Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin Junot Diaz’ın öykülerinden oluşan “Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin” adına uygun içerikte bir kitap. Otisabi, çizer Yılmaz Aslantürk’ün çizgi kahramanı. 90’lı yıllardan, Pişmiş Kelle dergisinden beri maceralarını merakla izlediğimiz kült bir kahraman. Otisabi’nin maceraları Uykusuz dergisinde sürüyor. Aynı zamanda da albümler halinde yayımlanıyor. Otisabi albümlerinin altıncısı “İnleyen Nağmeler” adını taşıyor. endi hatasıyla ve onarılamaz bir şekilde ilişkilerini mahvedip sevdiklerini kaybedenlerin umutsuz çırpınışlarını anlatıyor Diaz. Tüm öykülerin tek bir ana kahramanı var; Yunior. Dominik Cumhuriyeti’nde Santa Domingo’da doğmuş, bir süre sonra ailesi ile birlikte ABD’ye göç etmiş bir genç Yunior. Onunla birlikte başta ağabeyi Rafa olmak üzere anne ve babasını da tanıyoruz. Kitapta kronolojik olarak sıralı olmasa da aslında birbirine bağlı öykülerle Yunior’un ve ailesinin öyküsünü anlatıyor Junot Diaz. Dominik Cumhuriyeti Latin Amerika’da bir ada ülkesi. Kristof Kolomb’un yeni dünyayı keşfinde ilk ayak bastığı yer. Avrupalıların Amerika kıtasında oluşturdukları ilk yerleşim olarak biliniyor. Yaklaşık 10 milyon nüfusu var. Başkenti Santo Domingo. Uzun süre diktatörlerce, baskıcı rejimlerle yönetilmiş. Tropik iklimi olan, sıcağı, yağmuru bol bir ada devleti. Adanın diğer yanında Haiti yer alıyor. Dominik’te aşırı nüfustan kaynaklanan işsizlik ve yoksulluğun en önemli sorunlar olduğu belirtiliyor. Birçok ırktan, dinden, dilden göçmen bu ada parçasında buluşmuş. Junot Diaz’ın öykülerinde bu panorama arka planda sürekli yer alıyor ve zaman zaman öykülerde belirleyici oluyor. Daha da önemlisi öykü kahramanlarını bu tropikal iklim, yaşam koşulları, insan ilişkileri doğrudan etkiliyor, belirliyor. Öykülerin kahramanı Yunior’un babası da ağabeyi de iflah olmaz çapkınlar. Baba sürekli eşini aldatıyor. Anne bir ermiş gibi kocasının iflah olmasını beklerken bu kez de büyük oğul Rafa sorunlar yaratmaya başlıyor. Rafa tam anlamıyla serseri ruhlu biri. Çalışmayı sevmiyor, kavgacı ama aynı zamanda genç kızların da gözdesi. Sürekli sevgili değiştiriyor. Aynı anda birden fazla kadınla birlikte oluyor. Kavgalara, olaylara karışıyor. Sık sık hapise düşüyor ve kanser vücudunu sardığında bile durulmuyor. Yunior, birer kötü örnek olarak birlikte K yaşadığı ağabeyi ve babası gibi şehvet düşkünü tipik bir Dominik erkeği olmamaya kararlı. Kitabın ilk öyküsü “Güneş, Ay ve Yıldızlar”ın ilk satırlarında, “Kötü biri değilim. Bunun kulağa defansif, ilkesiz geldiğini biliyorum; ama doğru. Herkes gibiyim; zayıf, hata dolu, fakat temelde iyi” derken bu duyguda. Ama ilerleyen satırlarda şehvet düşkünlüğü konusunda ağabeyi ve babasından pek farklı olmadığını anlıyoruz. O da aşkla bağlı olduğu sevgilisini bir başka kadınla aldatmış. Yakalandığında da yalanlarla kendini affettirmeye çalışmış. İlk zamanlar affedilmeyi başarmış ama zamanla yeni aldatma olayları yaşanınca terk edilmiş. Sevgilisinin kıymetini anlayıp bir daha aldatmamaya yemin ettiğinde ise artık çok geçmiş. ABD’de büyümüş. Tüm yaşam zorluklarına rağmen okuyup üniversiteyi bitirmeyi başarmış, öğretim üyesi olmuş biri Yunior. Öyküleri okudukça tanıdığımız Yunior ile yazar Junot Díaz arasında birçok benzerlikler olduğunu görüyoruz. Diaz da Santa Domingo’da doğmuş. Altı yaşındayken ABD’de New Jersey’de çalışan babalarının yanına taşınmışlar. Yoksul bir hayatları olmuş. Diaz bulaşık yıkayarak, benzin istasyonlarında çalışarak eğitimini tamamlamış. Şimdi MIT’de yaratıcı yazarlık profesörü olarak görev yapıyor. Eğitim ve iş yaşamı gibi yazarlık kariyeri de başarılarla dolu. The New Yorker 21. yüzyılın 20 yazarından biri olarak seçmiş Diaz’ı. İlk romanı “Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı” (Everest yay.) ile Pulitzer Roman Ödülü’nü almış. “Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin” (Ekim 2013, Çev. Avi Pardo, Domingo yay.) hakkında yazan tüm eleştirmenler kitabın kahramanı Yunior’la yazarı Diaz’ın yaşamöykülerinin birçok yerde çakıştığını söylüyor. Diaz’ın kısa, öz cümlelerle gelişen rahat ve kendine has bir anlatımı var. Avi Pardo’nun çevirisi ile de bu üslup Türkçeye aynı yoğunlukta yansımış. Öyküleri okudukça bir yandan Yunior’un Dominik’te başlayıp ABD’de süren yokluklar, yoksulluklarla dolu ha2013 yatına üzülürken diğer yandan sevdiği kadınlara yaşattıklarına kızıyorsunuz, terk edilmesine hak veriyorsunuz ve ilk öyküde söylediği “Herkes gibiyim; zayıf hata dolu, fakat temelde iyi” tanımlamasının ne kadar doğru olduğunu anlıyorsunuz. “Ve İşte Onu Böyle Kaybedersin” öykü, roman, otobiyografi karışımı keyifle okunan iyi bir edebiyat eseri. OTİSABİ İNLEYEN NAĞMELER Otisabi, çizer Yılmaz Aslantürk’ün çizgi kahramanı. 90’lı yıllardan, Pişmiş Kelle dergisinden beri maceralarını merakla izlediğimiz kült bir kahraman. Otisabi’nin maceraları Uykusuz dergisinde sürüyor. Aynı zamanda da albümler halinde yayımlanıyor. Otisabi albümlerinin altıncısı “İnleyen Nağmeler” (2013, Mürekkep yay.) adını taşıyor. Otisabi bu yıl içinde 13 dakikalık bölümlerden oluşan 13 bölümlük bir televizyon dizisi de oldu. Çizgi roman uyarlamaları genellikle başarısız olur. Bu dizide Yılmaz Aslantürk’ün “Otisabi”si 13 dakikalık bölümlerden oluşan 13 bölümlük bir televizyon dizisi de oldu. Otisabi’nin ruhunu ve simasını ekrana başarı ile yansıtan iyi bir iş çıkartıldığını belirtmeliyim. Otisabi, bir ajansta grafikerlik yapan, Beyoğlu’na yakın bir mahallede yalnız yaşayan bir genç adam. Üzerinden hiç çıkartmadığı gri pardösüsü, uzun favorileri ve eski model Jaguar arabası ile kendine has bir kahraman. Felsefesi “İlişkiyi oluruna bırakırım, olmazsa bırakırım.” Günlerini kadınlarla yeni ilişkiler kurmak ve eski ilişkilerinden kaçmakla geçiriyor. Sürekli gittiği barda tanıştığı kadınlarla kısa sürede tanışıp sonu sevişmeye varan bir ya da iki gecelik ilişkiler kuruyor ve ilk fırsatta ayrıldıktan sonra da yeni bir kadının peşine düşüyor. Erkekler açısından bakıldığında özenilecek bir hayatı var. Kadınlar açısından ise kuşkusuz tam bir kötü örnek. Uzak durulması gereken biri. Otisabi “Kadınları kadınlardan daha iyi tanıyan bir çizgi kahraman” olarak bilinse de aslında sürekli başarı sağlayamıyor. Reddedildiği, terk edildiği, dersinin verildiği birçok öyküsü de var. Ne kadar reddedilse de o her yeni macerada kadınların peşinden koşmayı sürdürüyor. Otisabi tek bir dergi sayfasında 2530 kareden oluşan, her birinde tam bir öykü anlatan çoğundan bir romanlık malzeme çıkabilecek maceralardan oluşuyor. Ev sahibi Nejat Amca ve kapı komşusu Kaan diğer sürekli kahramanlar. Kadınlar ise “format”a uygun olarak sürekli değişiyor. Ama temel ortak özellikleri de var. Hepsi genç, güzel ve bekârlar. Tüm öyküler tanışma faslı ile başlıyor. Otis abi biraz uğraşıp dil döktükten sonra genç kadını ikna ediyor ve birlikte eve gidiyorlar. Sonrasında iki olasılık var ya sevişiyorlar ya da Otisabi tam başarıya ulaşıp kadını yatağa atacakken beklenmedik bir şey oluyor. Üstelik Otisabi’nin kırmızı çizgileri de var; “evli kadınla olmuyor, paralı seks yapmıyor, korunmasız seks yapmıyor” diyor yaratıcısı Yılmaz Aslantürk. Bir ilişki sonucunda evlenmek de en korktuğu şey, hayatının kadınına rastlamış bile olsa evlenmeye yönelik gelişmeler hissettiği anda birlikte olduğu kadını terk ediyor. En ilginci de tüm maceralar yatakta son bulsa da aslında öyküler erotik değil. Cinselliğe değil kadın erkek ilişkilerine odaklanıyor. Otisabi de her durumdan kendince bir ders çıkartmasını, okuruna ders vermesini biliyor. Sondan bir önceki kare her zaman bu hayat derslerine ayrılıyor. Bu genel yapı içinde her defasında farklı ve merakla okunacak öyküler anlatmak gerçekten büyük başarı. Bunu da öykünün diğer unsurları oluşturuyor. Günlük hayatta yaşanan değişimler, örneğin cep telefonu ya da Twitter, büyük şehrin sıkıntıları (kira sorunundan, trafik yoğunluğuna, her gün kilometrelerce yol kat etmek zorunluluğuna), aile içi ilişkiler, komşularla yaşananlar, geçim sıkıntıları, işsizlik, pahalılık, gaspçılar, kapkaççılar, bodyguardlar... aklınıza gelen gelmeyen ama hepimizin yaşadığı şeyler var ana öykünün arka planında. Otisabi belki de en sevimli anti kahramanlardan. Ona ne kadar kızsanız da gülümseyerek okuyorsunuz maceralarını. n K İ T A P S A Y I 1241 S A Y F A 10 n 28 K A S I M C U M H U R İ Y E T