29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yaprak Öz'den üç şiir kitabı Ben'in ve ötekinin şiiri Yaprak Öz’ün şiirini yapılandırışı blok söyleyişlerle gerçekleşiyor. Bazen dörtlü beşli kümelerle kuruyor şiirini. Şiir tümcelerini kırarak anlamsal bütünlüğe ulaşıyor. r Ahmet ADA aprak Öz, 1973 yılında Zonguldak’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenimini tamamladı. Şiirleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. İlk şiir kitabı Fırtına Günlüğü 2006’da, ikinci şiir kitabı Şiirli Müzik Kutusu 2009’da, üçüncü şiir kitabı Bir, İki, Üç Gökyüzü 2012’de yayımlandı. Şiirli Müzik Kutusu kitabı ile Cemal Süreya Başarı Ödülü’ne değer bulundu. Avrupalı yazar ve şairlerden Türkçeye çeviriler yaptı. Şiirlerinin Yunanca, Romence, Bulgarca, Sırpça, Makedonca, İngilizce çevirileri yayımlandı. Yaprak Öz. 1997 yılından beri şiirler üretmesine karşın yapıtları 2000’lerden sonra yayımlandı. Yazın dünyası ya da ortamı Yaprak Öz’ün yapıtlarına nedense ilgisiz kaldı. Bunda şiir düşüncesi konusunda görüşlerini yazmayışı, yazın çevrelerine uzak duruşu gibi farklı nedenler etkili oldu. Oysa, ürettiği şiirlerin niteliği ortada. Kendine özgü bir şiiri, şiirini kuşatan bir dünyası var. Daha ilk kitabı Fırtına Günlüğü’ndeki şiirlerinde aile bağları parıltılı dizelerle işaretleniyor. İçindeki doğa, evren ya da dünya abartıyı barındırmayan bir lirizmle yansıtılıyor. Doğasal bütün nesneler olağan parıltılarıyla şiirlerine giriyor: “Uçan balıklar, denizatları, / yunus çığlıkları, kumullar, / dalgalar, denizyıldızları” (s. 9) örneğinde görüldüğü gibi. Şiirinin öznesinin doğasal zenginliği ölçülü lirizmiyle dengeli. Yaprak Öz’ün şiirini yapılandırışı blok söyleyişlerle gerçekleşiyor. Bazen dörtlü beşli kümelerle kuruyor şiirini. Şiir tümcelerini kırarak anlamsal bütünlüğe ulaşıyor. Uyak ve ses çabası yok ve ritmi metnin yüzeyine yaydığı gözleniyor: “Bekledim ve büyüdü, / büyüdü ve bekledim iyileşeceği günü” (s. 7) gibi (ve) bağlacıyla kurduğu şiir tümceleri o kadar çok ki, bir örnekle yetineyim. (Ve) bağlacıyla kurduğu şiir tümcelerinin bazen şiir işçiliğini zedelediğini de belirteyim. Gaston Bachelard, “Şairlere kulak vermek gerekir” diyordu. Yaprak Öz’ün doğayla iç içe olan özel dünyasına kulak vermek, ondan sesler alıp sesler vermek okuru zenginleştiriyor: “Yalnızlık uzun uzun tarar saçlarını / Çıplak ayaklarıyla dolaşır odadan odaya. / Gök gürlediğinde korkar” (s. 16). Soyuttan somuta akan imgenin yalnızlığın anlatımını ne kadar güçlü kıldığını söylemek bile fazla. Yaratıcılıkta en büyük etken olan imgelem dünyasının zenginliğidir bu aynı zamanda. Masalların, düşlerin, düşlenilenlerin, ev ve evrenin, fantastiğin dünyası şiirlerinin çevrenini oluşturuyor. Yaprak Öz, şiirlerinde noktalama imlerine dikkat ediyor. Yaprak Öz, birçok yalın şiir tümcesinin arasına şaşırtıcı yazınsal imgeler yerleştiriyor: “Eskimiş bale pabuçları kadar çirkin geçmiş” (s. 21). Bu güçlü dize Öz’ün şiirini özetler niteliktedir. Somuttan soyuta yapılan yazınsal imge Yaprak Öz’ün anlamlandırdığı geçmişin ne’liğini güçlü biçimde yansıtıyor. Fırtına Günlüğü’de “ülke” imgesi de öne çıkan bir imge: “Irmaklar arasında ülke / Mezopotamya.” (s. 23). “Böylece dönüşebilirim bir dünya atlasına, / dağlarım, ırmaklarım, okyanuslarımla, / her ülkeye yeni bir ad vermek.” (s. 37). Böylece, şairin zihinsel dünyasını okumak mümkün oluyor. Kısaca, Yaprak Öz dünyasal olanı şiirleştiren bir şair. Çocukluğundan geleceğe doğru yayılan bir zihinsellik gözleniyor. Şiirleri, Ben’i kucaklarken ötekini de kapsıyor: ESKİ ANILARI GÖKYÜZÜNÜN Gecesin sen ve ben yeşil ateşböceğiyim küçük kardeşimiz güzel yüzlü bir ağaç annemiz ağlamış, henüz yıkanmış gibi ıslak babamız korkutmuş onu av tüfeğiyle kar toplamış bıyıkları uyuklarken arka bahçemiz ölüsün sen ve yaşıyoruz biz. (s. 43) Ev ve evren Yaprak Öz’ün ülke ile birlikte temel dünyasını oluşturuyor. Şiirli Müzik Kutusu’nun ilk kitabından farkı biçimselliği. Anlatıcıben düzyazısal şiirler yazıyor: “Sihir”, “Kara Büyü” ve “Ayçöreği Perisi ve Beyaz Bulutlar” metinşiirleri böyle şiirler. Şiirlerin biçimini şiir tümceleri kuruyor. Gündelik hayatın edimleri kadar, düşlediği dünyanın edimleri de giriyor şiirine. Sözgelimi : “Bir kaplanın pembe ağzı, / öpüyorum seni / unutmabeni çiçeği, / seni izliyorum” (s. 17) diyor. Gerçeklikler zihinsel. İmgelemin yaratıcı basamaklarından inip dilsel oluşumlara dönüşüyor. Genç kız izleği otobiyografik özellikler çevresinde işleniyor. Başkalarının hikâyesi şiirlerin problemi oluyor. Ve şiirlerin, şiir oluşlarında bir sorun görülmüyor. Binbir çeşit ot, çiçek doğanın döngüsünden şiirlere 2 0 1 3 Y evde karıştırıyorum geceyi. / Eski, yıkık bir kalp benimki” (s. 55) örneğinde görüldüğü gibi hem ritim için, hem anlam kurmak için tekrarlara başvuruyor. Bir, İki, Üç Gökyüzü (2012) Yaprak Öz’ün yayımladığı son şiir kitabı. Önceki kitaplarındaki şiirleriyle bu kitabındaki şiirleri arasında dilsel/biçimsel bir kırılma yok. Sözcük ve sözce tekrarları ritim için yapılıyor bu kitabında da. “Kalbim, Cancağızım” başlıklı şiirinde tekrarlarla belirgin bir tekniğe ulaşıyor. Bir durumu, bir duyguyu pekiştirmek, yoğunlaştırmak için de tekrarlara başvuruyor. Ama bazen tekrarlar bıktırıcı olabiliyor. (s. 1213). Öyküsel, düzyazısal anlatım daha fazla öne çıkıyor bu kitabında: “Geçen yaz almıştım bu notları. / Ansızın şimdi aklıma geldi geçen yaz” (s. 21) dizelerinde “geçen yaz” fazlalığı eksiltmelere yönelmediğini gösteriyor. Üçüncü kitabında daha damıtık bir şiire yönelmesi gerekirken kusurlu olabiliyor. Bir, İki, Üç Gökyüzü’nde kadınlık olgusu da öne çıkıyor: “Eteğim sevgiliyi delirtecek denli kabarık. / Bir türlü açmayı beceremeyecek onu” (s. 25) dizelerinde görüldüğü gibi. DÜNYANIN SESİ “Şakayıklar ve Deniz Kabukları” başlıklı şiirinde bir dizenin sözdizimi değiştirilerek bir “küme” tekrarlanıyor. Yaprak Öz “küme” tekrarlarıyla da ritim sağlamayı deniyor. Bazı şiirlerinde düzyazının ağırlığı görülüyor: “Dokuz Kuka Oyunu” (s. 27) böyle olan bir şiiri. Fazlalıkları atarak eksiltmeli bir anlatım da gözleniyor: “Saçlarını açar mısın benim için? / Topuzunu ve ağzını ve bacaklarını?” (s. 29). (Ve) bağlacıyla yaptığı eksiltme dikkati çekiyor. Nesneler de kurucu bir özellik kazanıyor: “çiçekli duvar kâğıtlarına, / porselen çay takımlarına, / beyaz dantelden eldivenlere, / kuyruklu sabahlıklara,” ‘(s. 28) vb. Nesne, dil ilişkisi bağlamında şu söylenebilir: Öznenin nesneyle kurduğu ilişki dünyayla kurduğu ilişkiden farksızdır. Yaprak Öz’de de bu ilişki, öznenin anlaşılmasına, açımlanmasına yol açıyor. Bir, İki, Üç Gökyüzü’nde de şiir oluştan fire veren, düzyazının dolayımında olan şiirler var: “İpeklere Asılı Yıkanmış Bir Oyuncak Bebek” (s. 30), “Depresyon” (s. 32), “Açıl Kilidim Açıl” (s. 46), “Günahlar” (s. 56) gibi. Kitabın son şiiri “Kürkçü Han” küçük bir öykü gibi. İstanbul bütün canlılığıyla ve pırıl pırıl bir Türkçeyle yansıtılıyor. “Arabesk” (s. 31), “Orda Bir Cennet Var Uzakta” (s. 68), “Ağustos” (s. 71), “Mavi Beyaz” (s. 73) gibi söyleyiş, yapı bütünlüğü ve güzelliği taşıyan şiirler de, Bir, İki, Üç Gökyüzü’nde bir arada bulunuyor. Bazen masalsı bir anlatım, bazen çocuk söylemi kuruyor şiirleri. Aşk tanımları, küçük burjuvanın hayatından kesitler şiirlerin izlekleri. Bazen büyük harfle başlayıp küçük harfle devam eden dizelerin ördüğü yapıda eşyaların, hayvanların, insanın dokunduğu dünyanın lirik sesi oluyor Yaprak Öz. n Fırtına Günlüğü/ Yaprak Öz, Yitik Ülke Yayınları, 2006, 59 sayfa Şiirli Müzik Kutusu/ Yaprak Öz, Yitik Ülke Yayınları, 2009, 56 sayfa Bir, İki, Üç Gökyüzü/ Yaprak Öz, Yitik Ülke Yayınları, 2012, 78 sayfa K İ T A P S A Y I 1222 Yaprak Öz. 1997 yılından beri şiirler üretmesine karşın kitapları 2000’lerden sonra yayımlandı. akıyor. “Hatıra Defteri” (s. 3334) başlıklı şiirinde, yazıyla tarih belirtip karşısına o yılın en belirleyici edimini tek dizeyle saptıyor. Biçimsel açıdan da deneysel bir şiir ortaya koyuyor. Kitabın daha sonraki şiirlerinde ötekini dile getirirken kendini de kapsayan bir boyuta ulaşıyor. Kısaca, kendinin dışına taşan bir kucaklaşma gerçekleşiyor. “Tüm yaz” tekrarlarıyla oluşan “Yaz Şarkısı” başlıklı şiirinde “ön yineleme” (Anaphora) seslerin tekrarı olarak okunabiliyor. “Arzukeş” (s. 38) gibi bileşik sözcükler üreterek yeni anlam öbekleri kuruyor. Taş plaklardan dinlediği şarkılara göndermeler yapıyor. Bazen de, “Mutluydu mutluydu mutluydu Sylvia sonunda” (s. 43) gibi sözcük birimini art arda tekrarlayarak mutluluğun anlamı pekiştiriliyor: “Açarım sabah olunca gözlerimi / sessiz ve beyaz ve ırak bir dünyaya” (s. 45). Burada, ikinci dizede (ve) bağlacıyla yapılan ritim dikkati çekiyor. İçinde yaşadığımız dünyanın nasıl olduğunu vurgulamak için de bağlaç pekiştirici bir işlev yükleniyor. Bu örnekte de görüldüğü gibi Yaprak Öz’ün iletişim dilinden koparak şiir dili kurma çabası öne çıkıyor. Dilden söze akan, sözün taşıdığı özel dünyasından bahsetmek, şiirin çıkageldiği bir dünyadan bahsetmek gibi. Ritim de çeşitli tekrarlarla oluşuyor: “Eski, yıkık bir gece. / Eski, yıkık bir S A Y F A 4 n 1 8 T E M M U Z C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle