06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y ki hafta önceki “Yeryüzü Kitaplığı”nda, klasiklerden söz açmış, Cemal Süreya’nın Balzac’tan “Goriot Baba” çevirisi ile Tomris Uyar’ın Poe’dan “Kızıl Ölümün Maskesi” çevirisine değinmiştim. Aslında, geçen hafta da, klasiklerden gitmeye niyetlenmiştim; ama Ömer Asım Aksoy’un “Atasözleri Sözlüğü”yle üstüne özellikle sosyal medyada patlak veren tartışmalara alarga durmak istemedim ve Aksoy gibi yaşamını Türk diline adamış bir dilcinin göz göre göre harcanmasına karşı durmaya çalıştım. Bu hafta yeniden klasiklere dönüyorum. Bu sefer, Turgenyev’in Türkçede ilk kez yayımlanan “Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü”ne (Notos) değineyim dedim. Turgenyev, 1860’ta yayımladığı “Devrim Öncesi” adlı romanında, Kırım Savaşı’nın hemen öncesinde genç Rus aydınlarının yüz yüze geldiği sorunları ve toprak köleliğinin kaldırılması öncesinde Rus toplumunun yaşamaya başladığı değişimi ele almıştı. İki yıl sonra yayımlanan ve Turgenyev’in başyapıtı sayılan “Babalar ve Oğullar” ise, kuşaklar arasındaki çatışmayı derinlemesine bir yaklaşımla gözler önüne seriyordu. Romanın baş kahramanı Bazarov, doğa bilimlerinin yasalarından başka bir yasa ya da değer tanımayan, ama sonunda aşka yenik düşen bir nihilistti. Bazarov tipi, pek çoklarına göre, Turgenyev’in yarattığı karakterlerin en güçlüsüydü. Bazıları, bu romanın, Turgenyev’in bağlı olduğu kır kökenli soylu aydınların kent kökenli radikal aydınlara yenik düşüşünün öyküsü olduğunu ileri sürer. “Babalar ve Oğullar” ilk yayımlandığında, radikal aydınlar kitabı kendilerine yönelik bir karalama olarak nitelemişler, tutucular ise Turgenyev’i nihilizme karşı fazla yumuşak olmakla suçlamışlar; Turgenyev de, nerdeyse hep bir ağızdan eleştirilmesine tepki duyarak ülkesini terk etmişti. Ne ki, her iki taraf da bir edebiyat yapıtına salt ideolojik açıdan yaklaşadursun, Turgenyev’in nesnel betimlemeleri, yoğun bir siyasal ve felsefi konuyu büyük bir ustalıkla işleyerek insanileştirmesi, yarattığı karakterleri gerçek yaşamın içine oturtmadaki başarısıyla, Rusya güncelliğinin ötesine geçerek evrensel bir trajik boyuta erişen “Babalar ve Oğullar”, günümüze dek gelebilen klasik bir başyapıt kalıcılığı kazanacaktı. Henry James’in, “Turgenyev’de her zaman bir şiirsellik vardır, ama bu şiirselliğin içinde hep gözünü bile kırpmayan bir gerçeklik bekler” demesi boşuna olmasa gerekti. Aslında, ülkesindeki aydınların yaşadığı sorunları, ikilemleri 1840’larda yayımladığı kısa düzyazı yapıtlarda ele almaya başlaS A Y F A 6 n 10 E K İ M eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Turgenyev’in “Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü” adlı novellası ilk kez Türkçede ‘Fuzuli’ bir karşıkahraman İ mıştı Turgenyev. Kendi kuşağının kaygıları ve umutlarının yanı sıra “iradesiz aydınlar”ını işleyen bu yapıtların en ünlüsü ise, 1850’de yayımlananan “Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü” olacak; Turgenyev’in yapıtlarında olduğu kadar genel olarak Rus edebiyatında da yaygınlıkla görülen zayıf iradeli aydınlara yönelik “lüzumsuz adam” ya da “fuzuli adam” sözü, ilk kez, bir romandan çok bir novella olarak nitelenmesi gereken bu kitapta kullanılacaktı. Pek çokları, “fuzuli adam”ın kökenini, kendisinden sonra gelen 19. yüzyıl klasik Rus yazarları için Rus edebiyatının temel taşı olan ve Gorki’nin “başlangıçların başlangıcı” diye nitelediği Puşkin’in 1833’te yayımlanan “Yevgeni Onyegin” adlı koşuk romanında bulurlar. Lermontov’un 1840’ta yayımlanan ve dönemin eleştirel bir görünümünü betimleyen “Zamanımızın Bir Kahramanı” adlı romanının baş kişisi Peçorin de, pek çok edebiyat eleştirmeninin gözünde “lüzumsuz adam”ın kaynaklarından biri olagelmiştir. Ama Turgenyev’in adını koyduğu “lüzumsuz adam”, 1859’da Gonçarov’un “Oblomov”uyla doruğuna ulaşacaktır belki de. Ülkesindeki toplumsal değişimi anlatan romanlarında Rus edebiyatının en canlı ve unutulmaz karakterlerini yaratan Gonçarov, aristokrat ve kapitalist sınıflar arasındaki karşıtlığı güçlü bir biçimde ortaya koyan “Oblomov”, aristokrasinin toprak köleliğine dayalı yaşam biçimini amansızca eleştirirken, yalnızca Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en başarılı tiplemelerinden birini yaratacaktır. Oblomov adındaki bu genç ve cömert aristokrat, kararsızlığı yüzünden, sevdiği kadını coşkulu ve pragmatik arkadaşına kaptırırken, 19. yüzyıl Rus toplumundaki aristokrat aydınların geriliği ve uyuşukluğunu özetleyen “Oblomovluk” terimi yalnızca edebiyat terminolojisine değil, gündelik yaşama da yerleşecektir. Belki Gorki’nin “Yararsız Bir Adamın Yaşamı” adlı romanını da anmak gerekir burada. Gorki’nin de önemli bir rol oynadığı 1905 Devrimi sırasında ayaklanmanın Çarlık güçlerince acımasızca bastırıldığı Kanlı Pazar’dan iki yıl kadar sonra yayımlanan “Yararsız Bir Adamın Yaşamı”nda, baskılara meydan okuyanlarla dostluk kurarak Çarlık ordusuna muhbirlik yapan Yevsey Klimkov da, yaşadığı ikilemler, çelişkiler ve bunalımlarla, bazı eleştirmenlerce, Rus edebiyatının “lüzumsuz adamlar” zincirinin son halkası olarak nitelenmiştir. “Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü”ne dönersek… Adından belli, bir günlük biçiminde yazılmış olan bu novellada, Çulkaturin, Rus edebiyatındaki “fuzuli adam” kavramının arketipidir. Bu dünyada belki de iki haftası kaldığını öğrendikten sonra, bir günlük tutmaya karar verir ve o güne değin yaşadıklarından anımsadıklarını anlatmaya başlar. Ama Çulkaturin’in melankolik öyküsünün içinde, âşık olduğu Liza’nın, Liza’nın gönlünü kaptırdığı bir prensin öyküleri de vardır. “Lüzumsuz adam” Çulkaturin, belki yetenekleri olan, ama toplumsal ölçütlere uymayan bir karakterdir. Toplumsal değerleri göz ardı eder, siniktir, var olmaktan sıkılır. Aslında, gerçek anlamda bir karşıkahramandır, tıpkı Oblomov gibi. Yaşadığı dönemin olağanüstü karmaşıklığının, çarlığın gerici ve baskıcı yönetiminin, kırsal aristokrasinin geçirdiği çöküntünün, nihilizmden anarşizme, idealizmden narodnizm ve sosyalizme pek çok kuramsal ve kılgısal düşünce akımı arasındaki çatışmaların ortasında “iki cami arasında binamaz” kalan Çulkaturin, kendi ülkesinde, yaşadığı toplumda “yersiz yurtsuz”un tekidir artık; çevresindeki kargaşanın, haksızlık ve adaletsizliğin ayırdında olmasına karşın, olup biteni izlemek ve gözlemlemekle yetinir, bir türlü eyleme geçemez… Çulkaturin’in son yazdıkları 1 Nisan tarihlidir; onun yaşamı da şaka gibidir zaten… Ama söyledikleri her şeyi özetler: “Bitti… Yaşam sona erdi… Küçük komedyam oynandı. Perde kapanıyor…” Ama en önemlisi: “Hiçliğe batarken artık lüzumsuz değilim…” MÜREKKEBİ KURUMADAN Ölmeden önce bir günce Oğuz Tecimen’in dilimize çevirdiği “Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü”nün başında, Turgenyev’in yaşamı ile dönemin tarihsel olayları arasında koşutluk kuran bir kronoloji; sonunda da, Rus dili ve edebiyatı uzmanı Ellen Chances’ın “Rus Edebiyatında Lüzumsuz Adam” başlıklı kapsamlı bir incelemesi yer alıyor. Yalnızca bu kitabın okurları için değil, 19. yüzyıl Rus klasiklerinin meraklıları için de aydınlatıcı bir inceleme. Ama ben, “Mürekkebi Kurumadan”a, “Günlük”ün ilk paragraflarını almayı yeğledim; devamını okuyucuya bırakarak… “Doktor az önce ayrıldı. Sonunda kesin bir sonuca varabildim. Lafı döndürüp dolaştırsa da, en sonunda konuştu. Evet, yakında, ben çok yakında öleceğim. Buz tutmuş nehirler çözünecek ve son karla birlikte büyük olasılıkla ben de akıp gideceğim… Nereye? Tanrı bilir, belki de okyanusa. Peki, madem öleceğim, hiç değilse baharda öleyim. Ölüme belki de yalnızca iki hafta kala bir günlük tutmaya başlamak çok saçma değil mi? Olsun, ne zararı var? On dört günün, on dört yılın, hatta on dört yüzyılın yanında lafı mı olur? Sonsuzluğun ötesinde hiçlikten başka ne var diyorlar iyi ama sonsuzluk da hiçlik olurdu o zaman. Şu hale bak, metafizik düşüncelere dalıp gitmişim; bu hiç iyiye alamet değil öyle ya, korkağın biri değil miyim ben? Yavaş yavaş anlatmaya başlasam iyi olacak. Dışarıda hava rüzgârlı ve rutubetli. Dışarı çıkmam yasaklandı. İyi de o zaman ne yazacağım? Edepli bir adam hastalıklarından söz etmez; bir roman mı yazsam? Ama yazarlık da bana göre değil. Ciddi konular üzerine düşünceler de beni aşar; çevremdeki hayatı betimlemek de hiç ilgimi çekmiyor; hiçbir şey yapmamaktan yorgun düştüm, okumaya da halim kalmadı. Tabii ya, buldum, kendim için hayat hikâyemi yazacağım. Mükemmel bir fikir! Tam da ölmeden önce yapılacak şey, hem kimseye bir zararı da dokunmaz. Başlıyorum…” 2013 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1234
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle