Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y vin İlyasoğlu’nun Salkımsöğütün Türküsü: Söyleşiler Portreler Değinmeler adlı kitabı Pan Yayıncılık’tan çıkalı aylar oldu. Bu söyleşinin bunca gecikmesinin suçlusu benim. Şimdi tutup bahaneler sıralamaya kalkmayayım… Cumhuriyet okurları, 1991’den bu yana gazetemizin müzik yazarlığını üstlenen İlyasoğlu’nu kitaplarıyla da yeterince tanıyorlar. Benim tanımam ise çok daha eskiye uzanıyor. Robert Kolej yıllarına, İzlerimiz’i çıkardığımız yıllara ve elbette Yeni Dergi yıllarına… İsterseniz, daha fazla uzatmayayım. Söyleşimiz, bu yeni kitabı da, İlyasoğlu’nu da pek çok bakımdan anlatacak zaten. eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Kitapta “Portreler” de ağırlıklı bir yer tutuyor. Pek çok seçkin müzik insanı gözümüzün önünden geçiyor. En etkileyicisi hangisi oldu senin için? İlhan Usmanbaş ve Adnan Çoker’in karşılaştırmalı portreleri beni çok etkiledi. Evin İlyasoğlu ile son kitabı “Salkımsöğütün Türküsü”nü konuştuk Müzik tarihimizin izdüşümü E Kazandığımı öğrenince bir gece uyku uyumamıştım. Memet Fuat beni gördüğünde: “Sen de iyice tıfılmışsın” dedi. Yayınevine gitmek bile benim için yaşamımın bir dönüm noktasıydı. Ve sonra hep beni izledi. ABD’den yazıştık, Milliyet Sanat’ta yazdığımda, ilk kitaplarım çıktığında, hep haberleşiyorduk. Ve keşke diyordum, ben biraz daha deneyim kazandıktan sonra hâlâ Yeni Dergi olsaydı, onun sürekli yazarı olup biraz daha Memet Fuat’ın yakınında durabilseydim. MEMET FUAT’IN YENİ DERGİ’Sİ “Retrospektif sergilere” benzettiğin kitabına, Yeni Dergi’nin 1968’deki yarışmasında ödül alan incelemenle başlaman, kitaba incelemenin adını vermen beni o yıllara götürdü. Ben de çevirmenliğimin çıraklık dönemini Memet Fuat’ın yanında geçirmiştim. Memet ağabeyin bilgi dolu sevecenliğini, Yeni Dergi’nin benzersizliğini hâlâ özlüyoruz, öyle değil mi? Memet Fuat’ın öncülüğündeki Yeni Dergi yaşlıgenç tüm yazarları toplamıştı. Onun tek kıstası düşünceye saygıydı. Yeri hiçbir zaman dolmayacak bir aydınımızdı. Dergide her bir yazının altını çizerek okuduğumu bilirim. Rahmetli arkadaşım Ayla Nutku çantasını çaldırdığında içindekileri sayarken başta Yeni Dergi’yi saymıştı. O sıralar öğrenciydin… Hem konservatuvarda öğrenciydim hem de Robert Kolej’de. Senin de bildiğin gibi okulda köklü bir edebiyat eğitimi alıyorduk. Ayrıca İzlerimiz Dergisi’ni çıkarıyorduk. Birkaç kez üst üste editörü olmuştum derginin. Zamanın en ünlü yazarlarını toplantılarımıza konuk ediyorduk. Onlar da bizi adam yerine koyup geliyorlardı. Necati Cumalı, Yaşar Kemal, Behçet Necatigil, Edip Cansever gibi. “ŞİİR BİZİ KUŞATMIŞTI” Şiir de yazıyordun o sıralar… Ağabeyim Ergin Sander’e özenerek şiir yazıyordum bir yandan. Satır aralarındaki anlamlara gizlenen, ama mutlaka müzikal bir deyişi olan şiirler: Örneğin, “sen sessizliğin siyah saçlarını severdin/ soğuk soluklarında sokakların” gibilerden… “s” harfinin aliterasyonunu kullanarak. Nâzım ve İkinci Yeni bizleri kuşatmıştı. Sonra okulun son yılında “Salkımsöğüt” şiirini bir müzik yapıtı gibi ele alarak o yılın Yeni Dergi Deneme yarışmasına katıldım. S A Y F A 6 n 1 1 “ARMONİ DERSLERİ AZAPTI” En azından1960’lardan bu yana müziğin içinde ve müzikle yaşıyorsun. Bir an için müzik yazarlığını bir yana bırakırsak, müzik ne değiştirdi senin yaşamında? Annem piyano çalardı. Hem alaturka hem alafranga. Benim de çok kültürlü bir Ermeni hocam vardı. Eve gelirdi. Onunla harika zaman geçirirdim. Çok severek çalışırdım. Ama bir zaman geldi ki artık konservatuvara gitmeme karar verildi. İşte hayatımın boğuntulu sokaklarına o zaman girdim. Ne kadar geriden başlattılar beni! Elimi öyle değil de böyle tutacakmışım. Yaşlı, ciyak ciyak sesli bir hoca. Güzelim Mozart konçertoları çalışırken beş yıl önce yaptığım egzersizlere döndürdüler. Oysa müzik benim yaşamımdı. Her gün uyanıp saatlerce madamın ödevlerini çalışırdım. Daha iyi sesler çıkardığımı keşfettikçe kanatlanıp uçardım. Bir de çevremdekilerden farklıydım. Ben bir dil daha biliyordum: Müzik dili. Ben herkesten farklı işitiyordum: Müzik kulağı. KONSERİ YORUMLAMAK Bu 544 sayfalık yazıları bir kitapta derlemenin başlıca amacı neydi? Öncelikle bir kez yayımlanmış yazılar uçup gidiyor diye üzülürüm. Hele biz müzik yazarları bir yandan konsere gidip izlenimlerimizi taşımak, öte yandan eve gelip en öz ve doğru yoldan okura duymadığı bir müziği anlatmak veya onun da tanık olduğu bir konseri kendi sağduyumuza göre yorumlamak durumundayız. Müzik yazarlığının bir özelliği de bu olsa gerek… Evet, edebiyat yazarlarından farkımız bu işte: Müzik, besteciyorumcudinleyici üçgeni içindedir. Bestecinin aynı yapıtını bir kez daha dinleyebilirsiniz ama o yorumcuyla çalınan o konseri ancak bir kez duyarsınız. Bu nedenle kitabımı biraz da müzik tarihimizin bir izdüşümü olarak görüyorum. GENÇ YAZARA İPUÇLARI Bu kitaptan genç müzik yazarları da yararlanabilir… Doğru, genç müzik yazarlarına bu kitapla ipuçları vereceğime inandım. Örneğin bana şöyle telefonlar gelir: “Bu akşamki konserin solisti olan kemancıyla bir söyleşi yapmam gerek, sizce neler sormalıyım?” İşte bu kitapta alabildiğince kemancı, piyanist, orkestra şefi ve besteciyle yapılmış söyleşi var. Yeni yazarlar o soruları kendilerine örnek alıp geliştirebilirler. Kitaplarının sayısı 24’e vardı. Bu derlemende yaşamöyküsünü yazdığın yazarlarla o yaşamöyküleri üstüne konuşmaların da var. Evet, Ayla Erduran ile kitaptan sonraki konuşmamız çok ilginçtir. Kendisi neler ummuş, neler bulmuş! En çok neyi sevdin kitapta dediğimde yanıtı şu: “Il Paradiso filminin renklerini...”. İlhan Usmanbaş için 3 kitabım çıktı. Ama hâlâ bu kitapta ona soracak sorular buldum ve her seferinde çok ilginç, çok derin yanıtlar aldım. Şöyle diyeyim, bu sanatçı üstüne kitap yazdım, artık onunla konuşacak neyim kaldı ki, diyemiyorsun. ZAMAN İÇİNDE MÜZİK “Zaman İçinde Müzik”, bu yıl Remzi Kitabevi’nden 10. baskısını yaptı. Bu kitabın böylesine gündemde kalmasının özelliği nedir? Klasik müzik, adı üstünde her zaman değerini koruyan bir müzik dalı. Klasik müziği zamandizinsel olarak inceleyip dönemlerin köşebaşı bestecilerini tanıtan ve onların yapıtlarından sesle örnekler veren bir çalışma. Aynı zamanda son 3 baskıdır her döneme ait zaman dizinleri koyduk kitaba. Yalnız müzik değil, zamanın tarihi olayları, ekonomisi, diğer sanat dallarındaki temsilcileri, hepsi belli tablolar içinde yer alıyor. En hoşuma giden, bu kitabın armağan kitap olarak değerlenmesi. Düğün hediyesi ya da doğum hediyesi olarak bile götürenler varmış! n K İ T A P S A Y I 1 2 8 2 Evin İlyasoğlu Konservatuvarda yıllarca sancılı zamanlar geçirdim. Özen Veziroğlu ve Ferdi Ştatzer ile çalışırken mutluydum ama solfej, armoni dersleri bir azaptı. MÜZİKLE ŞİİRİN BİRLEŞİMİ Müzik yazarlığına geçişin… Daha sonra ABD’de aldığım karşılaştırmalı müzik tarihi dersleri, müziği düşünmek adına müzik yazarlığına dönüştü. Her zaman yazılarımın içinde de hecelerin birbirine uyumlarını gözetmişimdir. Müzikle şiirin birleşimi bana yeni kapılar açtı. Yalnız Nâzım’ın değil, Orhan Veli’nin, Necatigil’in, Cansever’in şiirlerinde müziksel yapıyı inceledim. Uzun yıllar hazırladığım radyo programlarında, özellikle MitolojiMüzik dizisinde bol bol şiire yer verdim. MÜZİSYENLERİ KONUŞTURMAK Pek çok önemli müzisyenle söyleşilerinden bir seçki de var kitapta? Bu müzisyenlerin seni en çok etkileyen birikisinden söz eder misin? Bu sorunu yanıtlamak çok zor. Ben zaten etkilendiğim sanatçıyla söyleşi yaparım. Zaten önceden etkilenmişimdir, onu daha iyi tanımak ve okuruma ilginç yönlerini aktarmak üzere kafamda sorular hazırdır. Ünlü olsun olmasın bir yönünü bulmuşumdur onu konuşturmak için. Yine de bir örnek verebilirsin… Rosalyn Tureck gibi “Priestess of Bach” (Bach Rahibesi) olarak anılan 89 yaşındaki bir piyanistle Marbella’da yaptığım söyleşi beni çok etkilemişti. Misha Maisky, Hüseyin Sermet söyleşileri eğlenceliydi. Itzhak Perlman, Zubin Mehta, Gustav Leonhardt ve Penderecki tarihi şeyler söylediler. Evin İlyasoğlu, Krzysztof Penderecki ile (üstte) 2009. Altta ise İlhan Usmanbaş’la söyleşi sırasında, 1993. E Y L Ü L 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T