25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zaman olgusu benim için biçemsel anlamda çok önemli. Kitaplanmdaki zaman çok farklı akar. Zamansal yanılsamalar yaratmayı seviyorum. Bu bana üzerinde istediğim gibi dans edebileceğim buzdan bir zemin yaratıyor. Elbet te ki düşüp bir yerlerimi zedeleme korkusu da oluşuyor ama işin heyecanı ve adrenaJini de burada zatcn. Bütün bir kitabı bazen birbirine çok ters akan, bazen birbirini iten, bazen birbirinden beslenen zaman eğriJerinin belirsizliği üzerinc kurduğumda, yazdığırn her satırın okııra şunu haykırdığını duyar gi bi olııyorum: "Hey, haydi gel bakalım buraya, kaybet kendini, sonra yeniden bul, ve yeniden bulduğıın kendine şaşır, çünkü sen, kendini veniden bulduğunda, sen artık o sen olmayacaksın...' Imgeler. Öykülcrinizde betimlemeler imgeye dönüşüyor sık uk. Imgeler stzin için ne i/aJe eJıyor? Yazarkcn size ne gtbibtr kolaylık saglıyor? Okuru nasıletkilemesini düşünüyorsunuz? Teknik olarak bakıldığmda, imge şiirin, betimleme ise düz yazının malzemesidir aslında. Gerçi bu kavramlar giderek birbiri içine girmeye başladı ama şimdilik bu konumlarını koruyorlar. Ben dili kullanırken onu sadece bir olayı ya da olaylar örgüsünü ifade edecek araç olmaktan çıkarıp teknik oynamalarla zenginleştirmeye, anlam kaymaları yaratmaya çalışıyorum. Böylece pek alışılmadık anlamsal dizgeler oluşturmayı başarıyorum. imge yaratmak zor bir uğraş. Ben bunıı çok daha zor bir biçimde yapıyorum. Betimleye betimleye oluşturuyorum imgeyi. Ve o imge oluşunca okur sürprizlerle karşılaşıyor ve bundan keyif almaya başlıyor. Benim imgeyi bu şekilde oluşturmam, okura büyük oranda metnin içine girebilme şansı da veriyor. Ben ona sadece bazı yollar çiziyorum. Hangi yoldan gitmesi gerektiğini asla söylemiyorıım. Okurun kendisi seçiyor metindeki yolunu ve kendisi keşfediyor imgeleri. Keşfetmeye başlayınca da, hem bana güveniyor nem de kendisine. Bu anlamda okurla ilişkim çok dolaysızdır. Diğer birçok yazar gibi okur, yazar ve kitap üçgeni kurmuyorum ben. Kitaplarım, okurla yazar arasından geçen en kısa çizgidir. Ötcki kitaplarınızda oldugu gibi SlYAH'ta da dikkatı çeken teknik nzellıkler, büyük bir ustalıkla kulltındığınız sokak dili, konuşan nesneler ve sıze özelyazım kurallart. Sokak dili, okuru hiç rahatsızetmiyor Sızcebu, özelde yazdıklartntza, genelde edebiyata ne katıyor? Bundan vazgeçecek mistnız? Bundan vazgeçmem artık olanaksız. Vazgeçmem için bir neden deyok. Bunlar benim rahat üretim yapabilmem için doğru araçlar. Sokak dili, bana müthiş bir özgürlük tanıyor ve böylelikle sarsıcı, ikna edici, inandırıcı metinler yazabiliyorum. Kitaplanmdaki yaşayan, konuşan nesneler ise tarz olarak benzeri olmayan bir biçim. Ben nesneleri sadece metnin dekoru olarak değil, metnin birer kahramanı olarak da Icullanıyorum. Ama bir masanın, kanepenin ya da anahtarın konuşuyor olması okuru asla rahatsız etmiyor. Tersine metni anlamsal bakımdan zenginleştiriyor. Gerçeğin üzerine çıkabilmemi, onu yeniden yaratabilmemi sağlıyor. Kendime özel yazım kuralları ise tam bir kuralsızlık aslmda. Gereksiz gördüğüm her imla kuralını atıyorum ben. Arna buradan yola çıkarak "Siz de imla kurallarına takılmayın, doğrusu budur" da demiyorum. Benim doğrum budur. Bunların edebiyata ne kazandırdığına tarih karar verecek. Ama benim edebiyatıma, daha birinci sorunuzda anlatmaya çabaladığım özgürlüğümü, özgünlüğümü ve başka hiçbir yazara benzemiyor olmamı kazandırıyor.B Siyah/ Uğur Özakınct/ Can Yayınlart/ 168 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 609 Uç Nokta Beş Harf Şükrü Erbaş yeni şiir kitabı "Uç Nokta Beş Harf'te, şiirini hem seste hem de imgede eylemli bir yalınlığa doğru açımlamıştır. Şiirini 'yabancılaşmaya' karşıtlık olarak oluşturan, boyutluluk, derinlik, içsellik, içerik olanla özdeşleşme, dış gerçeklikten beslenmedış gerçeklikle etik empati geliştirme, seçme beğenme ile estetik ayrışma boyutlarıyla yaratıcılıöını yalınlaştırmıştır. Bu yalınlaşma kitabı oluşturan tüm şiirler ile dört şiirsel metinde ve îutabın sonunda yer alan söyleşilerde öne çıkmaktadır. AYDIN ŞİMŞEK Hemen her şairin, baktığıyla, dokundujŞuyla, gözlemlediğiyle girdiği ilişkide şiirın tonu, dengesi, dili, imgesi, simgesi, özgünlük arayışı ve özgürlük talebi, bir bütün olarak şiirsel sezgileri; alışılmış, yerleşmiş ve sıradan olandan ayrumayı, hatta güncele ve geçmişe karşıtlık oluşturmayı önceler. Şiir ise dış dünyadaki benzerliklerin, öznelerin birbirleri üzerindeki ortak etkilerinin yalnızca biçimsel bir araya geliş olduğunu, işlevsellik açLsından ve her öznenin biricikü^i nedeniyle ilişkilerin zorunluluk ve geçıcilikten başka bir şey olamayacağını öne sürer. Bu nedenle şair ve şiir cinsine ait tüm olanakların çözümleyici, yıkıcı boyutu, bilgimiz dahilindeki 'tarihin zaman üzerinde sahip olduğu tekeli' kırmaya yöneliktir. Şiirin bu tutumu olasılıkların içinden geçişinden, empatik işlevselliğinden, içsel olanla dışsal olanı eşitlemesindendir. Şiir için buluşma ile veda aynı an'a aittir ve bu pratik şairin her iki durum içerisindeki her şeye direnebileceğini ya da aynı siddetle her iki durumdan da geri çelulebileceğini gösterir. Yani, eylemin suskuya ait bir etık tutum olacağını gösteren şair, suskunun da eyleme yuklediği estetik işlevi şiirle öne sürer. Şair aynı zamanda bir susma ustasıdır. Şükrü Erbaş yeni şiir kitabı Üç Nokta Beş Harf'te, şiirini hem seste, hem de imgeae eylemli bir yalınlığa doğru açımlamıştır. Şiirini 'yabancılaşmaya' karşıtlık olarak oluşturan, boyutlulukderinlik, içsellik, içenk olanla özdeşleşme. dış gerçeklikten beslenmedış gerçeklikle etik empati geliştirme, seçme neğenme ile estetik ayrışma boyutlarıyla yaratıcılığını yalınlaştırmıştır. Bu yalınlaşma kitabı oluşturan tüm şiirler ile dört şiirsel metinue ve kitabın sonunda yer alan söyleşilerde öne çıkmaktadır. îrbaş ben'leri yer yer sahiplenmek, kalabalığın işgalinden koruyabilmek ve ötekilerin insancıl içerikleriyle özel alanlarda bütünleşebilmek için yalnızlığı, eylemli ve ayrıştırıcı bir bilgi olarak şiir diliyle tasarrut eder. Bir başka söylemle, şiirin bireysel bir yaratı alanı olması ve toplumsal tüketime açık olması, hem eylemi hem de seçkinliği zorunlu kılmaktadır. Şükrü Erbaş'ın şair özne olarak yaratıcı bireysel pratiği, genelin ahlakıyla işleyebilen cemaat anlayışına, inançbirlikteliğine cepheden bir protestodur. Üç Nokta Beş Harf'te, toplumsal inançlardan, birlikteHklerden çok, diledilin biricikliğine, sözdensöyleme evrimlenen ve simgelere neredeyse hiç yüz vermeyen bir genişleme egemendir. Ben bir iyiliğim, diyorum yitiklik duygusundan doğan. Çoğalmak istedikçe azalmaktan alırını güzelliğimi. Seçümiş bir yalnızlığın içinden seslenirım mahcup ve özgür; Sevdiği herkesi bir kedere dönüştüren kalbimle Kendini sevmeni süsleme diyor, kitaba bakan dostum bencil bir acısın sen. Kimseye sezdirmeden gülümsüyorum kalbimdeki kalabalığa. Oyleyse neden odama düşüyor çekilen her perdenin yalnızlığı. (Suyum, Unum, Buğdayım; s. 9) Üç Nokta Beş Harf te Erbaş, toplumsal olandan kopma istemini sessizce, bireyse! örgütlülüğiinde içselleştirir. Her ne kadar vurgusu yüksek bir izlek gibi öne çıksa da kitabı oluşturan şiirlerin büyük bir kısmında yakın özne 'ben' ile belirgindir. Bu konumlanışı, zorunluluklar dunyasından iç özgürlüğe yeniden dönüşüdür şairin. Bu nedenle Erbaş bu kitabında, 'dışarı'yı da zorunlu olarak içeren bir içe dönüşün peşindedir. Şimdi olanın imgesi, devrimci bir eylem biçimi olarak, Üç Nokta Bes Harf in hem omurgasını hem de eleştirel belleğini oluşturuyor. Eleştirel bellek ise şairin ve şiirin duygusal belleğine karılarak insanların, tarihin ve zamanın salt birer nesnesi olmasına başkaldırışını imlemektedir. Her devrimci protesto, aynı zamanda insanların, tarihm nesneleri oLmasına karşı bir tasarıdır. "Yeni yeni anlıyörum susmanın ruhunu/ Bunca yüksek ses çok kötü bir elbise" "Elimizde harflerden tenha tarlalar/ Bir yağmur damlasından dünyayı içiyoruz" "Ben gidip hayal kuracağım/ S12 oturup gerçeğinizi sevin" "Her iç çekişte biraz daha çoğalıyorlar/ Yalnızlar bir daha bir daha pencerelerde" "Insan bir mendille gezmeli hayatı/ Ne zaman ağlayacağı bilinmez ki" "Bütün sözlerin sahibiydi/ Varlıömdan Sükrü Erbaş yine insanı zösteriyor şiirlerinde Üç Nokla Bcş Harf onur sunarak dünyaya/ Her harfi bir mu cize/ Soluksuz konuşııyordu!// Kalbimi uzaklara tutarak/ Usulca kalktım/ Ağzım dilim hece külle ri/ Kediler garajlar akşam saatleri/Gıdin biraz daha yalnızlık çalıştun." "Size katlanmaktan bir suçum/ Bütün ağırlığı darası olanJar/ Ödüyorum hayal hayal sığlığınızı// Yalan gövde, aptal ses, şiddetin mihrabı/ Itirazı kalbinde değirmen taşı/Oyalnız ihrilalim sizkonuştukça. Bu kitabında Erbaş, hem şürlerdeki otobivografik özelükler hem de dolayklık ve yalınlığın 'ben'ine fiziki bir boyut katması ile daha çok ve belirgin olarak kendisidir. Hem kendisiyle bütünleşen hem de şiirle kendini hiçieyen bir fizikselliktir söz konusu olan. Bu nedenle kalbiyle konuşurken (sahicilik duygusu) alışılmışın deneyimini yer yer alış5ılmışırı dilini de kullanarak kırması, Erbaş'ın şiirsel örgütlenme ile yarattıfiı özgünlüğe dayanak oluşturur. Özgünlük, var olana karşı hiçlik duygusu olduğu kadar rasyonalize edendır;baktığıdokunduğugözlemlediği ile bakılandokunulangözlemlenen arasındaki yapay bölünmüşlüğü de bütünleyendir. Üç nokta Beş Harf in daha çok Şükrü Erbaş olması elbette ki tamamlanmış bir süreç değildir. Gelişen ve ölüm gerçekliği ile daha da derinleşen varoluş öğelerine başka bir açılımla, daha bilgece bakmaktadır. Bu bakış sorgulayan bir ideolojik varsayımla açıklanabilir mi? Erbaş açıklıyor: "Dili şiddet olanlar/ Gövdesi sözünden önce gelenler/ Dünyaya dokunmayanlar/ Unutanlar unutanlar/ Ey tek heceli darlık.// ü mevsimim ki herkesten yapılmış/ Üç noktayla biten bir cürnleyim artık." Ölüm duvgusunun yoğun olarak hissedilmesi, sık sık anıştırılması, kendine yakınlaştıkça sevdiklerini dostlannı arkadaşlarını yitiren, yitirmeyi göze alan bilgeliğin iç acıları, iç uzamlandır. Bir dil oluşturan her şairin geleceği yeri gösteren bu acılar, uzamlar nem hayatın nem de onun biçimlerinin, çevresine, topluma, hatta kendine rağmen yeniden inşasıdır. Ölüm duygusunun sürekliliği ve sözcüklerin karşıtlık gücü ile yola çıkan Erbaş, Üç Nokta Beş Harf e karamsarlığı, dışsal varlıkların iktidarlarını, soyut kavrarnların hukuk hiyerarşisini de ciddiyetle hafife alır. Erbaş şiirinde kitaptan kitaba görülen, izlenen değişimlerin, yenüiklerin ana kaynağı hep aynıdır: însan! Insansız, zamansız ve mekânsız bir şiiri yaratıcdığının disiplinine yaklaştırmamasıyla da oelirgin olan Erbaş şiirinin tanıklığı, her şeyi gözleriyle gören birinin tanıklığından daha • ıkındir, gerçektir. Çünkü onun şiirinde uılam yafin, ancak anlık değildir. An, anlamın sürekliliğidir, bağlantı kurulan şeylcrde açıklanabilir, yer yer keşfedilebilir. Ancak DU yalın anlam, kolaylıkla özdeş değil, aksine derinlikle sırdaştır. Erbaş şiirinde her ikisi de zamanınyarüğıyla kavramlaştırılır. Bu yüzden Üç Nokta Beş Harf'te de anlamı bulduğumuz ya da ora daki şiirlere bir anlam yüklediğimizde, hem geçmişi hem de geleceği algılıyoruz demektir. Erbaş'ın şiirlerinin geçmişi insandır, geleceği de... Erbaş döne döne aynı şiiri yazmayı sürdüriiyor: tnsan. Ancak birçok şairden ayrılarak yapıyor bunu. Cünkü Erbaş'ın şiiri, insanın neolduğunclan çok, ne olabileceğini gösterir: "Benim elim ömrümün mühürü/Ak kâğıda harf harf düşen kahverengi zaman/ Olüm ha/ırlığı yakın bahçelerde/ Benim elim kendini var eden bir küçücük emek." H Üç Nokta Beş Harf / Şükrü Erbaş / Ümit Yaytnaltk / 80 s. SAYFA 9 SUkrü Erbas
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle