Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİNA AKYOL’DAN “İTİRAZ VE TEŞEKKÜR” ‘Şiir, politik’i mükemmelen içerir Sina Akyol’un karakteristik bir şiiri var. Bu şiirler dil, biçim, sözcük dağarcığı, biçim araştırmaları, yapı ve imge anlayışı gibi şiir değerleri üzerinden incelenebilir. Bireysel ve toplumsal derdi olduğu için şiirde temayı da gözetiyor elbette. Akyol’la yayımlanan son kitabı “İtiraz ve Teşekkür” ve bugünkü şiirimizin genel durumu üstüne söyleştik. DUYGU KANKAYTSIN S ina Akyol’un karakteristik bir şiiri var. Bu şiirler dil, biçim, sözcük dağarcığı, biçim araştırmaları, yapı ve imge anlayışı gibi şiir değerleri üzerinden incelenebilir, incelenmeli de. Bu anlamda “bilinçbiçimli” bir şiir yazıyor Akyol. Yer yer görselliğin olanaklarını kullanıyor. Her sözcüğün kendiliğinden bir anlam, biçim ve ses değeri var. Şair sözcüklerin bunlara teslim olursa yazdığı şiirde belirleyiciliğini yitirir. Akyol, yazdığı şiirin farkında olduğu için Türkçeye sonsuz malzeme bütünü olarak bakıyor. Şair, sözcüklerin anlamsal, biçimsel ve etimolojik değerlerinden yararlanarak yazıyor. Böyle bakınca bir sözcük şairi olduğu düşünülebilir. “Ancak bu, Sina Akyol’un yalnızca bir sözcük şairi olduğu anlamına gelmemeli çünkü onun aynı zamanda bir dize şairi olduğu da pekâlâ söylenebilir (çoğu şairde her satır birer dizedir, Ama Akyol’un hemen her dizesi birkaç satırdan oluşur). O da herkes kadar, belki herkesten daha çok biçimci bir şair. Sözcüklerin çağrışımlarına yaslandığı için imgeyi gözetiyor. Bireysel ve toplumsal derdi olduğu için şiirde temayı da gözetiyor elbette.” Akyol’la şimdi de yayımlanan son kitabı “İtiraz ve Teşekkür” ve bugünkü şiirimizin genel durumu üstüne söyleştik. çi zihniyetin görüşüdür. Hayatımızdaki her kelime şiirin gerçekliğine fevkalade yakışır ve uyar. Bu gerçekliğin altını çizmek istedim. n İtiraz ve Teşekkür’de öncekilere oranla politik şiirlere de yer veriyorsunuz. Politik olan ile politik olmayan şiir arasındaki ilişki ya da ilişkisizlik hakkında konuşalım isterim. n Hayat, yaşanıyorsa eğer sonuna kadar politiktir. Dolayısıyla şiir de politik’i mükemmelen içerir. Şairin her şiiri politik olmak zorunda değildir. Ama şairin yazdığı her şiirin ortak paydası politik’i barındırır. Bu, aşk şiirleri için de geçerlidir. Kim demiş, aşk ile politikanın, hayatın apayrı uçlarına düştüğünü? “HAYATTAKİ AYRIMLAR SAHİCİ DEĞİL” n “Aşk şiiri”, “doğa şiiri”, “politik şiir” vb. ayrımları nereye oturtacağız peki?.. Her şeyin atomize edildiği bir yaşamda bu sıkıştırılmışlıktan, bir aradalık yalanından kime ne çıkar? Birliktelik ve paylaşmak, gerek şiirde gerek yaşamda bu başlıklar altına toplanmalı mı? Sizce insan neyin eksikliğini yaşıyor ki buna ihtiyaç duyuyor? Ben eksiğim ama toplanmış bir yerde değilim mesela. n Bu ayrım, saçmalıktan başka bir şey değil. Vaktiyle kıymetli Memet Fuat hocamızın yönetimindeki Adam Yayınları, “Aşk Şiirleri”, “Doğa Şiirleri” vb. başlıklar içeren incecik antolojiler yayımlamıştı. Bir şey daha: Çok sevdiğim bir şairdir Ataol Behramoğlu. Sözünü ettiğiniz ayrım, kıymetli Ataol Behramoğlu’nun bir kitabına, adından başlayarak yansımıştı. Behramoğlu’nun da yayın kurulunda yer aldığı Halkın Dostları dergisinde, şimdilerde hiçbir şey yazmayan Ayhan Gerçeker, “Bütünsellik” başlıklı bir n İtiraz ve Teşekkür’ün arka kapağında ve yedinci sayfasında, “Şiirin konusu her şeydir” cümleniz var. Şüphesiz öyledir. Şüphesiz öyle olmasına rağmen, bu cümleyi hem arka kapağa hem de kitabın giriş sayfalarından birine oturtmanızın gereği var mıydı? n Demek ki vardı. Evet, “Şiirin konusu her şeydir.” Filan kelime şiire yakışmaz görüşü, halka ve halkın diline yukarıdan bakan seçmeciCumhuriyet Akyol, yazdığı şiirin farkında olduğu için Türkçeye sonsuz malzeme bütünü olarak bakıyor. yazı yayımlamış ve o yazısında Marxist bir bakıştan yola çıkarak elbet, bu tür ayrımların olamayacağından söz etmişti. Başka ne diyeyim?.. Organik olarak bakmamız gereken hayat, “aşk”ın da, “doğa”nın da, “politik”in de toplamından ibaretse eğer ki öyledir bu tür ayrımlara gidilmesi, en azından sahici değildir. Hepsinin yekunudur hayat, hepsinin yekunudur şiir. n Melih Cevdet Anday imge için ne demişti? “Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yapmaktır.” İtiraz ve Teşekkür’deki imge, kitabın nerelerinde ve ne ölçüde var veya yok? n Neresinde ne kadar var, buna işaret etmek benim işim değil. Her kimin işiyse ve söyleyeceği bir şey varsa buyursun söylesin. İlkiz Kucur’a sorduğum ve Yasakmeyve dergisinde yayımlanan bir soruda şöyle demiştim: “Tabii ki bana göre, bugün yazılmakta olan şiirde imge, içinden çıkılamaz bir hal almış durumda. İmge kendini yeterince açıklayamıyor, hatta hiçbir biçimde açıklayamıyor. “Acele etme” diyorum ben bana, “o gördüğün imge, şiirin devam edegelen dizelerinde filan kendini bir biçimde açıklayacak.” Ama hayır, yine açıklayamıyor. Sanki bir hastalık, hem de bulaşıcı bir hastalık haline gelmiş durumda imgeşörlük.” Evet, böyle demiştim. Ekleyecek başka cümlem yok. “HEYECAN İYİDİR!” n Çeşitli şiir ödüllerinde seçici kurul üyesisiniz. Sizce gençler, neler yapıyor ya da yapabiliyor, neler yapmıyor veya yapamıyor? Son olarak, 1015 yıl öncesinin gençlerinden ve genceciklerinden kimler “ne” oldu ya da olabildi? 1015 yıl öncesinin şairlerinden kimler günümüzün ustaları haline geldi veya gelebildi? “Günümüz ustaları”, sözgelimi Necatigil’i, sözgelimi Süreya’yı vb. hatırlayarak sorayım, günümüzün şiirini alıp yarınımızın şiirine taşıyabilecek hale gelebildi mi? n İsim vermek ne kadar dikkatli olursanız olun unutmayı da yüklenir sırtına. Hangi kıymetli, üstelik istenmeden unutulmuşsa, ayıp edilmiş demektir ona. (Verdiğim yanıtı tümüyle unuttum ve Gökçenur Ç. dedim.) Necatigil olsun, Süreya olsun, farklı şairlerdi. O kadar büyük ve iyi şairlerdi ki özellikle Cemal Süreya, bugünün genç kuşağını hâlâ etkiliyor olsa da kendileriyle birlikte, dönemlerini de bitirdiler. “Günümüzün ustaları” böyle bir “yük”ün altından katiyen kalkamazlar. Onlar az biraz ben de dahil “kendi işleri”ne bakmakla meşguller hâlâ. n Edebiyatözellikle de şiir alanındaki ego yükselmesi pek çok polemik yazısına yansıyor, hatta o tür yazıları düpedüz doğuruyor. Bu tür polemik yazılarının önümüzdeki edebiyatımızaşiirimize yansımaları konusunda neler söyleyebilirsiniz? n Geldik bu söyleşinin “bam teli”ne! Heyecan iyidir. n İtiraz ve Teşekkür/ Sina Akyol/ Mayıs Yayınları/ 80 s. 6 10 Mart 2016 KITAP