Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Güvercin'in Saati Seza Kullar Aksoy, PcnccreSey Yayınf ları.20()İ.Say/a1l ) Rcsımlcycn Scvını Yc^ilbursa (9+) SİHİRLİ DEGNEK Ço c u k 1 a rJ L ç jn Ki taj) 1 a r Hazırlayan: Nilay Yilmaz • çizimler: Mustafa Delioğlu iyi, güzel bir şey. Peki temiz harfler, güzel kuş, çiçek resimleri neden duvan kirletsin kir\. Bir gün, harflerden fişleri kesri Sarı atkısının üstüne zamkla yapışrırdı. Atkının üstünde 'Güvercin' yazıyordu. Bir de kocaman kuş resmi çizip ekledi buna ... Sınıhn içinde yazı lı atkılar bayrak gibi dalgalandı. Harf uçaklar bavada uçuştu. Hatta biri öğretmenin kalasına kondu. Işte böylesine sevivorlardı okumayı yazmayı. Aferin diyeceği yerde neden kızıyordu öğretmen? Annesiyle babası neden böylcsine öfkeliydi." (S.4344) Öğretmen Güvercin'e kızmaya devam eder. Sorular sormak isteyen Güvercin soramaz, ağzını eliyle kapatır. Bir sürc sonra sorular geldikleri yere gidiverirler. tşte büyükbabanın verdiği saat de o günden sonra teklemeye başlar, gü nün bırinde de 'çıtt' diye dııruverir... Sizce Güvercin ne yapacak? Okulda bu saat vüzünden başına neler gelecek? Büvükbaba artık saatin çalışmadıgını öğrenince acaba neler olacak?.. Neler yok ki Güvercin'in Saati' nde 1 Cinler periler var, arkadaşltklar var, sırlar mutlululdar var, aşklar hiızünler var, kavgalar banşmalar var, cahillik var, bilinı düşünce var... Bu kadar şeyin içinde, keşke bir de sevimli çizimleri olsaydı Güvercin'in, diyor Sihirli Değnek. Güvercin'in afacanlığıni ve sevimliliğini, keşke sadece anlatılanlardan değil çizgilerden de hissedebilseydi ıııinik sihirli değnekler... Çocuk ki taplarındaki çizgiler de çocuklar gibi dans etmeli, metinle oyunlar oynamalı, koşmalı, zıplamalı... Geleneksel eğitim sistemimiz içinde, çocııklara genellikle eksiklilderi, ne olamayacakları ve yapamayacakları anlatıldığı için ne yazık ki çocukların kendilerine olan güveni de gelişemiyor. Yalnı/.ca akademik başarıya odaklanan eğitım sıstemimizin, çocukları zama nından once vetişkin olmaya zorladığını biliyoruz. Çocuklar, oyun çağında oyun oynamayı unımıyorlar. Oysaki oyunıın, çocuğun zihinsel, duygusal ve toplunısal gelişimine katkısmın büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak bunu sınıflara taşımayı pek az kişi akıl edebiliyor. Eğitim, artık bilgi aktarmadan ötesine geçmeli, 'yaratıcı öğrenmeye' doğru ilerlemelidir. 'Öğrencinin yaratıcı biçımde öğrenmesini sağlamak, öğrenciye sorun çözme ve yaratıcı düşünme becerisi kazandırmak, yaratıcı düşünceyi özendirmek ve yaratıcı düşünceyi engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak', eğitimin yasal amaçla rı arasında olmalıdır. (lül Oğrermen, ögretmenlere çok şey soyluyor. Eğlenerek öğrenmenin yollarını, oyunun öğrenmedeki yerini, öğrenmenin keyfıni gösteriyor... Güvercin'in Saati' çok şeyler fısıldıyor. Tik tikleri arasından büyük küçük herkese sesleniyor. Egitimciler, anne babalar çok şeyler duyacak... Çocııklar zaten biliyor bunları, unutanlar da kitabı okuyunca, Güvercin'le birlikte, yapmaları gereken şeyleri hatırlayacaklar. Asıl söz ise unutanlara, saatin sesini, müziğini bugüne kadar hiç duymayanlara... Dinleyin, uzaklardan bir ezgi yaklaşıyorbik;... Gâtmrein'ln dati * "Büyükbabası, Güvercin'in kafasına tık nk vıırıır: 'Akıl kutusu çalışiyor mu?' derdi. Akıl kutıısıınun içinde bir yığın oda vardı. Sorıı sorma odası, kıkırdama, ağlama odası, isterim diyc tutturma odası.., Sinirler, damarlar, vı zır vızır arılar gibi çalışırlardı. Duyduklarını anlamazlarsa şöyle sorarlardı: "Neee? Niçin ama? Nasıl böyle oldu? Bir daha söyleyin bakayım. Anlaymca da '1 Iımm.. Demek böyle. Anlaşıldı. Bu anlama odasına gitsin. Anlamak ne giızel. Mmınnı...' derlerdi. O zaman akıl kutusu bal yemiş gibi keyiflenirdi..." (S.5). Güvercin soru sormayı çok seven küçük bir kız. Her şeyi merak ediyor, sorup öğrenmek istiyor. Evdekiler onun sorularına cevap verınekten yorulsa da büyükbabası Güvercin'in soru sormasına bayılıyor... Küçiik kız büyükbabasını çok sevıyor. En çok da onun saatlerini. Çünkii bir oda dolusu saati var büyükbabasının. Çalışmayan saatleri tamir etmeyi çok seven büyükbabanın en büyük düşü, bir saat yaratmak. Ama öyle sıradan bir saat değil, enerjiyle çalışan bir saat Bir gün büyükbabanın bu düşü gerçek oluyor. Çalışmayan eski bir saat Güvercin'in kolunda rik tik atmaya, müzik çalmaya başlıyor. Bu işe. çok şaşıran büyükbaba saatin Güvercin'in beyin enerjisiyle çalıştığını anlıyor. Güvercin soru soruyor, saat tik tik çalışıyor. Saat çalıştıkça Güvercin seviniyor, büyükbaba seviniyor. Onlar düşündükçe, soru sorııp öğrendikçe saat çalışıyor. Ancak annesi, babası ve babaannesi üzerinde denenen saat çalışmıyor; çünkü onlar büyükbaba ve güvercin gibi sorular sorup düşünmüyorlar. C) yüzden kimse saatin gerçekten çaliştığma inanmıyor. Büyükbaba, saatin patentini alma hayaliyle şirket şirket dolaşsa da sonuç değişmiyor. Soru sormayan, düşünmeyen insanların kolunda çalışmayan bu saate kimse dönüp bakmıyor, bakmak istemiyor. Işini de hayalini de kaybeden büyükbaba umutsuzlıığa düşüyor, bir gün saati Güvercin'e bırakarak babaanneyle birlikte, doğduğu yere dönüyor. Bıından sonra Güvercin ne yapıyor dersiniz? Büyükbabasına verdiği sözü unutmu yor, evde buluşlar yapmaya devam ediyor. Ancak buluşlarıyla eve ve çevresindeki insanlara zarar verdiği için annesiyle babası üzülüyor. Okııla başlayan, soru sormaya sınıfta da devam eden Güvercın'in oğretmeni de onun sorularıyla ve buluslarıyla bunalıyor, sık sık ona kıziyor, cezalar veriyor. Neler yapmıyor ki Güvercin okulda? Okumayı ve yazmayı çok seviyor. "O kadar çok seviyordu ki harflerden, kalemlerden ayrılmak bile istemiyordu. O yüzden kâğıtlar bitince, sınıf duvarlarına, kapıya yazı yazmayı sürdurmüştü... Duvarlar zaten pisti. Yazmak da SAYFA 28 Yağmur ile Bahar'tn Masalı Vedat Yazıcı, Kultur liaktinlığı Çocuk Kıtapları, 2000. 24 sayfa Re.sımleycn Sait Munzur (7+) "Gökyüzü ülkesinin tüm çocukları kış uykusundaydı. Doga Ana, kayın orma nında kızı Yağmur'la birlikte yaşıyordu. Küçük kuliibesinde, bir sabah kış uykusundan ter içinde uyandı. Kötü bir düş görmüştü." (S.l). Kızı Bahar, Toprak'la evlenmiş, Giineş Ülkesi'ne gelin gitmişti. Rüyasında Bahar'ı gör müştü, savaş görmüştü, acı görmüştü... Annesinin kış uykıısunda ablası Bahar'ı çok özlediğini düşunen Yağmur, hemen Bahar'ı almaya gitti Güneş Ülkesine. Artık Bahar gelmelıydi, özlem dinme liydi... Yağmtır'un yolculuğunu merak edenler Yağmur ile Bahar'ın Masalı'nı okumalılar... Sıı damlacığıntlan buluta dönüşen Yağmur'un Güneş Ülkesi'ne yolculuğu, doğayla ilgili, mevsimlerlc ilgili çok şeyler anlatıyor. 1 îem de bu kaygıyı ön plana çıkartma dan, asıl atnaçtan uzaklaşmadan, sadece isimlere ve olaylara göndermc yaparak... Mavi saçlı Yağmur yağıyor, sarı saçlı Bahar erguvanlar arasından neşeylegülümsüyor... Kış uykusıındaki fer! Güneş Ülkesi'ne gitmek isteyen ler! Yağmur'uizleyin! Bahar'ı hissedin! Busenin sihirli değneği (Kaçak Kız, Muzaffer tzgü) Testlerden, çalışmaktan ve dersharieye gitmekten bıkmış bir kızı anlatıyor. Bukızın adı Üzüm. Ailesi Üzüm'ün doktor olmasını istediğinden onun için her şeyi yapıyor. Ancak bir kural var, o da devamh çalışmak. lîem de hiç durmadan. Uzüm üniversite sınavını kazanamayınca ailesi onu yanında istemiyor. Bu durumda Üzüm evden kaçıyor. Kitabın Beğendiğim Yönü: Fırat ile Üzüm Kuşadası'na gideceklerken gazetede çıkan haber yüzünden Üzüm üzülüyor. Ama gitmekte kararlı olduğunu söylüyor. Aslında içi evine dönmck istiyor. Ama babasını bir türlü affedemiyor. Onlar yolda giderlerken Üzüm'ün kafası hâıâ babasında ve annesinde olduğu için yarı yolda eve geri dönüyorlar. Mahalleye geldiklerinde Fırat Üzüm|e Kuşadası'na gitme sözü veriyor. Üzümkapı zilini çalıyor ye çalmasıyla birlikte içeriden Ezgi'nin sesi geliyor. Artık üzüm güzel sanatlar fakültesinde okuyor. Kitabın Beğenmediğim Yönü: Babası Üzüm'ün zorunlu olarak doktor olmasını istiyordu. Eğer elimde bir sihirli değnek olsaydı bu bölümü şöyle değiştirmek isterdim: Üzüm'ün kendi kararını kendi vermesi ve bunu babasının onaylaması â <* olurdu. ,~ , Buse Aygen (13), Pendik Merkez tlköğretim Okulu, tstanbul Buse'cik, ne güzel kullanmışsın sihirli değneğini... Sınavı kazanamayınca ai lesinin Üzüm'ü nasıl istemediğini merak ettim. Evden mi kovuyorlar, Üzüm mü artık onu istemediklerini düşünüyor?.. Hediyen geliyoor... Minik Sihirli Değnek Sahiplerine Duyuru! Kitap okunıaya biraz ara verip, yazı yazmaya ne dersiniz, minik sihirli değnekler? Sihirli değneğimizi kullanarak kısa bir yolculuk yapalım. Bu yolculuktan döndükten sonra da birbirimize yaşadıklarımızı anlatalım. Hokuus pokuus, sihirli değneğim, beni bir dönüştür. (Bir hayyana, çiçeğe ya da bir nesneye dönüşelim. Bu yolculukta onlann gözüııden neler gördük, yaşadık yazalım. Yolculuğa çıkarken salon sihirli değneklerinizi yanınıza almayı unutmayın, olur mu? Sonra geri dönemezsiniz! lyiyolculuklar!) Sihirli Değnek, minik değneklerin yazılarını dört gözlebekliyoor!.. Hokuus pokuus, sihirli değneğim, beni bir dönüştür. Orçun'un yolculuğu... Benim sihirli bir değneğim<var. Onu elime aldım. Bir delbaktım, bir köpek olmuşum... Üçdört arkadaşımla birlikte yürüyorum. Bir ara daunışım... Kendime geldiğimde onları yanımda bulamadım. Bağıra bağıra bütün sokakları dolaştım. Daha sonra yolumu kaybettim. Birden bağınş sesleri duymaya başladım. O tarafa doğru yöneldim. Bağıran topluluğun arasından geçtim. Karşıda iki katlı bir ev vardı. Açık penceresinden girdim. İçinde yaşayan bir bilim adamı gördüm. Baktım ki bu yaşlı adam, orada, yaklaşık iki merre boyunda silindir bir makinenin başında çalışıyordu. îzlerken uyuyakalmışım.Uyandığımda adam "Yaşasınyaşasın! "diyebağırıyordu. Matineden ışıklar çıktığını gördüm. Hemen ne oluyor, diye içine atladını. Birden kendimi "Kurtuluş Savaşı" yıllarında buldum... Batı cephesinde ordumuz Yunanülarla savaşıyordu. Yerler kan gölüne dönmüştü. Her baktığımda içim bulanıyordu. Savaşa ben de katılmalıyım, diye düşündüm. Birçok Yunan askerini ısırdım ve yaraladım. Üç gün sonra düşman yenilgiye uğramış ve kaçmaya başlamıştı. Tam zafere ulaşacağımız sırada.bir askerin süngüsüyle yaralandım. Öyle bir acı duydum ki çevremde olup bitenin farkında değiıdim artık. Ölmek üzere olduğumu anlamıstım. Tam o sıra AtatürK'ün kanımı aonduran emrini duydum: "Ordular! Ilkhedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" Birden bir güneş doğdu. Ondan sonrasını bilmiyorum.... Orçun Gütnüş (10), Fcvzi Özakat tlköğretim Okulu, lzmir Nilay Yılmaz Kurtujuş Deresi Cad. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere / tstanbul nilayy@bilgi.edu.tr Tel: 212 236 78 42 K İ T A P C U M H U R İ Y E T SAYI 723