05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nedim Gürsel’den ‘Aşk Kırgınları’ Venedik, aşk ve edebiyat Aşk şehri Venedik... Balayı şehri de denebilir ama Venedik her zaman mutlu başlangıçlara sahne olmuyor elbette. Bazen de şehrin yavaş yavaş suya gömülmesi gibi aşklar gömülüyor hayatın derinliklerine. Nedim Gürsel de edebiyat ve aşk ilişkisi üzerinden gitmiş ve ortaya insanı kendinden geçiren denemelerden oluşan Aşk Kırgınları çıkmış. Dünya edebiyatına damgasına vuran Thomas Mann, Louis Aragon, Ernest Hemingway, Alfred de Musset, George Sand ve Marcel Proust da bu denemelerin başkahramanları olmuş, Venedik’in yanı sıra. Nedim Gürsel, Aşk Kırgınları‘nda bu edebiyatçılar için kimi zaman aşkın beşiği kimi zaman da mezarı olan Venedik’i anlatıyor. ? Hâle SEVAL edim Gürsel’in kitaplarını okumaya başladığımda onu, kentlerin ve kadınların yazarı olarak nitelemiştim. Bazen kadınlar kenti ele geçirir bazen de kentler kadınları ama her ikisinin arasında olan bir de anlatıcı/yazar Gürsel vardır. Onun eserlerinde bir kadın vücudu kentin sokaklarıyla kesişir, kentler kadınlara, kadınlar da kentlere aittir. Gürsel, Aşk Kırgınları adını verdiği deneme türündeki yapıtında, Venedik kentinde geçen edebiyat eserlerini (bir kısmını) ve aşkları ele almış. Bu aşkları ele alırken de “yolculuğun”, “aşkın” ve “yazının” ortaya çıkardığı bir üçgende gezinmiş. Bir anlamda Gürsel, yazar ve şairlerin yazıyla olan ilişkisini sorgularken bunu bir kent, Venedik kentiyle örtüştürmüş ama aşkları unutmadan. Aragon’un “Dünyanın hiçbir yerinde/ Venedik’teki gibi yırtılmaz çiçekler/ Hiçbir yerde yürek acıdan böyle kıvranmaz” dediği dizeleriyle başlayan Aşk Kırgınları, sunuştan sonra altı bölümden oluşuyor. Bu bölümler “Ne bir selam ne bir söz ya da Venedik’te ölüm”, “Bir aşk kırgını”, “Yüzyılın âşıkları”, “Proust Venedik’te”, “Irmağın ötesinde” ve “Venedikİstanbul” adını taşıyor. Türk okuyucuların çoğunluğu Aragon’u sadece Elsa’ya olan aşkı ve ona yazdığı şiirleriyle bilir. Oysa Aragon’un Elsa’dan önce hayatına giren kadını, hatta ondan ayrıldığında intihar girişiSAYFA 16 ? 7 MART N Nedim Gürsel, Venedik kentini ve Aragon’un aşklarını derinlemesine incelerken bir anlamda kendini yazarın yerine koyarak, Aragon’un yaşadığı sosyal çevreyi oluşturan en yakın kişilere yönelmiştir. minde bulunan şairi Nedim Gürsel, Venedik kentiyle birlikte anlatır. Bu kenti anlatırken de Aragon’un aşklarını çözümlemeye çalışır. Aragon’un Nancy Cunard’la birlikte geldiği Venedik’te aşk yerini mutsuzluğa bırakır ve genç Aragon’u ölümle yüz yüze getirir. Mutlu aşk var mıdır, yoksa bütün aşklar mutlak mıdır? Nedim Gürsel için Louis Aragon’un intihar girişiminin arkasında yatan nedir? Ve nedir, Aragon’u Nancy Cunard’dan sonra bir başka kadına delicesine bağlayan, onu bu kadar Elsa tutkunu yapan? ARAGON VE AŞK Nedim Gürsel doktora tezinin satır aralarında gezinirken bir itirafta da bulunur. Aragon’un dadaist ve gerçeküstücü bir şair olarak tanındığı dö nemini ele alırken sadece şairin şiirlerine ve eserlerine baktığını, gerçek hayatına uzanmadığını söyler ve ekler: “Yanılmışım”. Metinler arası ilişkiler bağlamında yenilik ve gelenek sorunsalı üzerine çalışan Gürsel gerçekten de yanılmış mıdır? Aragon için Elsa’da birleşen hangi kadın kimlikleridir? Anne, sevgili, eş, arkadaş, kardeş ve belki de Nancy… Elsa onun için sadece bir sevgili, eş olmaktan öteye geçmiştir. Bir kadın bütün kadınlar olmuş, bütün kadınlar bir kadına dönüşmüştür. Gerçekten de Elsa’yla birlikte hayatı boyunca sürüp giden sadece aşk mıdır? Mutlu aşk var mıdır? Burada hemen aklımıza hermeneutik üzerine çalışmalar yapan ve bu konuda eserler veren filozoflar gelir. Schleiermacher bir metni anlamanın iki yolu olduğunu ileri sürer: 1. Gramatik yön, 2. Psikolojik yön. İlk yönde metnin dilbilgisi kuralları, tümce yapısı ve semantiğin tarihsel yapıları ortaya çıkarılır. Psikolojik yön ise Gürsel’in Aragon’u incelerken üzerinde durmadığını söylediği kısımdır. Eş bir deyişle, metnin yazarının niyetidir. Metni yorumlamadan önce yazarın yaşadığı sosyal çevre ve tarihsel dönemle ilgili yeterli ve gerekli bilgilere ulaşmaktır. Psikolojik yorumlama, içinde sezgiselliği de taşıdığından, bir eseri yorumlamaya çalışan kişi kendini yazarın yerine koyacaktır. İşte tam bu noktada, Nedim Gürsel bu eserinde, Venedik kentini ve Aragon’un aşklarını derinlemesine incelemiş, belki de bir anlamda kendini yazarın yerine koyarak doktora tezinde yapmadığını yapmış, Aragon’un yaşadığı sosyal çevreyi oluşturan en yakın kişilere, Elsa’dan önceki kadına, Nancy Cunard’a yönelmiştir. Gürsel kitabının “Ne bir selam ne bir söz ya da Venedik’te Ölüm” adlı bölümünde, Thomas Mann’ın unutulmaz eserini Venedik kentiyle birlikte ele alarak, bir edebiyat çözümlemesine gider. Gürsel bu çözümlemede, Venedik’te Ölüm adlı eserdeki iki kavramı ön plana çıkarır: Estetik ve güzellik. Antik çağdan günümüze güzellik kavramı üzerine filozoflarca çeşitli söylemler kurulmuş, “iyi”nin ve “güzel”in ne olduğu açıklanmaya çalışılmıştır. Aristoteles Poetika adlı eserinde tragedya ve elbette “güzel” kavramı üzerinde durur. Filozof en yalın ifadeyle, tragedya ve güzellik hakkındaki düşüncelerini şu şekilde belirler: Altı öğesi bulunan tragedya için olay örgüsü vazgeçilmezdir ve bütünlük sergileyen tragedya güzeldir. Peki, güzel nedir? Aristoteles için “güzel’i güzel yapan, düzen ve büyüklük kavramlarıdır. Çünkü “kavrayışımız, algılanamayacak kadar küçük olanın sınırlarında dağılır.” Belirli bir ölçünün üzerindeki de güzel olamaz. Çünkü o da “bir kerede kavranamadığı gibi bakanda birlik ve bütünlüğün oluşmasını sağlayamaz”. Kısaca “oran” önemli bir kavramdır filozof için. Aschenbach’ın, aşk tanrısı Eros’u andıran, orantılı vücudu ve yüz hatlarıyla Tadzio’ya olan hayranlığı, Aristoteles’in güzellik kavramını anımsatacak şekildedir. Aristoteles’in hocası Platon güzellik kavramına “Büyük Hipias” adlı eserinde yer verir ve güzel ilk kez tartışılır. Platon burada iyi ve güzel kavramlarını açıklar. “Ahlaki iyilikten çok, iyi, idea’ların amaç noktası kendiliğinden var olan iyidir. Güzellik ve düzen iyinin sıfatlarıdır. Öyleyse en üstün iyi, en üstün güzelliktir. Kendinde güzellik gerçek güzelliği anımsatır: Yaşamda yaşanmaya en değer an, insanın kendinde güzeli seyrettiği andır. Bu da gerçekle ilişkide olan en yüce güzelliktir” (1) “Phaidon”da Platon güzelliğin yalnızca usla anlaşılabileceğini söyler. “Güzelliğe ulaşmak için duyulardan algılanabilene götüren güzellik merdivenini çıkmak gerekir. Sonunda ? ruh gerçeklik ovasına varır. Ve 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1203
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle