Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
biçimsiz, dokunulamaz, yalnızca ruhun pilotu us tarafından seyredilebilen gerçeklik ile karşılaşır. Duyularıyla aydınlanan ve ustan yararlanan sanatçı, yeryüzündeki güzellikleri görerek bunlardan idea’lara yükselir” (2) Venedik’te Ölüm’de kitabın kahramanı Aschenbach’ın Tadzio’ya olan aşkı nasıl bir ilişkidir? Önemli olan güzellik ve estetik midir? Gürsel, Thomas Mann’ın eserini derinlemesine incelerken aynı anda ruhuna işleyen Venedik kentini ayrıntılarıyla betimler. “Kanımca der Gürsel, Thomas Mann romanında, “doğal güzelliğin ve Akdeniz ikliminin, yani yakıcı güneşin bizi manevi dünyaya doğru bir yolculuğa çıkardığını, gördüğümüz somut ve mükemmel varlığın estetik bir duyguyla bütünleşerek güzellik kavramını, Platonvari bir estetik anlayışını ortaya koyduğunu gereğinden fazla didaktik bir söylemle yansıtır.” (s.29) Gürsel’in bu açımlamasına katılıp katılmamak her okuyucunun kendi isteğine kalmıştır elbette. Belki de Venedikte Ölüm’ü anlamak, yorumlamak ve açımlamak isteyen her kişi yolunu Aşk Kırgınları adlı kitaptan geçirecektir, ya Gürsel’e katılıp ya da katılmamak için. NEDİM GÜRSEL’İN KENTLERİ ? orada gerçekten var olan renksiz, “Sessiz saraylara vuran gizemli suyun sesini yeniden duyuyordum. Kentin alımlı ölümü varlığımı yeniden sarıp sarmalıyordu” (s. 27). Thomas Mann’ın bu sözlerinde geçen “alımlı ölüm”ün Venedik’i en iyi anlatan deyimlerden biri olduğunu yazar Gürsel. Kendi romanı Resimli Dünya’yı da hatırlayacak olduğumuzda Kamil Uzman ve Lucia’yı yarattığı kenttir Venedik. Çünkü bir kadına âşık olur gibi sevdalanmıştır bu kente. “Yıllar önce Santa Lucia istasyonuna ayak basar basmaz, suda suretini görür görmez, onunla göz göze gelir gelmez, dar sokaklarının labirentinde kaybolsam da sevdalanmıştım Venedik kentine (s.133). Bir kent kadına dönüşür Gürsel’in gözünde, âşık olunacak, sevilecek bir kadındır kent. Ve yazar İstanbul’la Venedik’in benzerliklerini bulup çıkartır ve bu benzerliklerin kendi kişisel tarihindeki yerini de çözümlemeye çalışır ve sorar, nedir bir kenti kent yapan? Neden Venedik bu kadar önemlidir? Sorduğu soruları gene kendi cevaplar: “Venedik’i Venedik yapan önce coğrafyası, yani laguna’sıdır diyeceğim, tarih onun üzerine geldi, bir dantel gibi ev ev, saray saray, köprü köprü işledi örgüsünü. Zaman Venedik’i yavaşça oluşturdu su ve ışığın yardımıyla” (s. 140). Kitabın diğer bölümleri Alfred de Musset, George Sand, Marcel Proust ve Hemingway’e ayrılmıştır. Buradan gözlemlediğime göre Nedim Gürsel Kıta Avrupası’nda yaşayan veya hayatının bir kısmını orada geçirmiş şair ve yazarların hayatlarına ve eserlerine değinmiştir. Onların Venedik kentine olan aşkı, sevgisi, ilgisi ve sevgilileriyle yaptığı Venedik yolculukları üzerine kitabını kurmuştur. Gürsel, Venedik kentinde biten aşkları unutmak için sokağa çıktığında yolunu Otel Danieli’nin terasına düşürür. Hatırlamak istediği bir başka kötü biten tutkulu aşk, Musset ve Sand’ın aşkıdır. Zamanın sıra dışı kadını George Sand, elbette sadece yazdıklarıyla değil aşklarıyla da anılacaktır. Venedik’in rutubetli ortamında her ne kadar aşkları kötü de gitse, “Musset’in Sand’a göndermiş olduğu mektubunda, aşklarının, unutulacak değil Romeo ve Jüliet’in, Heloïse ve Abelardus’un aşkına eş bir aşk olarak anılacağını yazar” (s. 89). Bilinmez nedendir, Calvino’nun Görünmez Kentler adlı eserinde, Marco Polo’nun Kubilay Han’a söylediklerini hatırlar Gürsel. “Belleğin imgeleri, sözcüklere dönüştüğünde, silinip giderler. Venedik’ten söz edersem onu tümüyle yitirmekten korkuyorum. Belki de, başka kentlerden söz ettikçe, onu yavaş yavaş yitirdim bile” (s. 139). Nedim Gürsel’in kentlerine baktığımızda Sevgilim İstanbul, Boğazkesen İstanbul’dur. Sonra Paris girer öykülerine, kanalları, pasajları, evleri, köprüleri, kadınlarıyla, arkasından da Resimli Dünya adlı romanıyla Venedik ve Şeytan, Melek ve Komünist’le Berlin gelir. Allah’ın Kızları’nda ise yazar ManisaMekke arasında gezinir. Her söz ettiği kenti bir sevgiliyi yitirir gibi yitirdiğini mi düşünür Nedim Gürsel? Onun için mi hep bir başka kentte sevdalanır, eski kentleri de yüreğinde saklayarak? Bir kenti sevmek bir sevgiliyi sevmekten daha mı kolaydır? Bütün bu sorular yüzünden Aşk Kırgınları adlı kitabında olduğu gibi kentler ve kadınlar (aşk ve ten) Nedim Gürsel’in yazın serüveninin kilit taşını oluşturur. ? Aşk Kırgınları/ Nedim Gürsel/ Doğan Kitap/ 142 s. (1) Prof. Dr. Tuğrul İnal, Güzellik Üstüne, Bedrettin Cömert’in 70. yılı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Dil ve Sanat, s.129140. (2) Prof. Dr. Tuğrul İnal, a.g.y. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1203 7 MART 2013 ? SAYFA 17