Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M GÜNER DEMİRAY hmei Necdet, "Bir Boluk Anka" adlı kıt.ıhını imzalayip verdiğindc: "Çeşitlı dergilerdeyayınlanan deneme, ınceleme ve böyleşilerimi deıgi savlaları ara.sında kalıp da unutulma sın dıye kitaplaştırdım,' dedi. Fuzuli'nin "Cîfei dıinyâ degil herkes gibi matlubumuz/Bir bölük ankâlarız K0II Kanâ'at bekleriz' beyitinden (ikili) alınan başlık, Kafdaöı'nın mitoloji ve Doğu ya/ınındaki konumu ve önemini anımsattı bana. Kafdağı, söylcnceye göre dünyayı saran bir dağ. Devler, cinler, şeytanlar, ejderhalar ve daha birçok kötücüllüğü sinıgeleyen yaratıklar bu dağın ardında yaşarlar. Iyi lık melekleri bu kötücülleri zincirleyip bu dağın ardına bırakırlar. Türk ve Do LI masallarında çok kez insancıl görev er le yuklenmiş ankfı admdaki söylence kuşu, l'uzuli'nin beyitinde "bir bölük ankâlar" olarak Kafdağı'nı bekliyoı Bunlar şiire göre gözleıi doymuş, kana atkâr kuşlardır. Bu kuşlardan her biri otıız kuşun renginde, otuz kuşun biciminde, yaratılışında, otuz ktışıın büyÜK lüeiindedir. I 'arsca'da "sîmurg" deııilir ankâ kuşuna. Türk masallarında daha çok Zümrütüanka kuşu olarak adı gcçer. Tasavvıır'ta sufi anlayışa göre kötü cüllerin kol gezdiği Kaidağı insan bedenidir. Bıınıın ıçin "nefse egemen olıııak", "bedeni arıtmak" gerekir. Yoksa "insanı kâmil" aşamasına gelemez kişi. Ahmet Necdet'in Fuzuli'den esinlenerek yapıtma ana başlık olarak koyduğu "Bir Bölük Ankâ" simgesi, onun saııat kavgısıyla kalcmc alınmış yazılannı sımgeliyor kanımca. Her yazı estetik yüklü bir aııkâdır. A Yazın ve sanat üzerine Ahmet Necdet, "Bir Bölük Ankâ"daki yeralan yazın ve sanat üstüne yazdığı bu özgün yazıları ve tutarlı söyleşilerinde örneklemc, karşılaşürma, tanımlama, tanık gösterme ve nesnel verilerden yararlanma gibi yöntemler uygulamış. Elden geldiğince genellemelerden kaçınmış. Bu deneme ve araştırmalar, bizi yazının ve sanatın içine çekiyor, düşüncelerimizi kamçılayarak yeni düşüncelere varmamızı sağlıyor. Kalla ilegönenivonmı. (s. 45)" Sıir ve sanat telsek'si ı'ızeıine düşün ceferin, ya/anların mutlaka okıımalan gerektiğine ınandığım araştırmaya dayalı önemli bir deneme yazısı <\<\ "Cîele nek ve Yenilik" konusunu işleyen yazı" "Geleneğe yaslanmayan, geleceğe yas lanmaz" sözü, ilk bakışta hani Yahya Kemal'in 'kökü mazide âtiyim' sözü gibi doğrıı görünse bile, bunun bir savsoz gibi tehlikeli ve edebiyat içın yararlı ol mayan bir tartışmaya yol acması kaçınılmazdır. Nazım'ın kişisel deneyimle rinden yola çıkarak ortaya koyduğıı ilke, bizce en sağlıklı olanıdır: 'Şair gele neöi bir sıçrama tahtası olarak kulianacaktır, ayaklarına pranga yapır >a yapmayacak tır' Yolun doğrusu buuuı. Naz; uı. Nazım'a göre, 'bütün insanlık, yalnız Avrupa, yal nız eski Yıınan, Roma, Rönesans degildir, Asya'sıyla, Arrika'sıyla, yeni Amerı ka'sıyla bütün dünyadır. Çin, Japon klâsikleri, Hind, îran, Türk klâsiklerı ve halk sanatkârları, gnel olarak bütün bu ülkelerin insanlık kıiltür hazinesındeki payları, Avrupa'nın payından, eski Yunan, Roma ve Rönesans'ın payından hiç de aşağı değildir Resim de de, heykelde de, edebiyatta da, raksta da bu böyledir. (s. 7273)" Yazann denemelerini okumayı surdii rüyorum. Şu tlenemesi de onemli kilometre taşlarından bırı: "İlk Baudelaire Çevirmenimiz Şahabeddin Süleyman mı?" Yazar bıırada Baudelaire çevirile rinin tarihsel geçmişine uzanıyor. Yine biı deneme yazısında da Cnıillaume Apollinaire'nın "Marızibill" ve "Yı lan balığı" şiiılerini a<,ımlıyor, çevirilerini verı vor ve diğer bir yazısında da "çe viri şiir yaziıısal bir varatı mıdırr1" dive soruyor ve "Anlam ve ıçeıiğı bir başka dile taşırkeıı. bu anlam ve icerige sıkı sıkıva baglı k.ılınm.iM, •jıır kadar, şiııine duyulan saygının da bir belirlisi sayılnıalıdır" kanısını "insan çevırmek ıstediği şiiri yeniden yazınak ve yaralnıak zorıında" duşuncesıyle dengeliyor. Bunların yanındu diliı,i <,cviri sorıınlarına degindiğini görüyoruz Ahmet Necdet'in. Ona göre dilici ceviri yöntemiyle Divan şiirinı yeni kuşaklara, genç insanlara sevdirmek olanaklıdır. Çünkü Divan ürünlerini zamanımıza, duz anlamını içeren mctinlerle değil, bugünün diliyle şiir olarak taşımak o dö nem şiirinin güzelligine varmayı sağlar. Yazar dil iyi çeviriye örnek olarak "lil hânı Şitâ"yı ve "Makber'in bazı bolümlerini bugünkü Türkçe ile sunuyor. Benim değindiklerimin dışınua başka şairlere, yeni izleklere de uzanmış Âh met Necdet. Deneme ve araştırmaların bütünü de yeni ve özgün bir bakışla de ğerlendirilmiş. Yine yazılanlarda açık ve saydam bir anlatım, yerli yerine otur muş bir dil var. Söyleşileri de ayrı bir bolümde toplanmış. Bu söyleşilerinde Ahmet Necdet'in çokluk çağdaş Türk şiirinin geldiği aşamayı yorumlaması, geleneksel Divam yazanımızın önemini ve modern yaratıma katkısını etkileyici bir biçimuc vurgulaması, şiir seçkileri üzerine bilgilendirici açıklamaları dikkatimi çekti. Kısaca söylemek gerekirse Ahmet Necdet'in, özgün düşüncelerini paylaşmak, sanatını algılamak ve özellikle şiirinin gizemine girebilmek için okunması gerekli biranahtaryapıttır "Bir Bölük Ankâ". • Bir Bölük Ankâ/ Ahmet Necdet/ Gerçek Sanat Yayınlan/ Ocak 2003/ 205 s. K İ T A P Ahmet Necdet'ten "Bir Bölük Ankâ' Ahıııet Necdet, ya/ın ve sanat ustüne vazdığı bu ö/.gün yazıları ve tutarlı söy leşilerinde örnekleme, karşılaştırma, tanımlama, tanık gösterme ve nesnel ve rilerden yaıarlanıııa gibi yöntemlcr ııygulamıştır. lîlden geldığincegenelleme lerdeu kaçınmıştır. Bu deneme ve araştırınalar, bi/.i yazının ve sanatın içine çe kiyor, duşııncelerimizi kamçılavarak yeni düşüncelere vaımaınızı sağlıyor. Ara.ştırma sıcaklıg'ının verdiği bilinçle sorgulama gücümüzu bılivotuz. Ilk denemesı, Bodrıım olayına çeşitli yazaılarıu bakı^ acılannı ortaya koyarak eğilmesiyle oluşnıuş Bu görüşleri öz nel birer deuerlendirme olarak niteliyor. Sonunda bu toplumsal olgunun toplumbilimin nesnel yöntemleriyle incelenmesi gerektiğini savlıyor. Sonra günlüklerin dunyasına dalıyor, yazın rarihimizde iz bırakmıi; günlüklerden sözediyor, Cıımhuriyet üöneminde bu yazın türiinün daha bir önem kazandığını belirterek çağdaş günlüklerdeki sanatla ilgili düşünceleri irdeliyor. Ayrıca bir yazısında ödüllerin işlevselliğini ve önemini gittikce yitirmesi üzerinde duruyor ve "kimler dağıtıyor bu ödülleri, hangi kişiler, hanei kuruluşlar önavak oluyor bıınar' Sayıları her geçen gün biraz daha artan bu ödüller bir enflasyona ve bir kargaşaya yol açmıyor mu? (s. 1415)" diye soruyor. Bir denemesinin bashgına Ahmet Hamdi Tanpınar'ın o ünlü şiirinin dizesini koymuş: "Nelçindeyim Zamanın." Zaten konu da Ahmet Hamdi Tanpınar. Onun, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'den aldı^ı "mukemmeliyet fikri ve dil güzelliği"ni, Valery'yi tanımakla da "rüya" ve "musikf'nin iç içeliğini benimsemesiyle şiir estetiğini ördüğünü önemle belirttikten sonra hece ölçeğiniıı en başarılı bir şairi oldugunu vurguluyor. Aynı zamanda Tanpınar'ın serbest koşulda da usta işişiirlerbıraktığınıbelirtiyor: "Özellikle 'Zaman Kırıntılan' ayn bir değer ve önem taşıyor bunların SAYFA 8 Deneme ve araştırma arasında. Okudukça tad alınan, tad alındıkça tekrar nkuma arzusu uyandıran ve yeni yeni tadlar veren görkemli bir şiir bu! Bcn zamanı ^ürdüm, Içımde ve dışımda sessız çaltşıyordu, Bir mezar böylc kazılırdı ancak, Yıldırımsız ve baltasız, Bir orman böylc devrilirdi! Ren zamant vnrdüm, Kaç bakışta bozdu hayalimi Ve kaç düşüncede. Ben zamanı vördüm, Ştm$ek gıbı bir anın uçurumunda (s. 20)" Başka bir denemesi de Ataç üzerine. Onu öncü ve ahlâkçı bir düşiince adamı olarak tanımlıyor, bu usta yazann zamanı alt etmesi konusunda şunları söyliiyor: "Yaşadığı sürece hep gcnç kal masının gizi, sürekli olarak ve ödün vermeksizin, her türlü yenilikçi, akdcı ve özgürlükçü düşünceyi savunmasından kaynaklanıyordu. (s. 22)" "Ahmet Haşim Yaşasaydı" denemesi çok ilginç ve doyurucu bulduğum denemelerden biri. Bu denemeyi okııdıığumda I iaşim üzerine bilgilerimi yeniledim ve yeni düşünceler ağında soru lar ürettim kendi kendime. Yazar neden sonuç çizgisınde yürüyerek ılenemesini şu dü•jiıncelerle bağlıvor: "Haşim yaşas.ıvdı.heceveznini .ıtlayarak mutlaka serbest nazımla yazardı, diyorum: Mesnevi ve serbest müstezat gibi na/ım biı,imlerini /.orlayan bir şairin, gelenege pek fazla prim vermeyeceğini düşünerek. (s. 26)" Necip l'azıl'ın mübalâğanın (abartının) koflu £ıında nasıl eritildiğinidilegetiriyor bir başka yazısında. "Şark kurnazlıgı"nı ve "Doğu ovcülüğü'nüyerıyor. Çetin Altan'ın Necip l'azıl'ın özyapısını çizen şu özlü sözlere yer veriyor: "... Mistiği pratik mistik hafîne getirmek tutarsızlığına duşmüştür. Ama her zaman iyi şairdir. Bir başka özelliği de iktidarı tuttuğu halde, hapisten kurtulamayan adam oluşudur. Bu da şairane mizacından olsa gerek. (s. 29)" Araştırma karanlıklarla bürülü bir gerçeği tüm giz perdelerini de indirerek aydınlığa (,'ikarmaktadır. Araştırmanın kapısını da merakın körüklediği istek açar. lşte Ahmet Necdet de Devlet Klasik Türk Mıısikisi Topluluğundan Dilhayat Kalfa'nın ecâra saz semaisini dinlemiş ve bu büyük kadın bestecimize hayran kalmıştır. Bu hayranlık onu Dilhayat Kalfa'nın tarihin sisleriyle örtülü yaşamını araştırmaya götürmüştür. Kimdir bu kadın, ne zaman yaşamıştır, ne gibi öncmli yapıtlar bırakmıştır gibi sorularayanırlarbulmakiçinaraştırmanın dolaınaçlı yollarına düşmüş ve sonıında gerçeğe ulaşmıştır. Dilhayat Hanım III. Selim döneminde Haremi Hümayunda cariye iken Başsâzende Kalfalıga yükselmiş bir sanatçıdtr. "... İnsan, ister istemez meraka kapıhyor, bundan 200 yıl önce kadın besteci yetiştirmiş bir başka toplum var mı, diye. Araştır maya değer bir konu diyor ve Dilhayat Çevlrişilp Dilhayat Hanım C U M H U R İ Y E T SA YI 68 1