Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n n n Kitap Gölgesi Piranalarla Yüzen Çocuk David Almond’ın çocuklar için yazdığı “Piranalarla Yüzen Çocuk” adlı romanı, Oliver Jeffers’ın resimleri ve Mine Kazmaoğlu’nun çevirisiyle Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlandı. r Mavisel YENER “görünmeyen” karakterlerdir. Özellikle çocuk kitaplarında böyle karakterlerin yer almasını önemli buluyorum. Fellini’nin, sirk hayatını anlatan “Sonsuz Sokaklar” filmi, David Almond’ın bu yapıtı ile bazı yönlerden paralellikler taşıyor. “Piranalarla Yüzen Çocuk”tan çok iyi bir film senaryosu yazılabilir. “Bütün bu sonsuzluk içinden kaç hikâye çıkar acaba?” (s. 228) diyor Almond. Tam da bu cümleden hareketle bu romandan bir değil pek çok film çıkabilir, diye düşünüyorum. ZİHİNDEKİ PİRANALAR Stan’in amcasının işini kaybetmesi, iflas eden tersane şirketi, sosyal bir soruna parmak basarken öte yanda kurgu fantastik boyutlara da kayıyor. Bu da kurgunun gerçekçilik ve fantastik hamurunun başarılı bir karışımı olduğunu gösteriyor. Kendi kararlarını verip cesurca uygulayabilen, kendi kanatlarıyla uçabilen Stan’in mutlu olmak için gösterdiği çabaya tanık olurken kimi zaman hüzünleniyor, kimi zaman gülümsüyoruz. Dostoyevski’nin “Hepimizin bir parçacık deliliğe ihtiyacı yok mudur?” (s. 128) sorusu ile felsefenin derin sularına dalıyoruz. Bir yanda aile ilişkilerini sorgularken öte yanda dostluğun, sevginin gücünü duyumsuyoruz. Stan’in arayışı, okurun da arayışına dönüşüveriyor. Stan’in uzaktaki yengesiyle amcasına duyduğu özlem, naif bir dille anlatılıyor. “Ay, insan yüreklerinin hasretleriyle yüklüdür” (s. 90). Stan ne denli güçlü olsa da, onun özlemle yanıp tutuştuğu okura hissettiriliyor. Çocuk okurun, Stan’in ve romandaki diğer karakterlerin olaylar karşısında gösterdiği psikolojik tepkilerle ilgilenmesi, bunlar üzerinde düşünmesi kaçınılmaz. Japon balıklarına amcanın verdiği zarar Stan’i, belki de çoğumuzun hayatında en az bir kez geldiği ama cesaret edip yapamadığı, o “çekip gitme” noktasına getirir. Stan bu yolculukta, kendi ve insanlar hakkında pek çok şey öğrenecek; efsaneleşen bir gösteri sanatçısı olabilmek için korkularını yenmesi gerekecek. Çünkü asıl düşmanı piranalar değil korku! “Çoğu için zihindeki pirana, gerçeği kadar öldürücüdür” (s. 176). Pek çok sıkıntı, çılgınca olay içinde büyüyen bu sıska oğlan ve ailesini nasıl bir dönüşüm bekliyor göreceğiz. Yazarın sesinin fazlaca duyulduğu metinlerle aram çok iyi değildir fakat Almond bunu öylesine başarıyla yapıyor ki şapka çıkarıyorsunuz. “… Bu hikâyeyi bırakıp dünyanın başka bir yerinde bambaşka bir hikâye bulup onu anlatmaya bile başlayabiliriz. Ama yok. Belki daha sonra. En iyisi hikâyemizi dağınık bırakmayalım, parçaları bulup toplamaya çalışalım” (s. 156). Hikâye sırasında anlatıcının okuyucu ile konuşması, sıklıkla okura fikir sorması, dikkat çekici. Kitaptaki yetişkinlerin çoğu hırslarına yenik düşmüş. Yine de değişim ve dönüşüm içindedirler. Almond, okuruna bardağın dolu yanını göstererek bitirir romanı. Son cümle çarpıcı: “Ne de olsa, bütün dertlerine, hatalarına karşın bu insanların iyi ve temiz yürekleri var.” İlginç, unutulmayacak bir kitap. n www.maviselyener.com Piranalarla Yüzen Çocuk / David Almond / Resimleyen: Oliver Jeffers / Çeviren: Mine Kazmaoğlu / Günışığı Kitaplığı / 230 s. / 2015 / 9+ 2 0 1 5 KİTAPÇI M. YENER, A. AKAL, Ç. GÜNDEŞ Azıcık Korkutan Masallar / Italo Calvino / Resimleyen: Pia Valentinis / Çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu/ Yapı Kredi Yayınları / 2015 / 100 s. / 8+ Korku türünü seviyor musunuz? İşte bu masallar tam size göre… Obur küçük kızları yiyen kurtlar mı dersiniz, kızları cehenneme atan şeytan mı, gölgesinden korkup ölen korkusuz yiğitler mi… Devler, iskeletler, haydutlar, şeytanlar, büyüler… Hepsi de tüylerinizi ürpertmek için hazır bekliyor. Merak etmeyin, çoğunun sonu iyi bitiyor, rahat bir uyku çekebileceksiniz. Tıkır’ın Çilek Günü / Yazan ve Resimleyen: Aysun Berktay Özmen / Redhouse Kidz / 2015 / 48 s. / 4+ Tıkır’ın doğum gününde annesi ona kocaman bir çilekli pasta yaptı, üzerine de bir mum koydu. Ama Tıkır doğum gününe kimi çağırdıysa herkesin bir işi vardı. Şimdi çok üzgün. Siz gider misiniz onun doğum gününe? Belki bir sürpriz parti yapabilirsiniz. Yeşil Seri’den Tıkır’ın doğum günü öyküsü... Osman Hamdi Bey’den Picasso’ya Çocuklar İçin Sanat / Süreyya Evren / Resimleyen: Fatih Aksular / Pan Yayıncılık / 2015 / 172 s. / 7+ Gerçek adı Süreyya Evren Türkeli olan yazar, soyadını atıp, adına bir “y” daha ekleyerek kullanmaya başlamış. Adında farklılık yaratan sanatçı, bu kitabıyla da çocukların dünyasında fark yaratıyor, sanatın güzelliklerine ve sınırsızlığına dikkat çekiyor. “Bu Kitabı Nasıl Kullanmalı” diye bir açıklamayla başlayan sayfalarda, “Dünyanın farklı yerlerinde sanatçılar yepyeni olasılıklar keşfedip duruyor. Sanat, akla hayale gelmeyecek olanın akla hayale gelmesi olmayı sürdürüyor” diyor yazar. Kitap, “Sanatçıların yapıp ettikleriyle ilgileniyor. Yaşamı seviyor ve acaba başka neler yapabiliriz diye sormaktan hoşlanıyor.” Bu kitabı okuyan çocukların sanatı sevmemesi olası değil. Eğlenceli dili, çocukların anlayabileceği, üzerinde düşünebileceği, yorum yapabileceği ve uygulayabileceği anlatımlar ve önerilerle sürüyor. Sadece çocukların değil, yetişkinlerin de eğlenerek okuyacağı ve sanatla ilgili görüş kazanabileceği bir başucu kitabı… K İ T A P S A Y I 1 3 2 1 1 951, İngiltere doğumlu David Almond, Garajdaki Giz (Skellig, 1998) adlı çocuk romanıyla ödüller aldı. Sinemaya ve operaya uyarlanan bu kitabını, pek çok ödül kazanan ve çocuk edebiyatı sınırlarını aşan bir başyapıt olarak ünlenen Du¨nya Bu¨yu¨lu¨ Bir Yer (Kit’s Wilderness, 1999) izledi. Hemen her kitabında İngiltere kırsalını konu alan Almond’ın Alevler Arasında (The FireEaters, 2003) adlı romanı da savaş karşıtı söylemiyle dikkati çekti, ödu¨ller aldı. My Dad’s a Birdman (Babam Bir Kuşadam, 2008), Slog’s Dad (Slog’un Babası, 2010) ve Ay’a Tırmanan Çocuk (The Boy Who Climbed into the Moon, 2010) ile resimli çocuk kitaplarına yönelen Almond’ın Türkçeye çevrilen son çocuk romanı Piranalarla Yu¨zen Çocuk. Almond, 2010’da dünya çocuk edebiyatının en önemli ödu¨lu¨ olan Hans Christian Andersen’i kazanmıştı. Değerli illüstratör Oliver Jeffers’ın resimlediği “Piranalarla Yüzen Çocuk”, annesi ve babası öldükten sonra, amcası Ernie, yengesi Annie ile birlikte yaşayan Stanley Potts’un öyküsü. Romanın yan karakterleri Annie, Dostoyevski, Nitasha, Pancho Pirelli ve diğerleri, kurguda yerlerini almış. Çocuk okur fark edemese de özellikle Dostoyevski külliyatına hâkim olan yetişkinler, bu karakterin adının neden Dostoyevski olduğunu tahmin etmekte zorlanmayacak. SİNEMATOGRAFİK BİR ROMAN Stan’in tersanede işçi olan amcası işten çıkarılınca geçinmek için evinde balık konservesi üretmeye karar verir. Evi, balıklar ve balık işleme makineleri ile doldururken hırsına yenilir, işini sürekli büyütme hevesine kapılır. Makineler büyüdükçe evdeki yaşam alanı daralır. Stan okulu bırakıp amcasına yardım etmek zorunda kalır. Yengesi, doğum gününde Stan’in panayıra gitmesine izin verince hayatını değiştirecek adım atılmış olur. Artık hiçbir şey sıradan değildir. Panayırda çok ilginç insanlarla tanışmıştır Stan. Panayırdan kazandığı minik Japon balıkları ile eve döner. Bu, onun için müthiş bir ödüldür, kendisiyle gurur duyar. Amcasının, akvaryum balıklarını yeni deneyinde kullanmak için öldürmesi Stan’in kalbini kırar. Tam da bu noktada yazar devreye girip “Siz olsanız ne yapardınız?” diye okura sorar “Amcanızı affettiğinizi mi söylerdiniz? Istırap içinde yerlerimi yumruklardınız? Acı içinde çığlık mı atardınız? Öfkeyle feryat mı ederdiniz? Homurdanarak tepinip tükürür müydünüz? Ya Stan? O bunların hiçbirini yapmadı” (s. 62). Stan, panayırda tanıştığı Dostoyevski’den “Ördek Yakalama Standı”nda çalışma teklifi almıştır, panayırdakilerle birlikte gezip dolaşmak hem de çalışmak için evi terk eder. Artık tuhaf bir ailesi vardır. Zorlu bir mücadelenin öznesidir o. Dostoyevski ve kızı Nitasha ile Stan’in maceraları böylece başlar. Nitasha ile pek çok benzer yanlarının oluşu dostluklarını pekiştirir. Nitasha, kitabın çarpıcı karakterlerinden biridir. Arka planda onun da hikâyesi aktarılır, okurdan tuhaf olasılıklar üzerinde tahminler yapması istenir. Yapbozun parçaları biraraya geldikçe ince ayrıntılar fark edilir. Karakterlerin hepsi hem toplumun gözünün önünde olan hem de yaşamın virajlarında savrulmuş S A Y F A 2 0 n 1 1 H A Z İ R A N C U M H U R İ Y E T