23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Caroline/ Cornelius Medvei/ Çeviren: Aslı Tohumcu/ İthaki Yayınları/ 122 s. Bay Shaw yaz tatilinde Caroline ile tanıştığında hayatı altüst olur, Caroline’ın gözleri insanı adeta içine hapsetmektedir. Kırmızı turba bayılan Caroline aslında bir eşektir. Bay Shaw tatil sonunda Caroline’ı beraberinde şehre götürür. Birlikte satranç oynar ve işe giderler. Bay Shaw kaybettiğini sandığı yaşama sevincini yeniden bulur. Peki ama bu huzurlu yaşam ne kadar sürebilir? Cornelius Medvei Caroline’la okurların karşısında. Merak Cemiyeti Tutanakları/ Enis Batur/ Alakarga Kitap/ 416 s. Enis Batur, Merak Cemiyeti Tutanakları başlığıyla yayımlanan “İçbükeyler” dizisinin 20102011 ayağında şöyle diyor: “Kırk yıldır şiirler, metinler yazdım, okudum; dinledim, gördüm, izledim. Hayatımı genişlettiğine inanırım bütün bunların; dahası, ortaya koyabildiklerimin ara sıra, belli ölçülerde, başka hayatların genişlemesine katkıda bulunduklarına da inanırım. Genişlememin yegâne yolu olarak görmedim yaptıklarımı. Yaşadıklarımın payını yabana atmak aklımdan geçmez. İkisinin arasında, birbirlerini besleyen, dolayısıyla çifte kavrulmuş bir genişleme ekseni yaratan bağlar geliştiğini düşünüyorum. İnsan, ne olursa olsun, yetinemiyor genişleme sahasına baktıkça; yaşama düzenine ve üslubuna ilişkin bunca kemirgen kaygı, bir de bunca yenilmek bilmez özlem gizilgücü çıkıyorsa her gün karşısına, nedensiz değil.” Yeni Bir Bakışla Heidegger/ Barbara Bolt/ Çeviren: Murat Özbank/ Kolektif Kitap/174 s. Heidegger söz konusu olduğunda, genel olarak onun okunması ve anlaşılması çok zor metinler kaleme aldığı görüşü hâkimdir. İşte Barbara Bolt’un bu kitabı Heidegger’e ilgi duyan okurun bu güçlüğü aşmasına yardımcı olacak özgün bir rehber niteliği taşıyor. Yazar başta sanatçılar ve sanat öğrencileri olmak üzere, sanat ve felsefe ile ilgilenen herkesin onun bakış açısını anlayabileceği bir okuma olanağı sunuyor. Barbara Bolt, Heidegger’in en ünlü çalışması Varlık ve Zaman da dahil olmak üzere, felsefecinin sanata ilişkin en önemli metinlerinin okumasını sunarak, günümüzdeki sanat ve sanat endüstrisine nasıl eleştirel yaklaştığını görmemizi sağlıyor. Bunu da Sophie Calle, Anish Cooper ve Anselm Keifer gibi sanatçıların işleri üzerinden yapıyor. Henüz/ Ahmet Tulgar/ Doğan Kitap/ 228 s. “Henüz” içinde umut barındıran, gelecek vaadinde bulunan bir kelime. Henüz geç kalmadığımızın, daha güzel günler göreceğimizin, değişimin mümkün olduğunun müjdecisi. Ahmet Tulgar birkaç yıllık zaman dilimine yayılan yazılarında “Henüz” diyor. Evet, maden ocaklarında işçiler ölüyor. Evet, cezaevlerinde en temel haklarını alabilmek için açlık grevi yapan tutuklular ölüm sınırına geliyorlar. Evet, yasaklar sürüSAYFA 28 ? 14 ŞUBAT 2013 yor… Şimdilik. Henüz… Tulgar yazılarında sadece bu konulara değinmiyor. Ajda Pekkan’dan Foucault’ya, Thomas Mann’dan “acıların kadını” Bergen’e, Alex de Souza’nın Kadıköy’e dikilen heykelinden Bruce Springsteen’e uzanan geniş bir yelpazede kendi izlenimlerini de dile getiriyor. Ve elbette, dil. Dil ve dilin kullanımı, yazıların tümünde Tulgar’ın en önemli meselelerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Ahmet Tulgar, edebiyatla siyasetin buluştuğu yazılarıyla tekrar okurlarının karşısında… Bay Satoshi de Kim?/ Jonathan Lee/ Çeviren: Seda Çıngay/ Everest Yayınları/ 304 s. Bir zamanların popüler fotoğrafçısı Rob Fossick, hayattan elini eteğini çekmiş, apartman dairesinin karanlığına sığınmıştır. Annesinin beklenmeyen ölümünün ardından ortaya çıkan ve Bay Satoshi isimli birine iletilmesi gereken gizemli bir paket onu anılarla kuşatılmış bir inzivadan, Tokyo’ya; insanı bir girdap gibi içine çeken şehir hayatının ortasına fırlatır. Rob, bu yabancı şehirde, birbirinden eksantrik yeni arkadaşlarının da yardımıyla, Bay Satoshi’nin gizli kimliğinin peşine düşer. Bu yol, şimdiye kadar yüzleşmeye çekindiği hayatın ve varlığından bile haberdar olmadığı gerçeklerin hazırladığı sürprizlerle doludur. Fazlullah Esterabâdî ve Hurufilik/ Shahzad Bashir/ Çeviren: Ahmet Tunç Şen/ Kitap Yayınevi/ 122 s. On dördüncü yüzyılda yaşamış Müslüman dini önderlerden Fazlullah Esterabâdî kıyametin kopmak üzere olduğuna inanıyordu. Rüyalarında Allah’ın doğrudan ilhamına mazhar olduğunu iddia ediyor, bu yüzden Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed ile aynı mertebede olduğunu düşünüyordu. Ses ve harfin, âlemdeki tüm hakikati kapsadığını düşündükleri bir dili oluşturduğuna inanan takipçileri Hurufiler olarak anılıyordu. Onlar, Fazlullah’ı Allah’ın insan bedenindeki tecessümü olarak görüyor ve hatta 1394’teki idamından sonra onun dünyaya bir kez daha gelip kıyametten önce dünyada adaleti tesis etmesini bekliyorlardı. Esterabâdî’nin hayatı ve düşüncelerini ele alan bu kısa ve ilginç çalışma Hurufilik hareketinin tarihini ve Fazlullah’ın, kendisinden sonra yaşamış Müslümanlar üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Baba Evinde Bana Yer Yok/ Asiya Cebbar/ Çeviren: Aysel Bora/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 280 s. Cezayir kıyı şeridinde küçük bir kasabadaki okulda tek “yerli” öğretmen olan babası ve genç, güzel annesiyle yaşayan küçük bir kız. Asiya Cebbar hatıralarının çalkantısında, okul yıllarını ve kendini yetiştirenleri anlatıyor. Baba Evinde Bana Yer Yok, Asiya Cebbar’ın kendi kadın ve yazar kimliğini ilk kez anlattığı otobiyografik bir roman. Burada özgürlüğe susamış, atalardan miras kalan gelenekler ve bilgi birikimiyle zenginleşmiş, Cezayir ile Fransa arasında bölünmüş bir çocuk, daha sonra da bir genç kız görüyoruz. Yazar, utangaç ve heyecan dolu mahrem hikâyesinin ötesinde, sanki bir zamanlar kendini bulmak, kendisi olmak adına koparmak zorunda kaldığı bağları yeniden sağlamlaştırmak için ArapBerberi bir geçmişe, bir ülkeye, bir babaya saygılarını sunuyor. Dracula/ Bram Stoker/ Çeviren: Zeynep Bilge/ Can Yayınları/ 518 s. İngiliz yazar ve akademisyen Sir Malcolm Stanley Bradbury’nin, şimdiye kadar yazılmış en güçlü korku hikâyelerinden biri diye tanımladığı Dracula, hukukçu Jonathan Harker’ın Kont Dracula adında bir alıcının Londra’da satın almak istediği evin işlemlerini yapmak üzere Transilvanya’ya gidişiyle başlar. Jonathan, müşterisinin şatosunda dehşet uyandıran keşiflerde bulunur. Kısa bir süre sonra Londra’da da huzur kaçıran birtakım olaylar başlar. İçinde kimse olmayan bir tekne batar; genç bir kadının alnında gizemli bir işaret belirir, tımarhanedeki bir ruh hastası efendisinin gelmek üzere olduğundan dem vurmaya başlar. Olaylar, uğursuz kont ve onunla savaşmayı göze alan bir grup genç arasında çatışmaya dek gidecektir. İrlandalı yazar Bram Stoker’ın, iki taraf arasındaki bu irade ve güç çatışmasını işlediği ve korku edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan Dracula, yayımlanmasının üzerinden yüz yılı aşkın süre geçmesine karşın, bugün de aynı ilgiyle okunuyor. Sarayın İmgeleri/ Emine Fetvacı/ Çeviren: Nurettin Elhüseyni/ Yapı Kredi Yayınları/ 384 s. Sarayın İmgeleri kitabının yazarı Emine Fetvacı, bu çalışmasında on altıncı yüzyıl boyunca Osmanlı Sarayı’ndaki kimlik oluşumunda resimli tarih kitaplarının merkezi rolünü inceliyor. Osmanlı Sarayı on altıncı yüzyılın ikinci yarısında bu türden kitapların daha önce rastlanmamış bir şekilde üretimine tanık olmuştu. Resimli tarih kitapları padişaha yönelik basma kalıp övgü yazmaları olmayıp, dönemin güncel olayları üzerinde yorumlarda bulunmalarının yanı sıra, Osmanlı Sarayı’nın mevcut ve müstakbel mevcutlarının perspektiflerini oluşturmada da etkin bir rol oynamıştı. Osmanlılar bu resimli elyazmaları sayesinde kendi kamuoyunda değil, ayrıca İslam dünyası ve Avrupa’da da daha geniş alanlarda yer aldıklarını kanıtlamıştı. Fetvacı, kitabında işte bu resimli tarih kitaplarının üretim süreçleri, kullanım alanları ve mesajlarını aydınlatmayı amaçlıyor. Sarayın İmgeleri, bu bağlamda, sarayın toplumsal hiyerarşilerinin müzakere edildiği görsel ve sözel olarak hizmet veren resimli tarih kitaplarının sadece gelişmekte olan Osmanlı’nın kendini tanıtımını somutlaştırmadığını, bunun yanı sıra kendi kimlik oluşumuna katkıda bulunduğu da gösteriyor. Buruktur Gece/ F. Scott Fitzgerald/ Çeviren: Püren Özgüren/ Everest Yayınları/ 406 s. F. Scott Fitzgerald’ın, 1934’te yayımlanan ve tamamlayabildiği son romanı olan Buruktur Gece, tüm hayatını bir kadına adayan bir erkeğin adım adım tükenişini anlatıyor. Herkesin imrendiği, görür görmez âşık olduğu Dick ve Nicole Diver çiftinin ilişkisi, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çetrefillidir. Nicole’ü bir anlamda Dick var etmiştir ve şimdi, aklıselimle delilik arasında gidip gelen süreçte, kendi benliğini kaybetmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda, Fransa’nın güneyinde geçen Buruktur Gece, Scott ve Zelda Fitzgerald çiftinin evliliklerinin yankılarını taşıyan, otobiyografik bir eser. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1200
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle