25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GIORGIO BASSANI’DEN “KAPININ ARDINDA” İlkgençliğin dertli yolları... İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalyan edebiyatının başyapıtlarını vermiş isim olarak kabul edilen Giorgio Bassani’nin 100. yaşının kutlanmasıyla, eserleri de Türkçede art arda yayımlanmaya başladı. Bunların sonuncusu da “Kapının Ardında”. İlkgençlik çağında yaşanan bir okul arkadaşlığı üzerinden insanın yaptığı seçimlerin etkileri ve bu etkilerin ruhlarda açtığı yaralar üzerine konuşan bir roman elimizdeki. ERAY AK erayak@cumhuriyet.com.tr G iorgio Bassani ile ilgili kısa bir araştırma yaptığımızda ilk olarak karşımıza çıkan şunlar oluyor: Şair, romancı, çevirmen ve faşizm karşıtı önemli bir aktivist. Bunların yanında, odak eserlerine doğru çevrildiğinde ise “bireyin yaşamını çağın olayları içinde irdelemesiyle bilinir,” diye bir tanımlama çıkıyor ki bu, Bassani’yi anlama noktasında kilit bir noktada duruyor. Çünkü Bassani ne yazarsa yazsın çağın olayları, akan hikâyenin fonunda önemli bir yer tutuyor ve bu tuttuğu yerde ise genel olarak ateşli bir eleştirinin fitili ateşleniyor. Bassani eserlerinin fonunda dönen olaylar çerçevesinde bir taraf tutuyor mu? Bu, en başta onun romancı kimliğine zarar verecek zorlayıcı bir tutum. Bassani’yi başarıya taşıyan ve bugün hâlâ anılmasını sağlayan duruşu, bu fonda akan olaylara karşı olabildiğine uzak durması ve yaşananaları tüm gerçekliğiyle gözler önüne serebilmesinde yatıyor. Ancak diğer yanıyla da o kadar içeriden bir ses kendisi. Onun yazdıklarını farklı yere koymamızın nedeni; ne akışa müdahele etmesi ne de oluşa... Tarih içinde tarafı belliyse de bir izleyici olarak var oluyor eserlerinde ve tam anlamıyla gözlemden ibaret yaşantıları aktarma derdine düşüyor. Tarihte bir dönemden ses veren Bassani’nin tarihi anlatma ve okuruna alımlatma yolunda takındığı en önemli tavır bu olarak görülüyor ve yazarın kendisine de edebiyatçı kimliğinin yanına, tarihin içinden aktığı metinler kaleme alması nedeniyle “tarihçi” yakıştırması yapılıyor. Bu ne kadar doğru bir yakıştırmadır; bunu Bassani’nin metinleri içinde biraz olsun gezine bilme fırsatı yakalayan ya da yakalayacak olan okurlar belirleyecek şüphesiz ama kanımca çok da haksız bir yakıştırma değil. Çünkü Bassani yaşadığı coğrafyanın ruhunu edebiyata taşıyarak bunu hakkınca yapıyor. Ardından akan tarih ise yazar hakkında söylenenleri güçlendiriyor. Yazarın eserlerine taşıdığı, bunu güçlendirecek bir diğer özelliği ise kendi Yahudi kökeni ve yaşamını geçirdiği Ferrara’daki Yahudi topluluğunun yaşamı üzerine kalem oynatması daha çok. Tam da bu nedenle bir vakanüvis gibi halkının arasında dolaşmış ve biriktirdiği toplumsal malzemelerin önüne insan hikâyeleri katarak eserlerini tamamlamış. Geçenlerde yayımlanan FinziContini’lerin Bahçesi de bunlardan biri; hatta pek çok eleştirmene göre en önemlisiydi. “BELLEK ROMANI” FinziContini’lerin Bahçesi en önemlisi olsa da tek romanı değil elbette Bassani’nin. Yazarın 100. yaşının kutlanmasıyla da yakından ilgili olsa gerek kaleminden çıkanlar art arda yayımlanmaya başladı Türkçede. Oysa bugüne kadar bu önemli isimin sadece Kararan Bahçeler adını taşıyan kitabı yayımlanmıştı. Bu anlamda şanslı sayılırız çünkü İtalyan edebiyatının önemli isminin yazdıkları, dünya edebiyatının da nitelikli yapıtları arasında gösteriliyor. Bassani’nin roman dünyası ise birbirini tamamlayan halkalar şeklinde ilerliyor âdeta. Finzi Contini’lerin Bahçesi’nin ardından yayımlanan Altın Gözlük ve geçen günlerde okur karşısına çıkan Kapının Ardında, Bassani’nin yazın evreninin nitelikli yansımaları olarak dikkat çekiyor. Bu romanların birbirini tamamlayan halkalar şeklinde genişlemesinin nedenini ise Bassani’nin; tıpkı yazarlığı 2000’de yaşamını yitiren Giorgio Bassani, savaş sonrası İtalyan edebiyatının başyapıtlarını vermiş isim olarak kabul ediliyor ve ilkin 1964’te yayımladığı Kapının Ardında da bu başyapıtlar arasında önemli bir yer tutuyor. da, yazdıkları da birbirine benzetilen Marcel Proust gibi “bellek romanı” kaleme almasından ileri geliyor. Bu bellek romanlarının başkentini, yazarın da yaşamının önemli bir dönemini geçirdiği İtalya’nın Ferrara bölgesinin kendine has yapısı ve tarihi şekillendiriyor. Giorgio Bassani’nin, en azından Türkçede yayımlanan romanlarının hepsi Ferrara’da yaşayan insanların, içlerinden geçtikleri tarihî dönemi de bünyesine alan hikâyelerini anlatıyor. Tarih ve şehrin kendisi bir fon olarak arka planda yaşarken, romanların kahramanları bu fonun önünde belleklerinde yer etmiş en zehirli anların ve yara aldıkları noktaların peşine düşüyor. Buradan yola çıkarak Bassani’ye yakıştırılan “tarihçi” nitelemesini de göz önünde bulundurursak, kaleminden çıkanların birer “bellek romanı” olarak anılmasını da rahatlıkla anlayabiliriz. Bu anlatılanlar, yazarın Türkçede yayımlanan son romanı Kapının Ardında için de değişmiyor ve Bassani, yine Ferrara’dan kaynağını almış bir bellek romanıyla okur karşısına çıkıyor. Bir ilkgençlik çağı hikâyesi anlatıyor ya zar Kapının Ardında’da ve bu hikâye pek çok psikolojik okumaya da açık. İlkgençlik çağında yaşanan bir okul arkadaşlığı üzerinden insanın yaptığı seçimlerin etkileri ve bu etkilerin ruhlarda açtığı yaralar üzerine konuşan bir roman Kapının Ardında. GENÇLİK İHANETİ Romanın başkahramanı, Ferrara’da yaşayan ve 1929 ile 1930 yılları arasında lise birinci sınıfa giden bir öğrenci. Bu dönem için “Hayatımın en karanlık dönemi deyince, hep o 1929 yılının Ekin ayından 1930’un Haziran’ına kadar süren lise birinci sınıftaki günlerim geliyor aklıma,” diyor kahramanımız. Roman da zaten aynı zamanda anlatıcımız da olan kahramanın yaşamının bu dönemine odaklanıyor. Bu, kahramanımız için öyle bir zaman dilimidir ki romanın ilerleyen sayfalarında gelecekten bir bakışla anlatıldığı ortaya çıkan hikâye, onun üzerindeki etkisini yitirmemiştir henüz. “Gizliden gizliye kanayan, görünmez bir yara gibi içmde yer eden” diye niteliyor anlatıcımız bunu. Olay ise kahramanımızın iki arkadaşı arasında kalmasıyla başlıyor. Bu arkadaşlardan biri dersler dâhil her konuda başarılı olan Carlo Cattolica, diğeri sinsice yolunu bulan, arkadaşları tarafından “zavallı bir dalkavuk” diye anılan Luciano Pulga. Kapının Ardında, kahramanımızın bu iki arkadaşı arasından yapacağı seçim ve bir ihanetle sonuçlanacak. Kahramanımızda iz bırakmasının nedeni de bu ihanet sindirememiş olması zaten. İlkgençlik yılları düşünüldüğünde bir anlamda pek çok kişinin başına geldiğini varsayabileceğimiz bir olay örgüsü aslında Bassani’nin romanında anlattığı. Bu nedenle hikâyenin duygusal kırılmaları okurunda yer ediyor. Fakat pek çok insanın başından geçmiş olsa da Bassani’nin kaleminde farklı yönleriyle ele alınıyor bu arkadaş ihaneti konusu çünkü yazar, belleğin derinliklerinde dolaşarak en kıyı köşe ayrıntılardan vurucu detaylar yakalıyor. Bassani’nin yazın anlayışı da bu yönde bir detaylandırmaya fazlasıyla müsait. Bu yönüyle Proust’a neden benzetildiğini de rahatlıkla anlayabiliyoruz. 2000’de yaşamını yitiren Giorgio Bassani, savaş sonrası İtalyan edebiyatının başyapıtlarını vermiş isim olarak kabul ediliyor ve ilkin 1964’te yayımladığı Kapının Ardında da bu başyapıtlar arasında önemli bir yer tutuyor. Kapının Ardında’nın neden bu başyapıtlar arasında gösterildiğini; roman bitip bu “gençlik ihaneti” üzerine düşündüğünüzde anlıyorusunuz. Çünkü Bassani’nin insan ruhunun derinliklerine giden yolu bulmada ne kadar başarılı olduğunu da roman bitiminde anlıyoruz. n Kapının Ardında / Giorgio Bassani / Çeviren: Yelda Gürlek / Yapı Kredi Yayınları / 106 s. 8 6 Ekim 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle