25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ali Ulusoy’dan “Bir Kentin Tarihi Serencamı: Ankara” ‘Yenileme paylaşım oldu’ r İklim ÖNGEL Mimar Ali Ulusoy, başkentin tarihi sürecini “Bir Kentin Tarihi Serencamı Ankara” başlıklı kitabında anlatıyor. Kitabında Ankara’nın önemli bölgelerinde yaşanan süreçlere ve kentlerdeki olumsuzluklara değinen Ulusoy, deprem felaketlerinden sonra kentsel dönüşüm için çıkarılan yasaların gayrimenkul ticaretine dönüştüğüne dikkat çekiyor. Ulusoy, “Kent topraklarının yenilenmesi, toprakların paylaşılması olarak algılandı. Riskli ilan edilen ya da çöküntü olan alanlar genelde kentlerin en değerli yerleri oldu. Oralarda yaşayan yurttaşlar tasfiye ve sürgün edildi. Şu anda ortada bir dram var. Tüm bölgelerde insanlar evsiz kaldı” diyor ve sivil toplum kuruluşlarına, meslek odalarına ve de kentte yaşayan herkese, mücadelenin daha yoğun bir biçimde sürdürülmesi çağrısını yapıyor. Ulusoy kitabında, Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluş amacı ve geldiği noktadan, Atatürk Kültür Merkezi üzerinde oynanan oyunlara ve kentsel dönüşümlere dek başkenti ilgilendiren pek çok konuya değiniyor. Kent mücadelesine ışık tutmak amacıyla yazılan kitap, Ulusoy’un çeşitli zaman ve ortamlarda yaptığı konuşmaları ve düşüncelerini içeriyor. Mimar, eski Çankaya Belediyesi Başkan Yardımcısı Ulusoy, Ankara’ya, kitabına ve kentlere ilişkin değerlendirmeler yaptı dergimize. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I OÇ’de (Atatürk Orman Çiftliği) neler oluyor? AOÇ, Cumhuriyet felsefesine uygun tasarlanmış bir alan. Alanın düzenlenmesinin arkasında, bir bataklığı ıslah etmek, kullanılır duruma getirmek ve modern tarıma geçişte model olarak kullanmak yatıyor. Herkesin kuşkuyla baktığı alan ıslah ediliyor ve Atatürk bu ıslahla, Cumhuriyetin birçok şeyi dönüştürme gücü olduğunun mesajını veriyor. Bu felsefe uzun zaman sürdü. Ancak zamanla kenti yönetenler ve merkezi yönetim AOÇ’ye rant getirici bir alan gözüyle bakmaya başladı. Vasiyete karşın bir operasyon başlatıldı. Ama bizlerin Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak AOÇ’yi geliştirmemiz ve kente yeniden kazandırmamız gerek. Bu bilimsel verilerle yaplacak bir iştir, bu konuda çalışma yapmış insanlarla olur. AOÇ’yle ilgili bir master plan yapılmalı ve nasıl gelişmesi gerektiği plan kapsamında tartışılmalı. Tüm bunlar yapılmazsa bir gün AOÇ’nin adının dahi değiştirilmesi söz konusu olabilir. Bilimsel anlamda “Kentsel dönüşüm”den kasıt nedir, uygulama ve kasıt paralel gidiyor mu? Kavram yoğun olarak 1999 depremi ile konuşulmaya başlandı. Benim de katıldığım deprem şurası toplandı ve sonucunda bir rapor çıktı. Bu çalışmalar ışığında yola devam edilseydi, durum böyle olmayacaktı. Kent topraklarının yenilenmesi, toprakların paylaşılması olarak algılandı. Riskli ilan edilen ya da çökürtü olan alanlar genelde kentlerin en değerli yerleri oldu. Oralarda yaşayan yurttaşlar tasviye ve sürgün edildi. Şu anda ortada bir dram var. Tüm bölgelerde insanlar evsiz kaldı. Halbuki başka şeyler vadedilmişti. Van Depremi’nin ardından da kentsel dönüşüm yasası çıktı. Ancak bu yasa uygulamada gayrimenkul ticaretine dönüştü. Siyasi iktidar, zenginliğini toprak üzerinden sağladı. Yapılması gereken nedir? Bu ülkede yaşayanların sağlıklı konutlarda yaşama hakkı var. Ama bugüne kadar yapılanlar ranta ve toprak pazarlamaya dönük. Deprem ve konut sorunu çözülmediği gibi yeni mağduriyetler başladı. Yapılması gereken bilimi temel almak, konuyu uzmanlarıyla tartışmak, meslek örgütleri ve üniversitelerle sağlıklı bir zemin oluşturarak planlama yapmaktır. Kentin gelişimiyle ilgili 2050 yıllık kestirimler yapılabilir. Ancak bugün geldiğimiz nokatada kent politikalarını belirleyen sermaye grupları oluyor. Neden bu kitabı yazmaya ihtiyaç duy1228 A dunuz? Neoosmanlıcılık düşüncesiyle İstanbul’a ağırlık veriliyor. Önemli konuklar İstanbul’da ağırlanıyor. Ekonomik ve sosyal faaliyetler orada yürütülüyor. Ankara’nın yoksullaştırılmasının arkasında bu düşünce var. Onların bakışı, eski özlemlerini hayata geçirmek. Ankara ihmal edilerek Cumhuriyet ile hesaplaşma oluyor. Ben Ankara’da doğup büyüdüm ve 50 yıllık tarihine tanıklık ettim. Bu tarihi gelişimi paylaşmak istedim. Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında nasıl bir kent oldu, şu an nasıl bir kentle karşı karşıyayız ve asıl olması gereken neydi. Yaşayanlar, Ankara’dan ve mekânlarından ne kadar mutlu. Tüm bunlar bu kitabı toparlamama neden oldu. Deneyimlerimi meslek ortamıyla ve Ankaralılarla paylaşmak istedim. Bunlar paylaşılmazsa Ankara’nın nasıl bir kent olduğu konusunda tartışamayız. Odalar etkili olmayı başarabiliyor mu? Bu kentte yaşayan herkesin sorumluluğu var. Kentli olmanın gereği yerine getirilmeli. Odaların, gerek eylemleriyle gerek de başlattıkları yargı süreçleri ile kentin talan edilmesine engel olma yönünde pek çok iyi girişimi bulunuyor. Tüm duyarlılıklar ve verilen mücadele çok önemli. Bunun sürmesi durumunda olumsuzlukların önüne geçilebilir. Ama bunun için çoğalmaya ihtiyaç var. Mücadelelerin sonucunda birçok kent mekânı kente kazandırıldı. Bunu görmek insanı umutlandırıyor. Biz birlikteliği sağlarsak siyasi iktidar rahat davranamaz. ‘SOSYAL ADALET OLMAZSA ÇATIŞMA OLUR’ Kitabınızda kentlerdeki fırsat eşitliğinin dünya barışına katkısı olacağını da söylüyorsunuz. Bu mümkün olabilir mi? Kentler gerçek anlamda gelişirse, dünya barışına da hizmet edecektir. Çünkü kentler dostça birarada yaşama mekânıdır. Bu politikaları üretmezsek, sosyal adaleti sağlayamazsak kentler her alanda çatışma alanına döner. Doğru politika ve eşitlik kentteki barışa ve sonunda daha da büyüyerek dünyadaki barışa hizmet edecektir. n Bir Kentin Tarihi Serencamı: Ankara/ Ali Ulusoy/ İtalik Kitapları/140 s. 2 9 A Ğ U S T O S 2 0 1 3 n S A Y F A 1 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle