29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n KİTAP GÖLGESİ r Mavisel YENER hmet Günbaş’ın şiirleri aracılığıyla bize anlattığı aykırı çocuğu bir yerlerden tanıyorsunuz siz. Sıkı bir direnişçi o; yaşama kestirmeden çıkan yolları biliyor. Dilinin ucunda her şey. Kent kırgını, yoksulluğun tanığı, ezbere gelmiyor, kül yutmuyor! Delibozuk sorular soruveriyor, öfkesi bile güleryüzlü. Alnı açık geleceğe… Hemen hemen bütün yapıtlarında “öteki”leştirilmiş olanı, uzun süren yalnızlıkları, özlemleri, emek verileni dile getiren, “insan” olmanın davasını dizelerine aktaran Ahmet Günbaş, bu kez çocuklar için yazdığı şiirleri armağan etti okurlarına. Aykırı Çocuk’ta yer alan elli beş şiir “iyi şiir”in ne olduğunu miniklere duyumsatırken, çocukları kavrayan bir anlatım başarısına ulaşıyor. Günbaş, yaşamı söze dönüştürme sanatını yaparken çocuk okura değer veriyor; düşünceimgetasarım üçlemesini çocuk şiirine uygulamaktan geri kalmıyor. Aykırı çocuğun şiirleri bir öykü de anlatıyor bize. Sınıfta arka sıralarda oturan, şiir yazan, resim sanatıyla ilgilenen, kırlangıçlarla konuşan, rüyasında kedileri ağırlayan, bir tomurcuğun açmasını saatlerce bekleyen, bulut mulut gezinen, kesilmesin diye günlerce ağaçlara bekçilik eden, bir ayakkabı deliğinden yaşama bakan çocuk o. “Dün Neredeydin?” diye sormayın, ezberinizi bozacak yanıtları var çünkü. İsterseniz de sorun, sorun ki güneşlere açılsın yüreğiniz. “Dün nerede miydim?/ Balkonda bir kırlangıcın/ Yuva yapışını izledim/Tüylerinin sıcaklığına/Karışıverdim”(s,17) Bizim Aykırı Çocuk, çiçek dili de biliyor. Kül yutmayan aykırı çocuklar Bilmesi yetmezmiş gibi onlardan dinlediklerini dizelere nakışlıyor. “Düpedüz konuşuyor bu çiçekler/ Salkım saçak dilleriyle/Karanfiller, fesleğenler, gülhatmiler/Gündüzleri vıdı vıdı/ Geceleri fısıl fısıl/ Bahçelerde balkonlarda/Sarmaş dolaş, el ele/ Hele şu çenebaz sardunya/ Gelip geçene takılmadan duramaz/ İçi gidiyor her merhabaya” (s, 25) Doğa onu böylesi mutlu ederken sınavlarla arası pek iyi değil bu hınzır çocuğun. “Sınavvv! Sınavvv! Sınavvv!/ Delik deşik oldu zamanın kalbi/Biri daha vuruldu çocukluğundan”(s,33) diyen miniğin, yetişkinlere de bir çift sözü var: “Doğrularınızı gösterip/Yanlışlarınızı çekiverseniz aradan...” Günbaş, özgün benzetmelerden yararlanarak, etkili sözcükler kullanarak, minik fırça vuruşlarıyla canlı bir resme dönüştürüyor Aykırı Çocuk’u. Yıpranan, yıpratılan çocuğun içindeki umudu çağıldatıyor dizelerinde. Yoksulluk, köyden kente göç, kentte temizlikçilik yapan anne, gecekondu yaşamına bakış, kimi şiirin konusunu oluşturuyor. “Birazdan gelir babam/Akşam pazarlarından geçirince yüzünü/Çürük bir gülüşle/Süzülür kapıdan” (s,45) Bu dört dize, yoksulluk ikliminde büyüyen bir çocuğun umudunu anlatırken baba sevgisine de el sallıyor. “Akşam pazarı” ve “çürük” sözcüklerinin çağrışım zinciri, dinleyen/okuyan çocukları şiirin anlam evrenine davet ediyor; dizeler ile söz sanatları üzerinde düşünme gereksinimi doğuruyor. Kendi yaşam deneyiminden yola çıkan çocuk okur, bu dört içtenlikli dize aracılığıyla birçok tasarımı biraraya getirip kendi sentezini oluşturma yolculuğuna başlıyor. “Ah şu şairler! Çocukları niye böyle yorarlar?” diyenler de çıkar mı dersiniz? Çocukları yalnızca yorsalar iyi, onların âşık olacağını da iddia ediyorlar üstelik, bak şu işe! Bizim Aykırı Çocuk, âşık olunca nasıl da güzelleşiyor bir bilseniz… Gözlerindeki günaydın bir başka oluyor, taklacı bir güvercinin “gerinen sabahı” gibi oluyor yüreği, bıcır bıcır bir serçeciğe benziyor, şiirçiçeği telaşı kaplıyor her yanını. Şiirler yazıyor elbet: “Onu tanıyınca başlamış/ En güzel şiirine/Yaşamak sözcüğüyle”(s,40) Peki sonra ne oluyor? “Yaşam değişim ve dönüşümdür çocuğum,” dercesine Aşk Acısı Dersi’ne çağırıyor okurunu Günbaş: “Bilmem nasıl anlatılır/ Ayrılığın sarsıntısı/Anne kucağından ayrı kalmak gibi/O şimdi/ Uzak bir kentte/Solgun şiirler düşürüyor/Pembe kaplı defterine/Dersimiz: Aşk acısı!”(s,41) Sabır, emek, sevgi, bilgi ile yoğrulan bu şiirlerde farklılıklar konusu üzerine yoğunlaşmış olanlar da var. Engel/siz, Çöp Çocuklar, Sokağın Dişleri, Küçük Boyacı bu şiirlerden. “Madencinin Oğlu” adlı şiirde Günbaş’ın çocuğa verdiği değere bir kez daha tanık oluyoruz. Çocuğun toplumsal yapıdaki, gelecekteki yeri üzerine düşündüren bir şiir bu. Yazgısında madencilik olan çocuklara yazılmış bir güzelleme belki de… “O da bir gün inecek elbet/ışıktan ipler bükerek/derine, hem de en derine…”(s,55) Aykırı Çocuk’taki şiirler bütününe baktığımızda iki yaklaşım dikkat çekiyor: Biri top A lumcu yaklaşım, diğeri çocukluğa bağlı değişkenlerin yansıması. Her iki yaklaşımı da bir potada eritmeyi başaran bu şiirler, çocuk okurun dünyasında yeri olan kavram ve nesneler (Anne, baba, öğretmen, bahçe, sınıf, sıra, defter, oyuncak, uçurtma, ağaç, hayvanlar, gökyüzü, bulutlar, ip atlama, top oynama…) aracılığı ile çocuğun ilgisini çekmeyi başarıyor. Kimi şiirde yer alan “şiir miir, bulut mulut, tomur tomurcuk, cümbürçiçek, şiirçiçek, çorçocuk” gibi alışılmadık sözcükler çocukları şiir oyununa davet ederken Günbaş’ın yetişkin şiirlerindeki dille ilgili ipuçları da veriyor. Murteza Albayrak’ın karikatür tadındaki başarılı çizgileri, rengârenk basılmış bu kitaba ışık olmuş. İnsanlığa nitelikli dizeler bırakabilen her şair çocuklar için yazamaz. Çocuk şiiri yazmak için çocuk sevgisi yetmez. Çocuğu kımıldatmak, çocuk ile şiir arasındaki o sıkı ilişkiyi kurmak için çocuğu ve edebiyatını iyi tanımak gerekir. Ahmet Günbaş’ın çocuk şiirlerinin başarısının altında yatan gerçek, çocukla şiirin evrensel yakınlığı üzerine emek harcamış, yaşamın incecik köprülerinde bile ip atlamayı bilen bir düşünür olmasıdır. Yapaylığa düşmeden, basitliğe kaçmadan, eğitici söylemlerin şiiri boğmasına izin vermeden yorumlanmış bu dizeler aynı zamanda çocuğa saygının ifadesidir. Dünya sararıp solmaya yüz tutmuşken ressama boya yetiştirmeye kararlı olan, kül yutmayan AYKIRI ÇOCUKlar, hoş geldiniz… İyi ki geldiniz… n www.maviselyener.com *Aykırı Çocuk/ Ahmet Günbaş/ Resimleyen: Murteza Albayrak/ Top Yayınları/ 64s./ 2013/ 9+ KONUK HARFLER Harry Potter ve Gezi Olayları r Ümit KİREÇÇİ J. K. Rowling farkında mıdır bilmem ama Harry Potter serisiyle yakından bildiğimiz bir siyasi sürecin özetini çıkarmış. Her ne kadar pedagoglar karşı çıkmış da olsa Harry Potter serisini analiz edersek ulaşacağımız sonuç eserin baskıcı rejimlere karşı çıkmanın zorunluluğunu işlediğini görürüz. Baskıcı rejimlerin hoşgörüsüz, ayrıştırıcı, çıkarcı, bencil, toplumu bölen, kendilerinden olmayanları aşağılayan, sevgisiz ve küçümseyici olduğu eserin 7 cildinde de vurguluyor. Bence 1 6 n 1 8 T E M M U Z 2 0 1 3 bu vurgu çocuklarımızın bu eseri okuyarak bir tehlikenin karşısına hazırlıklı çıkmasını sağlayacaktır. Gelelim Gezi Parkı Eylemlerine ve bu eserle ilişkisine… Ya da kısaca bir Harry Potter özeti yapalım, bırakalım eser ülkemizde yaşanan politik süreçle ilişkisini kendisi anlatsın: Harry yetim bir çocuktur. Bir gün aslında o kadar sahipsiz olmadığını, özel biri olduğunu öğrenir ve özel yetenekli bir çocuk olarak eğitim hayatına atılır. Ailesi kötü bir adam tarafından öldürülmüştür ve o kötü adam bir tür sürgüne gönderilmiştir. İşte o adam geri dönmeye çalışmaktadır. Bunun için de önce topluluk içinden ajanlar kullanır. Sonra eğitim kurumunu ele geçirmeye kalkışır. Ardından o toplumun değerlerini yok etmeye, ele geçirmeye, yönetmeye kalkışır. Sonra yavaş yavaş o toplumun idaresini ele geçirir. O da yetmez cezaevine atılan aklı başında insanlar olur. Emniyet kuvvetlerine hâkim olarak toplumu terörize eder. Derken bakanlığın ardından okulu ele geçirir. Okulda ve toplumda ciddi bir baskı ve yasaklamalar zinciri başlar. Artık kimse gündelik yaşantısından toplumsal yaşantısına kadar güvende değildir. Bu zorlamalar Harry ve genç dostlarını mücadele etmeye itmiştir. Gençler sessiz ve derinden mücadeleye hazırlanmaya başlarlar. Kendilerine “Dumbledore’un ordusu” diyen gençler sürgündeki kötü adamla yönetime yerleştirdiği ajanlarına karşı çıkarak karşı koymaya başlarlar. Sonra bu iş o hale gelir ki o topluluğun en büyük spor rakipleri de bir araya gelerek onlara destek verirler. Azınlıklar, farklı inançtaki insanlar, farklı kültürlerden kişiler onların yanında yer alırlar. O da yetmez iş o hale gelir ki bu gençlerin anneleri, babaları, akrabaları da mücadeleye koşarak çocuklarına destek olurlar. Sonunda sürgündeki kötü adam alt edilir ve bir toplum genciyle yaşlısıyla baskıyı yok eder hoşgörülü bir yaşantıyı geri getirirler. Bilmem Harry Potter’la Gezi Parkı Eylemi arasındaki ilişkiyi bu özetten çıkarabildiniz mi? Çıkardıysanız, bu 7 kitaplık eseri çocuğunuza okutmanızı önerdiğimi de ön görebilirsiniz sanırım. Şunu bilsin çocuklarımız, Harry Potter’da “Şamarcı Söğüt” diye bir ağaç var herkese dallarıyla tokat atan… Bilsinler “Bir iki ağaç deyip geçmemek gerek!..” n C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1222 S A Y F A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle