29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Cengiz Han/ Leo de Hartog/ Çeviren: Mehmet Savan/ Doğan Kitap/ 240 s. Moğol İmparatorluğu’nun efsanevi kurucusu Cengiz Han, tüm zamanların en büyük hükümdarlarından biri olarak kabul edilir. Orduları Çin Seddi’ni aşıp Pekin’i ele geçirmiş, Orta Asya, Afganistan, İran ve Güney Rusya’yı acımasız katliamlar ve yağmayla egemenliği altına almıştı. Akınlarının benzersiz sürati ve ölçeği ile fethettiği ülkelerde yarattığı büyük yıkım, Cengiz Han’ı tarihin unutulmaz liderlerinden biri yapmıştır. Leo de Hartog küçük bir kabileyi büyük bir imparatorluğa dönüştüren Cengiz Han’ı büyük bir komutan, sezgilerinde yanılmayan güçlü bir devlet adamı olarak ele alıp onun yaşamöyküsü üzerinden Moğolların tarihini anlatıyor. De Hartog’un bu çalışması klasikleşmiş bir Cengiz Han biyografisidir. Marksizmin Başyapıtları/ Yayına Hazırlayan: Ender Helvacıoğlu, Bahar Okar/ Bilim ve Gelecek Kitaplığı/ 266 s. Bu kitap bir tarih çalışması değil. Çünkü Marx’ın kuramı henüz tarihteki yerini almış, miadını doldurmuş, artık esin kaynağı olmaktan çıkmış bir kuram değil. Hatta iddiamız o ki, Marksizm esas olarak geleceğin kuramıdır. K. Marx ve F. Engels’in temel eserlerinin geniş değerlendirmelerinden oluşan Marksizmin Başyapıtları 19. Yüzyıl kitabı da bu bakış açısıyla geleceğin ipuçlarını yakalamak ve geleceğe uzanmak hedefiyle hazırlandı. Kitapta Marksizmin temel eserleri Aydın Çubukçu, Dirk J. Struik, Ender Helvacıoğlu, Eric J. Hobsbawm, Erkin Özalp, Fatih Yaşlı, Haluk Yurtsever, Orkun Saip Durmaz, Özgür Narin, Sibel Özbudun, Uğur Erözkan ve Yener Orkunoğlu tarafından tanıtılıp değerlendiriliyor. Kurban/ Edi Rama/ Çeviren: Falma Fshazi/ İletişim Yayınları/ 328 s. Edi Rama, 2000 yılından itibaren 11 yıl Tiran belediye başkanlığı yaptı. 2005’ten beri Arnavutluk Sosyalist Partisi’nin liderliğini de yürüten Rama, Kurban’da her ne kadar belediye başkanlığı döneminde yaşadıklarını, Arnavutluk siyasetinin içyüzünü anlatıyorsa da aslında dünyanın her yerindeki “siyasi arenalarda” yaşanan entrikaları, yozlaşmaları, çarpıklıkları, vizyonsuzluğu cesurca ele alıyor. Bir tür “itirafname” olan kitabıyla bir yandan kendisiyle, projeleriyle, gerçekleştirdikleri ve gerçekleştiremedikleriyle hesaplaşırken bir yandan da “iktidar”ı sorguluyor. Alışıldık siyasetçi profilinin çok ötesindeki birinden, edebi lezzetler de sunan bir anlatımla geniş bir Arnavutluk ve siyasi dünya resmi. Yarasalar/ Marcel Beyer/ Çeviren: Tanıl Bora/ Ayrıntı Yayınları/ 236 s. Bu dünyada pek az ses yarasız beresizdir, daha doğrusu, yumuşak, hafif bir damarlanmayla maluldür diyelim. Ruh denen o ele avuca gelmez şeyin bulunduğu yerin insanın sesi olduğu boşuna söylenmemiş. Biçimlendirilmiş soluk, üfleyiş: insanı insan yapan şey. S A Y F A 2 0 n 1 8 T E M M U Z 2 0 1 3 Velhâsıl ses tellerindeki yara bereler, oraya hakkedilmiş yaşantıların, akustik dışavurumların, ama aynı zamanda suskunluğun dökümüdür. İnsan parmaklarıyla yoklayabilseydi onu, akıp gidişiyle, duraklarıyla, çatallanmalarıyla... Orada, gırtlağın karanlığında: Şifresini asla çözemeyeceğin senin kendi hikâyen işte orada yatıyor. Seslere âşık bir adam. En ufak tıkırtıları duyacak kadar hassaslaşmış kulağıyla dinliyor dünyayı. Sesleri yorumluyor, seslerle düşünüyor, dünyayı kuşatmak için, duyduğu her sesi kaydetmek istiyor... Savaşın eşiğindeki Almanya’dan yükselen sesler ise öylesine kaotik, öylesine yaralı bereli, öylesine gürültülü ve ürkütücü ki irkiltiyor onu. Ancak o yine de kaydediyor sesleri ve Almanya’nın hikâyesini. Çağdaş Alman edebiyatının en önemli yazarlarından Marcel Beyer, kendisine 1995 Ingeborg Bachmann Ödülü’nü kazandıran Yarasalar adlı romanında ülkesinin karanlık geçmişiyle hesaplaşıyor. Yarasalar, Nazi iktidarının ihtişamlı iktidarını ilan eden marşların savaş çığlıklarına, acı dolu hıçkırıklara karıştığı esaslı bir senfoni dinletiyor okura. Ayrıntıda Sanat: Rönesans/ Jeannie Labno/ Çeviren: Elif Dastarlı/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 128 s. Ayrıntıda Sanat: Empresyonistler/ Dianna Newall/ Çeviren: Elif Dastarlı/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 128 s. Ayrıntıda Sanat: Rönesans, Rönesans’ın yirmi özel resmini ortaya çıkaran ve adeta yeniden canlandıran yenilikçi ve çekici bir sanat kitabı. Sayfalarındaki yenilikçi tarzda kesimli pencereler ile dönemin büyük sanatçılarının teknikleri ve desenlerine odaklanıyor. Rönesans’ın ilk büyük sanatçısı Giottoyla başlayan kitap, Van der Weyden, Dürer, Botticelli ve Michelangelo gibi diğer önemli ustaların yeni ufuklar açan çalışmalarını analiz ederek, tarihteki gelişmelerin ve ilerlemelerin izinden gidiyor. Serinin diğer bir kitabı Ayrıntıda Sanat: Empresyonistler’de ise Diana Newall yirmi empresyonist resimden oluşan kişisel bir seçki yapıyor. Her biri tarihsel bağlamına göre yer verilen çalışmaların kompozisyon, renk ve teknik gelişmeye katkısı tartışılarak gösteriliyor. Kitapta Monetnin farklı bir atmosfer yarattığı İzlenim, Gün Doğumundan Pissarronun canlı fırça darbeleriyle gerçekleştirdiği Chaponval Manzarasına kadar, Empresyonistlerin çığır açan sanatı hiç olmadığı kadar meydana çıkıyor. Katilin Şahidi/ Algan Sezgintüredi/ Aylak Kitap/ 184 s. Vedat Kurdel. Özel dedektif. Ortağı Tefo ile birlikte önemli cinayet vakalarının çözümüne imzasını gururla attı. Şimdilerde boynuzlu eşler hayrına sokak arşınlıyor. Sıkkın. 31 Aralık 2011 akşamı, çöpçatanlık kokan bir yılbaşı gecesi geçirmek üzere elinde hindi, asansör çalışmadığı için merdivenlerden inerken kafası karışık. Derken dört el silah sesi... Hayat böyledir işte. Doğru zamanda doğru yerde bulursunuz kendinizi ya da doğru zaman ve doğru yer sizi bulur... Sesler hemen şu daireden geldi. İçerde vücuduna is tavroz şeklinde nişan alınmış kurban yatıyor. Katil içeride değil, kapıdan çıkmadığına bizzat Vedat şahit. Katil nerede? Polisin gelmesiyle birlikte apartmana giriş çıkışlar kapatılır ve yılbaşı gecesi olması dolayısıyla da anlam taşıyan Papaz Kaçtı partisi başlar... Vedat kafasında kuyrukları birbirine değmeyen tilkilerle, Tefo ise rasyonalize etmedeki ustalığıyla bu macerayı felsefi sorgulamalarla dolu, gündelik hayata ve insan doğasına göndermeler yapan, mizah dolu bir polisiye şenliğe dönüştürüyor. Hannah’nın Dünyası/ Ariane Bois/ Çeviren: Süleyman Doğru/ Everest Yayınları/ 246 s. Hikâye 1939’da, Paris’in “Küçük İstanbul” mahallesinde başlar. Çekingen ve yalnız bir çocuk olan Hannah’nın dünyası, Türkiye’den Fransa’ya göç eden, babası Hayim ve annesi Cecile’den ibarettir. Fakat bir gün deli dolu Suzon’la tanışır ve her şey değişir. Yaklaşan savaşın yaydığı tehditkâr hava onların çocuk kalplerine işlemez. Fakat, kaderleri ayrıdır; Suzon’un ve ailesinin hayatında hiçbir şey değişmezken, Hannah dışarı çıktığında göğsüne sarı bir yıldız takmak zorundadır, diğer çocuklar tarafından hor görüldüğü yetmezmiş gibi, “Yahudiler ve köpekler giremez” yazan parklarda oynamak da hayal olmuştur. Evlere baskınlar başlar, tutuklanan aileler bir bilinmeze yollanmaktadır... Türkiye hükümeti Yahudi vatandaşlarını kurtarmak için Paris’ten İstanbul’a tren seferleri düzenler. Hannah ve annesi, kurtuluşlarına giden trene binerken, babasının silueti geride, onu giderek görünmez yapan bir sisin içinde kaybolur... Ariane Bois hikâyesini, daha çocukken yakın tarihin en acımasız gerçeklerinden birine tanık olmuş annesinin ağzından anlatıyor. Hannah’nın Dünyası merhameti ve ihaneti yaşamış bir neslin hafızasındakileri okurlarına açıyor. Narkopolis/ Jeet Thayil/ Çeviren: Gül Korkmaz/ Ayrıntı Yayınları/ 302 s. 2012 Man Booker Ödülü'ne aday olan ve DSC Güney Asya Ödülü'nü kazanan bu roman uyuşturucudan, seksten, ölümden, sapkınlıktan, bağımlılıktan, sevgiden ve insanların inandığı tüm o tanrılardan bahsediyor. Edebi geleneklere meydan okuyan Narkopolis, ruhunu satmak üzere olan bir ülkenin, öyküsü afyonhanelerden şehre yayılan bir neslinin olağanüstü portresi niteliğinde. Modernitenin gölgesinde, kafası güzel bir halde hayatlarını sürdürmeye çalışan, Shuklaji Caddesi'ni dolduran yoldan sapmışların, fahişelerin, pezevenklerin, uyuşturucu satıcılarının, keşlerin ve tüm bu insanların arasında, silinmiş geçmişiyle hayatta kalmaya çalışan bir hijranın hikâyesini anlatıyor. Jeet Thayil'in şiirsel bir dille yazdığı muhteşem ilk romanı Narkopolis, muazzam ve bir o kadar da darmadağın bir metropolün, Bombay'ın otuz yıla yayılan dönüşümünü gözler önüne seriyor. Dünya ve Enerji/ Vural Altın/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi/ 328 s. 2012 yılında beklenmedik şekilde aramızdan ayrılan Prof. Dr. Vural Altın'ın bilim yazılarının büyük bölümünü kapsayan Dünya ve Enerji, dünyanın iç yapısını, yeraltı kaynaklarını, atmosferini, sera gazlarını konu alan ve güncelliğini kolay kolay yitirmeyecek temel meselelerin yanı sıra devri daim makinelerinden Manhattan Projesi'ne, fotovoltaik güneş panellerinden alternatif kaynaklı konut güç sistemlerine uzanan birçok meraklı konuyu açık ve sade bir dille ele alıyor. n C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1222
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle