06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün: Gezi Direnişi” ve “Herkesten Bir Şey Öğrendim” ‘İnsanlara göre değil, ilkelere göre hareket ederim’ Feridun Andaç imzalı nehir söyleşi “Herkesten Bir Şey ÖğrendimEmre Kongar Kitabı” yeni baskısıyla okurlarla buluştu. Kitap, Kongar’ın deyişiyle mütevazı bir bireysel serüvenin paylaşılması. Türkiye’nin çalkantılı dönemleri sırasında, kendini geliştirmeye çalışan bir toplumbilim öğrencisinin profesörlüğe doğru ilerleyişinin, kaotik toplumsal ve siyasal dönemlerde nasıl bir fantastik öyküye dönüştüğünün fermanı. Bu arada Emre Kongar’ın Aykut Küçükkaya’yla Taksim Gezi Parkı Direnişi’nin evrensel ve ulusal boyutlarını toplumbilimsel açıdan irdelediği “Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün: Gezi Direnişi” kitabı da kısa sürede yirmi altıncı baskıya ulaştı. Kongar, kitapta, direnişi yine büyük resme bakmayı ihmal etmeyerek salt ulusal değil evrensel yönüyle değerlendiriyor. Kongar’la “Herkesten Bir Şey ÖğrendimEmre Kongar Kitabı” ile “Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün: Gezi Direnişi” kitaplarını konuştuk. r Gamze AKDEMİR Bu nedenle ben, tam düşünsel yapımın olgunlaşması aşamasını gerek aile gerek Türkiye açısından “özgürlükçü ve demokrat” bir dönemde tamamladığımı söyleyebilirim. Ama bu dönem Türkiye tarihinde bir istisnadır! Nitekim on yıl sonra 12 Mart 1971 askeri müdahalesi ile acıklı bir biçimde sona erdirilmiştir. Ama elbette toplumsal dönüşümler böyle “tak diye” ani duruşlar veya dönüşümler sergilemiyor. Toplum 1961 Anayasası dönemini sona erdiren 1971 müdahalesinde yediği tokadı tam hazmedememişti. Zaten 27 Mayıs müdahalesinin yarattığı sıkıntılar da halk arasında devam ediyordu: Demokrat Parti’nin kapatılması ve Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarının açtığı yaralar çok canlıydı. Üstelik Demokrat Parti’nin ileri gelenleri siyasetten men edildikleri için, partinin mirasını kimin toparlayacağı da bir sorun olmuştu. Adalet Partisi’nin başına geçen Demirel her ne kadar toparlayıcı olduysa da, bir süre sonra Celal Bayar’la arası açılmış ve 1973 seçimlerinde 40 küsur sandalyeyi Ferruh Bozbeyli’nin Demokratik Parti’sine kaptırmış ve ikinciliğe düşmüştü. 1973 seçimlerinden Ecevit’in birinci parti olarak çıkması ve ErbakanEcevit koalisyonu, 19611971 arasındaki “özgürlük yanılsaması dönemine” çok kısa da olsa, bir süre daha can vermiştir. Ama bu geçici canlanma da 1975 yılında Birinci Milliyetçi Cephe hükümetinin kurulması ile sona ermeye başlamış ve nihayet 1980 darbesi ile “özgürlük dönemi yanılsaması” tümüyle rafa kaldırılmıştır! Bugün hâlâ 1980 darbesinin baskıcı anayasasının, yüzde 10’luk seçim barajı gibi sınırlayıcı ve kısıtlayıcı bazı hükümleri yürürlüktedir. İşte bu kitapta bütün bu çalkantılar sırasında, kendini geliştirmeye çalışan bir toplumbilim öğrencisinin trajikomik öyküsü var: Toplum oradan oraya savrulurken, ben sanki her şey Batı standartlarında yürüyormuş gibi çağdaş ölçülerde bir toplumbilim yapmaya çalışıyorum. Ampirik bulgular peşinde koşuyorum, saha araştırmaları yapıyorum. Hacettepe’de kurduğum Sosyal Çalışma Bölümü’nü geliştirmek için çaba harcıyorum. Kendimi yetiştiriyorum, profesörlük basamaklarında ilerliyorum filan! Dolayısıyla kitap, benim mütevazı bireysel serüvenimin bu kaotik toplumsal ve siyasal ortamda nasıl bir fantastik öyküye dönüştüğünü sergiliyor! “GÖNÜLSÜZ KAHRAMANIM!” Kitabın sizde yarattığı etkiler nelerdir? Yol haritanızda nasıl bir etkisi oldu, yaşam izleğinizde nasıl bir tazelenme yarattı? İtiraf etmek isterim ki bu kitap benim kendimi de Türkiye’yi ve dünyayı da daha iyi anlamama ve aralarındaki ilişkileri daha iyi görmeme yol açtı; bu açıdan Feridun’a büyük bir teşekkür borçluyum: Sorularıyla, irdelemeleriyle, benim tüm yaşamımı deşti, yaptıklarımı, yaşadıklarımı, yetiştiğim ortamı daha iyi, daha bilinçli bir biçimde algılamama yardımcı oldu. Şimdi gerek kendimi, gerek Türkiye’yi gerekse dünyayı daha net, daha doğru çizgilerde görebiliyorum! Türkiye’deki toplumsal gerilimlerden payını fazlasıyla almış bir yaşam sizinkisi. Olayların kimi isteyerek kimi de isteğinizin dışında ya ortasında ya yakınında bir konumda olduğunuzu görüyoruz yaşamınız boyunca. Oysa tam tersini hedefleyip sadece bilimsel bir çalışma atmosferini tercih ederek atılıyorsunuz hayata. Ben hep evrensel ve bireysel olarak ahlaklı, herkes tarafından kabul edilebilir, erişilebilir, mütevazı hedeflerin peşinde koştum; hiç öyle dünyayı kurtarayım, vatanı kurtarayım, demokrasiyi, özgürlükleri savunayım gibi büyük ideallerle işe başlamadım. Bu nedenle de kimseden, hiçbir şeyden korkmadım: Korkacak bir şeyler yapmıyordum ki… Kimseyi rahatsız etmiyordum ki… Sadece iyi bir akademisyen olmaya çalışıyordum. Ama zaman geçtikçe, iyi bir akademisyen olmak için zorunlu olan toplumsal koşulları savunmak zorunda kaldım: Özgürlük gibi, akademik özerklik gibi, demokratik ortam gibi! Yani küçük mütevazı hedefler için yaptığım bireysel çabalar, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri savunmak gibi zorunlu toplumsal mücadelelere yöneltti beni istemeden… Onun için kendimle kimi zaman “gönülsüz kahraman” diye alay ediyorum… “ALEYHE YAZDIM. ‘OLSUN, LEHE DE YAZARSIN’ DEDİ. TAM DOĞRAMACI İŞTE!” Mikroba karşı bağışıklık geliştirmek anlamında sorarsam baskı dönemleriyle nasıl başa çıkar Emre Kongar ve bu noktada neleri önerir. “Herkesten Bir Şey ÖğrendimEmre Kongar Kitabı” adlı kitapta, yaşamınız çerçevesinde ortaya konulan bir nokta da bu zira. Galiba en geçerli savunma mekanizmam ilkelerime bağlı kalmak… İnsanlara göre değil, ilkelere göre hareket etmek. 1980 darbesinden sonra İhsan Doğramacı bana YÖK’te ikinci adam olmamı önerirken önce şöyle sormuştu: “İlkelere mi insanlara mı inanırsın?” Ben de saf saf, “Babam K İ T A P S A Y I 1234 F Türkiye’nin siyasal tarihi, dintarım toplumunun otoriter ve totaliter geleneklerinden çağdaş toplumların demokrasi ve insan hakları değerlerine geçiş kavgalarının tarihi. “Herkesten Bir Şey ÖğrendimEmre Kongar Kitabı” işte bu kavga içinde oradan oraya savrulan bir toplumda, evrensel ölçülere uygun bir toplumbilimci olmaya çalışan kendi halinde bir bilim öğrencisinin ibret verici serüvenidir. Benim düşünce yapım, çocukken, biri ateist öteki mütedeyyin olan iki felsefe öğretmeninin oğlu olarak, akıl, mantık, S A Y F A 1 4 n 1 0 eridun Andaç imzalı “Herkesten Bir Şey ÖğrendimEmre Kongar Kitabı” sizi en çok hangi dönemler ve açılara vurgu yaparak konu eden bir çalışma? hoşgörü, bilim, eleştiri, uzlaşma ve birlikte yaşama kültürü ile oluştu. Derken Siyasal Bilgiler Fakültesi birinci sınıf öğrencisiyken 27 Mayıs oldu ve gerek üniversite eğitimim, gerekse ondan sonraki dönemim, 1961 Anayasası’nın insan hakları ve özgürlükçü ortamında geçti. 19611971 arasındaki on yıllık dönem, Türkiye’nin siyasal tarihinde görülmemiş bir özgürlük dönemidir: Gerek solcu gerek sağcı düşünceler alabildiğine ortalığa dökülmüş, siyasal hareketlerin her türü, dünya üzerindeki sosyalist, komünist, liberal, kapitalist, dinci, İslamcı, ırkçı milliyetçi, Türkçü, Kürtçü akımların bütün fraksiyonları varlık bulmuştur. Elbette Fransa’dan bütün Avrupa’ya yayılan 1968 ruhu da burada önemli bir rol oynamıştır. Bu özgürlük dönemi (ki ben buna “özgürlük yanılsaması dönemi” diyorum) benim ailemdeki yetişme biçimimle ve Siyasal Bilgiler Fakültesi ile sonradan Birleşmiş Milletler Bursu ile gittiğim Amerika Birleşik Devletleri’nde aldığım eğitimle son derece uyumludur. 2 0 1 3 E K İ M C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle