23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nevra Bucak’tan “Deniz Çekilirken” nen günümüzde olduğu gibi (Kimyasal silahlar bahanesi). “SOYLU VE ROMANTİK AŞKLARA SIĞINMAK İSTEDİM” Cesur ve öz bir metin Deniz Çekilirken. Masalsı yapı, lafı uzatmıyor ve dil, odaktaki insandan uzaklaşmıyor. Evet, bu roman, Doğu ile Batı’nın yaşam biçimini harmanlayarak yazdığım, geçmişte kalan eski bir çağın masalsı öyküsü. Kişiler, düşsel olmasına karşın, insanı irdeleyip anlatmak istedim, dahası insanın her çağda aynı duygu ve istekleri doğrultusunda sürekli aynı kaldığını, pek değişmediğini, bencilliklerinden vazgeçmediğini, çıkarları uğruna yapmayacağı kötülük kalmadığını gördüm; özellikle kendini vazgeçilmez gibi gören hükümdarların... Romanımı yazarken ara ara günümüz dünyasından uzaklaşıyordum, açıkçası uzaklaşmak istiyordum, yine de tam olarak uzaklaşamazdım, aslında yazdığım bir yerde, evet bugündü, günümüzdü. Ben de aşkın unutulduğu çağımızdan çıkıp yüzyıllar öncesine uzanmak, orada el değmemiş doğaya, bağlara, bahçelere kaçıp öte yandan gözü pek sınır tanımayan Kerem ile Aslı’yı ya da Romeo ve Juliet’i anımsatan soylu ve romantik aşklara sığınmak istedim. “NE YAZIK Kİ KİMİLERİNİ SEVGİ BİLE FAZLA YUMUŞATAMIYOR” Pusuda, tedirgin, cesur, kimi aykırı ama hepsi yürekli aşkları da okuyoruz. Hükmeden’in yakın akrabası Han’la, halktan gelen yoksul ama yürekli Ece’nin aşkında, menfaat ilişkisinden uzak, karşılık beklemeyen bir aşk duyumsanır, günümüzde pek sık rastlanmayan ya da hiç. Han’ın oğlu Kerem ile ikinci eşi Semira’nın aşkında, daha çok tutku görülür. Kerem ile Derebeyi’nin yüzü peçeli kızı Melike’nin aşkı da karşılıksız ve temiz. Daha sonra da Semira ile Lara’nın büyük aşkları başlar. Önce, zalim bir komutan olan Ömer’in eşi Lara tutulur Semira’ya. Semira, Lara’dan çok, Lara’nın aşkını sever. Bu arada sevginin gücüyle acımasız yürekler bile birazcık yumuşar. Zalim Hükmeden aşktan kaynaklanmasa da oğlu gibi sevdiği Han için biraz yumuşayıp ona ve Ece’ye az da olsa soluk aldırır, aşklarına göz yumar. Yine de katı bir şartı vardır: Ece, Han’dan bir erkek çocuk dünyaya getirirse oğluyla birlikte öldürülecektir. Ne yazık ki kimi insanları sevgi bile fazla yumuşatamıyor. Ayrı zamanda bir bilimkurgu yazarısınız ve birkaç kitap projeniz olduğunu biliyorum. Onları da konuşarak bitirelim söyleşimizi. Elbette, çocuklar ve büyükler için yazdığım iki kitabım var, onların özü de savaşa karşı olması. Yeniden bir bilimkurgu roman yazmayı düşünüyorum, belki yine bu dünyadan kaçmak için. Kaçamasam da dilediğim düşsellikte yazabilmem için. Aslında yaşadığı çağdan kaçabilenlere ne mutlu. Bu arada, bir öykü seçkisi çıkarmak istiyorum. Romana sevdalı bir yazar olmama karşın, öykülerim birikti. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Deniz Çekilirken/ Nevra Bucak/ Heyamola Yayınları/ 164 s. K İ T A P S A Y I 1321 ‘Romanlarım savaş karşıtı’ “Deniz Çekilirken”, Nevra Bucak’ın Doğu’yla Batı’nın yaşam biçimini harmanlayarak yazdığı, geçmişte kalan eski bir çağın masalsı öyküsü. Roman, teknoloji harikası olmakla birlikte Ortaçağ benzeri bir yere melez bir çağa doğru yönelen, yüzkarası, aptalca savaşların hâlâ var olduğu, aşkın unutulduğu çağımızdan çıkıp yüzyıllar öncesine uzanıyor. Orada el değmemiş doğaya, bağlara, bahçelere, ormanlara yol alıyor. Öte yandan gözü pek, tutkulu, sınır tanımayan Kerem ile Aslı’yı ya da Romeo ile Jüliyet’i anımsatan soylu ve romantik aşklara sığınıyor. Bucak’la “Deniz Çekilirken” üzerine söyleştik. r Gamze AKDEMİR şk... Tüm masumiyeti ve önlenemezliğiyle yapıtlarınızın değişmezlerinizden. Deniz Çekilirken’de ise daha farklı bir durum söz konusu. O savaş ortamında en kötüsü bile gücünün farkında aşkın, ister istemez saygısı var. Öncelikle üzülerek söylemeliyim ki insanoğlu, insanlıkta çok ağır ve güç ilerliyor. Deniz Çekilirken’i yazarken bunu daha fazla duyumsadım. Romanımda dört farklı aşkı anlatmama karşın, özü savaş karşıtı bir yapıt. Kitabın asıl amacı da buydu. Aşk, sizin de değindiğiniz gibi yapıtlarımın değişmezleri ve vazgeçilmezleri içinde önemli bir yer tutar. Evet, günümüzde gelişen, adeta dudak uçurtan teknolojiye karşın kimi siyasilerin ve devlet adamlarının kafa yapılarının sürekli aynı yerde kaldığını biliyoruz. Gözlüğün bulunduğu Ortaçağ’da, kadınların içine cadı kaçmış inanışıyla diri diri yakılarak öldürülüşünün ve başımızdaki “hükmedenlerin” yüzyıllar geçmesine karşın pek fazla değişmediğini de biliyoruz. Kadınlarımız, bilimin ve teknolojinin en görkemli saltanatında bile göz göre göre öldürülmüyor mu? İnsanoğlu menfaat çatışması ve bencilliğinde tutsak kalıp ilkelliği adeta baş tacı yaparak insanlığından sıyrılıyor. Aşk ve sevgi, işte bu iki insani duygu, burada devreye girip bize biraz da olsa soluk aldırabiliyor. Bilindiği gibi aşkta ve sevgide bağışlama gücü ve yetisi var, bu en zalim insanda bile bulunur yine de ölçüsü farklı olabilir; az ya da çok. Bana göre bu iki güzel insani duygu var olmasaydı dünyamız çoktan yok olurdu. Savaşların tüm nedeni sevgisizlik ve gözü kara bir açgözlülükten kaynaklanır, bu hâlâ böyle sürüp gidiyor. Romanımda da komşularına açgözlü bir bencillikle saldıran bir “Hükmeden” var, adı yalnızca bu. Böyle acımasız bir ortamda farklı aşkları irdeleyerek yapıtı yumuşatmak istedim. Kuşkusuz yalnızca savaş karşıtı bir roS A Y F A 1 0 n 1 1 man pek lirik olmayabilirdi de. “ORTAÇAĞ BENZERİ MELEZ BİR ÇAĞA YÖNELİYORUZ” İnsanoğlu tüm şeytanlarıyla birlikte azapta. Dediğiniz gibi Ortaçağ benzeri bir yere, melez bir çağa doğru yöneliyor çağımız. Düşlediğiniz ve metne yansıttığınız diyar ve insanlık düşünüz ne? Her şeye karşın umutsuz değilim. Aksi durumda güzel dünyamız o denli yıpranmasına ve çok kötü çıkarlar uğruna aptalca sürdürülen, haksız savaşlara rağmen hâlâ ayakta kalıp yok olmamışsa umut var. Küreselleşen dünyamızda, yine de “barış yanlıları ve âşıklar” çoğaldığında, seslerini daha güçlü duyurmaya başladığında benim de bu trajik düşüncem elbette değişecek. Sürekli eşit olmayan şartlarda (eşit bile olsa) savaşın hiçbir ülkeye faydası dokun A maz. Tıpkı savaşın hiçbir zaman galibi olmaması gibi. Kitabımda da kazanan yine aşk, barış ve insanlık. Evet, metne yansıtmak istediğim aşkın, barışın ve insanlığın olduğu bir dünya. Günümüzde yaşananların metne etkisini biraz daha açarsak. Zira özellikle Hükmeden bunu hak ediyor! Evet. Aslında ben bu romanı, kendi ülkesini bütün ülkelerin üzerinde, dünyanın tamamını kendi malı gibi gören büyük bir ülkenin (Hükmedeni’nin diyeceğim) başkanının, kendi varsıl ülkesinden çok fazla yoksul ve oldukça uzak bir ülkeye ikinci kez saldırmasından sonra yazmaya başladım. Romanımdaki Hükmeden’de, komşu ülkeye sakıncalı ve yeni bir top yapıldığını iddia ederek saldırıyor. Aslında amacı, komşu ülkenin suyuna ve altınına el koymak. Kuşkusuz böyle bir top ortada yok, ay “Romanımda dört farklı aşkı anlatmama karşın, özü savaş karşıtı bir yapıt. Kitabın asıl amacı da bu” diyor Nevra Bucak. H A Z İ R A N 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle