Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ahmet Ümit'in yeni romanı Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı’nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Ahmet Ümit, “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”nde bir zamanlar İstanbul’un en gözde yeri olan Beyoğlu’nun hazin hikâyesini anlatıyor. r Vedat GÜRTEKİN ir yazar için romanını tamamlamak ne kadar büyük mutluluksa bir okuyucu için sevdiği yazarın beklediği romanının çıkması aynı derecede bir mutluluk. Verimli bir yazarlık hayatı geçiren Ahmet Ümit sözünde durdu ve son romanı Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ni Ekim ayına yetiştirdi. Başkomiser Nevzat’ın maceralarını daha önce okuyanlar ve Ümit’in polisiyedeki farkını bilenler romanı merakla bekliyordu. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi kâbusu. Gölgeye giydirilen siyah renk de çok isabetli. Bu renk Nevzat’ın kendi yalnızlığı içinde düştüğü dipsiz kuyuları simgeliyor. Ama arka plandaki Beyoğlu, bu gölgeyi farklı renkleriyle çıkardığı olay ve meselelerle kendine çekerek onu içine düştüğü dipsiz kuyulardan kurtarıyor. Bu bakımdan o, Beyoğlu’yla bütünleşmiş, kendi varlığını onunla tamamlayan bir kahraman. KİTAPTAKİ AŞKLAR Romanın slogan cümlesi: “Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü sıradanlıktan kurtarır.” Son derece etkileyici ve romanı da en iyi şekilde izah eden bir cümle. Aşkın insan hayatında büyük yeri ve önemi var. Aşk heyecan, kalp çarpıntıları, uykusuz geceler, bazen de Ümit’in kitabına ad olduğu şekliyle “köpeklik” demek. Bütün bunlara rağmen insan hayatından aşk çıkarıldığı zaman, geriye tatsız tuzsuz bir nefes kalıyor. Yankı Yazgan’ın bir kitabı var. Adı son derece güzel: Kalp Çarpar, Beyin Böler. Evet, kalp çarptıkça aşkı çoğaltır, beyin devreye girince mantık da onunla beraber devrededir. Aşk duygusunu mantıki sınırlar içine çekmeye çalışarak onu bölme gayreti gösterir. Ama şunu unutmayalım: Matematikte kuraldır, bir şey çarpılınca çoğalır, bölününce azalır. Kalben çoğalmak isteyenler, kitaptaki aşkları iyi okusun. Romandaki trajik, travmatik ve nevrotik aşklar, bu duygunun herkesi esir ettiğini, toplumsal seviyesi ne olursa olsun, herkesin aşktan bir nebze payını aldığını ortaya koyuyor. Cinayet de ölümü sıradanlıktan kurtarıp dikkat çekici hale getiriyor. Bu bakımdan romanı bundan daha güzel anlatacak bir cümle bulunamazdı. Gerçi ben olsam bu cümleyi biraz daha yoruma açık bırakır ve “Aşk, yaşamı sıradanlıktan kurtarır; cinayet ise ölümü” şeklinde kurardım. Ümit romanında şunu ısrarla vurguluyor: Toplum bir bütündür. Bunu tıpkı bir insan bedeni gibi düşünün. İnsan bedenindeki bir uzuvda olan rahatsızlık diğerlerini de nasıl etkilerse toplumdaki bir bireyin içine düştüğü her türlü kötü durum, o toplumun tamamını etkiler. Bu bütün toplumun sorunudur. Başta çocuklar, ardından kadınlar son on yıldır ülkemizde hep cinayet ve kötü muameleye maruz kalıyor. Ümit, kahramanları vasıtasıyla toplumun vicdanını bir de bu yönden yokluyor. Kitap çok geniş bir okuyucu kitlesine ulaşacak diye düşünüyorum. Çünkü içinde kimsenin kayıtsız kalamayacağı mesele ve tip var. Başkomiser Nevzat’ın maceralarını sevenler, toplumdaki dönüşüm, değişim, kadın ve çocuk sorunlarına kayıtsız kalamayanlar ve okudukları romanlara yansıyan Yeşilçam nostaljisini sevenler bu kitabı büyük bir merak ve zevkle okuyacak. Belki kitaptaki klasik Türk musikisinden örnekleri tekrar dinleyip duygu ve düşüncelerini genişleterek yazarla kurdukları ruh ortaklığını ve edebi serüveni daha da kuvvetlendirecekler. Yoğun bir dönem bekliyor Ümit’i; hayranları yine peşini bırakmayacak gibi görünüyor. Kendisiyle okurları arasında yine ortak bir dünya kuracak. Söyleşi ve imza günleri maratonu başlayacak. Kitap artık yazarın değil, okurun. Herkes hemen kendi kitabını alsın okusun ama lütfen kaçak baskıdan değil! n Beyoğlu’nun En Güzel Abisi/ Ahmet Ümit/ Everest Yayınları/ 412 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1241 B NİTELİKLİ EDEBİ POLİSİYE Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ne dair Ümit’in diğer romanları için de kullanacağım bir tabiri burada vurgulamak istiyorum: Nitelikli edebi polisiye… Dünyada ve ülkemizde 1015 yıl öncesine kadar küçümsenen, edebiyat dışı sayılan, fakat inadına devam eden, gitgide yükselen polisiye roman türü, bizde de Ümit’le farklı bir kulvara taşındı. Böylece romanın konusu ve türü ne olursa olsun iyi yazıldığı takdirde okuyucu tarafından ilgiyle karşılanacağı ortaya çıktı. Ümit, geniş okuyucu kitlesiyle iyi polisiyeye kimsenin kayıtsız kalamayacağını kanıtladı. Bu bakımdan Beyoğlu’nun En Güzel Abisi hem dil ve anlatımı hem de içe dokunan konusu sebebiyle yine okuyucular tarafından ilgiyle okunacak gibi görünüyor. Roman polisiyede ihmal edilen tasvir ve tahliller, dili sanatlı bir şekilde kullanma açısından yine Ümit’in farkını ortaya koyuyor. Ümit, romanını Beyoğlu Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşüm etrafında kuruyor. Pek çok insana binaların yıkılması gibi gelen kentsel dönüşümün, aslında binalardan çok insanların hayatını yıktığını, dozerlerin her yıktığı binayla birçok insanın hayatının değiştiğini ve maalesef bu S A Y F A 4 n 2 8 şehirde hayatın artık insani duygular değil, rant kaygıları etrafında nasıl odaklandığını söz konusu ediyor. Bunun yanı sıra romanda bir hasret var: 67 Eylül Olayları ve 1964’teki gelişmeler üzerine ülkeyi terk eden insanların hasreti de romanda yer alıyor. Gidenler İstanbul’dan ayrıldığı ve geride bıraktığı, kalanlar ise en yakın komşularını kaybettiği için üzüntü. Ümit’in eski kahramanlarından Nevzat yine eşinin ve kızının hasreti içinde ama yine Evgenia’ya bir o kadar âşık; Ali’yle Zeynep aşkın mesafelerle engellenme bahanesinin olmadığını, yan yana iki insanın bile aşkını itiraf edemeyebileceğini ortaya koyuyor. Bunların yanı sıra yepyeni kahramanlar var: Keto, Musti, Pirana’yla yazar sokak çocuklarına dikkat çekiyor ve diyor ki: Hiçbir çocuk kötü değildir ve kötü olarak doğmaz, çocukları kötü yapan asıl onları sahipsiz bırakan toplumdur. Toplumca eski Türk filmlerinde kaldığını zannettiğimiz mafya babaları ve bunların elindeki düşmüş kadınların varlığından tekrar haberdar oluyoruz. Azize, Naciye, Çilem üç kurban… Barbut İhsan, Kara Nizam, Janti Cemal Beyoğlu’ndaki mafya babası geleneğinin son temsilcileri adeta. Mafya artık çeksenet değil, rant tahsil ediyor. Bu rantın bedeliniyse bütün toplum ödüyor farkında olmadan. Bu kahramanlar da okuyucuyu uzun süre düşündüreceğe benziyor. AMANSIZ TAKİP Yazar romanda kendini de sevimli bir kahraman olarak kurgulamış. Yer yer kendisini eserdeki mizahın bir parçası haline getiriyor. Herkesi sorgulayan Başkomiser Nevzat’ı sorgulamaya kalkıyor. Ondan aldığı tepkilere rağmen, takibe devam ediyor. Konuyu bildiği için Başkomiser Nevzat’ı bir defasında uyarıyor ama yazarı dinlemeyen Nevzat, sonunda amansız bir çatışmanın ortasında buluyor kendini ve 2 0 1 3 biraz daha ters davranırsa başına nelerin geleceğini, yazarın kendisini bir kalem darbesiyle öldüreceğini nihayetinde fark ediyor. Yazarsa mütebessim, mütevazi ve kendi halinde… Ama her sayfada Nevzat başkalarının, yazarsa Nevzat’ın peşinde… Amansız bir takipçi yani… Okuyuculara duyurulur… Kahramanları gibi sizi de takibe alabilir… Onun için romanlarını doğru okuyun aman… Ümit’in insan ve yazar olarak en güzel yanı samimiyeti… Doğru olduğuna inandığı şeyleri konuşuyor ve yazıyor. Karakterleri son derece canlı… Beyoğlu’nun arka sokaklarına dalsa insan, sanki roman kahramanlarını bir bir bulacak. Diyaloglar ve tavırlarıyla hepsi hayattan romana kurgulandığını gösteriyor. Ümit vefalı da Başkomiser Nevzat’ı bir çatışmanın ortasından alıyor ve ona başka romanlarında da yaşama imkânı veriyor. Bu, kahramana gösterilen tam bir vefa örneği. Ama şu da var, Başkomiser Nevzat’ı seven okurlar düşünsün, ya emekli olursa? Bu korkuları atlatıp yazardan imza günlerinde ve söyleşilerde yeni Başkomiser Nevzat romanları istemek tek çare gibi görünüyor. Kitabın kapak seçimi de çok isabetli olmuş. Arka plandaki fotoğraf Beyoğlu’nun canlılığını ve renkliliğini simgeliyor. Onun önündeyse Başkomiser Nevzat bir gölge adam gibi. Gölge ama iyilerin dostu, kötülerin amansız düşmanı, Ahmet Ümit romanda kendini de bir kahraman olarak kurgulamış ve romandaki mizahın bir parçası haline getirmiş... K A S I M