08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nun ana karakteri Mauricio Varella...Oyun Zafer Diper tarafından Bizim Tiyatro'nun yapımş olarak 26 Ocak 2001 de oynanmaya başlamıştır. Zafer Diper'in daha önce oynadığı Yargı oyununa yakın bir tema taşıyan bu oyun, Güney Amerika'da bir üfkede, bir hapishane hücresinde dört aydının yaşam savaşını işler. tşkence ve baskıya karşılık ölüm orucuna giren bu insanların, insanlık onuru adına gösterdikleri direncin trajik öykıısü yansıtır. Oyun, Mauricio'nun Heyet üyeleri karşısında uzun bir tedavi sonrası hatta ciddi bir hafıza kaybına uğradığı bir durumda, onlara ölen arkauaşlarını anlatmak üzcre gelişiyle başlar. Evli, iki yaşında kızı olan bu adam, bir tiyatroda aktörken ülkeye askcri yönetimin gelmesıyle tutuklanmıştır. Baskıları, hücre arkadaşlarını, görüşme saatlerinde kızıyla buluşmasını, karısının ölümünü, insan olarak ayakta kalma savaşını anlatır. Revire giderken gördüğü ay ve gökyüzünün güzelliği, ressam, köşe yazarı ve müzisyen hücre arkadaşlarının kendine özgü niteliklerini anlatması oyunu zenginleştirir. Ukin aynı tip elbiseyi giymeyi reddeden müzisyen Manuel "ölümü uyuduğu tabutıın içindeyken uyandırıp çağıracağım" diyerek ölüm orucuna başlar. Böbreklerinden hasta olan Roberto sonradan katılır bu eyleme ve Hernandez'in de katılımıyla geriye kalan Mauirico kalmıştır. Görüşme sırasında ona mavi boyah civcivler aldığını söyleyen lazını düşünmektedir. Mauricio, onun mavi civcivleri için kitap yazıp müziklerini müzisyenin, resimlerini de ressam arkadaşının yapmasıru ister. Oyunun ana karakteri Mauricio'ya oyun boyunca güç veren bir diğer unsur da onun duyar sinemasıdır. Tıpkı Manuel Puig'in Örümcek Kadının Öpücüğü oyunundaki gibL.ilk Manuel ölür, ardından da Roberto'yu kaybederler. Son duvar filmi "Gabrielita'nın Mavişleri" dir. ldare mahkumlann şartlarıru kabul etmiştir ve ana kahramanımız Mauricio revirde gözlerini açtığında aradan iki ay geçmiştir. Heyetin önündeki Mauricio iki ay öncesine ait bir gazetede arkadaşı Hernandez'in cenaze töreni fotoğraflarını görmüştür. "Biz kazandık!" der ve oyun "Bir zamanlar, Latin Amerika'da bir ülkede, bir kasabada Gabrielita diye bir kız yaşarmış. Onun bahçede dolaşan maviş civcivleri varmış" sözleriyle son bulur. Yazar bu oyunda insan olmanın onurunu, hümanist bir yak Insan ohnann onuru laşımla ve ilk kez yerel temalardan uzak evrensel bir yaklaşımla işlemıştır. Ele alacağımız son oyun O'nun Saltanatı 1996'da kaleme alınmasına karşın. Adana Tiyatro Derneği ve Adana Belediyesi'nin 2001,1. Altın Koza Oyun Yazma Yarışması'nda ikincilik ödülü alarak gündeme gelmiştir. Yazar bu oyunda toplum dışına itilrniş insanların öyküsünü verir. Bir pansiyonda seetiği ilginç kişilerle, toplum, toplumu oluşturan bireyler, devlettoplummafya ilişkilerini ve yaşanan olayları kara mizahla sunmuştur. Oyun kişilerinin adları adeta simgesel birer anlam taşımaktadır. Kalfa zaman zaman sağduyunun sesi gibidir. Biri ve Diğeri oyunun ilginç kişileridir. Bunlardan diğeri Dilber'e O'nun kendilerini sömürdüğünü söylerek düzeni değiştirip gerekirse Dilber'le evleneceğini söylemekten kaçınmaz. Dilberbu konuşmaları O'ya aktarır, O adamlann çalışmadığından yakınır. Hoca'yı milletvekili olan Tantabacak'la ilgili rapor vermek üzere görevlendırir artık tek amaı, daha iazla para kazanma uzerine kuruludur. Oyunun sonuna doğru O'nun saltanatına rağmen ailesine ve geçmişine ilişkin zaafları ortaya çıktıkca zayıf kişiliği sürekli yara almaktadır. Örneğin Biri'nin gögsüne yaslanıp çocuk gibi nayıflanacak kadar zavırtır. O'ya ihanet edildiğini iddia eden Biri ortalığı karıştıranın Dilber olduğunu söyleyerek onun ortadan kaldırılmasını önerse de bu gerçekleşmez. Oyunun başından beri parası olduğu için beyefendiliğe ve milletvekilliğine soyunan Tahtabacak ilk kez adıyla yani "Kamil Bey" olarak aranılır, isteğine kavuşmuştur. Artık tekstil dünyasına da el atmışlardır. Gemilerle mallar taşınmaktadır ve yatırımlarında sınır tanımamaktadırlar. Ama ardarda gelen dedikodular O karakterini günden güne yok eder. İlk kez O'ya "Lan!" diye nitabeden Dilber'in ardından üzerine bıçakla yürüyen Hafiye'nin elinden bıçağı alan Kalfa O'yu öldürür. Dilber âşık olduğunu açıklamıştır. Artık o ne I ahtabacak'ın metresi ne de O'nun kadınıdır. Sahnede Kalfa, Dilber ve Hoca'nın dışındakiler koro halinde "O'nun saltanatı olmadan biz ne yapacağız" di^e sorarlarken oyun sonlanır. Bu insanar marjinal kimlikleriyle Memet Baydur'un da Yangın Yerinde Orkideler ve Yeşil Papağan Limited Şirketi'nde ele akuğı gibi sivri yanlarıyla bu sistemin, bu düzenin birer temsilcisidır. Düzenin istemleri doğrultusunda çağdaş tiyatroda yerlerini almış olan tiyatral kimliklerdir. Son on, onbeş yıldır modern tiyatronun kara mizah ögesinin altı çizili uç karakterlerdir. Sahnede temsil ettiklerı değerlerle yerlerini alırlar. Bu nedenle gerek yazaıın Ölüm Uykudaydı gerçi tek kişilik oyunlar daha çok anlatıma dayalı olsa da içeriği vc aramatık anların çiziliğindeki bağarısıyla, gerekse O'nun Saltanatı, incelediğimiz ilk üç oyundaki toplumsal ve güncel içerikli oyunları ile dana sonra ele aldığımız destansı ve masalsı ögeler içeren tfiğer üç oyun grubundan taşıdığı daha farklı renkler nedeni ile özgün birer inceleme olarak ele alınabilir diye düşünmekteyim. Cuma Boynukara tiyatromuzda genç ve yeni bir soluk, yazdığı onbir oyunla tiyatromuzda son on yıldır dikkati çekmektedir. Toplumsal sorunlar, güncel temalar ve destansı ve kara mizaha yönelik çabalarıyla tartışmaya değer bir yazar...Bundan sonra kaleme alacağı oyunlarla gündemde kalacağa benzer. Belki de temalarında evrensel kimi açüımlara yönelirse güncellikten öte kalıcı eserler yazabilecek bir yazarımız... • l TÜRK DIŞ POLİTİKASININ YÖNÜNÜ ÇİZENLER O'nun ayak seslerl VEYSEL ONGOREN "Mem ile Zin Üzerine" Şeh Ahmed e Xane'ye ait bu yüzyıllarlık şirin oyunlaştırılmasında, Cuma Boynukara'nın insan ilişkilerini bireylerin dünyayı değerlendirmesi ve hayatı anlayış biçimiyle bütünleştirdiği görülüyor. Şairin tasvvuruna sadık böylesi bir algılayış, kaynağı sadakatle yetinmeyip kaynağı çağdaş geçerliliğini temel baz yapmaktadır ki, bu tarz bir davranış dıkkati üstüne çekiyor. Bu dikkat, özelikle bir toplumsal yapı işleyişine çıkış noktası olarak seçmektedir. Kazandırdığı belirtilmeli: Hayata ait olgular insanlara özgü mutluluk ve gamlılıklann, hüzün ve sevinçlerin örüle gitmesinde ağırlığı olan etken durumuna geliyor ki, verdiği sonuç sahneyi ışıtmaktadır; bireylerin edügenlikleri ve bunu da kendine katan kişisel girişimleri, davranış tarzları, kararlan aynı zamanda kendileridir. • SAYFA a Oyun Tahtabacak'ın pansiyonunda geçer, oyunun egemen karakteri Tahtabacak'mış gibi gözükse de daha oyunun başından itibaren üst kattaki O'nun ayak sesleri duyulur. Bu pansiyon adeta toplumun bir kesitidir. Oyun Kalfa'dan Tahtabacak'ın paralarının olduğu yeri öğrenen Dilber'in konuşmaları İle başlar. Sonra sırasıyla Tahtabacak, Cepdoktoru ve Kör'ü tanırız. Ardından Bitli gelir, sarhoş bir kadındır. Keş geldiğinde ise onun da kafası iyidir. Oyun kişilerinin tümü adlarına yakışır tavırlar içindedir. Hn son gelen Hoca Allah'tan onların günahlarını affetmesini diler. Dilber O'nun ayak sesleri üzerine ayrılır. Dilber O'nun kendisine hayran olmasını sağlamıştır. Pansiyonda kalan Biri vc Diğeri Keş'in uyuşturucuya eğilimi, kumara eğilim ve Bitli'nin erkeklere sunulmasıy la ruhuşa eğilim olduğu ve Hoca'nın da kadınlara zajh olduğundan sözederler ve O, Tahtabacak'ın düzeninin büyütülmesi gerektiğini düşünmektedir. Dilber Hafiye'nin nöbette olmasına rağmen Tahtabacak'ın paralarını çalar. Pansiyondan ayrılacak olan O tüm borcunu, kaldığı surenin parasını ödemesine karsın Tahtabacak'ın aklı çaknan parasındadır. Pansiyonu boyatmaya karar veren Tahtabacak'a O, daha büyük düşünmesi gerektiğini söyler. Böylece Kör kumarnane işletmecisi, Cep doktoru nakliyeci, pansiyon ise barı ve Bitli'nin işlettiği randevuevi olan beş yıldızlı otele dönüşebilir ve Tahtabacak da milletvekili olabilir. Tümü pansiyondaki veda partisine katıldığı sırada Tahtacabacak aslında buranın hepsinin yeri olduğunu ve yönetimi O'ya bıraktığını açıklar. Oyun bu kişilerdeki daha büyük oynamanın getirdiği değişim sürecini verir bize....Bütün bu değişimin içinde sayıklar gibi konuşan EDWARD WEISBAND İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE 2. Dünya Savaşı ve| Türkive Edvvard Weisband •AJl îkinci Dünya Savaşı sırasında Türk dış politikasının amacı, savaşa katılmadan Türkiye'nin toprak bütünlüğünü kanmak Idu. Türic poütikasının yöıiinü çizaıler, askerieri Türk sınırianndan uzak tutarken, Tüdc askafcriri de yabana smıriarJaıı uzak tutmaya yondmiş bir tarafsızbk siyaseti izlediler. Türk önderieri, ne bir kanş toprak vermeyi ne de bir kanş toprak edinmeyi düşünüyordu. Türkiye' yi savaşa süriikleyeoek sertivenZ d bir politika izlememiş, bunun yerine, bir * "Müttefık" ya da "Mihver" zaferine karşı ağaiıklı darak Tiakiye' rin güM3Tİiğiıi sağbntr/ı uygunbulrnujlati ÖRGÜN YAYINEVİ Nuruosmaniye Cad. No: 28 Cağaloğlu/İSTANBUL Tlf.: (0212) 526 37 34 527 39 49 Faks: (0212) 526 37 34 CUMHURİYET KİTAP SAYI 658
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle