Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? şairlerden biridir Engin Turgut: Ona kuyumcu titizliğinde işlenmiş dizelerin ustası demek yerinde olacaktır. O, şiirin şiir için, bir de en fazla şair için yazılabileceğini düşünen dirençli bir azınlığın önemli bir temsilcisi... Borges, "Ben kendim ve dostlarım için yazıyorum, bir de zamanın geçmesini kolaylaştırmak için" derken bir yandan Engin Turgut’u da tarif ettiğinin farkında değildi elbette. Ama bu durum şairin, yazdığı her dizeye karşı sorumluluğunu azaltmak şöyle dursun yazılan başka dizelere de karşı sorumluluk duymasını sağlamaktadır. Edebiyat ödülleriyle ilgili görüşlerini açıkladığı bir yazısında diğer şairlere karşı duyduğu sorumluğu bakın nasıl dile getiriyor. "Sözgelimi Cemal Süreya benim için bir ödüldür. Oktay Rifat, Behçet Necatigil, M.Cevdet Anday, İlhan Berk de öyle. Ece Ayhan, Turgut Uyar da. Ve daha niceleri .../... Şairim Haydar Ergülen’in arkadaşlığı ve yazdığı şiirleri bana armağandır, ödüldür. Onun gibi ben de Arkadaşlık ödülünü hiçbir şeye değişmem. Ben buradan elbette sevgili Adnan Özer, Tuğrul Tanyol, Metin Celal, Orhan Alkaya’ya da şapka çıkarırım. Şair arkadaşlarım en güzel ödüllerimdir benim..." ESRİK TATLAR ? Pelin ONAY iir kitaplarının lirik tanıtımlarını ondan okuyorum. Kendi çocukları, kendi sesiymişçesine sahip çıkıyor yüreği genç kalemlere de. Renklerin dans eden palyaçosu, resimlerin çocuk yüzlü ressamı, "imge terbiyecisi". Biraz jazz hiç fena olmaz derseniz, resimlerinden fırlar notalar. Aşkın aşk hali. Mümkün olur mu, onun gibi anlatabilir miyim, yazabilir miyim emin değilim ama hem 30. Sanat Yılı’nda ve aynı zamanda doğum gününde Engin Turgut için bir şeyler yazmak istediğimi biliyorum. Üstelik bugünlerde iki yeni kitabı çıkmışken yazmayı daha da çok istiyorum. Bu zamana kadar hep kendisi anlattı, hep yüreği yazdı. Ben de yüreğimden geldiğince, onun şiirleriyle dökülebilir miyim acaba? Bilirim, üstat derim, olmaz. Şair, derim kabul etmez, öyle de mütevazı. Peki sana nasıl sesleneceğim abi, dediğimde ise, "abi deme ya" diye sitemleşir. "Engin de, benim adım Engin." Peki Engin Turgut. 30. Sanat Yılı’nda ve doğum gününde, şiirlerinin elinden tutarak seninle bir şeyler paylaşmak istiyorum. Okur musun?.. Biliyor musun, "boynu bükük ve kaybolan kırgın hayatlarımızı kime anlatsam" diye çok düşündüm. Şiirler anlar mı? Sığındığımız deniz, sarıldığımız mavi, sadık sevgilimiz yalnızlık anlar mı?.. Kimi zaman kızıp bir kenara fırlatsak da, bir kalem var işte, yüreğimizden geçen, geçerken sevdaya ve hayata bulanan, akan, çağlayan bir kalem. Söylesene Engin Turgut, "kekremsi bir yalnızlığın toprağına düştük/ çölden şehre sıçrayamam" diyorsun. Peki, biz ne yapalım? Nereye sıçrayalım? Hangi toprağın kokusunda filizlenir düşlerimiz? Yazdığına göre biliyor olmalısın, anlatmalısın. Kalemim çoğu zaman yalnızlığın toprağında çamurlanıyor. Yüreğinle bizlere su olmalısın. Ş Engin Turgut şiirini geniş gövdeli ve zengin hayal gücüyle süslenmiş temelleri oldukça sağlam bir yapı üzerine kurmuştur. Bu sağlam altyapı imgeler ve diğer birimler üzerindeki egemenliğini kolaylaştırmaktadır. İçinden esrik tatlar çıkardığı bir şiirinden bu konudaki yetkin hali daha açık ortaya çıkmaktadır: "Vapur düdükleri akıyor ağzımdan / Çiçek açtı kadın, öksürdü güneş / İçtim kanını gecenin, rahatladım! / Sözcükleri yıkayarak konuşur... / Alkolün soluk penceresini kırdım / Döktüm şarkılarınızı kulağımdan içeri. / Çelebi bir gül hıçkırır. / Gövdemin tenhalığından." Bir Engin Turgut dizesi okurken şaşkınlığa kendinizi önceden hazırlamalısınız. Özellikle insan ve doğa, doğa ve içsel bakış, düşler, beklentiler, insan sevgisi ve daha günümüze yabancı pek çok kavram Engin Turgut dizelerinde ısrarla hayat buluyor. Vahşi ve ruhsuz bir çağa savaş açarak kutsanmış kötülüklerin hareket alanlarını daraltma çabası içinde olması onun en belirgin kaygıları... "Yazmak büyülü bir fenerdir ve herkesin elinde yoktur." Borges’in bu sözünü ısrarla vurgulayarak şairleri dünyanın kalbine yerleştiriyor. Engin Turgut "Mahcup" ile birlikte "Hiçbir Zamana Sığmayan" denemelerini de okurun beğenisine sunarken kendi dünyasının ayrıntılarını okurun ziyaretine açmış oluyor. Yeni çıkan bu kitaplarıyla okuduğu şairleri, beslendiği donatımları ve şiirin o direnç isteyen uzun yolculuğundaki tanıklığını ortaya koymaktadır. Geriye bunun tadını çıkarmak kalıyor. ? Mahcup/ Engin Turgut/ Hayal Yayınları/ 108 s. Hiçbir Zamana Sığmayan/ Engin Turgut/ Hayal Yayınları/ 174 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI caktır dudaklardan dökülen sevda sözleri. Onca vedaya rağmen, "aşkı üfleyerek içiyorum sanmayın". Uslanmıyor ki bir türlü kalbin dili. Hem, sen de bilirsin ya, "ayışığı kılıklı, gül işlemeli, defosuz bir kahrı var ayrılığın". Ben ne kadar Ege’ye yazdıysam, sen o kadar Marmara’ya aktın. "Egzotik evlat İstanbul, damağımızın sokaklarında üzgün ve şaşkındı" demenden önce gönlün kaymıştı belli ki, boğazından şiirsiz ve aşksız geçemediğin İstanbul’a. Anason kokulu akşamlarda çok denedik Orhan Veli’nin isteğini yerine getirmeyi, bir vasiyet gibiydi sanki. Belki rakı şişesinde balık olamadık ama sen; rakı şişesinde şiir oldun Engin Turgut! Bu yüzdendir seni okudukça sarhoş olmalarımız. Bu yüzdendir o çocuk yüzünden damlayan gülümsemelere tutunup, büyümemek için direnmelerimiz. Ama o engin kalbin Ege’yi de uzak tutmadı ya. "Ey Ege kıyıları/ yalnız değilsiniz/ birkaç Rum kardeş ve birkaç Türk/ sarılmışsınız koynuna hayatın/ ihtiyar dünyaya bakıp gülümsüyoruz" Sağ olasın, bunu bilmek ne sıcak şey. Öyleyse ben de sana şöyle cevap vereyim; "Yasu Engin Turgut, değiliz yalniz, öyleyse söyleyelim şarkilari, geldik biz ağlamaya?" Şarkılar bizleri yalnız bırakmaz, değil mi ama? AŞKA SIĞINMAK... ‘Mahcup’ ve mavi bir gülümseyiş içinden başımız dik şekilde geçmeler. Kızma bana, şair olan sensin, daha iyi bilirsin, nasıl da silinir gözyaşları şiir ellerle. Unutmadım yazdıklarını. "Her aşk kendine yeni bir veda bulacak kadar canlıdır ve sıcak/ çünkü gönlümüzdeki kuşlar denizle sevişecek kadar yasemin kokar" demiştin. Doğru söylüyorsun değil mi, kandırmıyorsun yani bizleri? Gerçekten de yasemin mi kokar?.. "hayat böyledir işte, düştüğü yeri acıtır aşk, adresinde yoktur, sesinizde veda kalmıştır" Bilmez miyim, bilmez miyiz sanıyorsun. Adresine ulaşamayan merhabaların başkenti "aşk" ve avuçlarımıza sıkıştırılan bir kâğıt, adresinde bulunamamıştır, diye. İnadına yazmaya devam et sevgili Engin Turgut, inadına şiirle büyüt bizleri. Biliyorum, bir gün adresine ulaşa YENİ BİR VEDA... Vedalar düşüyor aklıma, zamanlızamansız denizimizde kulaç atan vedalar. Yazmak onarır diyerek avunduğumuz için belki bu ayakta direnmeler, sekerek de olsa yürümeye çalışmalar, hoşça kal mektuplarının 857 Aşkı ve ayrılığı bir başka yazsan da, sadece bunları yazmadın, resimlemedin elbette. "Sahi nedir barış/üşüyen düşlerimiz mi/ah bir bilebilseydim?" demişsin ya, biz de bilmiyoruz hâlâ. Onca savaşın içinde, barışı yaşatmak ve unutmamak adına mı yazarak direniyoruz yoksa? Belki de bu yüzden aşka sığınarak korunmaya çalışmamız. Resimlerinin içinden bize bakmaya devam et desem, hayatla barışık kalmak adına, renklerini gözlerimizde tutar mısın? Her şeye rağmen, inatla... Bak ne geldi aklıma, bir veda anında, "bende bıraktığınız yaranın eline kimse su dökemez" dediğimde, rica ederim demişti, gitmeye hazırlanan. Gülüyorsun şimdi, rahat ol. Ama anladın değil mi, şiire parmağı değmeyen birine veda etmek, artık acıtmıyor içimi. Yüreğinde tülden ay ışığı ve can Ali sevgisiyle, sana yakışan kahkahalarını dudaklarında tutarak, şiire ve renklere yürümeye devam et lütfen. Sen dememiş miydin hem, "kalbini şiirine göre uzat, ruhunu şımart, düşlerin açıkta kalsın". Sen de, tıpkı yazdığın gibi yaşamalısın. Biliyorum, şimdi sana kaç yaşına girdin diye sorsam, "meleklerin yaşındayım/ mavi bir şarkıdayım/ kalbimde resimli hisler tarihi!" diye cevap vereceksin. Öyle olsun, böyle bilinsin, "yaşsız yabancı" olarak kal ve hep nefes al mısralarda. Satırlarıma burada son verirken, unutmadan söylemeliyim. Biliyor musun sevgili Engin Turgut; "senden ne güzel deniz olur bize yine şiir yap, içimizde korkunç bir düş sıkıntısı" ? SAYFA 15