24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Ayyaş/ Hans Fallada/ Çeviren: Ahmet Arpad/ Everest Yayınları/ 338 s. “Herkes Tek Başına Ölür”le ünlenen Hans Fallada’nın son dönemde göz ardı edilen önemli eserleri, Everest Yayınları’nın dünya klasikleri dizisi kapsamında okurlarıyla buluşmaya devam ediyor. Evliliğinin ve sorumluluklarının boğuculuğundan kurtulabilmeye çalışırken kontrolü tamamen kaybeden bir işadamının hikâyesini anlatan “Ayyaş”, baskıcı bir toplumda insanın özgürlüğünün nasıl farklı şekillerde kısıtlanabileceğini örneklendiriyor. Fallada’nın Nazilerin akıl hastanesine kapatıldığı zaman şifreli olarak yazdığı, otobiyografik özellikler taşıyan romanı, yer yer sert ve dokunaklı olmasına karşın ironi ile ince mizahı da elden bırakmıyor. Anamur’da Dinlence/ O. Korkmaz Karamanoğlu/ E Yayınları/ 224 s. O. Korkmaz Karamanoğlu bu kitabında Anamur’u anlatırken kendi gençliğine de iniyor yer yer. Her tatilini Anamur’da geçiren Karamanoğlu, oranın tarihi ve doğal güzelliklerini anlatırken, bölgenin turizm başkenti olabilecek potansiyelinin de altını çiziyor. Bu kitabı yazmaya torununun tatilde yaptıklarını kaleme aldığı kompozisyonlarla başlayan yazar, torununun yönelttiği sorular karşısında araştırmalar yapmaya başlayarak önemli bilgiler ediniyor ve bunları da okurlarıyla paylaşıyor. Okurlar satırlarda Anamur‘un kalesini gezerken aynı zamanda mis kokulu muzlarının da kokusunu alacaklar. Var Olan Ada/ Susanna Tamaro/ Çeviren: Eren Cendey/ Can Yayınları/ 152 s. ‘Yok oluş da, kurtuluş da bizim elimizde. Seçim yapma sorumluluğu bize düşüyor.’ Susanna Tamaro okurlarını, karası düşüncelerden, denizi kelimelerden oluşan adasına davet ediyor. “Var Olan Ada”, yazarın kimi gazetelerde yayımlanmış kimi bugüne kadar hiç gün yüzüne çıkmamış yazılarından oluşuyor. Tamaro, tıpkı diğer kitaplarında olduğu gibi burada da yaşamı sorguluyor ve insanın iç huzuru, ölüm, yaşam, din üzerine düşündüklerini paylaşıyor. ‘Eninde sonunda önümüzde iki yol açılacaktır. Ya sahip olmak için yaşayabiliriz ya da inanç birliği için. Ya kudret için yaşayabiliriz ya da aşk için. Ya mutlak olduğuna inandığımız kendi dar ufkumuzla yaşayabiliriz ya da alçakgönüllülükle, sınırlı bir görüşe razı oluruz ve bu görüşte hayat şimdi, ebediyen olacağı üzere olağanüstü bir gizemle ortaya çıkar ve gizem bizden mutlak saygı bekler. Dünyamızın önünde bulunduğu yol ayrımı budur.’ “Var Olan Ada” okurların içindeki adayı keşfetmelerine katkıda bulunan bir kitap. Zlata’nın Günlüğü/ Zlata Filipovic/ Çev,: Didem Nur Güngören/ Artemis Yayınları/ 200 s. Yugoslavya’da savaş patlak vermeden önce, Saraybosna’da, 10 yaşındaki Zlata, gündelik hayatını kendi kelimeleriyle anlattığı bir günlük tutar. Birdenbire yaşamına giren dehşet, Zlata’nın günlüğüne de var gücüyle yansır: Sıradan hayatının yerini aniden korku, öfke ve çaresizlik alır. Zlata’nın dünyası bombardımanlar, keskin nişancılar, ölümler, susuzluk ve açlıkla yıkılırken Zlata yazmaya devam eder. Anne Frank gibi, o da çalınan çocukluğuna ağlarken bir yandan da CUMHURİYET KİTAP SAYI 1175 sonunun Anne gibi olmasından korkarak savaşa tanıklık eder. Bugün bu küçük kızın yazdıkları, bir toplumun çaresizliğini ve acılarını ortaya sererken, eski Yugoslavya’nın yakın tarihinin büyük çatışmasına da ışık tutuyor. Büyük Yolların Haydutu – Kendi Kaleminden Attilâ İlhan/ Hazırlayan: Öner Ciravoğlu/ Can Yay./ 120 s. Öner Ciravoğlı’nun derlediği “Büyük Yolların Haydutu”, Attilâ İlhan’ın yaşamına odaklanmış kuru bir biyografiden çok, ustanın kendi anlatımıyla kayda düşürdüğü bir anılar toplamı. Ciltlere sığmayacak bir yaşamın, dev bir şiirin özeti. Şairin yaşamının satırbaşları niteliğinde. ‘Attilâ İlhan okumaları, benim için adeta bir yaşama biçimi halini aldı. (...) Bugünün gençleri gibi biz de 1960’larda Nâzım Hikmet’in, Attilâ İlhan’ın şiirleriyle coşardık. İnanırdık ki, her okuyuşumuzda dünya yeniden kurulacak. Sanırdık ki içkievlerinde masalar, onun şiirleriyle çınlayınca gökyüzü fethedilecek. Bizim kuşağın edebiyat tutkusuydu bu. Bu tutkuyu alttan alta besleyen neydi? Attilâ İlhan, her şeyden önce kendine özgü bir üslup yaratmıştı. Edebiyatta yaratılan bu üslup, giderek hayatı kavrama, açıklama ve dönüştürme uğraşında bir ahlakın oluşmasına yol açmıştı. Genç kuşaklarla iletişim kurabilen bir yazardı. Hepimizi etkileyen de buydu.’ Kitap, okurlara Attilâ İlhan’ı daha yakından tanıma fırsatı veriyor. Zaman Yolculuğu Âşıkları/ Nur Yaycıoğlu/ Arunas Yayıncılık/ 332 s. Efes Antik Medeniyetinde başlayıp Osmanlı İmparatorluğunda yeniden alevlenen ve bugüne kadar devam eden bir aşk hikâyesi. Âşıklar Defne ve Mars’ın bugünün çağdaş Türkiyesi’ndeki toplumsal ve siyasi olumsuzluklara karşı verdikleri mücadeleler, psikoloji biliminin kuralları üzerine yapılandırılmış olarak anlatılıyor. Onları birbirinden ayıran olaylar sonucunda tekrar, Efes Antik medeniyetinin farklı ve görkemli bir dönemine geri dönerek, aşklarını sürdüren aşıkların serüvenleri. Tarihin hangi anında, hangi mekanında bulunurlarsa bulunsunlar birbirlerini kalplerinde yaşatıyorlar. Bir antik dönem yazarı olan Sinan ilginç bir roman yazmaya karar verir. Karakterlerini önce bir süre eski Efes’te yaşatır. Sinan’ın annesi doktor Gaye ve hukukçu Arzu, ülkenin sorunlarıyla yakından ilgili iki arkadaştır. Sinan, kahramanı Defne’yi annesiyle özdeşleştirir. Kadın doğum uzmanı Defne, güneydoğuya rotasyon görevine gönderilir ve kendisini patlayan bombalarla parçalanan hayatların içinde bulur. Ayrı düşen aşıklar, tanıştıkları Efes uygarlığına geri dönecekler, mutlu olabilecekler midir? Yeryüzünden silinen muhteşem Artemis Tapınağı’nı bulabilecekler midir? Resimli Adam/ Ray Bradbury/ Çeviren: İlker Sönmez/ İthaki Yay./ 336 s. ‘Her resim ufak birer hikâyedir. Onları seyredersen birkaç dakika içinde sana bir öykü anlatırlar. “Resimli Adam”ın vücudundan yansıyan, hepsi birbirinden etkileyici on sekiz öykü yer alıyor kitapta. Ray Bradbury’den eleştiren, düşündüren ve dehşete düşüren bir bilimkurgu klasiği daha raflarda yerini alıyor. “Mars Yıllıkları”ndan hemen sonra, “Fahrenheit 451”den bir süre önce yayımlanan bu kitap, Bradbury’nin en önemli eserlerinden biri. Ölümden inançlara, nükleer savaştan ırkçılığa, dünyanın sonundan uzaydaki yalnızlığa kadar insanlığa dair birçok konuya değinen Bradbury’nin “Resimli Adam”ı, hayallerle hakikatin karşı karşıya geldiği, modern bireyin psikolojisine ve teknolojik ilerlemenin karanlık yanına ışık tutan öyküleriyle okurları yine kendilerini anlatan bir kitap. Dört Köşeli Üçgen/ Salâh Birsel/ Sel Yayınları/ 128 s. Türk edebiyatının özgün kalemlerinden Salâh Birsel, hiciv sanatının en başarılı örneklerinden birini sunuyor. “Dört Köşeli Üçgen”, mekânın birey algısı bakımından kırılarak yeniden yorumlanışı, belleğin ritimlerine karşı çıkış, ahlak totaliterliğine tepki olarak koyulan birkaç karışlık mesafe olarak raflarda yerini alıyor. ‘Değillerin dünyasına hoş geldiniz. Ben bir gözlemciyim, uluslararası bir gözlemci. Gece uyurken bile gözlemcilik görevimi elden bırakmam. Gazinoda oturanlar, işportacılar, memurlar, müdürler, satınalma kurulu üyeleri, şoförler, karaborsacılar, önemli derneklerin genelyazmanları, orospular, hırsızlar, aydınlar hep benim gözlemim altındadır. Ben, bu gözlemciliğe, çalıştığım Tütün Yaprakevi’nin deposunda alıştım. İşimin, günün yirmi dört saatinde etrafı kolaçan etmek olması beni, ister istemez, kimi gerçeklere varmağa, gerçeklerin öteki yanlarını, üçüncü yanını, dördüncü yanını, beşinci, on beşinci, otuz beşinci yanını görmeğe götürüyordu. Benim bu görevimi çokları anlamamıştır. Gözlem gücümü depodaki işlere açık tutuşumun, tütünlerin havalandırılması gerektiğini şeflerime haber verişimin özel bir anlamı olduğuna kulak asmayanlar: Ulan, şuna açıkça bekçiyim desene, diye bana çıkışmışlardır.’ Timurlenk/ M. Turhan Tan/ Kapı Yayınları/ 378 s. Popüler tarih romancılığının tanınan isimlerinden Turhan Tan, Asya’nın en çok tartışılan liderlerinden Timur’u ve mücadelesini anlatıyor. Bir emriyle on binlerce esiri kılıçtan geçirten, Hindistan’ı, Anadolu’yu taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamaksızın yerle bir eden bu zalim hükümdar, bu romanda hem savaşçı hem idareci kişiliğiyle konu ediliyor. Hindistan Seferi, Sivas’ın yağmalanması ve Ankara Savaşı gibi önemli olaylara bu defa mağdurların değil, Timur’un tarafından bakılıyor. İlk baskısı, tüm dünyada milliyetçi rüzgârların estiği 1930’ların ortalarında yapılan “Timurlenk”in satır aralarında, dönemin resmi tarih tezinin yansımalarını da sıkça görmek mümkün. ‘Herkes susuyordu. Prensler, ihtiyatsız, ellerini hançerlerinin kabzalarına götürmüşlerdi. Koşmak, uzun mesafeleri bir hamlede aşıp kudretli babalarını tahkir eden Osmanoğlu’nu yakalamak, parçalamak için sanki emir bekliyorlardı. Tarhunlar başlarını eğmişlerdi, düşünüyorlardı. Yeni ve pek korkunç bir harbin gürültülerini dinliyorlar gibiydi. Kâtip kendini kaybetmişe benziyordu. Beyazıd’ın mektubunu bilmeye bilmeye buruşturmuştu, avucunun içinde hırpalıyordu.’ Allah ve Tango/ Özkan Mert/ Boyut Kitap/ 424 s. Özkan Mert, 50. Sanat Yılı’nda, seçme şiirlerini topladığı “Allah ve Tango” adlı kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin tanınan isimlerinden olan Özkan Mert, 40 yıllık dünya ve İsveç serüveninden sonra döndüğü ülkesinde, Türkiye’yi dünyaya; dünyayı Türkiye’ye taşıyor. Şairin gördüğü ülkelerden süzdüğü çarpıcı renkler, kokular ve tatlarla kanat taktığı sözcükler, okurları büyülü ve çalkantılı bir serüvene çıkarıyor. Özkan Mert’in 19612011 yılları arasında yazdığı şiirlerden seçme eserlerin yer aldığı “Allah ve Tango”da, şiirlerin tamamı İngilizce çevirileri ile birlikte sunuluyor. ? 23 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle