23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayla Kutlunun öyküleri Zehir Zıkkım Hikâyeler AHMETGÜNBAŞ Zehir Zıkkım Hikâyeler, kadının solgun tarihindeki unutulmuş kimi yüzleri "Kadın Desfanı"na ekleyen, çarpıcı sonuçlarıyla aklımızı tarumar eden bir çalışma. 979'dan bu yana roman ve öykü türünü başat lcılan, elinden geldiğince edebiyatımızda 'kadın 'ı nakışlayan bir yazar Ayla Kudu. Aynı zamanda rilm öyküleri, senaryolar, tanıtma yazıları, belgesel, söyleşiler, radyo ovunları da yazıyor. Çocuk romanlannda da aynı titizliğı ve başanyı gösteriyor. Kutlu nun herhangi bir yapıtını okumamış olsanız bile, dolaylıdolaysız ona bir yerlerde rasdayabilirsiniz. Bir fîlmde örneğin. Beş yapıtı filme çekilen yazar, mudaka birkaç kareyle belleğimizde kalmış olmalıdır. Hadi, tıka basa ödüllerle onurlandırılan romanların, öykülerin çoöunu görmezlikten gelin! Ama ne olur bana Mekruh Kadınfar Mezarhğı'nı okumadığınızı söylemeyin. Yani sondan bir önceki kitabı. Oradan geriye doğru iz sürebilir, Kutlu'nun okuru bir anda kendine çeken ve çarpıp geçen gün görmüş anlatımıyla diğer yapıuanna uzanabilirsiniz. Eğer kadınsanız, birbirine yakın fotoğraflar düşüren özel tarihinize doğru bir yolculuktur bu. Genelde insanlık acılanna özgü dersler çıkarmadığımızı kimse söyleyemez. §imdi önümde Zehir Zıkkım Hikâyeler(*) duruyor. Ne yalan söyleyeyim Mekruh Kadınlar Mezarlığı'nınyiireğimi dalayan ürpertisinden olacak Ayla Kutlu'nun arka kapağa düştüğü notlann da ctkisiyle kitabın sayfalannı çevirmekte zorlandım. Çünkü ikaz etmiştıbeni yazar: "Düşünmemek, özeleştiri yapmamak istiyorsanız, amacınız okuyarak eğlenmekse, bu kitabı elinize almayın." (sonunda, "Kalbe iyi geliyor bayım bir parça hüzün takası" dizemın viranlığına sığınarak ilk öykünün kapısından içeri girdim. "Zehir zıklcım olmak" deyimi, "Haram olsun, yaramasın" şeklinde yiyeceklerin boğaza dizilmesini öngören bir ilenç söziidür. Yazar, öykülerinin niteliğini böyle bir deyimle tanımlamakla, henüz bir aşkı, bir sevinci olgunlaştırmadan hüsrana uğrayan yaşamlann koyulgan kederini anlatmaya çahşmış. Evet, bir değil, beş değil, tam on tane zehir zıkkım öykü demeti, nereden bakarsanız bakın, paslı iğneler gibi batıyor okura. "Tarih kötüdür" diyen şair haklı galiba. Ustelik erkek egemen toplum sürecinde gelişen tarihin daha bakarkör, daha acımasız olduğunu savlamak; göçlerin, savaşların yığdığı acıların büyük bir kısmının, kadınları daha çok kanattığını söylemek pek yanıltıcı sayılmaz. Yüzyıllık bir zaman diliminde geziniyor Kudu'nun öyküleri. Anadolu'dan Amanoslar yoluyla akan kırgın bir coğrafyanın geçişinde; Türklerin, Ortodoks Rumların, Ermenilerin, Arapların oluşturduğu kent şemsiyesi altında kaynayan bir dostluğun sıcaklığından izler taşıyor. Yaşam bifinen içtenliğiyle süriip giderken, kışkırtıcüığın okları buralara gelip değiyor. Komşuluk hatınyla birbirine bağlanan insanlar, göz kamaştıncı geçmişlerini unu 1 tup isyanların, katliamlann hrtınasında ayakta durmaya çalışıyorlar. Zehir zıkkım on öyküde kümelenen kahramanların çoğu kadın. Bunlar, göğsünde sessiz ağitlar taşıyan yaslı topraklar gibi ezgin, üzgün, darmadağınlar. Yaşam çizgilcrinin inişi çıkış yok neredeyse. Her an bir erkeğin iyeliği altında dört duvar arasına bastırılmış cinsellikleriyle sıkıştınlmış, gelenek göreneklerin etiksel boyutuyla horlanıp, dinlerin, hurafelerin, sözde yasaların tek yanlı hükümleriyle korkutulmuş, susturulmuş kadınlar. Bu yüzden seçnıe şanslan yok. Karşılarına çıkan ilk ilişkiyi aşk sanmak gibi sıradan bir lüksleri var. O da işe yarasa bari. Ne gezer! Bastınlmış cinselliğin kalesini koçbaşlanyla zorlayıp ortalığı talan eden erkekler aşk meşk bırakmıyor geride. Düşleri harman gibi savruluyor. Işte vaktinden önce yaşlanmış kırgın kauınlara özgü ipuçları: "Anneanne öte yanda bekleyen sessiz bir cınardı." (Tanıklar, s. 39) "Bence o kadın kirli önlüğüyle, fitilli kara çoraplanyla doğdu, öyle yaşadı ve onlarla öıdü. (Matmazel Dimitra'nın Bitmemiş Hikâyesi, s. 53) "Çeyiz nedir? Hayatını göklerde kuş gibi uçuracak hayallerin gökyüzünden yakalanıp çapudara hapsedilmesi. Bakarsın ki hayat farklı, kapatırsın sandığı, çeyizlerin nepsini unutursun." (Matmazel Dimitra'nın Bitmemiş Hikâyesi, s. 58) "Dimitra gençliğinde genç olamayanlardan, kanı delirmeyenlerden. Yerde yddız bulamadı. Kendinden konuşamadı. Acaba kendinin farkında oldu mu? Hâlâ da farkında değildir bence." (Matmazel Dimitra'nın Hikâyesi, s. 60) "Yaptığı onca şeye karşı beklediği bir ödül yoktu. Hayat böyleydi. Gülümseme almadı, saçı okşanmadı, bir teneke tokaya sahip ounadı." (Piç, s. 161) "Hemen birkaç günde, birkaç uykusu bölünmüş gecede, onu sevda sanıyorsun. O özgürlüğün, o pırılulı yaşamın. O, başkalarına benzemez erkeğin!" (Terlık, s. 242) Kendini ifadeye çalışmanın yollan hemen hemen kapalı. Dayak, tecavüz, gözdağı, cinayet, tümü atbaşı gidiyor. Hlıtta kaaın, ona biçUmiş rolün uışına itilmişse başına gelecekleri kabullenmeli. Kara Kayafar'da, cinsel açlığın azdırdığı yetişkin bir erkeğin fantezilerine kurban giden yeniyetme bir kızın, Piç'de bir tecavüz sonucu peydahladığı bebeğini kuyuya atmak zorunda kalan ahraz (sağırdilsiz) Zühre'nin suçlan üzerinde hiçbir vicdan dolaşmıyor. Yazar, ilk öyküde mütecaviz erkeğe karşı kızı konuştururken, kızın ağzından "Bana boncuk alacağına söz vermiştin emmi. Yoksa bu işi her yaptığında bana borcun kalır. Yarın, ruzi manşerde..." şeklinde vicdan çağnsı yapan tümceler kullansa da, erkeğin tepkisi şiddetli olur. Hemen kızın ağzına inen bir tokatla birlikte küçük orospuya lanet okuyuş dikkati çeker: "Sus, alma bu sözleri ağzına!" (s. 26) Öte yandan, ahraz kız Zühre'nin dünyada yer yıırt bulamayan suçu için yazar yine kahramanının ağzından şu belgiyi atar ortaya: "Bütün suçlar kutsal adalete!" (s. 178) Kutlu, GavurMüslüman demeden ayıklar kadınlığın pıtraklannı. Önce tarihi yerine oturtmaya calışır. Kadınlara karşı işlenen suçlar da bir insanlık suçudur sonuçta. Geçmişte ev basıp can yakan, nice nice hayalleri karartan eşkıya sürüleri bağışlansa da, kirleri, lekeleri çıkmaz: Şöyle der Ödeşme öyküsünün bir yerinde: "Onca rezilliği yapan, ölümü, yıkımı sarhoşluğun aracı sayan eşkıya ar aldı, silah verdi. Yiğidendiler ölene kadar. Eski şaki, ıslahı nefs etmiş saygın kimlikti artık."(s. 110) Kimi öykülerin başında ya da içinde, tarihi gerçek biçimde sorgufamanın gayretleri vardır. Örneğin Uzaklarda Kalan öyküsüne girmeden, Ruslara yataklık yapmaya çaîışan Osmanlı Ermenileri için çı karılan Tehcir (Zorunlu Göç) Yasası'nın gerekçeleri üzerinde durur, göçlerin panoramasını çizer. Tazc bebeğiyle yollara düşen Ermeni gelin, öykü derinliğinde sarsıcı bir insanı boyuta ulaşmakta, Anadolu'ya özgü renkleri de sürükleyip götürmektedir: "Genç kadın, bakırları, demirleri, altınları, kilimleri, yazmaları, giyimleri, rürküleri ve kadınlığı yaşamalan tıpkı bize benzer; dil bilmez, ses etmez, gün yüzü görmemiş, adaklı, nazarh, bir taze lohusa Ermeni geliniydi." (s. 120) îpekböceği Bakıcısı'nda luyımdan kurtulmüş yaşü Ermeni kadın ise evsizbarksız tanhini anlatırken Ermeni komitacıların fink artığından söz eder. Bir yandan azınlıklaıı dağdan bayırdan aşıran zulme lanet okumakta, bir yandan sevgi yetimi yoksul varlığını bir Türk bebeğı kucağına alarak unutmaya çalışmaktadır. Ayla Kudu, ilk altı öyküyü Yabancılıklar, kalan dört öyküyü de Kadınlar ve Kuyular başlığıyla sunmuş. Yabancılıklar bölümünde, kadının karşı cinsiyle ye toplumsal sistemle olan iletişimsizüği işlenırken, Kadınlar ve Kuyular'da özgüvenden kopuk içselliği, kimliksizliği su yüzüne çıkanlmış. Kadınlan kuyularla buluşturan öykü bitişleri zehir zıkkım bir yaşam açısından denşete düşürüyor bizi. Âsıl korkunç olan kadınlann içindeki kuyular ki, ne denli uğraşsak onların derinliğini ölçemiyoruz. Bu belirsizlikte dil ustalıgının payı var kuşkusuz. Gerek aşkı tanımada, gerek uçurumlara yuvarlanmada yazann üslubu sıkı sıkı kavnyor okuru. îster istemez o yaşam çemberinin içine giriyorsunuz. Elinizde kalan hüzün tortusu sizi kolay kolay bırakmıyor. Doğayla insanı sıkı sıkı sarmaştıran destansı bir anlatım, yer yer şiirsel dalgalanmalar yaratıyor: "Kör olsun köy dediğin, viran olsun ev dediğin" (s. 107) "rlarman bitti, değirmenlere buğday akıyor." (s. 107) ...Sel girti. Eşyaüzüldü.insanlaryoruldu."(s. 184) Aşk gelir bir şiirin içine girer: "Manmut'un yere dikilı gözlerinden çıktığını varsaydığı ışıklar rüzgâr gibi Zühre'nin içine doluyor. Dünya su ve toprak olarak içinde kabarıyor. Karanlık, karışık, ürkütücü şeyleroluyor... Birşeyler patlıyor içinde. Yumuşak ellerini titreten, memelerini dikleştirip ürperten, karnının alt kısmında buğu saçan bulutları sağan bir şeyler." (s. 167) Piç'te Zühre'nin başına gelcnler, Ful ve Kül'de Elmas'ı da kıpraştmr: "...Şu anda limon çiçeklerinin tepelerden aşağı vuran, gökyüzünün yükselen kokusunu almıyorlar. Arkada yükselen dağların gizli çağlayanlarını, onun arkasındaki ovalann ıslak yeşilliğini, katırtırnaklarının her esintiyle savurduğu kokuyu, hepsini unutmuşlar." (s. 185) Ne yazık ki aşk geldiği gibi gider. Seven kadının üzerine hep birden çullanılır. Tüm ışıkları bir bir söndürülür. Ona yalnızlıklar, delilikler, intiharlar sunulur. Bu anlamda kuyuların çağnsı olağan bir çağrıdır. Zehir Zıkkım Hikâyeler, kadının solgun tarihindeki unutulmuş kimi yüzleri Kadın Destanı'na ekleyen, çarpıcı sonuc,lanyla aklımızı tarumar eden başanlı bir çalışma. Salt bazan "Nereye bakılsa, er keğın, merkezde duran erkekliğinden çözülmeyen bir yaşam biçimi var. örneğinde görüldüğü gioi Feminist bir müdanale sırıtıyor öykülerin bünyesinde. Ayrıca Ful vc Kül'de Emin'e yakıştırılan mide bulandırıcı fanteziler erkekleri 'şer cephesi' konuma sokuyor. Bence erkeklerin insani yanlarıyla ölçülemeyecek bir bakış açısı bu. Kabul. Ama yarının daha güzel olacağına bahse girerim. Zehir Zıkkım Hikâyeler'in tadında böyle bir yönseme sezinleniyor zaten. Ayla Kudu da bunıın için yazmıyor mu? • Zehir Zıkkım Hikâyeler/ Ayla Kutlu/ Bilgi Yayınevi/ / Nisan 2001/ 249 s. SAYFA 7 GOZLEM YAYINCILIK Anılar Evi Lucia Graves İspanya Ya\ hudileri'ninl sürgün kararı resmiyet kazanırken Alba, ailesiylc birlikte Sela nik kentine kadar sürecek yolculuğunda kimsenin el koyamayacağı bir değeri, Kabala Kitabı'nın ezberini, ülke dışına çıkarmayı başarır... Yahudilik Ansiklopedisi Yusuf Besalel Çeşitli kaynaklardan derlenerek, türünde ilk kez Türkçe yayımlanan, Yahudi dini ve kültürü hakkında bir çalışma. İlk iki cildi yayınlanmış, 3. cildi hazırlık aşamasında olan ansiklopedi, değişik kavramları kapsayan 120Û maddeyi içererek evrensel bilgi paylaşımına katkıda bulunuyor. Osmanlfda Yahudi Kıyafetleri Türkçe ve İngi1 izce açıklamaolarak hazıranankitap, 11.. ve 18. yy. za\ man dilimi için1 deki çeşitli giysilerin tarihçesini anatıyor. Kitapta ayrıca üç ünlü tezhip ve minyatür sanatçısının 63 illüstrasyonu da yer almakta. NAhıcGiEinOı TÜRK YAHUDİLERİ TARİHİ Türk Yahudileri Tarihi Naim Güleryüz 20. yy. 'ın başına kadar olan bir dönemikapsayan bu çalışma, zengin dipnot ve kaynaklarıyla bu konuya ilgisi olan kişilere araştırma olanaklan sağlamakta. Tel: (0212) 231 92 82 247 30 82 Faks: (0212) 231 92 83 www.salom.com.tr email: shalom@turk.net CUMHURİYET KİTAP SAYI 609
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle