04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mersin, Celal Soycan, Sadık, Mesut ve şiir Celal Soycan adı edebiyat ve sanata yakın duran okurlarımızın hatırlayacağı bir isim.Varlık, Adam Sanat, Gösteri, Dize, Yeni Biçem gibi dergilerde adına sıkça rastladığımız Soycan şu sıralar Kitaplık dergisinde yazıyor. Yazı ve eleştirilerinde göstergebilimin verilerini yoğunlukla kullanmısına karşın, yapısalcı vöntemi de kendisine yakın buluyor Soycan. Şiir ve yazılarıyla, insanın yeryüzündeki bulanık ve acılı serüvenini kurcalar. Zaman, ölüm, varlık sorunsalı, bireyleşme ve tüm bunların ortak ifade paydası olan dil, önemli izlekler halinde sanatsal evrenini doldurur Celal Soycan'ın. METİN CENGİZ Celal Soycan adını ilk defa Orhan Kahyaoğlu'ndan duymuştum. Orhan'la Sombahar'ın bürosunda şiirden, şairler den konuşurken söz nasüsa Celal'e ye Mersin'e gelmişti. Kahyaoğlu Celal'in adını vererek, hakkında olumlu olmanın ötesinde, övücü sözler söylemişti. Utandığımı anımsıyorum duymadığımı söylerken. Dikkatle dinlemiş, aklımın bir köşesine yazmıştım adını. Şiir konusunda önemli kültürel bir birikıme sahip olduğu da dikkatimi çeken bir diğer olguyau. lkinci defa adını ne zaman duydum, anımsamıyorum. Şiire delicesine sevdalı, her türlü yeteneğini şiir adına bir tarafa iten Mesut Aşkın'dan duyana kadar adını, başkaca söz eden olrnamıştır belkide. Mesut'un öğretmen olarak tayini Mersin'e çıkmıştı. Gidip göreve başlamiş, tatillerden birinde soluğu Istanbul'da almıştı. Masada ateşli bir şiir sohbeti vardı. Mesut şiir üzerine aklına her geleni soruyor, beni söz yerindeyse bunaltıyordu. Biraz rahatlamak için konuyu değiştirmiş, Mersin, edebiyat ve şiir ilgisini sormuştum, Mersin'in eski edebiyat potansiyelinden söz ederek. Mesut'un gözlerinin ıçi gülüyordu. Sözlerini hâlâ anımsarım. Önemli bir şiir çevresı olduğunu söylemiş, hatta yakında bir dergi çıkaracaklarından söz etmişti. Dergi deyince ışi ciddiye aldım. Derginin gerektirdiği birikim şimşekler çaktırmıştı kafamda. Ve aniden sormuştum kimler olduğunu. ilk duyduğum Celal Soycan'ın adıydı. Hakkında DÜtün sorufması gereken sözleri sordum. Bilgisizliğime için için kızarak ve de belli etmeqaeye çalışarak. Sonra da sadık dostum Sadık Yaşar'ın adını verdi. O yıl tatile gideceğimi söyleyince Mersin'e, hastalığından, geçirdiği tedaviden söz etti Mesut. Ama Sadık Yaşar'ı görebileceğimi söyleyerek telefonunu yazdı bir kâğıda. Içimde bir sızı ve umut boyvermişti aynı anda. Derken Celal'den söz etmesini istemiştim. Laf aramızda Tarık GünerSAYFA 10 Celal Soycan ilk şiir kitabını yayımladı: "Öyle Kal" Celal Soycan. Uzun yıllardır Mersin de yaşıyor ve yazıyor. sel'in Mersin'e yazdığı Ali Babanın Librettosunu görmeye gittiğini bu arada da Celal'le buluşup konuştuklarını, hatta Celal'de kaldığını duydum Mesut'tan. Konu ciddiydi demek. Orhan Kahya oğlu da Tarık'tan duymuş olmalıydı. Mersin'de tatil, Konyalıların yoğun olduğu bir tatil beldesinde, Kör Ahmet'in yakaran bir sesle söylediği şuh sesli, yakaran, içten, yöresef oynak türküleri neredeyse ezberleyerek geçiyordu. Derken bir umutla telefona sarıldım. Tatilin son günleriydi ve artık telefon etmeliyim diye düşünüyordum. Öğretmenlik de yapan ve şiire sevdah oılduğunu Mesut'tan duyduğum Sadık'la konuşup sözleştik. Bızim tatil yerini uygun gördük. Sadık geldi. Bir masaya oturduk. Kavruk bir Doğulu. Erkenden yaşlanmış izlenimi verdi bana. (Şimdilerde gençleşmekle meşgul.) Durmadan konuşmak eğilimi vardı, sürekli şiir üzerine soru soruyordu ve öğrenmeye açtı. Bir de saldırgan ve suçlayıcı bir tonu vardı durduğu yerden. Epeyi konuştuk. Biraladık o sıcak günde. Ve ertesi güne sözleşerek ayrıldık. Sözleşme, yerine gelmedi. Sadık'la da (bu şiir kemirgeniyle) Celal'le de buluşup konuşmak başka günlere nasipmiş. *** Celal ile dahasonrada bir sarhoşluk eşliğinde Oğuz Özdem ve Mesut ile, bu berikinin teklifiyle ansızın karar alıp Mersin'e gidince görüştük. Bu arada Islık çıkmış, biz Celal'le telefonda görüşür olmuştuk. Aslında da tanışır olmuştuk Mesut aracılığıyla. Islık, Mersin'deki bir avuc şiir tutkunu kişinin özverisiyle çıkıyordu. Şimdi Altamira Sanat da çıkıyor ve Mersin'deki resim çevresi böyle bir dergiyi çoktan hak ediyordu/çıkarma lıydı. Celal Soycan tam beklediğim gibiydi. eüler yüzlü ve güzel yüzlü. Insan sıcağı biri. Görmüş gecirmiş bir kişiliği ilk bakışta görülüyordu. Onlarca yıltanışan iki eski dostun kucaklaşması gibi kucaklaşıp dövdük sırtımızı birbirimizin. Her şey gerçek şairle buluştuğumuzda başladığımız duygu sarıp sarmalamıştı bizi. Derken şiir, alkol, şiir, yine şiir. Zaten Sadık başka türlü olmasına izin vermiyordu. Yanında Engin Turgut gibi şiir yazdığı defterlerle gezen Sadık için tek şey vardı: Şiir. Sohbetin diğer kanadı ise olmazsa olmazı idi. Kadın. Celal, dinliyor, can alıcı yerlerde devreye giriyordu. Bazen de Sadık'ın yorulmasını veya konuyu sulandırmasını fırsat bilerek sorunu canevinden yakalamaya yol açan bir yön gösteriyordu. Dedim ya, yol yordam biliyordu, gün görmüştü. Sadık geçenlerde Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü'nü aldı (2000 yılına ait olanı). Ilcinçtir, aynı ödülün Ilgiye Değer Şair ödülünü almıştı Celal de ta 1986 yılında. Aslında ödülden önce böyle bir ek ödül söz konusu edilmemiş. Üst üste iki Mersinlinin aynı ödülü alması rastlantı da olsa ilginç. Mersin Izmir'den takdir görüyordu. Sadık'ın şiiri için yazmak çok erken. Ter yerine şiir çıkaran biri o. Ne zaman ne yapacağı belli değil. Sürekli yazıyor ve kimilerinin şiir olduğuna karar veriyor. Kararı netlestiğinde, Türkiye müthiş bir şairle karşı karşıya kalacak. Bir Ferhat'la Delki. Şimdilik kazmasını vurduğu yere dikkat etmesini istemek belki en çok benim hakkım. Bunca içtenlik bunu gerektirir. Ödülden sonra şiirlerinin büyük bir hızla kitaplaştırılması, gerçekten güzel bir sürpriz oldu. Celal'in ve benim ortak kaygım nasıl olsa nostaljik: Kitap kitabevinde bulunmalı. Hani, Sadık'ın kitap dergi eki olarak verilmişti va. Belki bütün şiir kitapları için böyle bir yol bulmak lazım (!) Eşantiyon olarak verilse kurtarır belki şiir (!). Her neyse. Yine de çıkaranları kutlamak gerekiyor. *** Celal'in şiirleri deyim yerindeyse rafine şiirler. Fazla söze de anlama da gerek yok. Anlamla kurduğu ilişki inandıncı. Bir tanım ararken güne çekülle ölçer gerçeğin gerçekliğini. Aslında aradığı ve anfam alanına çekmek istediöi eşya veya sestir. Oynak bir kimyaya sahiptir bu ikisi de. Yeniden ve özgün bir dünyayı kurmak peşinde olan her şair gibidir nesnelerle olan ilişkisinde. Bu bağlamda Ponge ve Guillevic gibidir. Ancak onlarla sınınnı iyi çizmiştir. Salt nesnelerle değil kurmaK.jstedıği şiirin ilgisi Geleneği de yoklar. Utnmeti örselenmiş peygamber nesnelere bakılarak görülmez zira. Ve uykusu yağmalanmış bir Arşimet çalımıyla hayat karşısındaki yerini belirliyor. Bir insan. Cinsellik insanı var eden bir yol. Hele estetize edilmiş ve bir güdü ol maktan farklı algılanıyorsa. Tııtuk bir fahişeyle sevişir bu yüzden. Kızdırıltnış bir cümleyi duymuş gibi aynı yöne bakar Sadık'la. Çünkü kirli parmaklarını ovuyordur bir deli. Sadık, soyutu somut kılmaya çalışan bir şairin peşinde gezerken savrulmayı hepimizden cok hak eder. Dimdik ayaktaysa, gençleşiyorsa habire, gelip geçene bilmece sormasına yormak gerekir bunu da (Kim Akıllı Kım Deli). Mesut bu sırada altı çizili sözcüklerle yaşadıklarını düzyazı yazıp şiire çevirmckle meşgul. Çünkü şiir formunda yazdıklarını şiir olarak henüz okuyamıyor. Ama az kaldı. Düzyazı olarak yazdıkları, kaş göz ederek şiirin gizli fortnuyla el ediyor çünkü. Bir Kürt kiliminin ağırbaşlı olduğunu kaç kişi bilir bu ülkede? Bir rastlantı olarak. Gerçekle ilişkisini gizler Celal. Ancak gizli sırları da ifşa eder. Uzaklık yakınlığıdır onun dizelerinde. Öyle Kal derken bu sezilir. Milat olmasını istemek kolay değildir, tanık olmasını da hayatımızaakibirinin. Hangi çağları yaşıyoruz peki? Şiir bu çağlara vol göstergesi olabilır mi? Bu tıpkı dağı Kucaklaması gibidir incecik patikanın. Sadık bir gölgede süt olmayı denerken gülerek (niye?) Celal insan ilişkilerinin örgüsüyle meşgul olur. Mesut bir hanıma takılı aklını toplamaya çalışmaktadır belki. Celal, hayatı sözcüklerle irdeler, öyle oluşturur. Sözcükler hayatın gerçeği aurumundadır. Gerçeklikyalnızca imgedir. Gerçekliğin bir imge olarak kurulabilmeolanağını gösterir Celal. Zamanın bulandığı rengın katran rengi olduğunu ilan ederken, insanın kendisiyle olan her türlü ilişkisini de gözden gecirir adeta. Sadık da aynı noktada çalar linni. "herkes sözleriyle gözetlesin kendinı sağlamdu:/ sözün ipi düşenleri çıkarır kuyusundan/ hata yapan gelmesin o kendıni bilir/ teneke çalmaya başlarlarsa ardımızdan" Hiç kimsebıı kadar etik değildir günümüzde. Şiir hariç. Celal'in bir şürinden bir alıntı yapıyorum son diye. "hangi el çizebılir aynaya kendini/ damıttım Dİldiğimi buna vardım/.../ söğütle acı veren suyla ovup şaçenin/" Günümüz. Hayatın kıstırıldıöı .nokta. Şiirin olanakları. Mesut'un Hakkâri'deki fotografisi geliyor akhma. Gururlu ve ölümle. Kim? Mersin, şiir yazıyor bugünlerde. Öyle Kal / Celal Soycan / Yön Yaytnlart /86s. K İ T A P SA Yl S47 kaklarımı/ şakaya vurdum ölümünü ser C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle