Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> “Türkiye Cumhuriyeti devletinin temelinde kemikleri, kanı ve teri bulunan, bugün çoğunun adı bile bilinmeyen o unutulmuş insanların anısına” ve “onlardan birisi” olan babasına selam göndermek zorunda olduğunun bilincindedir. Bu bilinçtir, bu duyarlılıktır, 1974’te “Toz Duman İçinde” romanının edebiyatımıza katılmasını sağlayan. “1919 yılının yaz ayları, Uşak kasabası yakınlarında Tacım köyü...” cümleleriyle başlar roman. Bu başlangıç, aynı zamanda üç ciltte tamamlanacak olan bir kurtuluş mücadelesinin de başlangıcı olacaktır. Nâzım Hikmet’in Arhaveli İsmail, Manastırlı Hamdi Efendi, Reşadiyeli Memet, Kartallı Kâzım gibi Anadolu’nun sıradan insanları gelir sahneye: Ayşa Kadın, Molla Mahmut, Haceli, Aşır, Hacer, Bilal... Romanın kahramanları, o dönemin küçük bir kasabası olan Uşak’ın köylüklerinin birinden insanlarıdır. Az topraklı, mültezimlerle başı belada, yoksulluğun ve yoksunluğun acısıyla haşır neşir olan insanlar. Kadir Ağa, İbrahim Bey, Ziver Hoca gibi ağalar, beyler, hocalar da eklenir zaman zaman. Anadolu köylüsünün yalnızlığını, çaresizliğini çocukluğunda kendisi de yaşamıştır Talip Apaydın. Bunun için, Kurtuluş Savaşı sırasındaki Türk köylüsünün çıplak gerçekliğini anlatırken hiç de zorlanmaz. Köylülerin konuşmalarındaki şiveden tutun da işgale karşıişgalden yana olanların ruhsal durumlarını, işbirlikçilik yapanlarla her şeyi göze alıp mücadeleye katılanları olanca gerçekliğiyle aktarır. KURTULUŞUN BELKEMİĞİ KÖYLÜLER Serüven, Tacım köylülerine memleketin işgal edildiği haberleriyle başlar. Kimisi sevinir bu habere, elini ovuşturur, işgalcilere iyi davranmak gerektiğini, onları halifenin misafiri olduğunu savunur. Kimisi de karşı çıkar. “Vatan namusumuzdur” der ve çaresiz bir biçimde neler yapacağını düşünmeye başlar. “Toz Duman İçinde”, günlük yaşamı da etkisi altına alan bu çatışma ekseninde sürer. Roman, Kurtuluş Savaşı romanları arasında kahramanlarının sıradan köylüler olması açısından bir özgünlük kazanır. Kurtuluşu getiren mücadelenin belkemiğini oluşturan köylülerin asıl kişilikler olarak roman kahramanı haline getirilmiş olması Talip Apaydın’ın yaşama bakışı doğrultusunda bir gerçekliğe dönüşür. Kurtuluş Savaşı yıllarının köylülerini temel alan romanın ikinci olan “Vatan Dediler”, önce Cumhuriyet’te tefrika edilir, sonra da yayımlanır (1981). Köylülerin birkaçı Kuvayı Milliye’ye katılmaya karar vermiştir ve atlarına atlayarak bozkırda at sürmeye başlarlar. Romana yakın kasabalardan ve kentlerden çeşitli kesimlerin insanları da girmeye başlar. Ama ana eksen yine köylülerdir. Bir yıl geçmiştir; işgal, Tacım’a kadar uzanmıştır artık ve Vatan Dediler, 1920 yılının Ağustos ayı, Uşak kasabası yakınlarında Tacım köyünde şu cümlelerle başlar: “Tacım köyü çetesinden artakalan beş atlı, gecenin karanlığında sessizce yol alıyorlardı. En önde Molla Mahmut vardı. Kimseye görünmemek için kıra sürmüştü atını. Yol, iz yoktu. Dere tepe gidiyordu. Öbürleri arkadan onu koğuşturuyorlardı. Hep heyecanlıydılar; iki yana, geriye bakıp duruyorlardı. Kara kuru adamlardı. Kiminin başında eski bir fes vardı. Kimi bacaklarına dolak dolamıştı. Giyitleri karışık, eski püsküydü. Hepsi de silahlıydılar. Göğüslerinde çaprazlama fişeklik diziliydi. Molla Mahmut’un başındaki kalpak onu karanlıkta daha iri gösteriyordu. Bir eliyle mavzerin dipçiğini bastırıyor, öbürüyle dizginleri tutuyordu. Ata habire topuk vuruyordu. Düşmana yakalanmadan köyün sınırını bir çıkıverselerdi, hep onu düşünüyordu...” İşgale karşı oluşturulan bu küçük çetenin amacı Mustafa Kemal’in ordusuna katılmak ve onun emrinde düşmanla savaşmak kararlılığındadır. Bu kararlılıkla emeklerini verirler, terlerini dökerler, kanlarını akıtırlar. TARİH BİLİNCİ VE GERÇEKLİK 1992’de üçlemenin sonuncu cildi yayımlanır: “Köylüler”. 1992 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan roman, özne olan kahramanlarını bu kez kendisine ad olarak alır. Talip Apaydın’ın Kurtuluş Savaşı üçlemesi “Köylüler”le tamamlanır. Kurtuluş Savaşının öznelerinin gözüyle aktarılan olaylar, dönemin olağanüstü koşullarını, çeşitli mesleklerden, tabakalardan insanların verdiği amansız mücadeleyi, savaştan parsa toplamak amacıyla var olanları da içine alarak, cepheleriyle ve cephe gerilerinde yaşananlarıyla birlikte olanca gerçekliğiyle anlatır. “1922 yılı eylül ayı başları. Uşak yakınlarında Tacım köyü” cümlesiyle başlayan romanda, “Tacım köyü çetesi”ni oluşturanların bir yıl sonraki yaşamlarıyla buluşuyoruz. Kimi canını vermiş, kimi yaralanmış, kimi perişan olmuştur. Ama kalanların kurtuluş umudu ve komutan Mustafa Kemal Paşa’ya olan umutları ve güvenleri daha da çoğalmıştır. Düşmanın giderken evini yaktığı Ayşa Kadın’ın çığlıkları yere göğe sığmamaz. “Yaan! diye bağırıyordu Ayşa Kadın, yaan! Yanmazsan hatırım kalır, iyi yan! Bir elini beline dayamış öbür elini pencerelerinden saçaklarından dumanlar tüten, alevler fışkıran eve doğru uzatmıştı. Yüzü yarı acılı, yarı keyifliydi. Ne yaptığını bilmez bir esriklik içindeydi. Kır saçları başörtüsünden dışarı taşmıştı, karmakarışıktı. Karayağız yüzü kırışıklar içindeydi. Sesi gittikçe mızıltıya dönüştü. Yan! İstediğin kadar yan... Bugünleri gördüm ya, koca Allah’ım bugünleri gösterdi ya... Kabuklu dürzüler ettiklerini buldular ya... Yan ha yan! Köyün üstü dumanla örtülüydü. Bağırıp çağıranlar, çocuk ağlamaları, yaşlı kadın sesleri, birbirine karışmıştı. Köylüler sevinsinler mi yerinsinler mi, bilemiyorlardı. Cami yanıyordu, evler yanıyordu. Evlerden pılı pırtı bir şeyler kurtarmaya çalışıyorlardı. Buğday çuvalları, yataklar yorganlar sandıklar... çıkarılıp meydanlara yığılıyordu. Sonra ellerini kavuşturup yangına bakıyorlardı. Her evin önünde öbek öbek insanlar birikmişti. Üstü başı çok kötü eskimiş kadınlar, çocuklar, yaşlılar... Kimse kimseye yardım edecek durumda değildi. Başıboş hayvanlar ortalarda dolaşıyordu. Köpekler tin tin koşuşuyor, ikide bir göğe yukarı uluyorlardı...” Roman, Kurtuluş Savaşı sonrasında hâlâ yoksulluktan kurtulma mücadelesini veren köylülerin yeni coşkularıyla, okuma yazma seferberliğiyle ve yeni umutlarla biter. Talip Apaydın’ın Kurtuluş Savaşı üçlemesi, sağlam tarih bilinci ve olanca gerçekliğiyle bugünleri anlamak isteyenler için önemli bir fırsat... n Toz Duman İçinde / Talip Apaydın / Literatür Yayıncılık / 418 s. Vatan Dediler / Talip Apaydın / Literatür Yayıncılık / 374 s. Köylüler / Talip Apaydın / Literatür Yayıncılık / 390 s. KItap 3 Kasım 2016 15 www.yordamkitap.com