19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA Sekiz yıl sonra “Merhume” ılmaz Erdoğan’ın filmiyle birlikte, nicedir köşelerinde unutulmuş Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip’in şiirleri bir defa daha gündeme geldi. Bir kere daha unutuluş evresi gelmeyecek midir? Olsun, bir kere daha anımsayanları çıkagelecektir. Yakup Kadri’nin 1956’da, Cahit Sıtkı’nın ardından yazdığı yazının son cümlesi sıkı bir dize gücündedir: “Ve bu vakitsiz ölümler bana birer intihar gibi gözüküyor”. Bu durumlarda, “intihar” eden ölen kişi olmadığına göre, kimdir? Sorunun açtığı yolda boş yere düşüncelere dalarız. Topluma da bağlasak Felek’in darbına darbesine de asıl can yakan, erken ölenlerin bazılarının zaman içinde unutuluşu. Unutulmayanları yalnızca bıraktıkları ‘iz’lerin, söz gelimi yapıtlarının önemi değil, kalanların, dolayısıyla unutamayanların çabası ileri taşıyor. Ama her erken ölenin unutamayanları vardır; gelgelelim ses çıkaracak güçleri olmayabilir. Arkadaş Z. Özger’den Hür Yumer’e, Mustafa Irgat’a bir yakada hem unutulmamış hem işleri ve izleri dolaşımda tutulanlar görüyoruz. Bedrettin Cömert’i ya da Madımak kurbanlarını ayırıyorum; orada, yakın çevre çemberinden taşan bir takipçi ilgisinin diri kalması doğal. Buna karşılık, kimi erken ölümleri es geçiyor kolektif bellek. Özellikle kendi elinden ölümü seçenleri mi unutma eğilimi söz konusu? Genellemeye gelmez: Nilgün Marmara unutulmadı örneğin. Gençlik dönemimden, böyle bazı kararlı insanları aklımdan çıkaramadım: Cem Sar, Can İren, çok erken sayılamasa bile bence erken: Rasih Güran. İsimlerinin, cisimlerinin önüne buzlu cam geçirilmiştir sanki. Böyle olmamalıydı: Üç değerli insan. Yolda, edebiyatsanat dünyasından bazı erken ölümler yanık izleri bırakmıştır. Fatih Mehmet Öztan’ın şiirleri bile dergi sayfalarında unutuldu. Yavuzer Çetinkaya’nın kitapları yeniden basılıyor neyse. Coşkun Y Unutulanları anımsatma enstitüsü Her alanda böyle midir bilemem, “Edebiyat Dünyası”nın adaletin sağlandığı bir dünya olduğunu ileri sürmek güçtür: Hak etmediği ölçüde yıldızı parlayanlarla haksız yere göz ardı edilenlerin iki ucu temsil ettiği bu arenada, neyse ki ara sıra dönüşler gerçekleşir. “H Aziz Nesin Yavuzer Çetinkaya Nilgün Marmara Yerli, Haşim Çatış bizim kuşağın iyi şairleri arasındaydı, şimdi ara ki bul kitaplarını. Cenk Koyuncu, hani? Tez elden bir Unutulanları Anımsatma Enstitüsü kurulmalı. Orada, ilk iş erken gidenleri, hemen ardından neredeyse unutulan Sabri Altınel, Sedat Umran, Halil İbrahim Bahar, Suphi Aytimur üstüne ışık tutmalı. Aziz Nesin’in, Cumhuriyet döneminin en önemli aydınlarından biri olduğu konusunda, kendi payıma, tartışılacak bir yan görmüyorum tersi yönde düşünenler “aydın” kavramından da tanımından da rahatsız olan, Erk’in şu ya da bu formuna biat etmiş kişiler. Aziz Nesin’in önemli bir yazar olduğu kanısını da taşıyorum. Yalnızca, evrensel ve yerel düzlemde canalıcı yeri bulunan ağır mizah damarının güçlü ustalarından biri kimliğini taşıdığı için değil; içinde yaşadığı toplumun derinlemesine röntgenini çektiği için de değil; bir de, bütünlüklü, panoramik bir tablo kurmayı yapıtıyla başardığı için.Gelgelelim, kimilerine bu iki savlı konumlandırma biçimimle çelişkili gelecektir, Aziz Nesin Edebiyat’ın ne ve nasıl olduğunu neredeyse hiç anlamamış bir yazar bunu gösteren de Edebiyat hakkında kendi yazdıkları! Sağlığında, dergi ve gazetelerde yayımladığı yazılarında, yüklendiği örneklere yaklaşımında, deyişi abes bulunma olasılığını göze alarak kullanıyorum, bir tür buluğ çağı gençlerine özgü çıkıntılık etme eğilimi OKUR AZİZ NESİN göze çarpıyordu: Moby Dick ya da Amorcord konusunda ileri sürdükleri şaşırtma isteği de barındırmıyor muydu? Ölümün ardından yayımlanan Okuduğum Kitaplar (2000)’ı yeni okudum açıkçası bu kadarını beklemezdim! Aziz Nesin Türk şiirinin ve dünya şiirinin güçlü şairlerini düpedüz sıfırlıyor: Oktay Rifat, Melih Cevdet, İlhan Berk; René Char, Paul Celan, Nelly Sachs, kimin şiirlerini okusa yargısı aynı: Ben pek anlamam ama böyle şiir olmaz! Ali Nesin, bu yazılardaki dürüstlüğün, kayırmacı davranmayışın önemini vurgularken haklı: Kimseyi beğenmiyor ki şairlerden! Romancılarla alışverişinde ise, hepsinin dil yanlışları yaptığı kanısında. Tanpınar’dan Yusuf Atılgan’a, Bilge Karasu’ya yağıyor esiyor, henüz romanlarını okumadığı Tahsin Yücel’de de dil yanlışları bulacağından emin. Yabancı romancılara gelince, birçok yapıtın şişirildiği, boş yere dilimize çevrildiği inancında: Balzac’tan D. H. Lawrence’a, Yourcenar’a böyle. Okuma notlarıyla Aziz Nesin, karşısına yüreklilikle çıkıp ipliğini pazara çıkarttığı Kenan Evren’in sergi dolaşırken “bunu ben de yaparım”ına komşu düşüyor bence. Bu bakış açısında asıl şaşırtıcı olan, Edebiyat’ın bir bakıma “tektip”liğe indirgenmesi. Şiir, öykü, roman, deneme bir tek anlayışla bir tek biçimde, tek bir kaygıyla kâğıda düşülmez: Aziz Nesin doğrusunu kendisinin bildiğinden emin, hem de nasıl yanılmış. n ar” ve “Tol”dan sonra Murat Uyurkulak “Merhume” ile okurların karşısında. “Merhume”, Uyurkulak’ın roman dünyasında yeni bir soluk olmasının yanında, sertliğin yanına iliştirilmiş ince ironisiyle dikkat çekiyor. Seval Şahin ve Eray Ak konuştu Uyurkulak’la. TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ortaklaşa Samsun’da düzenledikleri Karadeniz 2. Kitap Fuarı, 23 28 Şubat tarihleri arasında TÜYAP Samsun Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Samsun Kitap Fuarı’na yüz elli yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılırken fuar süresince panel, söyleşi, atölye çalışması ve çocuk etkinlikleri gibi elliye yakın kültür etkinliği düzenlenecek. Genç şair adaylarının bir kısmı, kurduğu kendine özgü yapı üstünde derinleşir, zamanla o yapıyı mükemmele, görülüp geçilemeyecek bir düzeye taşır. Müesser Yeniay işte bu “çok az” içinde bir şair. Şiirini hızlı bir biçimde hem izleksel hem de yapı sağlamlığı açısından geliştirdi her şiirinde anlamlı yapılar çizdi, “Ben Olmadan Çöller Vardı” ve sonrasında yazdığı şiir ile şiirini hem kişisel hem ülkemiz bazında doruğa taşıdı. Metin Cengiz değerlendirdi Yeniay’ın şiirini. Bizlere dilin gurbetinden seslenen Gültekin Emre’nin yeni şiir kitabı “Yürü Dur Boya”, duyarsızlıklara karşı susmamak gerektiğini söylerken şairin, bireysel ve toplumsal düş ve kaygılarını dizelerinde damıttığı bir çalışma. Aydan Yalçın, Emre’yle “Yürü Dur Boya” üzerine söyleşti. KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 18 Şubat 2016 Bol kitaplı günler... 3 [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle