkoğlu, okurunu kent yaşamından uzaklaştırarak kır gerçekliğine odaklanıyor. Ancak bir farkla: Anlatıcı olarak hayvanların tarafında durmayı tercih ediyor. KITAP 10 Mart 2016 19