Katalog

163 ‘Kişileri ve Kurumları Ayarlama Enstitüsü’ “Prof. Dr. Kaya Özsezgin’in anısına” 4026Necmiye Alpay ile Aslı Erdoğan’ı tanımam ama edebiyat dünyasının saygıdeğer kişileri olduklarını bilirim. Haklarında kem söz duymamışımdır, onların bir trafik kuralını ihlal bile edemeyeceğini düşünürüm. Alpay ile Erdoğan’ın terör örgütü sanığı olarak gözaltında tutulmasına inanamıyorum! Bezirgân yazar Elif Şafak (E.Ş.) muhalifi olduğum malumdur. Bunu bilenler zaman zaman, bir zamanlar F.G.’nin manevi gelini bellenen yazarın neden gözaltına alınmadığını sorar. Onlara derim ki, “E.Ş. hiçbir örgütün elemanı değildir, o işine geldiğinde örgütleri kullanmakla yetinir.” Sonuçta E.Ş. bir FETÖ gazetesinde yazmış ve onun Amerika’daki lobi gücünden sonuna kadar faydalanmakla yetinmiştir. Sıkılmadan “marka ödülü” de alan E.Ş.’ye, “Kişileri ve Kurumları Ayarlama Enstitüsü” özel ödülü de yakışır. 4027 Dr. Otto Spies (19011981) bir Alman Türkoloğu ve Şarkiyatçı’sıydı. Behçet Necatigil üstadın, “Türk Halk Kitapları”nı 1941’de Behçet Gönül mahlasıyla Türkçeye çevirmiştir. (Bendeki kopya Yaşar Nabi’ye ithaflıdır.) Kitapta adlarını ilk kez duyduğum aşk kahramanları var: Asüman ile Zeycan / Mahmihri ile Hurşit / Mahmut ile Elif / Razınihan ile Mahıfiruze / Sitemkâr ile Gül… (Acı üzerine kurulmuş, finali mutsuz aşk hikâyelerinden hoşlanmam.) 4028 “Güneş Yaprak” – Ali Nihad Tarlan: “Hayatımdan birkaç iz”den – “Yemekten sonra idi. Evde herkesin kalbini ciddiyet ve sevgisiyle teshir eden siyah sakallı, asil simalı babam, oturduğu sedirin üstünde kürkünü dizlerine doğru çekip toparlandı. Ve ablalarımdan birine: E… Getirin bakalım benim oğlumun kitabını…dedi. Ve beni karşısına alarak kardeşimin, dolabın üst gözünden alıp getirdiği yaldızlı bir elifba cüzünü bana verdi. Bu ne cici bir kitabdı yarabbi! Besmele çekip beni okutmağa başladı. İlk hocam, babamdı. O kış muntazaman her gece derse devam ettik. Sıcak odada ayaklarımın altı ateş gibi yanardı. Ben, üç yaşında bir çocuk, babamın huzurunda her türlü hürmet kaidelerini unutarak ve belki de bilmeyerek bazen yavaş yavaş yere uzanır, ayaklarımı nisbeten serin duran duvara dayar ve hazır uzanmışken de uykuya dalar, giderdim.” i) 1953 ürünü kitapta dolmakalemle düşülmüş bir talimat notu var: “Ders ve müzakere saatleri dışında okunacaktır. – Türkçe Öğr.” ii) Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan (18981978): Türk Dili ve Edebiyatı akademisyeniydi. Edebiyat âlemi için 15 elzem araştırma kitabı vardır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin ilk doktora öğrencisiydi; anısına saygıyla. 4029 (B)ABA. 4030 Klasiklerin çoğunu zamansız okumuş olabilirim. Onlardan beni en çok etkileyen Stendhal’den “Parma Manastırı”ydı. “Savaş ve Barış”a iki kez başlayıp 22. sayfada bıraktım. Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” külliyatı yedi ciltten mürekkeptir, Nabokov ilk iki cildi okuyun yeter demişti. Ben ikinci cildin başında bıraktım; çünkü “Swann’ların Tarafı”ndan sonra “Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde”de bir kalite düşüşü hissettim. Louise Glück’ün şiirlerini ikinci kez okuduğumda, ilk okuyuştaki tadı alamıyorum. Bu korku yüzünden Çehov’u yeniden okumuyorum. Yeniden okumalarda beni pişman etmeyen bir şair (Oktay Rifat) ile bir yazar (İngilizcesinden Samuel Beckett) var. Franz Kafka’nın vasiyetnamesi. 4031 Franz Kafka’nın vasiyetidir: “En sevgili Max, son ricamdır: ne kadar günlük, yazı, benden veya başkasından mektup arkamda bırakmışsam (örneğin: kitaplığımda, karton kutularda, evdeki veya ofisteki masalarda veya nerede kar şına çıkarlarsa) lütfen onları okumadan yak, sendeki yazı ve çizimleri veya başka larındaki yazılarımı da elde edip onları da yak. Onları iade etmek istemeyenler olursa kendilerinden yakılacağına dair taahhüt al. Dostun, Frank Kafka” (Kafka’nın sırdaşı Max Brod (18841968) bu vasiyeti yerine getirmeyip alkışlandı. Bir yazar yazdıklarını yok etmek isterse o zevki başkasına bırakmaz.) 4032 Batı’nın en çok abartılan yazarı kim derseniz yanıtım Fernando Pessoa’dır. (18881935). 4033 Küresel kültürazzi: Ivan Turgenev (18181883), Nikolay Yıldız Kenter, Müşfik Kenter Gogol’ün (18091852) ölümünün ardından bir saygı yazısı yazdığı için Çar tarafından hapse atılıp, derken St. Petersburg dışına çıkarıldı. / Betrand Russell, James Joyce’dan on yaş büyüktü, ondan 29 yıl sonra ve onun yaş gününde öldü. / Yazar James Thurber’’ın bir arkadaşına sorusu: Moby Dick balinanın mı yoksa adamın mı adıydı? / Renoir, “Tanrı memeyi yaratmasaydı, ben ressam olamazdım” dermiş. / Ravel, Diaghilev için özel müzik besteler, ünlü balet besteyi kullanmayınca onu düelloya davet edecektir. / André Gide eşcinsel olduğunu açıkladığı halde kuzeniyle evlendirilmişti, derken bir gayrimeşru çocuğu olduğu ortaya çıkar. / Deli Petro’nun babası Çar Aleksis, onyedinci yüzyılda, Rusya’daki tüm müzik enstrümanlarının yok edilmesini emreder. / Wordsworth’a göre Lord Byron, “Yüreği sapık bir dahiydi.” / Şair Heinrich Heine (17971856) gençken Plutark’ın “Hayatlar” adlı kitabını okuduktan sonra, “Bir ata binip Fransa’yı feth etmeye” gitmeyi düşünecektir… 4034 “Tiyatro Benim Hayatım”, tiyatromuzun ana kraliçesi, büyük sanatçı ve zarif insan Yıldız Kenter’in yaşamöyküsüdür. Bu elzem kitabı bana imzalayan Yıldız Kenter ile yazarı Prof. Dikmen Gürün’e teşekkürlerimi sunar, Yıldız Hanım’ın ellerinden öperim. (Vesileyle, arkadaşım Selma Kenter’e ince düşünüşü için sevgilerimi sunarım.) (Kitaplığımda bir de Tarık Buğra’dan İnci Asena, Duygu Asena ustaların ustası Müşfik Kenter’e 1964’te imzalanmış “Hikâyeler” var.) 4035 1970’lerde her fırsatta kentin ilk ocakbaşı kebapçılarından Pala Ahmet’e giderdik. Balo Sokak’taki eşsiz mekâna Tarık Buğra (19181994), Yaşar Kemal, Erol Taş (ve ekibi) ve Semra Özdamar da gelirdi. İlk romanım “Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir”de Pala Ahmet de eksik değildir. Yapı Kredi’nin eski genel müdürlerinden ve YKY’nin gelişmesinde önemli katkıları bulunan Burhan Karaçam’ın oğlu Burak, Harvard’da işletme master’ı yaptıktan sonra New York’ta bir restoran zinciri (Pera Brasserie – 303 Madison Avenue) kurdu. Menüsünde Adana Kebabı da eksik değil ve bu iş için Pala Ahmet’in oğlu Sezai Usta’yı yanında götürmüştü. 2014’te yeğenimin düğünü için New York’taydım, kaldığım otel Pera Brasserie’ye yakındı. Bir öğle yemeği için gittiğimde oturacak yer zor bulmuştum. Ismarladığım Adana’nın yanında garnitür olarak ezme salata vardı. Ezme salatadan ağzıma aldığım ilk lokma, beni zaman tünelinden geçirerek Pala Ahmet’in dükkânına götürdü; ustanın anısına saygıyla. 4036 “Duygu’nun çok güzel saçları vardı. Babam ona Rita Hayworth derdi. Akşam yatmadan önce içinde çeşitli bibloların durduğu aynalı vitrinin önüne geçer uzun uzun saçlarını fırçalardı. ‘Kızım yatacaksın, bu ne süs’, derdi babam. ‘Ya rüyamda bir yere gidersem olurdu’, yanıt. O yaşlardan kalan saçları hâlâ bende duruyor.” Duygu ile İnci, Daha Çok Duyguİnci Asena, Varlık 20160906. 4037 “Yanık Divan” – Enis Batur, Kırmızı Kedi: DUYU Kimsenin tarihini bilmediği yarı yıkık bir kule, salıverilmiş atlar, sokağın ucundaki evin pencere camından yansıyan ve bakışımı çelen ışın – tam marangoz dükkânının önünde rendelenmiş tahta kokusu. (İlk dokuz ay boyunca okuduğum en doyurucu şiir kitabıydı “Yanık Divan.” Okurunu kasmadan akıp gidiyordu dizeler…) 4038 UÇARI = Uç…arı 4039 Sığlıkistan yolcularına “akıl” üzerine: “Aptalların çoğu kendilerini yalnızca cahil sanırlar.” Benjamin Franklin, 1748 “Fakirlik suçun anasıysa, aptallık da babasıdır.” La Bruyere, 1688 “Akıllı adamın sorusunda yanıtın yarısı da vardır.” Suleyman İbn Jabiral, 1050 4040 Reşat Nuri Güntekin (18891956) deyince akıllara vasat çok satan “Çalıkuşu”nun gelmesi onun için talihsizliktir. O bir bibliyofil, birikimli ve önemli bir romancıydı. (Son yapıtı “Son Sığınak”ın bir başyapıt olduğu görüşündeyim.) 4041 Reşat Nuri’nin çalışma yöntemi hakkında söyledikleri: “Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak’a >>olur, beni alâkadar eden bir vak’a.. Fakat çok kere pek alâkadar oldu 10 3 Kasım 2016 KItap