04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Pinelopi Stathis'in editörlüğünde geçen yüzyıl Istanbul'unun toplumsal tarihine bir gezi 19. Yüzvıl İstanbul'unda Gavrimüslimler Gayrimüslim milletler ve cemaatler âdetleri, gelenekleri, becerileri, eksiklikleri, meziyetleri, zaafları ve genelae ortaya koydukları eserlerle, 19. yüzyıl istanbul'unda insan denizinin renkli nakışlarıydı. Ekim 1996'da Atina'da yapılan bir sempozyuma sunulan ve Rum, Bulgar, Ermeni, Musevi cemaatleriyle Amerikan Protestan misyonerlerini konu alan tebliğlerin derlendiği "!9. Yüzyıl tstanburunda Gayrimüslimler", tstanbul tarihinin bir bölümüne, farklı milliyetlerin bir arada yaşamalarına, onların tarih içindeki serüvenlerine, en parlak dönemlerine ve gerileyişlerine ışık tutuyor. FOTİ BENLİSOY " Atina'daki Büyük Okullular Cemiyeti" (Sindesmos Ton En Athines Meğalosholiton), mazisi II. Mehmed'in Patrik Gennadios'a tanıdığı özel haklara ve belki de daha eskilere dayanan "Meğali tu Genus Sholi" (Soyun Büyük Okulu) ya da namı diğer "Mektebi Kebir"in, Fener Rum Erkek Lisesi'ne dönüştüğü cumhuriyet döneminde burada okumuş ve mezun olmuş ve daha sonra çeşitli nedenlerle îstanbuTdan göçmek durumunda kalmış insanların çabasıyla oluşturulmuş. Cemiyetin maksadı, yaşça daha büyük olanlarımızın belki hayal meyal hatırladığı, orda burda hâlâ silinmeye yüz tutan izlerini gördüğümüz, aslında çok da eskiye ait olmayan çokkültürlü bir îstanbul ve Anadolu'nun izlerini sürebilmek. îşte bu cemiyetin, Kasım 1996'da gerçekleştirdiği" 19. yüzyılda Istanbul'da etnik azınlıkların varlığı" başlıklı sempozyuma sunulan tebliğler, 1997 yılı icinde kitaplaştırılmış. Editörlüğünü Pinelopi Stathis'in yaptığı söz konusu kitap, dilimize çevrilerek geçen ay Tarih Vakfı Yurt Yayınlan tarafından yayımlandı. Kitabın konusunu oluşturan 19. yüzyıl Istanbul'u, siyasal egemenliği ve devlet geleneğini temsil eden bir iktidar merkezinden iktisadi faaliyetlerin yoğunlaştığı, ekonomik mantığın hâkim plduğu bir kente dönüşmektedir. Yeni iktisadi etkinlik biçimleri, önceki dönemlerin tebaasından çok farklı insan grupları ortaya çıkartırken, eskilere de yeni biçimler vermektedir. Modern öncesi zamanlarda dini ve kültürel inhisarcılığı tanımamış kentin eski çeşitlilik ve çelişkilerine yeni farklılaşma, çatışma ve çelişkiler eklenmektedir. Modern ekonomik ilişkilerin beraberlerinde taşıdıkları yeni düşünce ve davranış kalıplarıyla etkileşime geçmeye en hazırlıklı olanlarsa egemen geleneksel kültürün kıyısında yer almakta olan, imparatorluğun Müslüman olmayan topluluklarıydı. Böylece gavrimüslimler yeni iktisadi ve toplumsal ilişkilerin en önemli taşıyıcılarından olurken ilk defiişime uğrattıklan şey, kendi dini etnik topluluklarının yapısı oldu. "19. Yüzyıl İstanbul'unda Gavrimüslimler" adlı kitabın konusu işte ImSAYFA 12 ÜsküdarlıBulgarkadınıve erkeglileRumKadını(Reslmler.sabancıOnlverslteslnlnyayımladıdıEIMselOsmanlyyekataloOundanalınmıştır.) paratorluğun bu "en uzun yüzydı"nda Istanbul'daki Rumlardan Yahudilere, Bulgarlardan Protestanlara kadar Müslüman olmayan toplulukların geçirdiği değişimle ilgili. Kitaptaki ilk ve en kapsamh tebliğ, Athanasia Anagnostopulu'ya ait ve "Tanzımat ve Rum Milleti'nin Kurumsal Çerçevesi" başlığını taşıyor. Osmanlı Devleti'nin, gayrimüsUm tebaasını "millet sistemi" çerçevesinde yönettiği çok genel bir kanıdır. Anagnostopulu işte bu meşhur "millet sistemi" hakkında önemli bir belirlemeyle başhyor işe. Ona göre sadece kurumun isleyişi değil, "millet" terimi ve kullanılışı dahi imparatorluğun son yüzyıllanna, hatta tam manasıyla 19. yüzyıla ait gerçeklikler. Millet sisteminin yapısı ve işleyiş biçimi, bu yapılanmayı "Yunan ulusunun devamlılığı''nakkınaa yapılan daha sonra oluşturulan kurgulara (bu düşünüşe göre Yunanlılar, uzun süreli Osmanlı egemenliğine Turkokratia rağmen millet sisteminin isleyişi sayesinde ulusal kimliklerini muhafaza edip geliştirmişlerdir) temel teşkil ettiğinden bu belirîemenin yapılması önemB. 16. yüzyıldan itibaren Patrikhane'nin Ortodokslar üzerindeki yetkileri genişlemeye başlar, ancak söz konusu isleyişin bir sistem halini alması, bu belirsiz imtiyazlann kurumsal bir anlam kazanması ancak 19. yüzyılda gerçekleşir. Bu döneme kadar gayrimüslim uyruklara dönük kurumlaşmış bir siyasetten ziyade daha çok yere ve zamana göre değisikliklergösteren mahalli birdizi düzenleme söz konusudur. Anagnostopulu'ya göre ancak Tanzimat'la birlikte kapsayıcı bir idari örgütlenmeden, klasik manasıyla birlikte bir "millet sistemi"nden bahsedilebilirolur. Söz konusu düzenlemeye göre her zımmi, bir cemaatin üyesı olarak düşünülmekte ve milletbaşı (patrik veya hahambaşı) da devlete karşı cemaatten, cemaate karşı da devletten sorumlu olrnaktadır. Yani Aganostopulu'nun deyişiyle "bir Rum, Rum olduğu için Osmanlı, Osmanlı olduğu için de Rum" sayılmaktaydı. Milletbaşı da bir yandan "millet"inin OsmanL, Osmanlı olduğu için de Rum" sayılmaktaydı. Milletbaşı da bir yandan "millet"inin Osmanlı düzenine katılmasını, diğer yandan da cemaatinin Osmanlı Devleti'ne itaatini sağlayan yetkilidir. Yazar, bu noktada, millet düzenlemesinin Osmanlı idari teşkilatının bir mekanizması olduğunu vurguluyor. Reformlarla birlikte Patrikhane'nin Ortodokslar üzerindeki yetkileri tanınmakta ve belirlenmekte ve milletbaşı statüsü tanınmaktadır. Yani geçmişte tedrici olarak ortaya çıkmış kimi uygulamalar Tanzimat'la birlikte resmileştirilmekte, "millet sistemi" Osmanlı kurumsal yapısının içine dahil edilmektedir. Reformlar her düzeyde dünyevileşmeyi beraberinde getirirken "millet" düzeyindeyse bu dünyevileşme yani reformlar dini bir kurumun sorumluluğuna bırakılmaktadır. Anagnostopulu bir çelişkili durumun yani seicülerlesmenin taşıyıcısının dini otoriteler olarak tarifinin altını çiziyor. Reformlarla birlikte patrikhanenin gücü ve tesiri biçimsel olarak artmaktadır. Gerçekteyse bu güc ve etki bağımsız, kendiliğinden ve doğal hak olma niteliğini yitirir. Bir yandan patrikhaneye "millet ini idare etme yetkisi tanınırlcen diğeryandan bu yetki yasalara tabi tutulur. Patrikhaneye tanınmıs olan imtiyazların geçmişte sınırları befirlenmemişken şimdi bu sınırların açıkça belirlenmesi yoluna gidilmekte, bu imtiyaz ve yetkiler "yasalar çerçevesinde" düzenlenmektedir. Patrikhaneye ait tüm kadim ruhani ımtiyazlar artık tartışma konusu olduğu gibi neyin ruhani Î 3 neyin dünyevi olduğu meselesi de patrikhanenin gücünü belirleyecek diğer bir tartışma dır. Patriklik makamı giderek bir "memuriyet" makamı olarak tanımlanmaktadır. Bu konuda Anagnostopulu'nun dikkat ektiği diğer bir husus da kökeni Sultan I. Mehmed'e dayandınlan imtiyazlann, artık yalnızca dini öndere yani patriğe değil, dinietnik bütüne ait kılınması ve böylece bunların dünyevileştirilmesidir. Böylece Osmanlı hükümeri bu imtiyazlan yeniden tanımlamakta ve onları politikleştirmektedir. "Dünyevi meseleler" artık üyelerinin çoğunu (dörde karşılık sekiz) halktan kimselerin oluşturduğu Karma Meclis'in yetki alanına dahil olmaktadır. Böylece patrikhanenin ve ruhban kesiminin gücü sınırlanmakta ve o zamana kadar tamamen dini olan yapılara halkın katılımı bu yapılara yeni bir erik katmaktadır. Yazarın bu konuda tını çizdiği bir konu da söz konusu yapılara halkın katılımının Yunan devletinin bu kurumlara sızmasını kolaylaştırmasıdır. Böylece merkezi idari yapıyı daha etkin kılmak ve merkezkaç kuvvetleri geriletmek amacındaki reformlarla yeni merkezkaç güçler yaratılmaktadır. Çahşmanın devamında Anagnostopulu, Rum milletinde eğitim konusunda reformlar sonrasında ortaya çıkan "milli" eğitimin taşıyıcılarına ve içeriğıne ilişkin tartışmalara değiniyor. Rerormların amacı ve ruhu itibariyle oluşturulacak eğitim sistemi dünyevi nıtelikte olacaktır. Ancak sekülerleşme doğrultusunda gerçekleştirilecek düzeltimlerin sorumlusu ve KİTAP SAYI 547 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle