25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> Dağlı / İlhami Sidar / İthaki Yayınları / 224 s. “Artık evren sonsuz kaosun öğüttüğü bir bilinmeyen değildi. Dünya küçüktü. Küçücüktü. Bir kara parçası kadar... Erzen kadar küçüktü! Kalp oysa, ne kadar büyüktü! Aşk, hem de hiç beklenmedik bir anda gelip kapısını çalıvermişti Behram’ın; Rudabe’yi tanımadan önceki hayatı birden ona bomboşmuş gibi görünmeye, onun o göz kamaştırıcı hayali bütün muhayyilesini doldurmaya başlamıştı, bir hayali taşıyordu kendinde hep, bir hayale âşık olmuştu sanki, o hayalin peşinden öylece sürüklenip gidiyordu.” Kürtlerle Türklerin Anadolu topraklarında ilk karşılaşmaları, Behram Hekim’le Erzen Melikesi Rudabe’nin masalsı aşkı... İlhami Sidar’dan uzun süre belleklerde kalacak bir roman. Burundi Prensesi /Kjell Eriksson / Çeviren Müge Kızıltuğ / Labirent Yayınları / 364 s. Kjell Eriksson, Türkçeye ilk kez çevrilen bir yazar. Son yıllarda epey revaçta olan İskandinav polisiyelerine yeni bir soluk getiriyor. “Burundi Prensesi”, salt bir “ülke” polisiyesi değil; küçük insanı ve sorunlarını anlatan, toplumsal sorunlar ve çürümeye olabildiğince önem veren bir kurgu. Mekân tasvirleri, karakterler ve polisiye öğelerin ustalıkla harmanlandığı romanda, çocuktan suçlu yaratmayı şiar edinmiş bir anlayışın ülkemizdeki izleğini de görebileceğiniz, evrensel bir yapıt. Evcilleşmiş Beyin / Bruce Hood / Çeviren: Aysun Arslan / Yapı Kredi Yayınları / 256 s. İnsan beyni, 20.000 yılı aşkın bir süredir hacminin bir tenis topu kadarını kaybetti: Tarihöncesinde yaşamış atalarımızın beyni bizim beynimizden büyüktü. Bu garip bir durum, çünkü evrimin büyük bölümünde insan beyni büyümüştü. Son aşamada gerçekleşen bu küçülme, bilim, eğitim ve teknolojinin ilerlemesiyle beynin de büyüyeceği varsayımına aykırı görünüyor: Zeki yaratıkların büyük beyinli olduğu düşüncesi yanlış olabilir. Öte yandan, büyük beyinli hayvanların sorun çözmede daha başarılı olduğunu biliyoruz. “Evcilleşmiş Beyin”de Bruce Hood, işte bu çelişkiden yola çıkarak insan beyninin tarih öncesinden bugüne evrimini ele alıyor. Wright Kardeşler / David McCullogh / Çeviren: Ceylan Uşaki Erali / Lemur Kitap / 314 s. İki Pulitzer ödüllü yazar David McCullough, dünyaya uçmayı öğretmiş cesur kardeşlerin çarpıcı hikâyesinin ardındaki gerçeği anlatıyor elimizdeki kitabında: Wilbur ve Orville Wright. McCullough, Wright Kardeşler’in hikâyesini belgesel tadında okuyacağınız bu kitapta anlatmak için, kişisel günlüklerin, not defterlerinin ve binden fazla şahsi aile arası yazışmasının da içinde bulunduğu Wright belgelerinin geniş zenginliğinden ve kız kardeşleri Katharine’in pek bilinmeyen katkılarından yararlanıyor. Türkiye Tarihi II: 14531603 / Editör: Suraiya Faroqhi, Kate Fleet / Çeviren: Bülent Üçpunar / Kitap Yayınevi / 806 s. Dört ciltlik Cambridge Türkiye Tarihi’nin ikinci cildi, 1453’te Konstantinopolis’in fethinden 1603’te I. Ahmed’in tahta çıkışına kadar süren dönemi ele alıyor. Osmanlı İmparatorluğu 1453’te Bizans İmparatorluğu’na son veren bir genişleme dönemine girmiş, 16. yüzyılda dünya sahnesinin başat siyasi aktörlerinden biri haline gelmişti. Önce birçok Osmanlı, daha sonra tarihçiler bu dönemi devletin güçlü, sultanın kudretinin sorgulanamaz olduğu, entelektüel hayatın ve sanatın zenginleştiği bir altın çağ olarak gördüler. Alanın önde gelen tarihçilerinin yazdığı makaleler Osmanlı gücünün bu hatırı sayılır genişlemesi ile Osmanlı entelektüel ve kültürel dünyasının edebiyat, sanat ve mimari yoluyla yükselişini inceliyor. Avrupa’da İslâm, Göçmenlik ve Konukseverlik / Meyda Yeğenoğlu / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / 250 s. “Avrupa’da İslâm, Göçmenlik ve Konukseverlik”, Avrupa kıtasında varlığını sürdüren göçmen sorununu teorik bir boyutta ele alıyor. Avrupa değerleri ve göçmen kabulü gibi sorunsalları inceleyen kitap, meseleye dair yapısökümcü bir yaklaşım öneriyor. Avrupa kültürünün barındırdığı kozmopolitlik ve milliyetçilik gibi öğelerin mevcut konumunu değerlendirerek bu öğelerin göçmen sorununda ne gibi roller barındırdığını ve nasıl bir toplumsal formasyonla çözüme kavuşabileceğini irdeliyor. Özellikle Batı aydınlanması ve laiklik kavramlarına vurgu yapan Prof. Dr. Meyda Yeğenoğlu, bu değerleri dönüştürerek, fakat tümüyle reddetmeden Avrupa ülkelerinin göçmenlerin toplumsal kabulünü nasıl başarabileceğini çözümlemeye çalışmış. Katil Doktorlar ve Ürkütücü Hikâyeleri / Robert M. Kaplan / Çeviren: Füsun Özlen / Paloma Yayınevi / 238 s. Tıp, yaşam üzerindeki bildiğimiz iyileştirici gücü kadar ölüm üzerindeki gücünü yani kendi yıkımının tohumlarını da içinde barındırır. Bu kitapta tarih boyunca doktorluk bilgi ve deneyimlerini insanları iyileştirmek için değil, öldürmek, işkence etmek ya da zarar vermek pahasına da olsa deneylerini sürdürmek için kullanan en ünlü doktorlara ve onların kan donduran gerçek hikâyelerine tanık olacak okurlar. Bizans’ın Yapı Ustaları / Robert Ousterhout / Çeviren: Fügen Yavuz / Koç Üniversitesi Yayınları / 348 s. Bizans mimarisini, ağırlıklı olarak da dokuzuncu yüzyılla on beşinci yüzyıl arası Konstantinopolis bölgesinde inşa edilmiş olan kiliseleri inceleyen Robert Ousterhout, tasarım ve inşaat süreçlerinde en sık karşılaşılan sorunları tespit ediyor. Yazılı kanıtları, arkeolojik kayıtları ve özellikle de ayakta kalmış olan yapıları analiz ederek Bizans mimarisinin, bilindiğinden çok daha yaratıcı ve yenilikçi olduğu sonucuna varıyor. Ousterhout, ustaların tuğla ve harçtan çatı kiremitlerine, temellerden kubbelere kadar tüm malzemeleri nasıl seçtiklerini, ürettiklerini ve kullandıklarını anlatıyor. Zengin süslerle dekore edilmiş, mermer levhalar, mozaik ve fresklerle kaplı kilise iç mekânlarını, karmaşık ikonografik programlarıyla birlikte, yapı ustasının görüşleri çerçevesinde konumlandırıyor. Ousterhout, aynı zamanda Rusya, Balkanlar ve İsrail’deki ustalara da değiniyor. Dagny veya Aşk Şöleni / Zurab Karumidze / Çeviren: Pelin Arda / Dedalus Kitap / 272 s. Kitabın başlığında da belirtildiği gibi bu romanı ortaya çıkardığı, birbiriyle çelişen iki öykü var: Bir tanesi Norveçli şair ve oyun yazarı olan Dagny Juel hakkında. Diğer öykü ise dinsel mistisizm ile erotizmin, sanatın ve politikanın mitik kökenlerinin hayali karışımı ile ilgili. Şaman sanatı, Bach’ın Füg Sanatı, Gnostisizm ve Modern estetik, Sihir ve Linguistik gibi ekstremleri inceleyen hem ilkel hem de geliştirilmiş çeşitli konularla alakalı bir oyundur... Bu konu ve fikirlerin karışımı hem dinsel hem sanatsal bir olay olan Kutsal Sevgi Aşk Şöleni olarak adlandırılan hikâyede harmanlanır. Aşk Şöleni’nin gerçeklikle karşılıklı bir etkileşime girdiği/kesiştiği geleneksel tema sınırsız eğlencenin ve şarap eşliğinde dönen tartışmaların olduğu şehirdir. Tiflis şehri. Figüran Yalnızlığı / Emel Koşar / Mühür Kitaplığı / 54 s. Bir üçlemenin son ayağı “Figüran Yalnızlığı”; Emel Koşar’ın yeni şiir kitabı. Görsel sanatların düşsel yansımasına odaklanıyor şair bu şiirlerinde. Akıl ile duygunun sentezi... Şiirleri okurken şu soruyu sordurmayı hedefliyor Koşar: Hangimiz yalnız değiliz ki? “kesişim hikâyesiydi ten / takıntılar,ışıltıları gölgede bıraktı / dağılan dumandım / rotaız gemi / figüran yalnızlığı gibi / büyülü bir kilitti ten / gömüldüm” Şarkılar / Giacomo Leopardi / Çeviren: Necdet Adabağ / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 186 s. İtalyan şair, felsefeci, deneme yazarı ve dilbilimci Giacomo Leopardi (17981837), 1831’de arkadaşlarının maddi desteğiyle Floransa’ya gitti ve orada Şarkılar’ı yayımlattı. 1833’te Napoli’ye yerleşti ve orada koleradan öldü. Yaşamı boyunca şiirden felsefeye, felsefeden şiire uzanan bir çizgide ilerlemiş, tüm eserlerinde romantik duyarlılığı muhafaza ederken klasikleri de yüceltmiştir. Karamsarlığın ağır bastığı “Şarkılar” doğa, İtalya, aşk, ölüm gibi temalara adanmış. Saldırı / Yasmina Khadra / Çeviren: Nevra Gürsoy / Destek Yayınları / 240 s. Tel Aviv’in kalabalık restoranlarından birinde bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Doktor Emin gün boyunca bu korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder ve geç bir vakitte bitkin bir halde evinin yolunu tutar. Ancak gece yarısı acilen hastaneye çağırılır. Saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin korkunç bir gerçekle yüz yüze gelir: Karşısındaki beden on beş yıllık karısı Sihem’e aittir ve onlarca insanın ölümüne neden olan intihar bombacısı da Sihem’dir... Yasmina Khadra’nın kaleme aldığı “Saldırı”, 2012’de sinemaya da aktarıldı. n 24 18 Şubat 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle