03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Erkekler toplumunda habire erkekler konuşuyor. Ama kadınların suskunluğu onların sessizliği anlamına gelmez.” Berber Kamo hücrede yalnız kaldığında bir ara şöyle düşünür: “Yukarıdaki insanlar, hücrede olmadığı, sıcak yataklarda yattığı için kendilerini özgür sanır. Oysa bu bir yalan.” O yalanı görünmez kılmanın en iyi yolu bir başka yalan yaratmak bu düzende. Yer altına hücre kurup insanları koyarlar. Böylece yukarıdaki insanlar aşağıdaki hücrelere bakıp kendilerini özgür sanır. Bu büyük bir yanılsama. Yukarıdaki evlerin duvarlarının temeli yerdedir ve temeli biraz kazıdığınızda altta insanların işkence gördüğü hücreler ortaya çıkar. İkisi birbirinin parçasıdır. Doktor’un oğlu babasına şöyle der: “Baba bizim işimiz sevgi dilenmek değil, sevgiyi yaratmak.” Kentlere de bulaşır mı iyilik, sevgi? İyilik, bir nehrin akış hızındaysa belki kötülük ışık hızında ilerliyordur. Hızları farklıdır. Yaşar Kemal “kötülük teşkilat kurmuş örgütlenmiş, iyilikse yalnızdır” der. Gezi Parkı’nda ortaya çıkan şey de buydu. Biz orada yeni bir iyiliği sembolize etmeye çalışıyorduk. Bütün insanların birbirine karşı nezaketsiz hale geldiği, birbirini hor gördüğü, zavallılara yoksullara sahip çıkmadığı ortamda belki yardımlaşmayı, yanındakini düşünmeyi, yere düşmüşlere yeniden el uzatmayı hatırladık. Devletse buna tahammül edemedi. Zaten devletin var oluş nedeni budur. İyiliğe tahammülsüzlük. Çabuk mu geri çekildik? Öyle bir şey diyemem. Yapılacak şey yapıldı. Sekiz gencimiz hayatını kaybetti. Onlarca insanımız gözünü kaybetti. Tabipler Birliği’nin raporuna göre sekiz bine yakın insan yaralandı. Dört bin kişi gözaltına alındı. Çok da kolay çekilmemişiz. “DEVLET, KORKUSUZLUĞA KARŞI KORKU ÜRETİR” Zinê Sevda karakteri cesur bir kadın. O kadar işkence görmesine rağmen dimdik ayakta duruyor. Bilinçli bir tercih mi o kadar erkeğe göre daha cesur bir kadın yaratmanız? Evet, bilinçli bir tercih. Önceki romanlarım da kadın merkezli; hem Kuzey hem de Masumlar. Kadın karakterler ve kadın ruh halleri tümüyle öne çıkar. Burada anlatılan da erkeklerin hikâyesiymiş gibi görünür ama kadının gücü orada gizli bir çekim gücüne sahip. Bütün erkekler birbirine hikâyeler anlatırken kadın orada konuşmayı redC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I deder. Dilsiz sanırlar hatta onu. “Bir tür acıyı kınama mı acaba?” diye düşünürler. Ama bu onun kadınlık halini gösterir aynı zamanda. Kadın acıya boyun eğmeden, bazen susarak da bağırabilir. Erkekler toplumunda habire erkekler konuşuyor. Ama kadınların suskunluğu onların sessizliği anlamına gelmez. Onlar konuşmazken bile kendi içlerinde çok fazla sözcük doğururlar. Buradaki Zinê Sevda da hem acı karşısında hem de erkek dili karşısında kendi var oluşunu sessizliğiyle üretebilen ve bunu her şeye rağmen var edebilen bir karakter. O yüzden onun bir kadın olması özellikle seçilmiş bir şey. “Acı bedeni, korku ise ruhu esir alır” diyor Berber Kamo. İstanbul’da, koca bir kentte insanların çok korktuğunu düşünüyorum, hele sıkıyönetim uygulamalarına benzer kanunlardan sonra. Korku eşikleri var, bir de bu eşiklerin aşıldığı anlar... Gezi süreci korku eşiğinin aşıldığı bir nokta. Çok art niyetli bulunuyor bu nokta… Devletin, iktidarın birinci misyonu bu: Korkusuzluğa karşı korkuyu üretmek. İyi niyete karşı kötü niyetle yaklaşmak. Polis gazla kurşunla saldırırken ekmek almaya giden çocuğu bile öldürürken bu insanlar yine de sokağa çıktı. İktidar işte bundan rahatsız olduğu için Gezi’yi küçük, marjinal bir grup gibi göstermeye çalıştı. “Camide içki içmişler”, “Kabataş’ta kadına saldırmışlar” gibi yalanlar söylediler. Bütün bu yalanları kanıtlamak için onca çaba sarf edenler Berkin Elvan’ı vuran polislerin kimler olduğunu daha ortaya çıkarmadı. Bugün birileri Gezi Hareketi’nin masumiyetini tartıştırmak istiyorsa bu açıkça iktidarın ideolojik hegemonya savaşı ve bunun temeli de yalan. Romanda anlatıldığı gibi insanların acı çekmesi kimi etkiler, niye birilerinin umurunda olsun ki? Hallacı Mansur’un sözü: “Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir” der. Belki de insanı en çok kıran ve üzen şey bu. Sahip çıkılmaması. Yoksa acı aşılabilir. Yeter ki ona sahip çıkan birilerinin olduğunu bilsin. Onu bildiğinde acıya göğüs germek çok daha kolay. En çok buna ihtiyacımız var. n İstanbul İstanbul/ Burhan Sönmez/ İletişim Yayınları/ 228 s. 1310 2 6 M A R T 2 0 1 5 n S A Y F A 1 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle