25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine çalışmalar Tanpınar baharı Bir ay içinde peşpeşe okuyucuyla buluşan üç Tanpınar çalışması meraklıları heyecanlandırdı. Besim F. Dellaloğlu, İbrahim Şahin ve Handan İnci’nin kitapları Tanpınar’ın şahsiyetine ve edebi dünyasına yeniliğin yanında farklı bakışlar getiriyor. ? Eray AK hmet Hamdi Tanpınar hemen her öncü gibi zamanını aşan, aştığı için de kendi zamanında eserleri rağbet görmeyen bir yazar olarak öldü. Beklediği ilgiyi yaşarken göremeyen Tanpınar’ın yayımlanması merakla beklenen Günlükler’inde söylediği “sükut suikasti” lafı da onun bu değerinin bilinmemesi durumuna tercüman olarak o günden beri kullanılageldi ancak derenin altından çok sular aktı. Artık üzerine en çok konuşulan, yazılan, tartışılan yazarların başında geliyor Tanpınar. Hatta bir ayda üzerine üç nitelikli inceleme kitabı birden yayımlanabiliyor. Besim F. Dellaloğlu, İbrahim Şahin ve Handan İnci’nin çalışmalarından bahsediyorum. Bir ay içinde peşpeşe okuyucuların karşısına çıkınca bu nitelikli kitaplar Tanpınar meraklılarını oldukça heyecanlandırdı; onlara adeta bir Tanpınar baharı yaşattı. “BİR TANPINAR FETİŞİZMİ” Bu kitapların ilki Modernleşmenin Zihniyet Dünyası: Bir Tanpınar Fetişizmi adını taşıyan Besim F. Dellaloğlu’nun çalışması. Sosyolojinin edebiyat, gündelik hayat, tarih ve kültürle nasıl sıkı sıkıya birbirine bağlı olduğunu uzunca bir şekilde, öncüllerinden tanıklar gösterip sorgulayarak başlıyor asıl gezinmek istediği alana doğru giderken Dellaloğlu. Bunları da sayfalar ilerledikçe anlatacaklarına sarsılmaz olmasa da sağlam bir zemin hazırlamak için yapıyor. Asıl yapmak istediği ise elbet spotları Tanpınar üzerine doğrultmak. Doğrultusunu Tanpınar’a çevirdiğinde ise en büyük bağlamını “modern” ve “modernleşme” ekseninde buluyor kitap. Tanpınar’ın döneminde ve zaman zaman halihazırda anlaşılamamasına, “modernleşen” toplumda “modern” bir yazar olarak hayatını sürdürmesine bağlıyor. Anlaşılmaması bir yana okunmaya bile tenezzül edilmediğinin altını çiziyor. Onu herkesin okuyabilmesi için ise “postmodern” zamanların gelmesini beklemek gerektiğini söylüyor. Tüm bunların nedenleri ise ortaya çıkan sonuçlarından daha çarpıcı! Doğrusunu söylemek gerekirse, 2000’li yıllara gelinene kadar laik kesimin kitaplığına pek giremedi Tanpınar. Bunun birçok nedeninin üstünden geçiyor Dellaloğlu. Üstünden geçtiği noktalar da aslında her zaman göz önünde olsa da fark edilmeyen türden: DergâhYKY ayrımı gibi. Birçok insan nasıl ki Tanpınar’ı Dergâh Yayınları basıyor diye okumadıysa birçoğu da kısa bir süreliğine de olsa YKY bastığı için kitaplıklarına taşıdı. Meselenin esas düğüm noktalarından birinin bu olduğunun üstünde duruyor yazar. Aynı konu üzerinde de Türkiye’nin daha çok bir “kimlik” toplumu olup “kişilik” toplumu olmadığını vurguluyor. Böylelikle Tanpınar’ın o zamanlara dek algılanamayışının nedenlerinin kilidini de elimize veriyor. Tanpınar’ın sosyal ve siyasal alandaki konumunu da “kimlik”, “kişilik” bağdaşmazlığından yola çıkarak ele alıyor. Dellaloğlu’nun, Tanpınar’ın anlaşılamamasının nedenleri arasında gösterdiği ve kitabında tartıştığı bir diğer nokta ise onun Doğu ve Batı’nın kesiştiği noktada değil de hem Doğu’da hem Batı’da durması, hem Batılı hem Doğulu olması: “Tanpınar Mevlâna ile Baudelaire’i birlikte okuyabilmişti. Dede Efendi ile Mozart’ı birlikte dinleyebiliyordu. Bu hem onu Tanpınar kılan şeydi hem de diğerlerinin onu anlamakta zorlanmalarının (…) nedeniydi.” Bugüne geldiğimizde ise Tanpınar adına geçmişte yaşananlardan bambaşka bir durumla karşı karşıyayız. Yazının başında da belirttiğim gibi zamanında eserini okuyacak insan az bulunurken şimdi peşpeşe eserlerine ve kendisine dair üç araştırma kitabı yayımlanabiliyor. Çünkü; “Bugün Tanpınar, belli bir cemaatin mülkü olmaktan çıktı. ‘Muhafazakâr’ zihniyet dünyasından bağımsızlaştı. Bir anlamda kimliğini kaybetti belki ama kişiliğini kazandı. (…) Herkesin yazarı, herkesin okuyabileceği bir yazar statüsü kazandı.” Tanpınar bugüne kadar eğer bir cemaat için farklı algılandıysa, okurun da metne kattıkları göz önüne alınmalı. Bu durum da “yorum” ve “aşırıyorum” farkından doğanların getirdiği bir süreci mi yaşadık yıllarca sorusunu akla getirmiyor değil. Kitabın kıyı köşesinden değil de tam göbeğine daldığımızda ise yazarın, okuruna vermek istediği asıl mesajı, son vuruşu da gayet net: Onu “cemaat” ve “cem”lerden ayrı bir yere koyup kıratını ölçün! diyor bize yazar. Bu nokta, kitabın aslında “anlamak isteyene” kısmının da büyük oranda temsili… Dellaloğlu’nun çalışması tüm bu yönleri ve daha bu sayfalara sığmayanlarıyla tam anlamıyla kışkırtıcı. “HAZ VE GÜNAH” Tanpınar üzerine konuşan bir başka kitap ise İbrahim Şahin’in Haz ve Günah: Bir Tanpınar Yorumu adlı çalışması. Şahin’in bu çalışması Dellaloğlu’nunkiyle bambaşka kulvarlarda koşuyor. Dellaloğlu, Tanpınar eserlerine ve kendisine bir sosyolog gözüyle yaklaşırken, İbrahim Şahin alanın içinden gelen biri olarak, onun estetik bilincinin niteliğini ve Tanpınar estetiğinin bir dil sanatı olarak edebiyatta görünüşü üzerine kalemini oynatıyor. Yazar, Tanpınar’ın sanatkârlığıyla ilgili birçok sorunun temelinde yazarın kurmaya çabaladığı kendi ütopyasını oluşturan dil anlayışının yattığını iddia ediyor. Böylelikle incelemenin merkezinde de onun dilini estetik ve ütopik kılan teknik kullanımlar ve bu estetik duyarlığın nasıl oluştuğunu anlama çabası yattığı söylenebilir. Bu bağlamda da kitapta Tanpınar’ın şiir, hikâye ve romanlarının içine dalıyor Şahin ama daha çok hikâye ve roman ekseninde dönüyor anlatılanlar. Tanpınar eserlerindeki estetik üzerine farklı ve açıcı bir kitap okumak isteyen meraklıların mutlaka ilgisini çekecektir Şahin’in kitabı. “SON BAKIŞLAR” Bir diğer kitap da Handan İnci’nin yayıma hazırladığı “Tanpınar Zamanı: Son Bakışlar”. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü dendiğinde akla gelen ilk isimlerden olan İnci, yayımladığı akademik çalışmaları kadar organize ettiği sempozyumlarla da öne çıkıyor. Hele sonrasında bu sempozyumlarda sunulan bildirileri bir araya getirip kitaplaştırması, sempozyuma gidemeyip için için yananlar ve gidip dinlediklerini hep saklamak isteyenler için ayrı bir anlam taşıyor. Handan İnci yine böyle bir kitapla karşımıza çıktı. Tanpınar üzerine de yetkin çalışmaları bulunan İnci’nin 12 Kasım 2010 tarihlerinde yine bağlı olduğu üniversitede organize ettiği “Dünyada ve Türkiye’de Tanpınar Zamanı” başlıklı sempozyumda gerçekleştirilen panel, söyleşi ve sunulan bazı bildirileri bir araya getiriyor kitap ama sadece bununla da sınırlı kalmıyor. Bazı sürprizlerle okuyucu karşısına çıkmış bu kez Handan İnci. Kitap, Tanpınar edebiyatına birçok nitelikli kalemin elinden yeni bakışlar getirmenin, öğrencilerinin gözünden insan yanıyla Tanpınar’ı tanıtmanın yanı sıra Handan İnci’nin bir araştırması sırasında pembe renkli karton dosya içinde tesadüfen karşısına çıkan ve çoğu hiçbir yerde yayımlanmamış fotoğrafları da içeriyor. Bu fotoğraflarda Tanpınar’ın asker hallerini, lise zamanlarını, Ahmet Haşim’le yan yana pozlarını, Yahya Kemal’le İstanbul surlarını gezerken yakalanmış kareleri buluyoruz. Bu pembe renkli karton dosya, Tanpınar hakkında merak edilen birkaç noktanın daha aydınlanmasına yardımcı oluyor. Mesela meşhur “Antalyalı genç kızın” aslında bir “genç erkek” olduğunu… Yine bu pembe renkli karton dosyanın içinden çıkmış yeni keşfedilmiş bir Tanpınar hikâyesi de kitapta meraklıların karşısına çıkıyor. Ama en önemlisi Tanpınar’ın kitaplığına dair bir listenin de bu pembe dosyadan çıkmış olması. Büyük yazarın merak edilen kütüphanesini kısmen de olsa serimleyen bu liste de kitabın ilgi çkecek bir parçasını oluşturuyor. Yine bulunan bu kütüphane kaydı üzerine Orhan Okay, Hilmi Yavuz ve Beşir Ayvazoğlu’nun değerlendirmeleri Tanpınar’ın kütüphanesinden çıkanları özümleme noktasında önemli bir yerde duruyor. Handan İnci’nin daha nice pembe renkli karton dosyalara ulaşması dileğiyle... ? e.erayak@gmail.com Modernleşmenin Zihniyet Dünyası Bir Tanpınar Fetişizmi/ Besim F. Dellaloğlu/ Kapı Yayınları/ 218 s. Haz ve Günah Bir Tanpınar Yorumu/İbrahim Şahin/Kapı Yayınları/524s. Tanpınar Zamanı Son Bakışlar/ Yayına Hazırlayan: Handan İnci/ Kapı Yayınları/ 364 s. HAZİRAN 2012 SAYFA 21 ? A Tanpınar Bedia Muvahhit ile... Tanpınar ve eserleri üzerine bugüne kadar yapılan çalışmaların geneline bakıldığında modern edebiyatın getirdiği bir alışkanlıkla sosyolojik yanı ağır basan çalışmalar yapılmış hep. İbrahim Şahin de kitabın önsözünde bundan bahsediyor. Tanpınar üzerine kaleme alınan külliyatı yakından tanıyan birisi olarak şiir, hikâye ve romanlarında dil bazında onun estet kimliğini ön plana çıkaracak bir çalışmanın eksikliğini dile getiriyor. Kitapta konu bağlamında ilk çıkışını da şöyle vurguluyor: “Hayatın merkezine sanatı ve edebiyatı ve doğal olarak dili koyan bir estet’in eserleri, ilgili türlerin dilini merkeze alan bir bakış açısıyla incelenmeliydi.” Bu doğrultuda, Tanpınar’ın dili kendi ütopyasını kurar iddiasını öne sürüyor yazar. Şahin’in bu “ütopya” kelimesiyle kastettiği ise “dilsel sanat türlerinin, gerçekte dilin estetiği amacıyla düzenlendiği ve bildiğimiz ütopya kavramının, sadece estetize dili hedeflediği veya dilin yüksek estetik karakterinin bizatihi ütopya olduğu”. Tanpınar eserlerinin bir ütopyanın kuruluş ve bozuluş aşamaları etrafında düzenlendiğini vurgulayan yazar, onun dilinin de bu ütopyanın konumuna bağlı olarak biçim değiştirdiğinin üstünde duruyor. Buna bağlı olarak da incelemenin bütünlük formuna ilişkin kısmı, bu ütopyanın nasıl görünür kılındığı üzerine yoğunlaşıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1164 7 ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle