15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A RA Türkiye insanı, yayıncm ve okuruyla Anadolu topmklanmn geçmişim ögrenmek için inamîmaz bir çaba gösteriyor. Kitaplar, TV belgeselleri, sempozyumlar, paneller artan sayılarla sürüyor ve artarak da süreceğe ben~ ziyor. Bunun yaytn alanındaki göstergeleri ise bir hayli sevindirici. îkiytldır düzenlediğimiz arkeoloji kitaplan dosyalanmıza gelen kitaplartn sayısı her yıl katlanarak artıyor. Arkeoloji konusunun ülkemizdeki en önemli uzmanı alabeyimiz,.. deneyimli gazeteci özgen Acar geçen yıl olduğu gwi bu yıl da kenahine ulaşan arkeoloji kitaplannt oktırlarımtza tanıtmak için kollan sıvadı. Geniş bir arkeoloji kitaplan dosyası çıktı ortaya. Geçen yılki sayımız yayımlandıgmda bir hayli tesekkür ve kitaplara ulaşabilme konusunda yardım talebi telefonu almışttk. îlgili okurlarımıza şimdıden söyleyelim, konuyla ilgili aradıkları kitaplan, helli başlt kitabevlerinde bulabilirler. Konu arkeoloji ve yayımlanan kitaplar da bir hayli olunca bazt konuîanmızı önümüzdeki sayılara erteledik, ama neredeyse bir Sabahattin Eyuboğlu klasiği haline gelen Montaigne'nin Denemeler'i üzerine Fatma Oran'm yaztsı ve geçen yılın tnkılap Kitabevi öykü ÖdülunüAlan Yücel Balku ile Nursel Duruel'in söyleşisi bir hayli ilginizi çekecek. Sahit sayfalanmız ise yenikonulanyla yerli yerinde duruyorlar. Bol kitaplı günler!... 0 ETHINACI Behçat NecatJflü ve Edip Cansever Edip Cansever'in böyle bir mektup karşısında nasıl bir tepki duyacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Behçet Necatigil, ne kadar iyi niyetle yazarsa yazsın, yazdığı o satırlar Edip'i çileden çıkarmıştır. Çünkü Edip'in en küçük bir eleştiriye bile tahammüfü yoktu. Nitekim aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra bir akşam üstü Bebek'teki Bebek Bar'da içiyorduk: Ben, Edip, Rauf Mutluay, Behçet Necatigil, Mehmet H. Doğan... Cîaliba Turgay (jönenç de vardı. Edip'in oturduğu masada Edip ne yapıp yapıp sözü şiire getirirdi. Tabii, ardından kendi şiirine! Bir ara sözü Behçet'in şiirine getirdi: "Ben senin yazdığın şiirler gibi şiirlerin 45 tanesini beş dakikada yazarım!" dedi. (Ben, "Ayıptırbe!" dediğimi hatırlıyorum.) Bunu, şakayla karışık söylüyordu. Tabii, buz gibi bir sessizlik oldu. Edip bu densizliklerden pekhoşlanırdı. Nitekim Behçet Necatigil olayından birkaç yıl önce, Kulis'te ben, Nuri Akay, Edip (.ansever, Selâhattin Hilav ve bir iki arkadaş içerken Edip sözü geneNğzım Hikmet'e getirdi. (Nâzım'ınşiirleri YON dergisinde yayimlanmaya başlanııştı. Birtakım şairler, Nâzım'ın yeniden ortaya çıkmasından pek hoşnut değildiler. Ben de YÖN'de "Nâzım Hikmet tedirginligi" başlıklıbiryazıyazmıştım.) Bir ara, tutamadı Kendini, "Bence Nâzım vasat bir şair" dedi. Ben de cevap verdim: "Nâzım vasat şairse sen decüce şairsin!" Edip çekti gitti, iki yıl konuşmadık. Sonra benim böbrek ameliyatım dolayısıyla hastaneye geldi, barıştık. Behçet Hoca'dan söz açmışken sürdüreyim. Bir akşam üstü, Cağaloğlu Yokuşu'nun başında, Rauf Mutluay'la ayaküstü sohbet ediyorduk. Birden Behçet Hoca çıkageldi. ü günlerde Behçet'in Kareler adlı şiir kitabı çıkmıştı. Ben, "Hoca, kare, üçgen derken bu gidişle şiiri yok edeceksin..." diye takıldım, fena halde kızdı, homurdanarak gitti. Ve Behçet 1 loca'dan hiç umulmayacak bir davranışta bulundu: Edebiyatımızda tsimler Sözlüğü'nde benim hakkımda bilgi verilirken "...ilk eseriyle toplumcu sanatın teorisini kurmaya savaşan, bilimsel yöntemle çalışan bir eleştirmeci olarak tanındı. Dost dergisinin bir soruşturmasında 1959 yılının en beğenilen eleştirmecisi seçilmişti..." Behçet Hoca "Dost dergisinin bir soruşturmasında 1959 yılının en beğenilen eleştirmecisi seçilmişti." cümlesini sözlüğünden çıkardı... Ofkelenince fena öfkeleniyormuş sevgili Behçet Hoca... • Bir şiir ve bir şiir eleştirisi Bir şiir Adam Sanat'ın Mayıs 2001 sayısında Cevat Çapan'ın bir şiiri var, günlerdir okuyorıım. O.evat Çapan, şiirinde bir "ses" yakaladı, o sesteki sakh hüziin, o, hafif sesle, sanki birinin kulaöına söyler gibi söyleyiş... "Bir duman yükseliyor fırının bacasından" derken Ahmet Muhip Dıranas'a, "yeldirmesi külrengi" derkcn Behçer Necatigil'e yolladığı selâm... Rıı şiiri okurlarımın da okumasını istcdim. SABAH OLDÜ SABAH OLDU . ir olduğunu, nasıl ıısta bir şair olduğunu gösterenoir belge. "Sevgili Edip (lansever," diye başlıyor mektup: "Cııma gecesi (8 Nisan 77) benim için Sevda ile Sevgi gecesiydi âdeta. Seviııcimin serpintileri sürüyor. Sana o gece kitabın son şiirinde o anda beni yadırgatan bir iki nokta üzerinde görüşlcrimi belirtmek istediğimi soylemiştim. Sözümde duruyor, şimdi yazıyorum. 1 loş karşıla, bağışla!".. "Once ansızın üçüncü mısraı yadırgamıştım: "Biz isteyelim istemeyelim sürüp gider böylece." Itirazım "Biz isteyelim istemeyelim" sözlerinedir. Bence düzyazı için bile ağır bir bileşim bu. Şiirinin kaldıramayacağı kadar ahenksiz, hantal bir söyleyiş. "isteyelim" dört hece, "istemeyelim" beş hece. Ritmik degil, kıvrak değil, uzıın, yorucu, donuk. Ben olsam mısraı şöyle düzenlerdim. "îste, isteme sürüp gider böylece." "îkinci bölümde 2. mısrada ben "kalmış" sözcüğünü atardım, çünkü 1. mısradaki "unutmak" saptamasında "kalmamışlık" zaten var. Aynı ıızatma, son bölümdeki "yan kısı gibi" sözcükleri için de geçerli. Bir kere, bu iki sözcükte iki "ı", iki de "i" var ki bunlar birbirine yakın çıkaklı, bir kalın.biri ince iki sesli. Yani peş peşe söylenince, olunca tutukluk yapan dört "yakınsesli". Ben olsam bu mısraı da şöyle kurardım: "Ve çınlar her biri bir silâh yankısıyla." "Bu son bölümde (yani son iki mısrada) iiç kez "bir" geçiyor. Bu da şiirin aleyhine değil mi sence? Son mısraın başındaki "bir" atılsaydı mısraın bir kaybı olmaz, aksine mısra daha esnekleşir, daha yaylanır, hem böylece (senin pek hoşjanmadığın) halk şiiri geleneöine de (4+4+3) yaslanmış olıırdu. Son olarak, şiirin ilk mısraına dönüyorum: O mısrada da "bir" kelimesi fazla bence, çünkü şiirin bir görevi de, mecburiyet olmadık ça, aynı kelimeleri kullanmaktan kaçınmasıdır. Kitaptaki haliyle bakınca, şiirde eksiz, ekli, bileşik, sekiz yerde "bir"le karşılaşıyoruz." "Edip, sakın bu değinmelerimi bir ukalâlık, bir "haddi tecavüz" olarak alma! Bilirsin, her şair "ben olsam"a, "bana kalırsa"ya sığınarak kendi bildiöini okumaya, kabııl ettirmeye kalkar. Benim bu satırlarım, bir dostluğa güvenerek, kendi görüşümü uile getirmek sadece. Zaten bir şiir, bütünüyle biz olsak, başkasının değil, bizim şiirimiz olurdu. Her şeyi kendimize benzetmek istesek farklılaşmalar, ayrılıklar olmazdı. Ben son şiir üzerinde duracağımı söylemiştim, durdum, durmaksa bu." Bir duman yükseliyor fırının bacasından kını bilir neler mırıldanıyor Arapkırli Medet karşıstna geçmis pırnalatestnın? Dnarda sakızağaana tunemış kırlangıçlar, kahvenın önünde ilk trene ye/ışecek yulculart bekltyor kaptıkaçtılar. Kendı çayını kendi demler Medetkücük kızı lulum peynırı getırmış evden, yeldirmesi külrengıGün dog'uyor kanlar ıçinde Saman Dağlarnıın ardtndan. Açtkta ağ topluyor halıkçılar. "îşte bızı bu deniz getırdı," diye anlatırdı annem balkonda yiin örerken. Kahvenın kuytusunda "Diinya bir gölgelıktır"ı söylüyor Konya Ereglisinden Hüsam. Bir şiir eleştirisi Necatigil ailesinden iki kitap birden: Behçet Necatigil'in Mektuplar'ı, evlat Ayşe Sarısayın'ın babasını anlattığı "Çok Şey Yarım Hâlâ". (İki kitap da YKY arasında çıktı, 2001.) Ayşe Sarısayın, ünsöz'de, şöyle diyor: "...LJünün birinde yazmaya başlayınca, yıllarca neyi beklemis olduğumu anladım. Babamdan bende kalanlara kendi yaşamımla, yaşanmışlıkla gerçcklik kazandırmayı beklemiştim galiba. ü n u daha iyi anlayabilmek için, yaşamın farklı evrelerinden geçmeyi, sağlam dostlukları, sevgileri, hüzünleri, acıları yasamayı beklemiştim. Evliliği, bir evin sorumlııluğunu üstlenmeyi, çalışmavı, başarmayı, başaramamayı, bunalmayı, bir çocuğumun olmasını, onu büyütmeyi...babamın evde çok sık söylediği gibi: "Yirmisinde mi erken, otuzunda belkü'ya da 'Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları. Yaşadıkça, her şey daha ıyi oturdıı yerli ycrine, anılar canlandı sanki; ijiirler ise yaşamın ta kendisi oluverdi. (...) I layatı, onıın şiirleriyle paralel yaşadım ve bir gün, onıı yazmayı deneyebileceğiıni hissettim." Behçet Necatigil hep titiz, sabırlı, çalışkandı. Mektuplar'da bu titizlik bir defa daha kendini gösterdi: Tahir Alangu'ya 11 mektup, Oktay Akbal'a 10 mektup, Salâh Birsel'e 22 mektup, Kâmuran Şipal'e 10 mektup, Yüksel Pazarkaya'ya 29 mektup... Ve tek mektup yazdıgı kişiler... Behçet Necatigil, belli ki, bu mektııpların hepsinin kopyasını çıkarmış... (Bir de kendi savrukluğuma bakıyorum... Yıllarönce Arif Damar mektuplarımızı yayımlamıştı Varhk'ta, o dergiler bile yok ortada...) Behçet Necatigil'in 1112 Nisan 1977'de Edip Cansever'e yazdığı mektubu yayimlamak istiyorum; Necatigil'in nasıl titiz bir şa588 TURHANGÜNAY Imtiyaz Sahibi: çağ Pazarlama Cazete Oergl Kitap Basın ve Yayın A.ş. Adına Berin Nadi Yayın Damsmani: Turhan Cünay c Sorumlu Müdür Flkret ilkiz Cörsel Yönetmen: Dilek llkoruro Baski: Caudas Matbaacılık Ltd. Sti Idare Merkezi: Türkocağı Cad No: 3941 cağaloglu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 050 Reklam: Medva C CUMHURİYET "Bütünüyle kitabını (Sevda ile Sevgi, Koza Yayınları, 1977) kutlarım. Mektubuma içerledinsehemenyırt.at! îşinmiyok, işimize bakalım!" Behçet Necatigil hep titiz, sabırlı, çalıskandı Mektuplar'da bu tl"Sevgiler, selâmlar." tlzllk bir defa daha kendini gösterdi: SAYFA 3 K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle