29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Savasa karsı hir sarkı g "Sevdalinka" "sevda şarkıları" anlamına geliyor Boşnakçada. Çağrışımları olan bir sözcük bu. Bize, dilimize de uzak düşmüyor. Romanda geçen pek çok yer, kent, kişi adlarının Türkçcde karşılıklarının oluşu da ayrı bir yakınlık sağlıyor. Anti savaş romanının getirdiği üncel, insani boyutlar da una eklendiğinde Sevdalinka iyice yakınlaşiyor bize ve bizi bize anlatan bir romana dönüşüyor. MEHMETGULER A dı: Aylın'i yazdı, yaşamı del\ ğişti." Uyarladığım bu sözü JL \. Ayşe Kulin'e söylediğimde, "Vallahi doğru" dcdi gülümseyerek. " Açık söyleyeyim ki, bu kitabımın böylesine tutacağını hiç tahmin etmemiştim." Ayşe Kulin şimdilerde "Sevdalinka(l)"nın rüzgârlarını estiriyor. Öyle gözüküyor ki, bu son ronıanı da "Adı: Ay lin" kadar şaşırtıcı olacak. Hemen söylemek gerekirse, Sevdalinka biraz "Adı: Aylin 'in şöhretinden yararlanıyorsa, biraz da SırbistanKosova savaşının tırmanışından besleniyor. Kitapların da insanlargibi şanslı olanı, olnıayanı var sanki. Yeni yazılmış bir kitabı keşfedecek birtakım koordınatlan üst üste getirecek nedenler olmadı mı, ne yaparsanız yapın ilgi görmüyor o kitap. Varsayalım ki dedikleriniz oldu, eğer kitabın iç dinamikleri yoksa çabuk ıınutuluyor. Kısa sürede sifinip gidiyor. Dileriz ki Sevdalinka giicünü kendinden alan, zamanakarşı direnen bir antisavaş ve sevda romanı olarak kanıtlar kendini. "Sevdalinka" "sevda şarkılan" anlamına geliyor Boşnakçada. Çağrışımları olan bir sözcük bu. Bize, dilimize de uzak düşmüyor. Romanda geçen pek çok yer, kent, kişi adlarının Türkçccle karşılıklarının oluşu da ayrı bir yakınlık sağlıyor. Anti savaş romanının getirdiği güncel, insani boyutlar da buna eklendiğinde Sevdalinka iyice yakınlaşiyor, bizi bize anlatan bir romana dönüşüyor. Daha önce öyküde kendini kanıtlayan Ayşe Kulin, son yıllarda belgesel ve yarı befgesel romanlarda direniyor. Sevdalinka'nın sunu yazısında da bunu söylüyor: "Yazılan olaylar belgesel, nitelikli, tarihi ve siyasi kişilerin dışındaki karakterler kurgusaldır." Yarı belgesel romanlaredebiyatımızda daha önceleri de görülmüştür. Burada hcmen üğuz Atay'ın "Bir Bilim Adamının Romanı" adlı yapttı aklımıza geliyor. Demek ki edebiyatımızda böyıe bir çağır açılmış. Ayşe Kulin bu tiir romanlarıyla ilki gerçekleştirmiyor, var olan bir çizgiyi kalınlaştırıyor. Kulin bu türe çok yatkın sanki. "Adı: Aylin'Yle yarı belgesel, yan kurgusal# bir romandı. Ondan önce yazmış olduğu Münir Nurcttin Selçuk'un yaşamını anlatan "Bir Tatlı Huzuı ' belgesel bir çalışma olmasına karşın o da bu tiir içine alınabilir. Ayşe Kulin, öykü yazarken de yer yer romanı deniyordu. (ierçeği ayrıntılarla yansıtıyordu çünkü. 1lerde bunlardan türlii romanların çıkacağı seziliyordu. C)yküleri romanlara gebe olan yazar, şimSAYFA 10 £{ dilerde bunu kanıüııor. Korkunç bir beleği var Kulin'in. Beynibir çeşit atölye san ki. Yüzlerce, binlerce ayrıntıda boğulmuyor. Elindeki malzeAYŞL KULtN meyi biriktiriyor, sıSevdalinka nıflandırıyor, ayrıştırıyor, sonra da bunları imbikten geçirerek kâğıda döküyor. Bu belleğe, bu zekâ inceliğine hayran olmamak elde değil. Görülen o ki, Ayşe Kulin öykünün olduğu kadar yarı belgesel roman türünün de usta biryazan artık. Ayşe Kulin bu kez Bosna'da; "Sevdalinka" İ Ayşe Kulin 'den öğrendiğimize göre, bu romanı yazmadan önce Yugoslavya'ya gitmiş. Özellikle Saraybosna'da kalmış. Her kesimden halkla tanışmış, konuşmuş. llginç bir şey; imgesindeki roman kahramanlarını (tipleri) anlatmıs onlara. Bu kahramanların nerede oturabileceklerini, birbirleriyle nerede buluşabileceklerini, hangi oteldesevişebileceklerini sorarak onların yaşam çevrelerini belirlemiş. Tüm bunlan belirıedikten sonra "bir misyonu yüklenmek için" kaleme sanlmış. Bir başka söyleyişle, Sevdalinka kurgusal anlamda masa başında doğmamış. Yaşamın, acının, sevginin, sevdanın içinden çıkartılmış, bir tavır/misyon yaratmak için yazılmış. Yazarın anne tarafından Boşnak olması, yaşanan olayları salt gözlemsel olarak algdamasını da aşması na, etiyle, ruhuyla bu olaylara bağlanma It'ajft bfe* poman vaş denen canavarın çığükları egemen. I lemen belirtelim ki bu doğal. Çünkü sevdanın şarkıları aktır, nazhdır. Savaşın ölüm rengi ise karadır, saldırgandır. Saldırgan ve kara olan, nazlı ve ak olanı kirletir, boğar. Kitabın adına karşın azınlığa düşen, boğulan bir sevda var. Roman, Boşnak ve Müslüman olan Nimeta ile Hırvat ve Hıristiyan olan Stefan arasında yaşanan bir aşk üzerine kurulu. Nimeta evlidir ve IV kuruluşunda spikerlik, muhabirlik yapmaktadır. Stefan ise başka bir medya kuruluşunda çalısmaktadır, bekârdır. Bu yasak ve zor aşk Yugoslavya'da çıkan iç savaşlarla daha da zorlaşır. Stefan'ı derin bir tutkuyla seven Nimeta zaman içinde kocası Burhan'ı da en az onun kadar sevdiğini anlar, ama geç kalmıştır. Hırvatlar ve Boşnaklar arasında tüm şiddetiyle süren bu savaş, Boşnak olan Nimeta ile Hırvat olan Stefan arasındaki aşkı zayıflatıp yok edemez. Tersine daha da güçlendirir. Bunun nedeni savaşın iyicil oluşu değildir, savaşın güçlü insanları ezdikçe ortaya çıkardığı anti savaş duygıılarıdır. Bu uzak vc yasak aşk, iki ulusun anlamsız ve yapay düşmanlığına karşı, doğal ve olması gereken yakınüğın ifadesidir. İki kişinin tutkuya dönüşenbireysel aşklan, halklar arasında olması gereken toplumsal aşka uzanan bir köprüdür. Bu biünçli bir seçimdir, yazann düşündürmek istediği izlek de budur. Romanın belgesel yanını oluşturabilmck için gcniş bir araştırma, inccleme yapılmış. CMdukça karışık, anlaşılması zor Balkanlar sorunu, yalınlaştınlıp damıtıl oranda güncelliğe yaslanan bir yapıt. Eğer Sevdalinka ileri tanhlerde de aranan, okunan bir kitap olacaksa, şimdilerde belgesel yanından aldığı gücü, ilerde de kurgusal yanından almak zorunda. Bunun en iyi ölçütü zaman olmakla birlikte, Sevdalinka nın bu içsel güce sahip olduğuna inanıyorum. Ayşe Kulin'in Boşnak kökcnli olmasından mı, yoksa T'ürk halkının Müslüman Boşnak halkına olan kültürel yakınlığından mı, yazann olması gereken nesnelliği kitabın tümünde göremiyoruz. Olaylara ve kahramanlara eşit uzaklıkta durmuyor yazar. 1992'de başlayıp günümüzde KosovaArnavutluk boyutuna ulaşan bu amansız savaş, dünyanın herhangi bir köşesindeki hernangi bir savaş gibi ele alınmıyor. Adeta öz yurdunun işgali gibi algılanıyor. Bu durum yazann duyarlığını çoğaltmak gibi bir olumluluk getirirken, nesnelliğinin bozulmasına da neden oluyor. BosnaHersek lıalkı, arkasından da Kosovaldar bu anlamsız savaştan büyük acılar çektiler, bundan kuşkumuz yok. Kulin'in romanda saptadığı gibi, ulusal kimlikleri silinerck dinsel kimlikleriyle hedef seçildi bu insanlar. Bir çeşit Haçlı savaşları ruhu yaratıldı. Çocukların, kadınların da içinde bulundukları toplu katliamlar yaşandı. Duyarlı bir yazar clbette ki bunlara karşı olur. Ama eleştirisini yaptığı Sırplar'ın kinlerine benzer dinsel ve ulusal kinler yaratarak değil. Olay her şeyden önce insani boyutta ele alınıp yansıtılır. Bunu politikacılardan bekleycmeycceğimize göre, yazarlardan sanatçılardan beklemek zorundayız. Dünya üzerinde bağımsız kalmış, hiçbir blokun oyuncağı olmamış, üçüncü dünya devletlerinin Iiderliğini yapmış Yugoslavya'njıı emperyalist emellere göre parçalanıp dağıtılması da özgürlükçü bir yazarın karşı olması gereken bir konu. Romanda Miloseviç bir Hitler'den, Sırplar ise gestapolardan farksız gösterilmiştir: "Bu sahnelere şahit olduğunda, Nimeta Müslüman olduğuna şükretmişti. Hiçbir Müslüman'ın, en amansız dıişmanına bile böyle davranmayacağına içtenlikle inanıyordu. (s. 197)" Bu tarihte onları işgal eden, beş yüz yıl buyruklannda tutan Osmanlı da sütten çıkmış kaşıkgibi yansıtılıyor: "Çaresizlikten değil, dedi Raif. Fiko'nun bir şeyi iyi anlamasını istiyordu. Katolikliği seçselerdi, Osmanlı'ya hiç farketmczdi. Din baskısı yapmıyordu Osmanlı, onun derdi vergisini toplamaktı. (s. 297)" Tam bu noktada Sevdalinka'yı övmekle yermek arasında aşırılıklara kaçma korkusuna kapılıyorum. Bu konuda vcrilebilecek en doğru yargıyı yine romana dayanarak bulmaya çalışalım: Romanın bitiş kısmında Nimeta'nın oğlu l'iko, Sırplarla savaşmak üzere babasıyla birlikte dağa çıkar. Nimeta, bir sürc sonra Fiko'nun ağıryaralandığı haberini alır. Fiko'yu oradan alıp bir Hirvat/Sırp hastanesine yetiştirilmesi için (ancak orada kurtulma şan sı vardır) sevgili Stefan'dan yardım ister. Karısının Stefan'la ilişkisinin olduğunu bilen Burhan'ın cephede karşılaşmaları çok dramatiktir. Stefan'ın arabasıyla bir I Iırvat hastanesine götürülen Fiko'nun söyledikleri, yukarıda dikkat çektiğim ırkçı milliyetçilik açmazına karşı verilebile cek en iyi yurtseverlik yanıtıdır. Ayşe Kulin'e de, romana da en çok yakışan bu ve buna benzer anlatımlardır: " Elveda benim güzcl Bosnam. Elveda doğduğum toprak, sevgili memleketim, sevgili ailem. Elveda. Bosna.kahraman.cefakârveçileli Bos na, bir evladını daha bekliyordu şimdi, geri dönmesi için. Umutla." Savaşla kirletilen dünyamızın bu kotülüklerden arınmasında, iyi yazılmış, doğru mesajlar veren romanların büyük payının olacağı kanısındayım. • (1) Sevdalinka//4y^' Kulin/ Rcmzı Kt tabcvi, 7. Bastm/ 307 s. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 8 5 Anlamsız savaş "Sevda şartalarr Ayşe Kulin, bu romanı yazmadan önce Yugoslavya'ya gltml$. özellikle Saraybosna'da kalmış. Her kesimden halkla tanısmıs. konuşmus. sına nedcn olmuş. Medyada her gün gördüğümüz gibi, Tito'nun barış içinde yaşattığı Yugoslayva'da türlü etnik gruplar birbirlerinin kanlarına ekmek doğruyorlar. Yugoslavya'nın en büyük, en güçlü ulusu Sırplar, sırf dinsel ayrılıklar yüzünden aynı kök tcn gclcn Boşnaklar'a, Arnavutlar'a, Bogomiller'e, başka azınlıklara olmadık iş kenceler uygufuyorlar. Sevdalinka bu acıların, yıkımların, karşı koymaların, dirençlerin trajik bir romanı. Ayşe Kulin, romanı salt savaşa, acıya endekslememiş. En zor koşullarda bile sevdanın yeşereceği bir toprak bulacağı nı kanıtlarcasına gönlünü aşka, barışa, umuda da açmış. Acmış da, yine de savaş baskın çıkmış. KardeşlİK, dostluk, umııt, barış, aşk gibi duyguları korkutarak bir kenara itmiş. Savaşın kendisi hep öne geçıniş. Yazar, ne kadar savaşın acılarına karşı sevdanın şarkılarını söylemek istemiş olsa tla, savaşın çığlığına boğdurmuij sevdanın lirik şarkısını. Roman boyunca görüyoruz ki, sevda şarkılarından çok sa dıktan sonra roman diü ve tadında sunulmuş. Böyle bir yalınlığa ulaşabilmek için her şeyoen önce konunun iyi bilinmesi gerekir. Belli ki yazar konuyu iyi biliyor. CJünceli ve tarihseli hazır, kolay malzeme saymak yanlış olur. Bu malzemeler usta bir yazann eline düşmediği zaman belgeselin (güncel ve tarihsel olan) kurgusala, kurgusalın da belgesele verebileceği önemli zararlar vardır. Balkanlar'ın gerçek tarihine Nimeta ile Stefan'ın kurgusal aşkını soktunuz mu ciddi bir konuyu sulandırabilir, ya da roman tadındaki bir malzemeyi tarinscl kaba gerçekliğine dönüştürebilirsiniz. Sevdalinka bu iki teh likeden uzak tutıılmuş. Bu nedenle kitabı tamamen belgesel bir roman niyetine okuyabileceğinizgibi, tamamen kurgusal bir yapıt diye de okuyabilirsiniz. Ben bu yazıyı hazırlarken, SırbistanNATO savaşuiın bitmck üzere olduğunun işaret lcrini alıyor, bu yazımın da güncelliğini hemen yitireceği kaygısına kapılıyorum. Benim yazım güncelliğini yitirirken Sevdalinka ne yapacak? Çünkü o büyük
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle