24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 4 AĞUSTOS CUMARTESİ ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER ama o noktada bir farklılık var. Biz çalışmadığımızda tembellik ediyoruz; Yunan ise eğlenmeyi de dinlenmeyi de çok iyi biliyor. Sözde mali krizdeler; ama bunu kimsenin umursadığı yok. Esnaf yine öğlen ikide dükkânını kapatıp siestasına çekiliyor. Üç yıl önce gittiğimde tek Türkçe tabela gördüğümü anımsamıyorum. Şimdi ise kurtuluş turizmden gelecekse turizm gelirinin çoğunun Türklerden geleceğini kavramış görünüyorlar. Otellerde Türkler, plajlarda Türkler, çarşıda pazarda hep Türkler. Bu ilgi, karşılığını da bulmuş. Lokantalarda mönüler yenilenmiş; her yemeğin karşısında tanıdığımız harflerle Türkçe adı yazıyor. Dükkânların önünde Türklerin rağbet ettikleri, “Uzo, şarap, peynir, sakız tatlısı, bademli kurabiye, reçel” diye sıralanmış yerel ürünlerin satıldığına ilişkin duyuru; kafelerde “Hoş geldiniz” karşılamasıyla birlikte içeriği, “çay, salatalık, domates, peynir, yumurta” diye verilmiş “Türk kahvaltısı”. Kısaca alışık olduğumuz her şeye ulaşma olanağı var Midilli’de, çay hariç. Tavşankanı bir demli çaya dünyayı bağışlayacak olsanız bile öyle bir çay içme olasılığı yok. Ha, bir de Yunanların bizim başbakana hayranlıkları var ki anlaşılır gibi değil. Beyrut’ta da Türkiye deyince “Erdogan” demelerine şaşırmıştım; Midilli’deki aynı hayranlık yine şaşırttı beni. Kendi yöneticilerinden söz edilince bir yeme işareti yapıp hırsızlıkla suçluyorlar tümünü; Türkçeye de girmiş bir sözcükle “malaka”dan söz ediyorlar. Erdoğan’ın uluslararası protokolden habersiz davranışları ise cesaret diye nitelendiriliyor. 10 AĞUSTOS CUMA Dr. med. Gündüz Baytok yazalı çok oldu; mevsim dolayısıyla yakınmaları şimdi daha da artmıştır. Kırk yıla yakın bir süre yurt dışında yaşadıktan sonra Bodrum’a yerleşmiş çünkü. Bıraktığı Türkçeyi bulamayınca “Anlamıyorum” diye feryat ediyor: “Alışverişte, sohbetlerde, kimse kimseyi dinlemiyor. TV’lerdeki sohbetlerde politikacılar da kelimeleri yanlış kullanmaya sanki özen gösteriyorlar. Tam tersi olacak şekilde uzatıp kısaltıyorlar. En yüksek düzeydekiler ‘Amarika, ekönömi’ diyor. Kadınlarımız kadın olmayı beğenmiyor, ‘Ben bayanım’ diyorlar. ‘Bay bayan’ bir hitap şeklidir, kullanıldıkları yerler vardır.” deyip “kadın” ve “erkek”in yerine sağlam oturmuş sözcükler olduğunu söylüyor. kütüphane… Rasime Recai Şeyhoğlu kütüphaneler zinciri 32. kütüphanelerini Aliağa’da, ağustos sonunda açma hazırlığındaymış. Şimdiye de açılışları kimler yapmamış ki! Dinçer Sezgin, Bülent Habora, Yekta Güngör Özden, Efdal Sevinçli, Mehmet Atillâ, Öcal Uluç, Hüseyin Peker, Hidayet Karakuş, Ferda İ. Akıncı, Muzaffer İzgü, Aydoğan Yavaşlı… Bu kez açılışı ben yapar mıymışım? Yapmaz mıyım? Söz verdim bile. 9 AĞUSTOS PERŞEMBE Dört gündür beş kişilik bir grup olarak Midilli’deydik. Bu, benim ikinci gidişim. Üç yıl önceki ilk gidişimde görülecek yerlerin tümüne yakınını gördüğüm gibi, anneannemin ve dedemin doğup Mübadeleye kadar yaşadıkları köyü de görmüştüm. O köye (Skalohori) yine gittik. Geçen gidişte tanıştığım Yannis yine orada değil miymiş? Bize köyü gezdirdi. Minaresi yarıya kadar yıkılmış eski camiyi yeniden gördük. Hakkında, bir duvarının köşesinde kocaman bir kaya bulunduğundan başka bilgimin olmadığı evi, dedemin evini yeniden aradık. Martıların arasında beyaz bir martı aramak gibi bir şey oldu bu! Köy taşlık bir yamaçta kurulduğu için hemen her evin köşesinde kocaman bir taş var. Bu bilgiyle bir evi ötekilerden ayırmak olanaksız. Yüz yıllık bir çınarın altındaki kahvede iskambil kâğıdı ve tavla oynayan yaşlılar, onların Yunan kahvesi, bizim Türk kahvesi dediğimiz kahvelerini içiyorlardı. Geçen gelişte yaşlı bir köylü, 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtına kadar, kendilerinin de bu kahveye Türk kahvesi dediğini, adının harekâttan sonra bir kahve firmasının aynı kahveyi piyasaya Yunan kahvesi diye sunmasıyla değiştiğini anlatmıştı. Yalnız kahve değil, özellikle bizim Ege kıyılarıyla Yunan adalarının yeme içme kültürleri bir. Balık adları neredeyse bütünüyle aynı. Bir taraftaki “cacık”, öbür yakada “zaziki”; buradaki “musakka”, biraz içerik değişikliğiyle; ama aynı adla orada. Yunanlarla benzerliklerimiz benzemezliklerimizden daha çok. Böyle genellemeler yapmak pek doğru değil; ama iki yakanın insanı da sıcakkanlı, sevecen, ayaküstü sohbeti kuran, koyulaştıran insanlar. İki taraf da çalışmayı pek sevmiyor; 32 Yemek yenen yerlerin ad değiştirmesinden de yakınıyor Gündüz Bey. “Evvela aşevi idi, lokanta oldu (Latin dili), alışılmış ve yerleşmişti. Şimdi restoran oldu ve her yerde değişik şekilde yazılarak.” Bakkallarımızın yok olmasından dertleniyor: “Bakkal, market oldu; az geldi süpermarket oldu; yetmedi hypermarket oldu. Şu anda Türkçe adlandırılan iş yeri yok gibi.” “Teşekkür ediyorum” denmesini de “bitmemiş bir fiil” diye nitelemiş Gündüz Bey. “Eski kelime ve deyimlerin yerine oturmuşluğu varsa, doğru kullanılıyorsa, kullanılmasından yana” olduğunu belirtiyor; “tevazu” sözcüğünün “hoşgörü” anlamında kullanılmasına kızıyor. “Bence, bildiğim kadarı ile tevazu sahibi olunur, tevazu gösterilir.” diyor “Mütevazilik denmesine sinirleniyor. “Mütevazı” ve “mütevazi” sözcüklerini karıştıranlar çok gerçekten. Mütevazı: “Alçakgönüllü, kurumsuz, gösterişsiz” demek. Bu anlam kastedilirken “mütevazi” dendiğinde ise “paralel” denmiş oluyor. 12 AĞUSTOS PAZAR Müge İplikçi’nin Civan’ını (Everest Yayınları) okumayı Ayvalık’a bırakmam iyi oldu. Romanda anlatılan sahil kasabası tıpkı Ayvalık. (Yoksa Ayvalık mı?) Bürokrat takımı, onların çaylı, börekli, konkenli buluşmalarda bir araya gelen karıları, dışarıdan gelenleri, özellikle Kürtleri dışlama, yabancılama eğilimi Ayvalık’a çok benziyor. Küçük bir kasabanın küçük insanları, bir iki gizli buluşmayla yaşandığı sanılan gizli ve eski aşklar. Ben konuşmaların tırnak içine alınmamasından rahatsız oldum biraz. Sözün nerede bittiği, anlatıcının nerede devreye girdiği karışıyor; okuma hızı kesiliyor insanın. A. Tarık Emre’nin Memleket Türkiye’sini de (Delisarmaşık Yayınları) kış boyu okuyamamıştım. Onu da Ayvalık’a getirmekle iyi etmişim. Ayvalık’a benzeyen bir yeri değil, doğrudan doğruya Ayvalık’ı anlatıyor Tarık Bey. Meğer Burhaniye Gömeç’te yazlıkları varmış, her yaz gelirlermiş buraya. Bir çeşit Memleketimden İnsan Manzaraları Emre’nin kitabı da. Gördüğü, tanıdığı, insanları, tanık olduğu, yaşadığı olayları anlatıyor. Kısa kısa bölümlerin her biri mizah öyküsü tadında. Kendi insanını küçümsemeden, onunla alay etmeden tatlı bir söyleşiye dalıyorsunuz yazarla. Benzer olayları anımsadığınızda sizin de onu karşınıza alıp anlatasınız geliyor. Ayşe Kulin Saklı Şiirler adıyla şiirlerini bastırmış. Kapağı pek güzel. Nâzım Hikmet’e hayranlığından şiire yakınlığını biliyordum da kitap oluşturacak kadar şiiri olduğunu bilmiyordum. Üç öykü kitabının bir arada basımı da Sessiz Öyküler adıyla yayımlandı. İkisi de Everest Yayınlarından. ? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin dizeleri ve şiir kitabının adı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “B/5”, “B/44” ve “B/47” harfleri yerlerine ipucu olarak konmuştur. 1 F 2 B 3 K 4 G 5 B 6 A 7 B 8 I 9 D 10 J Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU mumcuogluilker@gmail.com 11 I 12 K 13 A 14 A 15 G 16 A 17 F 18 G 19 E 20 I 48 15 18 4 79 21 D 22 D 23 C 24 B 25 E 26 B 27 J 28 A 29 F 30 E 31 A H. Nikelin simgesi. 32 A 33 A 34 D 35 D 36 E 37 B 38 D 39 I 40 B 41 B 42 E 66 76 43 E 44 B 45 A 46 D 47 B 48 G 49 I 50 E 51 K 52 C I. Çok kalabalık ortam. 53 C 54 F 55 A 56 B 57 E 58 B 59 J 60 B 61 E 62 B 49 20 8 67 11 63 E 64 I 65 I 66 H 67 I 68 C 69 B 70 I 71 C 72 B 73 B 64 39 78 65 70 J. “… Karamürsel” (piyano sanatçısı). Tanımlar ve sözcükleriniz: ti’nde ırk ayrımı sorununu ele alan, Alan Paton’un romanı). 14 28 77 31 55 33 13 32 45 16 6 A.“… … Yurdum” (Güney Afrika Cumhuriye 74 E 75 C 76 H 77 A 78 I 79 G 80 J 81 D 80 10 27 59 K. Nikaragua’nın plaka işareti. 75 71 52 68 53 23 B. Ten Kitabı, Hüzün Kitabı, Sinema Kitabı ve Vakitler İncelikler adlı şiir kitaplarını da yaratan şair. 43 63 30 61 25 42 F. “… çıkmamak” (Hiç sesini çıkarmamak, yakınmamak). D. Gemide, Vizontele, Yazı Tura ve Takva adlı filmlerde de oynayan aktör. 51 12 3 1174. sayının çözümü: A. EDİLGİN, B. SUÇUMUZ İNSAN OLMAK, C. KÖTEK, D. İMDAT, E. DIRDIR, F. ET, G. NÜKHET, H. TEDAVİ, I. EĞİTMEK, J. REDDİYE, K. ZVY, L. İVME. Şiir: “eskiden terziydim, dar vakitte/ dükkânım vardı, ilk gömleğim/ tez uçtuydu tenimden, o hevesi” 60 69 41 56 62 58 72 35 46 21 22 38 34 9 81 1 29 54 17 “… bir serçe gibi eğme başını / Kaldır başını ve dimdik dur / Bu senin değil ülkemin ayıbı / Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk” (Nâzım Hikmet Ran). 23 24 26 2 40 73 37 7 C. “Lale …” (şair). E. Necati Cumalı’nın bir romanı. 19 74 36 50 57 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1175 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle