Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hüsnü Arkan’dan “Hırsız ve Burjuva” ‘Vatanı mı savunacağız, bireyi mi? Mesele biraz da bu’ “Hırsız ve Burjuva”, neoliberal dogmaların beslediği yeni bir ortaçağ tehlikesine dikkat çekmeyi amaçlayan, sebepsiz ve haksız zenginliği, sermaye birikimini eleştiren ironik bir roman. 12 Eylül 1980 günü, muhasebeci bir babayla öğretmen bir annenin oğlu olarak doğan Evren, çöplüklerden geçinen Ruhan ve Evren’in hayallerini süsleyen bar kadını Gülgün ve diğerleri... Bütün roman kişilerini hırsızlık çatısında birleştiren, trajik bir sona götüren rastlantılar... Belirgin olan tek şeyin belirsizlik olduğu, özgürlüğe sınırların konulduğu bir çağda, çağdaş bir isyan... Hüsnü Arkan’la yeni romanı üzerine söyleştik. r Özge DEMİR çok sendikalaşma, daha çok örgütlenme, daha çok sokak ve daha çok özgürlük. Yaşamak için devletin ve büyük mülk sahiplerinin tayin ettiği alandan çok daha fazlasına ihtiyacımız var. “ARTIK BURJUVAZİ DEĞİL, GİRİŞİMCİ, YATIRIMCI DENİYOR” Metinde, gerçekler ve hayali versiyonları iç içe geçiyor... Bahtlısı, bahtsızı, arlısı, arsızıyla, memleketin mafyapolitik düzleminde, her kahramanın öyküsünde özeline postmodernce biçili birer gömlek gibi... Durum tespitlerinde de adeta çifte okuma sağlıyor. Bunu ve o düzlemi açar mısınız? “Hırsız ve Burjuva”, biraz da benim okuma hikâyemle ilgili. Okuyucunun bu romanla on dokuzuncu yüzyıl siyasi edebiyatına da girebileceğini ummak isterim. Tarihte, düşüncenin ve eylemin bu kadar bitiştiği, iç içe geçtiği başka bir yüzyıl yaşanmadı. Burjuvazi o yüzyılda direnç kazandı. Çalışanlar hak talep etmeyi o yüzyılda öğrendi. Devlet katakullisi o yüzyılda teşhir edildi ve şimdi bütün bunlar, bir zamanlar insanların gördüğü hayaller olarak adlandırılıyor. Burjuvaziye artık burjuvazi denmiyor, girişimci, yatırımcı deniyor. Şu bir gerçek ki iktidar sahipleri, emeğini satanlardan daha hızlı öğreniyor. Biraz da bu yüzden sırtımıza geçirdikleri giysiye alışıyoruz. “Sonra, hayatı sürükleyen rüzgâr durdu. Hayat, avlunun ortasında öylece kaldı. Bir süre uçuştuktan sonra yorulup düşen, daha sonra hatırlanmak istense de hatırlanamayan bir düşünce gibi (...) Mekânla birlikte zaman da can çekişiyordu” cümlesini alıntılayarak sorarsam... Hayat, huzur, inanç, hele ki kader nasıl anılmakta, nasıl bilinmektedir Hırsız ve Burjuva’da? Kader önemli bir mesele. Devletlerin olduğu bir çağda yaşıyorsanız kaderinizi elinizde tutamazsınız. Bu yüzden devletler özgürleşmenin engelidir. Kişisel olarak her şeyin yolunda gittiğini düşündüğünüz bir anda silah altına alınabilirsiniz. İşinizi kaybedebilirsiniz. Yoksullaşabilirsiniz. Dahası zaten yoksulsunuzdur ve hiçbir güvenceniz yoktur. Bu bir hayal değil, yeryüzünde milyonlarca insan böyle bir tehdit altında yaşıyor. Bizden düşüncelerimizin yerine inançlarımızı koymamızı istiyorlar. Yani kaderimizi başka ellere, kravatlı papazlara ve imamlara teslim etmemizi. Bu şeyin, insanın doğasında söylemek teslim olmaktır. Biz bu dünyaya aidiz. En çok üç beş yüzyıl yanılabiliriz. Sonunda biri çıkar ve niye yaşadığımızı sorar. Cennete gitmek için mi, bu dünyayı cennet yapmak için mi? İkincisi benim için daha makul. Dayısının sözleri Evren’e: “Vahşiyiz... Dünya gurbet olmuş. Geçmişi unutmuşuz. Kimse geleceği düşünmüyor. Kimse kimseyi tanımıyor.” Bu, romanın asal duygusunda nasıl bir nüve? Tarih müdahale edilebilir bir süreç. Kendiliğinden akan bir nehir değil. Rastlantıların yönünü değiştirebilirsiniz. Özgürlük düşmanları müdahale ediyorlarsa özgürlük isteyenler de ediyor. Birey gerçek bir şey. Özgürlükleri konusunda da zannettikleri kadar boyun eğici değil. Bu konuda baş belası bile olabilir. n Hırsız ve Burjuva/ Hüsnü Arkan/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 218 s. K İ T A P S A Y I 1265 stisnanız tüm roman kişileri otoriteyle bir ilişki içinde. Başta yazarı sıfatıyla sizin sonra da roman kişilerinin otoriteyle meselesi ve mesafesi ne? Otoritesiz bir dünyayı tasavvur edemezsek bireyin özgürleşmesini de tasavvur edemeyiz. Tarihte özgürleşme adına ne görüyorsak onun altında otoritenin gücünün sınırlandırılması talebi var. Asıl siyasi mücadele bireyle devlet arasındaki özgürleşme ve tabi kılma alanlarında sürüyor. Zenginliklerin paylaşımındaki adaletsizlikler ise bunun ekonomik, sosyal zeminini oluşturuyor. Bu yüzden hepimizin otoriteyle bir meselesi var. Farkında olmayabiliriz, üstünde düşünmeyebiliriz ama bu nesnel olarak var. Birey olarak hangi tarafta yer alacağımızı bize çıkarlarımız öğretiyor. Nesnel toplumsal çıkarlarımızın neler olduğunu bilirsek doğru tarafta yer alıyoruz. Bunu bilemezsek ortaçağlar çok uzun sürüyor. “ÇÖPLÜĞÜ ÇÖPLÜK OLMAKTAN ÇIKARMAK GEREK” Aynı gökkubbe altında “farklı sosyoekonomik dünyaların”, “zihinlerin” ve “çöplüklerin” yansımaları olarak kim kimi ve neyi keşfetme yolunda okuma boyu? Bunu, ülkeye muntazaman irtifa kaybettiren sosyalde birbirlerine omuz atıp geçme veya değme, bileşme noktalarıyla nasıl ortaya koyuyor kitap? “Hırsız ve Burjuva”, karakterlerin ve kahramanların nesnel dünyadan bağımsız olarak yaşadıkları bir roman değil. Soyut bir aşk hikâyesinde yoğunlaşmıyor. Soyut bir insan macerasını da anlatmıyor. Her şey bu dünyada, yaşadığımız coğrafyada gerçekleşiyor. Bu coğrafyada yaşayan insanların çoğu herhangi bir şeyi keşfetme olanağından, kendilerini gerçekleştirme olanağından yoksundur. Onlardan bu yüzden nezaket bekleyemeyiz. Onlar bu yüzden hırsız oluyorlar. Bu yüzden birbirlerine diş geçirmeye çalışıyorlar. Özgürleşmeyi maddi ölçülerle zenginleşmek olarak tanımlıyorlar. İçine doğdukları S A Y F A 1 2 n 1 5 İ maddi dünyada başka türlü düşünmelerine ararsan var. Bunun nin ve davranmalarının mümkün olduğuiçin binlerce gencin nu sanmıyorum. Öyleyse bu çöplüğü çöpöleceği savaşları gözlük olmaktan çıkarmak gerekiyor. Adalet lerini kırpmadan ilan istemek, bu talebi kuşaklar boyunca dile edebilirler. Ben yalnızgetirmek gerekiyor. ca bir roman yazdım. Ruhan... Cinai dünyada nasıl bir sosyal Şunu söylemek geretezahür? Sonra Mubah Şirketler Grubukir ki bugünkü hırsıznun patronu Eyüp ve ip cambazından hallık yazdıklarımdan bin lice sağ sol kolu, hikâyesever Hadim Bey... kat daha gerçek. Ben Kimdir değil, nedir? bu kadarını hayal edemezdim. Bir zaman Ruhan’ı kod adı Yeşil olan şahıstan lar Galata Kulesi’ni satmaya kalkan Sülün tutun, sokak ortasında karısını öldüren Osman bile hayal edemezdi. eski kocaya kadar geniş bir skalada göre Tetiğin hassas bir hali var metinde, her biliyoruz. Bu adamları toplum yaratıyor an patlayacak gibi… Biçem alaycı, kimi diyemeyiz. Bu adamları gelişiminin belirli yerde ervahını takmıyor... Ama gergin bir aşamasındaki toplum yaratıyor diyebide... liriz. Biz kodlarla yaşıyoruz. Devlet kodu, Kapitalizmde silah her an patlayabilir. mülkiyet kodu, tüketim kodu… Bu kodKapitalizm bir krizler ve savaşlar silsilesi. lar bireye şekil veriyor ve özgürleşmesini Maddi çıkarlar uğruna çocuğunuz cepengelliyor. Bizi hâlâ cumhuriyetin kuruluş helerde ölebilir. Bu cinayetlere şahadet yıllarının bireysel psikolojisi içine hapsetadını takarak sizin daha az acı çekmenizi mek istiyorlar. Özgürlüklerden feragatte sağlamak isterler. Ama bütün bunlar bulunmamızın normal bir şey olduğuna çocuğunuzun genç yaşta ölmüş olması inanmamızı istiyorlar. Bütün bunlar, rogerçeğini değiştirmez. Ayrıca sizden bir mandaki Eyüp Bey’in, yani burjuvazinin de çocuğunuzun kapitalist siyasetlere işine geliyor. Ama nesnel olarak bu toplukurban edilmesini anlamanızı beklerler. mun işine gelmediği çok açık… Vatanı mı Türkiye’de kırk yıldır bir savaş sürüyor. savunacağız, bireyi mi? Modern çağların Kırk binin üstünde çocuk öldü. Birileri meselesi biraz da bu. Savaşlar devletler beni daha kolay yönetecek diye bu kırıma arasında olmuyor. Devletlerle çalışan göz yummak zorunda değilim. Sesimi bireyler arasında yükseltmeliyim. Hepimiz oluyor. Romanda yükseltmeliyiz. yarıdevlet, yarı Alametlerle ne kadar burjuva olarak ilgili bir metin elimiztanımlanan Hadim deki? Bey, bunu hepi Romanın hırsızı Evren mizden daha iyi 12 Eylül 1980 doğumbiliyor. lu… Bizim görüp göre “Hırsız ve Burjuceğimiz en büyük hırsız da 1980’de doğdu. 12 va” nasıl bir hırsızEylül rejiminin nasıl bir lık operasyonu? çanak açtığını bugün Hırsızlık büyük daha iyi görüyoruz. Şimmülk sahipliğidi o çanakları yalıyorlar. nin kanında var. Burada devlet idaresi Bugün bunu çok kalitesinden filan bahseiyi görüyoruz. decek değilim. Bireyin Anadolu sırtlanlayaşamı açısından, nerede rının nasıl sermaye devlet varsa orada kalitebiriktirdiklerine sizlik vardır. Bunu ancak gün gün şahit “Devletlerin olduğu bir çağda yaşıyorsanız taleplerle ve girişimlerle oluyoruz. Yalan, kaderinizi elinizde tutamazsınız. Bu yüzengelleyebiliriz. Daha katakulli, dalavere, den devletler özgürleşmenin engelidir.” 2 0 1 4 M A Y I S C U M H U R İ Y E T