19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vijay Prashad’dan güncel eleştiriler Arap Baharı, Libya Kışı! “Arap Baharı” neydi? Yozlaşmış gerici rejimlere karşı birikmiş öfkenin sübapları patlatması mı, emperyalist maniplasyon mu? Hangi etmenlerin tetiklemesiyle başladı, nasıl yayıldı, nereye evrildi? Bölge dengelerini nasıl etkiledi, emperyalistler ve bölgedeki rejimler olaylar karşısında nasıl stratejiler geliştirdi? Tunus’ta bir yoksulun bedeninden sıçrayan kıvılcımla başlayan halk coşkunluğu Libya’da nasıl trajik bir kışa dönüştü? Vijay Prashad Arap Baharı, Libya Kışı‘nda, dumanı üzerinde tüten olayların, engin bilgiye dayanan Marksist bir analiz geliştiriyor. ? Haluk GERGER BD’nin her şeye kadir olduğuna, dünyadaki gelişmeleri onun düzenlediğine inananların hurafelerinin aksine, Arap İsyanlarının ilk kıvılcımları, Tunus ve Mısır’da, bütünüyle iç dinamiklerden kaynaklandı. Burada küresel ekonomik bunalımın etkisi dahi ikincil bir unsurdu. Bu sürece, özellikle stratejik alan Mısır’da, Amerikan emperyalizmi restorasyon çabalarına doğrudan müdahil olarak yanıt verdi. Restorasyonlarda olduğu gibi egemenlik sistemi isyana, ödünlerle geri adımlar atarak ve esasında ileri doğru hamle yaparak yanıt verdi. Bu süreci ABD yönetti ve rejimin askerî bürokrasisi kurumsal olarak önderlik yaptı gelişmelere. Bölgede yayılma eğilimi gösteren “yangın”a ilişkin olarak emperyalizm, ilki şaşkınlığın ardından geliştirdiği ikinci yöntemi Libya’da uygulamaya koydu. Durumdan, hareketlenmeye başlayan yaygın hoşnutsuzluk ve muhalefet dinamiklerinden vazife çıkartmaya dayanan bir yöntemdi bu. Genellikle olduğu üzere emperyalist müdahale, kışkırtmalarla, askerî ablukalarla, bombardımanlarla hükmünü icra etti. “DEVRİM”İ ÇALMAK Arap Baharı, Libya Kışı kitabının konusunu oluşturan bu süreçte, yazarın savladığı gibi amaç, gerçekten de sadece petrolü değil, “Devrim”i çalmaktı. Petrolün yağması, Devrim’in çalınmasının bir sonucuydu sadece. İsyancı güçlerin içindeki ve arasındaki dengeleri işbirlikçi güçler lehine değiştirmekten muhalefetin meşruiyetini lekelemeye, psikolojik savaş ve üstünlükle gelişmeleri denetim altına almaktan geleceği inşada stratejik mevzi kazanmaya, isyancıların uluslararası demokratik desteğini berhava etmekten her türden gericiliği ön plana çıkartmaya uzanan bir dizi hedefe ulaşılmasıyla “çalındı” Devrim. Emperyalizmin, zalim rejimlerin ve yeni işbirlikçilerin halklara karşı mevzilenme, tahkimat ve saldırısının yol haritasını, “bahar”ın ortasında “kış”ın yaşatılmasının, Libya örneğini Arap Baharı, Libya Kışı kitabında okuyoruz. Vijay Prashad, kitapta Libya’nın hazin öyküsünü anlatırken pek çok bakımdan yetkin bir yaklaşım gösteriyor. Her şeyden önce, Arapça bilmeyenlerin dahi saygın ve etkin “Ortadoğu uztedir. manı” olarak boy gösterdiği Türkiye Gerçekten de Arap halklarının Osbakımından yöntemsel derslerle dolu manlı’ya ve Batı sömürgeciliğine karşı bu kitap. Bizdeki bu zaaflı ve hatta sahverdiği ulusal kurtuluş mücadelesi, te uzmanlık üretiminin, sağda da, solda Amerikan Soğuk Savaş saldırganlığına da (yeterince bilinmediği için) olgulardirenişi, Nasırcılık ve BAAS’tan oluşan dan kaçarak somut bilgi içermeden, saArap ulusalcı solculuğunun, onun devdece zihinde üretilmiş “teorik”ideololet kapitalizminin, hayat projesinin özü, jik genellemelerden oluşan “çözümlebu çerçeve içinde komünist partilerinin meler” kakofonisinin tam tersi bir yönve Sovyetler Birliği’nin yaklaşımları ve tem izleniyor bu kitapta. Zihinde inşa rolleri anlaşılmadan Arap (ve Ortadoedilen “teorik” çerçeveye uymayan olğu) gelişmelerinin kavranması olanakguların göz ardı edildiği, kimi bariz sız. Kitap bu türden geri dönüşlerle gerçeklerin bile “uzman analizi”nin analizlerini zenginleştiriyor ve okura mantıksal tutarlılığını bozmamak için zengin bir perspektif kazandırıyor. tahrif edilerek “kitaba uydurulduğu” YAKIN TARİHTEN ÖRNEKLER bir entellektüel fukaralık ortamında, elinizdeki kitabın yazarının somut bilUnutmamak gerekir ki Arap ulusal giye ve sağlam yönteme dayalı uzmanlısolculuğunun devlet kapitalizminin öz ğı ibretlik değer taşıyor. dinamiklerinden neşet etmiş vahşi özelTarihsel bağlamı içinde ve tüm leştirmeci neoliberal uygulamabağlantılarıyla ele alınan somut olların sahibi olan ve milliyetçi gulardan hareket eden sağlam bir retorik ardında siyonizme boteorik/yöntemsel altyapıdan ve yun eğmiş, sonunda halk düşbilgi birikiminden beslenen yazar, manı karakter edinmiş işbirlikçi bu yoldan genellemelere ulaştıkça diktatörlük yapılarınadır isyansomut gerçekliği daha iyi kavralar. Bu, Mısır’dan Suriye’ye, mamızı mümkün kılan ve geleceği Tunus’tan Libya’ya kendine özkestirmeye yönelen bir güncel tagü farklılıkları temelinde tüm rih yazımı ve çözümlemesinin ufuk açıcı örneğini sunuyor okurlara. Bütün engin bilgi birikimine, teorik yetkinliğine, bilimsel metodolojisinin sağlamlığına karşın, yazarın genellemelerinde gösterdiği özen, alçak gönüllülük ve dikkatli ölçülülük, bir başka ders olarak çıkıyor karşımıza. Yazarın yönteminin bir başka değeri şu kavrayışında yatıyor: “Arap toprakları için 2011’in ilk aylarındaki olaylar yeni bir tarihin başlangıcı değil, yüz yıllık bitmemiş bir mücadelenin devamıydı...” İlk bölümde özet halinde ve yer yer değinilmekle birlikte güncelliğin bu kavrayışı ve Arap tarihine olan hâkimiyeti elinizdeki kitabı çok değerli kılıyor. Bu tarih bilinci yazarın sağlam zemininin temelini oluşturmaktadır. Yazarın sistematik bir biçimde özel olarak incelemese de bu konudaki genel ifade ve saptamaları son derece sağlam bir çıkış noktası oluşturmakta, kitaba değer katmakta, günceli değerlendirmede ve geleceğe ilişkin tahminlerde bulunmada Yazarın teorik ve olgusal alanPrashad, kitapta Libya’nın hazin öyküsünü anlatırlardaki yetkinliğini pekiştirmek Vijay ken pek çok bakımdan yetkin bir yaklaşım gösteriyor. A rejimler ve emperyalizm çarpıtıp rayından saptırmaya çalışsa da demokratik muhalefet dinamikleri bakımından böyledir. Bu yöntemsel açıdan ve bilgi birikiminden bakıldığında, “bugün, bir ölçüde dünde” gizlidir ve tarih bilinci o gizi çözmektedir. Güzel bir örnek başka bir Ortadoğu ülkesi İran’dır. 1952’de, halk baskısı ve seçimle gelmiş meclis kararı gereği, komünizmle hiçbir bağı olmayan toprak sahibi Musaddık başkanlığındaki İran hükümeti, 1 Mayıs 1951 günü İngiliz şirketi AngloIranian Oil Company’nin denetimindeki petrol sanayiini millileştirdi. O dönemde, İngiliz şirketinin İngiltere’ye ödediği gelir vergisi, İran’a petrol imtiyazı karşılığı yaptığı ödemeden daha fazlaydı. Millileştirme kararı üzerine; CIA, İngiliz istihbaratının da yardımıyla, bir darbe planı yaptı. Emperyalizmin tezgâhladığı her darbede olduğu gibi gazeteciler, din adamları ve subaylar satın alındı. Camilere bombalar atıldı, sokaklarda kargaşa çıkartıldı, dükkânlar yakıldı ve komünistler suçlanarak para verilmiş profesyonel kışkıştıcılarca halk sokağa döküldü, istikrarsızlık yaratıldı. Sonunda satılık bir general, ABD’nin “terörist ulusal cephenin önderi” olarak tanımladığı Musaddık’a karşı darbeyi 19 Ağustos 1952’de gerçekleştirdi. Darbenin ardından konuşma yapmak için gelen darbeci General Zahidi’yi karşılamak üzere İran Radyoevi’ne koşan CIA yetkilileri o acele içinde askeri marş yerine yanlışlıkla kısa bir süre Amerikan Milli Marşı’nın plağını çalmaya başladılar. Darbe başarıya ulaştı, ülkeden kaçmış olan Şah geri getirildi, SAVAK kuruldu, ülke onun diktasına devredildi ve İran petrolü yeniden özelleştirilip emperyalistler arasında dönemin yeni güç dengelerine göre paylaştırıldı. Eski ve adi bu oyun işte şimdi Libya’da oynanıyor. Bunda Kaddafi rejiminin payı, elbette, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin suçunu örtmeye yetmiyor ve kitap tam da bunu anlatıyor. Kitabın bir başka değeri, emperyalizmin karakteri ve hedefleri konusundaki berraklığıdır. Petrol, enerji kaynaklarının ve dağıtım ağının denetim altında tutulması, işbirlikçiliğin tahkimi, İran’ın hedef alınması, İsrail’in hegemonik konumunun dokunulmazlığı, bölgenin uluslararası kapitalizme eklemlenmesi gibi amaçların Batı oryantalizmine hâkim hurafelerle ve sermayenin organik halk korkusu/düşmanlığı ile birleşerek emperyalist dinamiği oluşturmasının tespiti kitaba ayrı bir değer kazandırıyor. Bu kitapta, ABD başta olmak üzere emperyalizm ile işbirlikçiliğin kirli yüzünün, halk düşmanı karakterinin, feodal despotluk rejimlerini desteklerken gerici özünün, bu haliyle “demokrasi havariliği”ne soyunurken de ikiyüzlülüğünün, “insancıl emperyalizm” hurafesini pazarlamasındaki ahlaksız cüretinin, saldırgan ve yıkıcı dinamiklerinin açığa çıkartılması; bununla beraber, Soğuk Savaş ürünü, Amerikan imalatı “ulusal güvenlik rejimleri”nin sahte halkçılığının, aldatıcı popülizminin ve genel olarak burjuva milliyetçiliğinin emekçi yığınları dolandırmaya dönük gerçek özünün, sınıfsal kaynaklarıyla işbirlikçiliğe bağlanması, elinizdeki kitabın analitik değerini daha da arttırmaktadır. ? Arap Baharı, Libya Kışı/ Vijay Prashad/ Çeviren: Şükrü Alpagut/ Yordam Kitap/ 256 s. AĞUSTOS 2012 SAYFA 11 ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1175 23 ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle