Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Akın Art’ın ilk şiir kitabı Mevsimler ve Temmuzlar Akın Art’ın “Mevsimler ve Temmuzlar”daki lirik dili, şairaneliğe kapalı ve yalın. İmgenin olanaklarını bu ilk şiirlerinde kullanıyor. r Ahmet ADA evsimler ve Temmuzlar, genç şair Akın Art’ın ilk şiir kitabı. Mevsimler ve Temmuzlar iki bölümden oluşan elli iki sayfalık bir ilk kitap. İlk bölüm “Dört Pelikan, Üç Kök Sigara Ölüsü”, ikinci bölüm ise “Dönüyor Dalgalar Serin Uykusunda” adını taşıyor. İlk bölümde on bir, ikinci bölümde on iki şiir yer alıyor. Akın Art’ın topu topu yirmi üç şiiri var ilk kitabında. Akın Art’ın şiiri değişime açık. Bu, yalnızca şiir tümceleriyle yapıya yönelmesinden değil, gündelik hayatı bireyin odağından anlamlandırmayı şiirinin gövdesine yayışından kaynaklı: “Egzoz kokulu minibüsler, halk otobüsleri, paraşütü açılmamış bir yağmur damlasının telaşı sokağa düşüyor” (s. 15). Burada, telaşın da paraşütü açılmamış bir yağmur damlasının da şiir tümcesinin bir parçası oluşu, ileride de benzer ucu açık anlamlandırmalar yapabileceği sanısını uyandırıyor: “Kim tanır çamaşır iplerine asılmış hünerini yağmurun” (s. 16). Bu görüntülerin çarpıcılığı belirgin. Okurun imgeleminde, yağmur sonu balkondaki çamaşır iplerine asılmış yağmur damlalarının görüntüsü beliriyor. Şiir tümcelerine, nesneleri bile varlıkla eşdeğerli kılan bakış egemen: “Gözlerini dikmiş uykulu bir durak” (s. 16). Gündelik hayata gönderen şiir tümceleri Art’ın temel özelliği. Buna “içinden geçen dış dünya” demek gerekiyor. Art, baştaki ‘Saat Kulesi’ şiiri hariç, şiirlerini uzunlu kısalı dizeler ve bu dizelerden oluşan kümeler hâlinde yapılandırıyor. Şiirinin müziği için özel bir çabası görülmüyor, yapıyı iç seslerle kuruyor. Anlamlandırma düzeneğini önceleyen bir tutum sergiliyor. Bazen tek bir dize “durum şiiri” olabiliyor: “Düşer ulak, uzak köylerden yola/ bir kazak donarak ölür üzerinde atının” (s. 17) dizesiyle Rusya’ya, Kafkasların dondurucu soğuklarına ya da aynı şiir içinde zaman kaymasıyla Bolşevik Devrimi’ne gönderebiliyor: “Topa tuttu kışlık sarayı/ bir kelebek sürüsü” (s. 18). Böylece çizgisel zaman anlayışı terk ediliyor. ‘Saat Kulesi’ şiirinin son dizesi: “Ateş ediyor isyancılar saat kulesine” (s. 16). Zamanı durdurmak isyan geleneğinde var. İsyan, yeni bir zamanı C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I M işaret ediyor. Bu gelenek Gezi Direnişi’ne kadar geliyor. Kısaca, bu dizenin çağırdığı anlam alanı zihnimizde Gezi Direnişi dâhil isyan geleneğine kadar uzanıyor. Art, gündelik hayatın içinden bir şiir üretiyor. Yaşamın kıpırtılarını imgeleminden geçirerek şiirini kuruyor. Bu ilişki, şiir adlarından başlıyor: ‘Günler’, ‘Kira Sözleşmesi’, ‘Cumartesi’, ‘Bir Günün Sabahı’ vb. Bu şiirlerde anlatıcı özne hep başkası üzerinden nesnesini dile getiriyor. Başkası, dış dünyanın devinimlerini, seslerini yansıtıyor: “Karıştı şehrin gürültüsüne korna sesleri” (s. 33). Buradaki şimdiki zamandan, “susmak eski bir Hint merakıydı o zamanlar” (s. 34) dizesiyle geçmiş zamana geçişler gözlenebiliyor. Hindistan’daki tarihsel, susarak yapılan direniş eylemini çağrıştırılıyor böylece. Sonra nesneler, kendi biçimleri, kendi hâlleriyle ve insanın hâlleriyle kesişiyor: “Sıcağın yüzüne konan sinekler/ krizantemler, boş bir şişe/ gülüyoruz sebepsiz yere” (s. 37). Sonra, aşkı dile getiren beylik sözler: “Ellerinden başlıyorum sevmeye seni” (s. 38). Neyse ki şiirin etkisini azaltan bu tür dizeler çok az. Art’ın ‘Köprünün Altında’ başlıklı şiiri Yunan emekçilerinin Pire Direnişi’ne, Sintagma Meydanı’na, direnişin simgesi Lukanikos adlı köpeğe gönderiyor okuru: “Limon kabuklarının üzerinde Akın Art Lukanikos, havlıyor/ inip kalkan polis kalkanları egeli bir havada” (s. 50). Burada, inip kalkan kalkanların Egeli bir havada oluşu, “radyoda eski bir rebetiko” çalışı gibi ülkelerin ortak edim ve kültürel ifadelendirmeleri oluyor ve şiiri kuruyor. Aşk, anlatıcı öznenin bugününde ince izler bırakan bulutsu bir halde, ayrılık ve yalnızlık da öyle. ‘Uzun Bir Yaz’ şiirinde bunu görmek olası: “Gökyüzü ütülü bir gömlek üzerimde” (s. 40) diyebiliyor; çok yalın, çok anlamlı dizelerle. ‘An’ ile ‘Aralık’ şiirlerinde doğa, çevre birkaç sözcükle çizilen bir atmosfere dönüşüyor. Art’ın lirik dili şairaneliğe kapalı ve yalın. İmgenin olanaklarını bu ilk şiirlerinde kullanıyor. Bu da belli bir şiir birikimine dayandığını gösteriyor. Gündelik hayata gönderen diri bir şiiri var. n Mevsimler ve Temmuzlar/ Akın Art/ Ve Yayınevi/ 52 s. 1333 3 E Y L Ü L 2 0 1 5 n S A Y F A 1 3